Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/22 E. 2022/1640 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/22
KARAR NO : 2022/1640
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/09/2020
NUMARASI : 2017/136 E. – 2020/221 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
DAVANIN KONUSU : Markaya Tecavüzün Tespiti, Maddi ve Manevi Tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 10/09/2020 tarih ve 2017/136 E. – 2020/221 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirketin uzun yıllardır özel eğitim-öğretim sektöründe faaliyet gösterdiğini,… ve/veya … unvanı ile bünyesinde anaokulu, ilkokul, ortaokul, anadolu lisesi, özel eğizim kursu, özel etüd merkezi olarak eğitim faaliyetlerinde bulunduğunu, müvekkilinin … nolu başvurusuyla “…!” ibaresini marka olarak tescil ettirdiğini, bu markayı işyerlerinde, reklam panolarında, tabela ve reklam vasıtalarında kullandığını, davalı şirketin müvekkilinin bu sloganını billboardlarda, reklam tabelalarında, el ilanlarında kullanarak bu slogan ile iyi bir pazar payı oluşturduğu, davalı şirket sahibinin ve yetkililerinin de bu sloganın tuttuğunu görünce “…!, kalabalıklarda kaybolmayın, çocuğunuz kalabalıklarda kaybolmasın” gibi müvekkili markası ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer ibareleri izinsiz ve haksız bir şekilde kullanarak haksız rekabete ve iltibasa yol açtığını, dolayısıyla hem müvekkilinin ticari itibarına zarar verdiğini hem de aynı faaliyet alanında hizmet veren bu iki farklı şirket hakkında halkta yanlış bir izlenim uyandırdığını, davalı şirketin eylemlerinin müvekkili markasına tecavüz teşkil ettiğini, Ankara 1. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinde 2017/33 Esas sayı ile ceza davası açıldığını, dosyadaki bilirkişi raporunda da iltibas suretiyle marka tecavüzünün ve dolayısı ile haksız rekabetin söz konusu olduğunun tespit edildiğini, ceza dosyasının henüz sonuçlanmadığını ileri sürerek, markaya tecavüzün tespiti ile davalılar tarafından müvekkilinin tescilli markasını kullanıldığı reklam malzemelerinin toplatılmasını ve şimdilik 1.000 TL maddi, 2.000 TL manevi tazminatın haksız fiil tarihi olan Şubat 2016 tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalılardan tahsiline, hükmün tirajı en yüksek gazetelerden biri ile ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar, okullarının adının “…” olduğunu, ismini Selçuklu Türk Devletinden aldığını, okullarının ismini “… …” olarak … sayı ile marka olarak tescil ettirdiklerini, başka bir marka ile tanınmak, anılmak ve bilinmek kati suretle istemediklerini, böyle bir şeye ihtiyaçlarının olmadığını, davaya konu sloganı “…” şeklinde, davalı tarafın tescilinden habersiz, iyi niyetli ve dürüst olarak, markasal anlam yüklemeden, literatürde kullanılan tasvir edici anlamıyla kullandıklarını, hangi özel kurumun hangi kelimeyi tescil ettirdiğini bilmelerinin mümkün olmadığını, zaten bu olay ortaya çıktıktan sonra bu sloganı kullanmayı bıraktıklarını, özel okul sektöründe “butik okul” ve “kitle okulu” olarak tarif edilen okulların bulunduğunu, derslik sayıları 25-30’u ve öğrenci sayıları 500-600’ü geçmeyen butik okulların verdikleri hizmetin mahiyetine ve öğrenci sayısının azlığına vurgu yapmak için davaya konu sloganı basılı ve görsel reklamlarında yaygın olarak kullandıklarını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamından, davacı adına tescilli “…” ibaresinin bir marka olarak oldukça zayıf olup markadan ziyade markaya yardımcı çağrışım unsuru (slogan) olarak algılanmaya uygun bir ibare olduğu, kullanım pratikliği ve gerekliliği sebebiyle ve bir örf olarak, okulculuk sektöründe, işletme adının arkasına “… koleji”, “… okulları”, “… lisesi” gibi tanım takılarının geleceğinin varsayılacağı, ayrıca bu sloganın özgün, ihtira edilmiş (buluş niteliği olan) bir ibare de olmadığı, butik okul ya da … okul olarak da tarif edilmeye başlanan düşük öğrenci kapasiteli ve az sınıflı küçük okulların kendilerini tarif etmek istediklerinde “…” ya da “butik” gibi kelimeler kullandıkları, aynı şekilde bu tip okulların müşterinin geliş sebebini izah ederken de “…” gibi tarif cümleleri kullandıkları, bu cümlelerin de birer slogan olduğu ama gerçek anlamda özgün sloganlar olmadığı, dolayısıyla bu sloganlardan birini kullanmayı düşünen bir özel okul işletmecisinin bu sloganın daha önce marka olarak tescil edilip edilmediğini incelemeye gerek duymayacağı, bu sloganın başka rakiplerce kullanıldığını bilse bile marka değil slogan olduğunu nazara alacağı ve herkesin kullanabileceğini düşünerek tercih edeceği, herhangi bir reklam mecrasında bu tür bir sloganı kullanan bir okul işletmecisinin zaten okulunun adını da zikredeceği ve kendisini başka okullardan bu sloganla değil markası ile ayırt edebileceği, nitekim davalıların da kendi okullarının reklamlarında okullarının işletme adı ile birlikte davacınin tanıtım cümlesine benzer biçimde “…” ibaresini kullandıkları, bu kullanım sebebiyle iltibas riski bulunmadığı, zira davacının kendi okul adının yanında “…” ibaresini de kullandığını bilen herkes bu ibarenin bir marka değil bir tanıtım ibaresi olduğunu düşüneceği, bu sebeple de davacının reklamlarından bildiği “…” ibaresini davalıların okullarının reklamlarında gören bir ortalama eğitim hizmeti alıcısının, bu iki işletmenin birbiriyle aynı ya da birbiriyle ilişkili iki işletme olduğunu zannederek yanılma ihtimalinin olmadığı, davalıların fiili marka ve slogan kullanım biçimleri markasal kullanıma uygun olduğu, diğer bir ifadeyle davalıyla mesela “…, …” şeklinde bir marka tescil ettirmek isteselerdi davacının dava konusu markasının varlığının davalıların bu tescili elde etmelerine engel olmayacağı, zira “…” markası ile “…” markasının içerdiği asıl marka unsuru (… ibaresi) sebebiyle yeterince farklı olduğu ve iki marka arasında iltibas riski bulunmadığı, “…” ibaresi her ne kadar davacı adına tescil edilmiş bir hizmet markası olarak görünse de başka benzer işletmelerin bu ibareyi kendi hizmet markaları (işletme adları) ile birlikte kullanmalarına engel konulmaması gerektiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, bilirkişilerin değerlendirme yaparken ticaret unvanı ve markayı birbirine karıştırdıklarını, davalıların “…” diyerek iltibas yarattıklarını, her iki tarafın eğitim sektöründe ve …’te hizmet verdiklerini, “…” sloganının eğitim sektöründe tanımlayıcı olmadığını, davalıların müvekkiline ait markayı bilboardlarda “…” kadar büyük yazdığını, davalıların ticaret unvanı yanındaki kullanımının sloganı marka olmaktan çıkartmadığını, ceza dosyasındaki rapor ile mahkemede alınan rapor arasındaki çelişkilerin giderilmediğini, içerisinde uzman ve akademisyenlerin bulunduğu heyetten yeni bir bilirkişi raporu alınması gerektiğini ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, markaya tecavüzün tespiti, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, ceza dosyası kapsamında iki farklı bilirkişi heyetince düzenlenen raporlarda davaya konu ibarenin, öğretmen ve öğrencinin birebir iletişim kurabildiği, bu iletişim sayesinde öğrencilerin kişisel özelliklerinin keşfedildiği, “…” veya “butik” olarak tabir edilen okullar tarafından kullanılan ve az sayıda öğrenci ile eğitim hizmeti verilen eğitim trendi yönünden tanımlayıcı bir ibare olduğunun belirtildiği, davalı tarafça dosyaya sunulan farklı okullara ait internet tanıtım görsellerinin de bu yönde olduğu, söz konu sloganın çok sayıda okul tarafından kullanılmakta olduğu, davalıların da dava konusu hizmetler yönünden tanımlayıcı nitelikteki bu ibareyi marka olarak değil, kendi markaları ile birlikte slogan olarak kullandıkları, marka hakkına tecavüz koşullarının oluşmadığı, davalılar hakkında açılan ceza davasında Ankara 1. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinin 23/01/2018 tarih ve 2017/33 E.-2018/15 K. sayılı kararı ile davalıların beraatine karar verildiği ve bu kararın da 11/06/2019 tarihinde kesinleştiği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 22/12/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 09/01/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip