Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/229 E. 2023/173 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/229 – 2023/173
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/229
KARAR NO : 2023/173
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/09/2020
NUMARASI : 2019/186 E. – 2020/156 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 17/09/2020 tarih ve 2019/186 Esas – 2020/156 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkili şirketin tanınmış “…” markasının sahibi olduğunu, … nezdinde 200’den fazla tescilli markasının bulunduğunu, marka başvurusu ve tescillerinin asıl unsuru olan “…” ibaresine bir takım tali unsurlar eklemek suretiyle seri marka niteliğinde marka başvurularında bulunarak yatırımlarını bu alanda da sürdürdüğünü, “……” ibareli … sayılı marka başvurusunda bulunduğunu, davalı genel müdürlük tarafından “…” ibareli markalarına dayalı olarak başvuruya itiraz edildiğini, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından itirazın reddedildiğini, davalı yanca bu karara yapılan itirazın ise YİDK tarafından kabul edilerek müvekkil şirketin marka başvurusunun reddine karar verildiğini, oysa müvekkili şirketin markasının esas unsurunu, “…” ibaresinin oluşturduğunu, davaya konu marka başvurusunda müvekkili şirketin esas markasının yanına eklenmiş tali unsurların … ve … ibareleri olduğunu, … ibaresinin ortak unsur bulunduğunu, bu ortak unsura eklenen tali unsurlar ile oluşturulan “…”, “… … …” ve diğer markaların seri marka özelliğini taşıdığını, müvekkili şirketin, …’un türevlerinden üretmiş olduğu bu markaları yoğun ve yaygın bir şekilde kullandığını ve bunun sonucunda bu markalar arasında çok güçlü bir bağ kurduğunu, davaya konu … … … marka başvurusunun da müvekkili şirketin diğer birçok markasında olduğu gibi asli unsur olan “…” ibaresine eklediği tali unsurlarla oluşturduğu seri marka niteliğinde değerlendirilmesinin gerektiğini, “…” kelimesinin “tohumdan veya tomurcuktan çıkan körpe ve küçük dal, sürgün” şeklinde tanımlandığını, müvekkili şirketin temel faaliyet alanı olan çay sektöründe, … kelimesinin, teknik bir terim olduğunu ve çayın bir türü, piyasada kabul edilen kalite ölçütü olarak kullanıldığını, belli bir çay ürününü ifade eden ve tali unsur olarak piyasadaki yüzlerce markaya eklenerek kullanılan bu ibarenin, 30. Sınıfta tek bir kişinin tekeline bırakılamayacak nitelikte olduğunu, ‘…’ kelimesinin, çayın bir türü olduğunu ve tüketiciler tarafından da bu hususun karıştırılmayacak şekilde bilindiğini, zayıf bir marka olan … ibaresinin, ayırt edicilik niteliği bulunmayan ve ancak tamamlayıcı, jenerik bir unsur olabilecek bir sözcük olduğunu, dava konusu başvurunun müvekkilinin seri markası niteliğinde bulunduğunu, bir bütün olarak değerlendirildiğinde müvekkili başvurusu ile davalı markaları arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını ileri sürerek, YİDK’in 2019-M-2470 sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile redde mesnet markalar arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı vekili, dava konusu başvuru ile müvekkili markaları arasında karıştırılma tehlikesinin bulunduğunu, ortalama bir tüketicinin, markayı gördüğünde, “…” kelimesinin, onun için ayrıştırıcı unsur olacağını, bu unsurun ise müvekkilinin tescilli ve koruma altında olan markası olduğunu, “…” ibaresinin, bir çay türü olmadığını, çay bitkisine özgü bir anlam da içermediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalı adına tescilli “…” esas ibareli markalar ile davacının “… … … + şekil” ibareli markası arasında biçim, renk, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, taraf markalarının her ikisinin de “çay” emtiasına ilişkin olduğu, davacının markasının emtia sınıfı ile davalının markasının emtia sınıfının aynı ve benzer bulunduğu, yine çok sayıda firmanın “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmeye çalışmış olmasının bu ibarenin herkese açık bir ibare değil, davalı markalarının hangi ölçüde tanınmış olduğu ve bu markaya yönelik rağbeti gösterdiği, davacının daha evvel aynı ibare ile yaptığı başvuruların reddedildiği, ret kararlarının mahkeme ve Yargıtay denetiminden geçtiği nazara alındığında, bir süre sonra yeniden aynı ibare ile yanına düşük somut ayırt edici ibareler eklenerek başvuru yapılmasının davalı markasına yanaşma çabası olarak yorumlanması gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, yerel mahkeme tarafından, müvekkili şirketin markasında yer alan ibareler ile davalı şirkete ait markalar arasında, asli/tali ve ayırt edici unsurlar bakımından hatalı bir yöntemle karşılaştırma yapıldığını, bu sebeple, yerel mahkeme kararı yerinde olmayıp yasaya ve içtihada aykırı olduğunu, yerel mahkemenin tarafların markaları arasında tüketiciler nezdinde karıştırılma ihtimali doğuracak derecede benzerlik bulunduğu yönündeki kararının hatalı ve hukuka aykırı bulunduğunu, müvekkili şirketin “… … …” markası ile davalı şirketin itiraza mesnet markalarının birbirinden görsel, biçimsel, fonetik, anlamsal, işitsel yahut bütünsel açıdan tamamen farklı olup aralarında iltibasa yol açabilecek düzeyde bir benzerlik bulunmadığını, yerel mahkemenin müvekkili şirketin “… … …” ibareli markasının, tüketiciler nezdinde çaykur markasının bir uzantısı şeklinde algılanacağı yönündeki değerlendirmesinin kabulünün mümkün olmadığını, müvekkilinin davalı şirketin tanınmışlığından yararlanmaya çalıştığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin haksız ve somut gerçekliğe aykırı olduğunu, tanınmış marka sahibi ve sektörde etkin konumda bulunan müvekkilinin davalı şirketin bilinirliği üzerinden fayda sağlamaya yahut bir kazanç elde etmeye ihtiyacının bulunmadığını, “…” ibaresini ihtiva eden markaları içeren TPMK kayıtlarına ve yine “…” ibaresinin birçok çay alıcısı kamu kurum ve kuruluşu nezdinde bir kalite ölçütü olarak bilindiğine ve münhasıran davalı şirkete bırakılamayacağına ilişkin beyan ve belgelerinin dikkate alınmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptaline istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, … … …+şekil” ibareli başvuru ile redde mesnet “…” asıl unsurlu markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde karıştırılma tehlikesinin bulunduğu, zira başvuruda yer alan “…” ibaresinin, davacının çatı markası olduğu ve karıştırılma ihtimalinin değerlendirilmesinde dikkate alınamayacağı, bunun dışında redde mesnet markaların asli unsurunu teşkil eden “…” ibaresinin dava konusu başvuruda da aynen asli unsur olarak kullanıldığı, dolayısıyla markalar arasında karıştırılma tehlikesinin olduğu, öte yandan “…” ibaresinin, çay ürünleri yönünde ayırt edici niteliği de sahip bulunduğu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2014/15448 E., 2015/649 K. Sayılı ilamının da bu yönde olduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 125,50 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 16/02/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 15/03/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.