Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/228 E. 2023/172 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/228
KARAR NO : 2023/172
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/02/2020
NUMARASI : 2017/463 E. – 2020/26 K.

DAVACI : …
VEKİLLERİ :
DAVALI : 1 -… – …
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 04/02/2020 tarih ve 2017/463 Esas – 2020/26 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekillerince istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkili şirketin “…” markası altında uzun yıllardır Türkiye genelinde tanınmış bir marka olarak 7/24 karasal yayın yapan ulusal bir televizyon kanalı olduğunu, uzun yıllardır verdiği emek ve birikim ile “…”, “…”, “… …” markalarını meydana getirdiğini, 09 / 35 / 38 / 41 /42. Sınıflarda yer alan mal ve hizmetler için tescili talep edilen … sayılı “…” marka başvurusuna müvekkili tarafından … sayılı “… … markaları dayanak gösterilerek itiraz edildiğini, itirazlarının YİDK tarafından nihai olarak reddedildiğini, oysaki dava konusu “…” ibareli marka tescil başvurusunun müvekkili markaları ile iltibas yaratacak derecede benzer olduğundan 556 s. KHK’nın 8/1(b) maddesi gereğince başvurunun reddi gerektiğini, aksi taktirde karıştırılma ihtimali ve müvekkiline ait markalardan haksız olarak yararlanma durumunun doğacağını, müvekkili markasının ayırt edici niteliğinin ve itibarının zedelenmesine neden olacağını, seri marka olarak algılanabileceğini, söz konusu markaların hedeflediği kitleler irdelendiğinde tüketicinin bu iki markayı aynı şekilde anlayacağını ve ikisini aynı/tek marka sanabileceğini, dolayısıyla davalı yanın, müvekkilinin tescilli markalarının güvenilirliğinden ve pazar payından haksız yere yararlanacağını, her iki markada da “…” ibarelerinin ortak ve esaslı unsur olduğunu, somut olayda markanın KHK m. 8/1-b’de öngörülen markalar arasındaki benzerlik koşulunun fazlasıyla gerçekleştiğini, bu sebeple YİDK kararının iptali gerekeceğini, müvekkili markaları ile … ibareli marka tescil başvurusundaki mal ve hizmetlerin de aynı/benzer olduğunu, davalının müvekkiline ait … markalarında ayırt ediciliği olmayan … ibaresi yerine “…” ibaresini koyarak yeni bir marka türetmeyi amaçladığını, ancak markalar arasında görsel ve anlamsal olarak benzerlik olduğunu, başvuru sahibinin bu ibareyi tesadüfen seçmesi mümkün olmadığından kötü niyetle başvuru yaptığını ileri sürerek, YİDK’nun 2017-M-8848 sayılı kararının iptaline, dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkili markasının uzun yıllardır tescilli olduğunu ve aktif olarak kullanıldığını, toplam 8 adet markasının mevcut olduğunu, müvekkilinin ticari faaliyetlerinin tanıtımı için yüksek meblağlı harcamalar yaptığını, taraf markalarının 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzer olmadıklarını, müvekkili şirketin markasının bir bütün olarak davacı markalarından farklı olduğunu, davacı markalarının ayırt edici karakterinin zayıf bulunduğunu, müvekkili markasının ticaret unvanı olan “… ekran” kelimesi vurgulanarak, özgün ve ayırt edici şekilde tasarlanan bir logo ve 6 sayısının birleşmesi ile oluşturulduğunu, markalardaki tek ortak unsurun “…” ibaresi olduğunu, bu ibarenin markalar kapsamında yer alan ürün ve hizmetler bakımından ayırt ediciliği zayıf bir ibare olduğunu, tek başına bu ibarenin markaları benzer kılmayacağını, müvekkili markasının oldukça yüksek ayırt ediciliği olan renk, şekil ve kelime unsurlarından oluştuğunu, müvekkili markasının davacı yanın markalarının serisi olarak nitelendirilebileceği iddiasının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacının seri marka iddiasına dayanak gösterdiği markaları oluşturan ibarelere bakıldığında, söz konusu ibarelerin bir işletmenin tekeline bırakılamayacak nitelikte olduğunu, müvekkili şirketin 28.11.2011 tarihinde başvuru konusu edilen … sayılı “… …” başvurusunu o tarihten bu yana aktif olarak kullandığını, müvekkilinin daha sonra gerçekleştirdiği başvurularda “… …” ibaresi üzerinde kazanılmış hak sahipliğinin bulunduğunu, müvekkili başvurusunun kötü niyetli olarak gerçekleştirildiği iddiasının hukuki gerekçeden yoksun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalının … sayılı “…+şekil” ibareli marka başvurusu ile davacının …, … … ibareli markalarının benzer olduğu, başvurunun kapsadığı 09, 35, 38 ve 41. sınıflar bakımından mal ve hizmet listelerinin aynı/aynı tür ve benzer bulunduğu, markalar arasında bu sınıflar bakımından 556 sayılı KHK’nın 8/1-b bendi anlamında iltibas ihtimali olduğu, başvurunun kapsadığı 42. sınıftaki hizmetler bakımından ise hizmet listelerinin farklı ve ilişkisiz olduğu ve bu sınıf itibariyle markalar arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b bendi anlamında iltibas ihtimali bulunmadığı, davacının, dava konusu … ibaresi üzerinde 556 sayılı KHK’nın 8/3 maddesi anlamında üstün bir hakkı bulunmadığı, … veya … ibareli davacı markalarının 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi anlamında “tanınmış marka” olduğu iddiasının ispatlanamadığı, davalı marka başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olarak kabul edilemeyeceği, davalının … sayılı markasının, dava konusu marka başvurusu bakımından müktesep hak teşkil etmediği gerekçesiyle davanın YİDK iptal talebi yönünden kabulü ile YİDK’in 16/10/2017 tarih 2017-M-8848 sayılı kararının davacının itirazının reddiyle ilgili kısım yönünden iptaline, hükümsüzlük talebinin kısmen kabul kısmen reddi ile davalı adına tescilli “… … … +Şekil” ibareli markanın tescilli olduğu 09, 35, 48, 41 sınıflar yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, hükümsüzlüğe ilişkin fazlaya dair talebin reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, dava konusu başvuru kapsamında yer alan 42. Sınıf hizmetlerin de müvekkili markalarının kapsamlarında yer alan mal ve hizmetlerle benzer olduğunu, aksi yöndeki mahkeme kararının yerinde bulunmadığını, 556 sayılı KHK’nın 8/3 maddesi uyarınca da davanın tümden kabulünün gerektiğini, müvekkilinin markasının tanınmış marka olduğunu, aksi yöndeki mahkeme kabulünün yerinde bulunmadığını, davalı şirketin başvurusunun kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesinin kısmen ret kararının kaldırılmasını, davanın tümünün kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, 556 sayılı KHK m.8/l-b’ye göre itiraza konu ve itiraza dayanak markaların ve kapsamlanndaki mal veya hizmetlerin aynı veya benzer olması ve markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmasının gerektiğini, somut olayda aranan bu şartların bulunmadığını, itiraza konu müvekkili markası ile itiraza dayanak gösterilen markalar arasındaki tek ortak unsurun, … ibaresi olduğunu ancak markaların kapsamında yer alan ürün ve hizmetler bakımından ayırt ediciliği zayıf olan bu ibarenin tek başına markaları benzer kılmaya yeterli olmadığını, nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin markalarda bulunan tek bir ortak unsurun markalar arasında karıştırılma ihtimaline yol açamayacağı yönünde karar verdiğini, müvekkilinin bu ibare üzerinde kazanılmış hak sahipliği bulunduğunu, dava konusu “…” markası ortalama tüketici nezdinde müvekkil şirkete ait olduğu bilenen bir marka olup davacıya ait “…” markası ile karıştırılma ihtimali bulunmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesinin kısmen kabul kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı… vekili, başvuruya konu işaret ile iddialara mesnet markalar arasında ayniyet veya ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunması gerektiğine ilişkin koşulun sağlanamadığını, davalı adına tescili talep edilen, şekil ve yazı kompozisyonundan oluşan işarette yer alan ve çekişme konusu olan “…” ibaresinin ayırt edici vasfının düşük olduğunu, başvuruya konu işaret ile mesnet markalar arasında ortalama tüketicinin görsel, işitsel ve kavramsal algısı bakımından, ilişkilendirilme ihtimali de dâhil iltibasa neden olacak herhangi bir benzerlik bulunmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesinin kısmen kabul kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında, başvuru kapsamında yer alan 9,35,38 ve 41. Sınıf hizmetler yönünden iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğu, nitekim bu davanın tarafları arasında görülen “…” ibareli markalara ilişkin davalarda verilen kararların onanmasına ilişkin Yargıtay 11. HD’nin 2018/4212 E., 2019/6330 K. ve 2020/993-5794 E.K. Sayılı ilamlarının da bu yönde olduğu, başvuru kapsamında yer alan 42. Sınıf hizmetler yönünden ise emtia benzerliğine ilişkin koşul gerçekleşmediğinden iltibas tehlikesinin bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış oldukları iddiasının dosya kapsamındaki delillerle ispat edilemediği, davacının, 556 sayılı KHK’nın 8/3 maddesi kapsamında bir üstün hakkının da bulunmadığı, dava konusu başvurunun kötü niyetli yapıldığının ispat edilemediği, davalı Şirketin başvuru üzerinde müktesep hakkının bulunmadığı anlaşılmakla, taraf vekillerinin istinaf başvurularının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekili ile Davalı … vekili ve Davalı… …vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, taraflarca istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 125,50 TL bakiye harcın taraflardan ayrı ayrı tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında taraflar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdelerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 16/02/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 15/03/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip