Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/216 E. 2023/106 K. 09.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/216
KARAR NO : 2023/106
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/11/2019
NUMARASI : 2018/273 E. – 2019/513 K.

DAVACI : …
VEKİLLERİ
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 22/11/2019 tarih ve 2018/273 E. – 2019/513 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirketin… sayılı “…” markasını ilk kez 2009 yılında müvekkili şirketin kullandığını, bu ibarenin Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde de müvekkili şirket adına tescillenmiş ve hukuken koruma altına alınmış olduğunu, dava konusu “…” ibaresinin “…” kelimesine yine tanımlayıcı bir kelime olan “…” kelimesinin eklenmesi ile oluşturulduğunu, “…, …” kelimelerinin gıda alanındaki temel bir yiyecek sınıfının adı olduğunu, bir tatlının kökü, aslı, temeli olduğunu vurgulayan ve fonetik çağrışım itibariyle “…” ifadesi ile üstünlük belirten “…” kelimesinin de yeni veya farklı bir anlam kazanmayıp, tanımlayıcı nitelikte olduğunu, dava konusu … ibareli marka başvurusunun yıllardır piyasada olan müvekkilinin … tanınmış markasının birer seri markası olan … ve … ibareli markalarına iltibas teşkil edeceğini, dava konusu başvurunun müvekkilin ticari itibarından yararlanacak bir başvuru olarak kötüniyetle yapılan bir marka başvuru şeklinde değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürerek YİDK’nın 2018-M-4585 sayılı kararının iptali ile davalı adına başvurusu yapılan … kod nolu markanın tescil edilmesi halinde hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, markayı oluşturan “…” ibaresindeki sözcük unsuru olan “…” ibaresinin, tüketici tarafından algılanacak olan öncelikli anlamının “…” kelimesine ilişkin değil “…” kelime köküne ilişkin olacağı, “…” ibaresinin ise dilimizde “Bilim veya sanat alanında üstün bilgisi ve yeteneği olan kimse” anlamına geldiği, başvuru konusu işaret bu çerçevede bütün olarak incelendiğinde “… sahibi olan, üstatlığı mevcut olan” gibi bir anlamı tüketiciye vereceği, tüketicinin böyle bir marka ile karşı karşıya kaldığından markanın içerisinden tek başına “…” ibaresini çekip çıkarmak suretiyle başvuru kapsamındaki emtia ile markayı ilişkilendirmesinin mümkün olmayacağı, başvuru konusu 29. Sınıftaki emtialar ile “…” ibaresinin yine 5/1-c maddesi kapsamında değerlendirilebilecek bir ilişkisinin bulunmadığı, “…” ibaresinin bir bütün olarak başvuru konusu edilen emtialar ile kavramsal açıdan cins, çeşit, vasıf, nitelikte bildiri bir ibare olarak değerlendirilebilecek bir işaret olmadığı, davacı yanın markalarının hiçbirinde “…” ibaresinin tek başına kullanılmadığı, “…” lider markası ile ya da ek bir takım sözcükler ile kavramsal bütünlük oluşturacak nitelikte kullanıldığı, “…” ibaresinin genel anlamda gıda ürünleri sektöründe ayırt edici vasfı son derece zayıf bir kelime olduğu, özgünlüğü bulunmayan, yaratılmamış ve tescil edilmek istenilen sektörde son derece yaygın kullanımı bulunan yeri geldiğinde ürün adı yeri geldiğinde nitelik belirticisi bir ibarenin kimsenin tekeline bırakılması zaten mümkün olmadığı, markanın asıl unsuru olan “…” ibaresinin, kavramsal olarak davacı yan markalarında yer alan “…” ibaresinden tamamen farklı olduğu, işaretler arasında SMK’nın 6/1. maddesi anlamında bir iltibas ihtimalinin mevcut olmadığı, davacı markalarının, “…” lider markasından bağımsız olarak tanınır ve bilinir hale geldiğinden bahsedilemeyeceği, davalının marka tescil başvurusunda kötü niyetli olduğuna yönelik iddiası kapsamında herhangi bir bilgi, belge sunmadığı gibi davalı yanın bu çerçevede değerlendirilmesi mümkün görülen eylemlerine ilişkin dosyaya delil sunulmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, “… …” markasının, ilk kez 2009 yılında müvekkili tarafından kullanılmış olup, müvekkili şirket adına tescillendiğini, tanımlayıcı bir ifade olan “…” ibaresinin tek başına marka olarak tescilinin mümkün olmadığını, mahkemenin gerekçeli kararında yer verdiği davaya konu markanın … kelimesinden türetildiği varsayımının kabulünün mümkün bulunmadığını, tanımlayıcı olmadığı tespitinin de yerinde olmadığını, dava konusu markanın, müvekkilinin markasının içeriğini sulandırıcı nitelikte bulunduğunu, kötüniyetli marka tescil talebinin söz konusu olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka ile ilgili Kurum kararlarının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu, “…” ibaresinin genel anlamda gıda ürünleri sektöründe ayırt edici vasfı son derece zayıf bir kelime olduğu, özgünlüğü bulunmayan, yaratılmamış ve tescil edilmek istenilen sektörde son derece yaygın kullanımı bulunan bir ibarenin kimsenin tekeline bırakılmasının mümkün olmadığı, diğer yandan davalının başvuru konusu yaptığı markanın asıl unsuru olan “…” ibaresinin, kavramsal olarak davacı yan markalarında yer alan “…” ibaresinden tamamen farklı olduğu, markalar arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sescil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, davacının markasının tanınmış olmadığı, tescilli bir marka ile iltibas yaratmayan işaretin marka tescil başvurusunda bulunmanın kötüniyetli bir yaklaşım olarak değerlendirilemeyeceği, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin, iş bu dava dosyası için emsal olabilecek nitelikteki, “…” markalarına ilişkin olarak verdiği, 2020/129 Esas, 2020/4266 Karar ve 20.10.2020 Tarihli ilamının da bu yönde olduğu, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/1. maddesinin somut olaya uygulanabilme şartlarının bulunmadığı, diğer yandan davalının başvuru konusu yaptığı markayı oluşturan “…” ibaresi ile karşı karşıya kalan tüketicinin markanın içerisinden tek başına “…” ibaresini çekip çıkarmak suretiyle başvuru kapsamındaki emtia ile markayı ilişkilendirmesinin mümkün olmayacağı, başvuru konusu 29. Sınıftaki emtia ile “…” ibaresinin yine 5/1-c maddesi kapsamında değerlendirilebilecek bir ilişkisinin bulunmadığı, “…” ibaresinin bir bütün olarak başvuru konusu edilen emtia ile kavramsal açıdan cins, çeşit, vasıf, nitelikte bildiri bir ibare olarak değerlendirilebilecek bir işaret olmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 125,5‬0-TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 09/02/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 28/02/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip