Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/213 E. 2023/105 K. 09.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/213
KARAR NO : 2023/105
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/03/2020
NUMARASI : 2017/419 E. – 2020/117 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 12/03/2020 tarih ve 2017/419 E. – 2020/117 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı ve davalı … tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili firmanın … başvuru numarası ile “… Şekil” ibaresi için marka tescil başvurusunda bulunduğunu, ancak davalı şirketin itirazları üzerine karıştırılma ihtimali gerekçesiyle marka başvurusunun kapsamından çeşitli mal ve hizmetlerin çıkarıldığını, müvekkilinin 2002 yılından bu yana muhasebe yazılımları sektöründe hizmet verdiğini, sayısız fuar, seminer, tanıtım ve reklam faaliyetleriyle “…” markasının muhasebe yazılımları konusunda bilinirliği ve tanınırlığını sağladığını, müvekkili firmanın geçmişe dayalı kullanım sonucu “…” markası üzerinde ayırt edici nitelik kazandığını, başvurunun reddi kararına gerekçe gösterilen zirve yayınları ve bağlı markaları ile müvekkili firmanın markasının karıştırılma ihtimalinin hiçbir şekilde söz konusu olmadığını, markaların tüketici kitlesinin tamamen farklı bulunduğunu, … Yazılım markasının müvekkili adına 42. sınıfta tescilli olduğu halde … markasının 42. sınıfta tescilinin yapılmamasının davalı Kurum’un vermiş olduğu kararlar arasındaki çelişkiyi kanıtladığını ileri sürerek YİDK kararının iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı Şirket vekili, davaya konu markaların benzer ve reddine karar verilen sınıfların aynı veya bağlantılı olduğunu, tescil başvurusu yapılan “…” ibareli markanın müvekkilinin tescilli markaları ile benzer olduğunu, ayrıca tescil edilmek istenilen 09, 42 ve 35. sınıflarda müvekkili şirketin “…” esas ibareli tescilli markaları bulunduğunu, müvekkilinin … esas unsurlu ve aynı renkleri ihtiva eden marka tescillerinin davacı yanın hak talep ettiği sınıf ve alt sınıfları kapsadığını, deliller arasında gösterilen 3 adet faturanın kullanım yolu ile ayırt ediciliği ispatlamaya yeterli olmadığını, anılan faturalarda davaya konu markanın yer almadığını, faturalarda yer alan ticaret unvanı kullanımının tescili talep edilen marka açısından üstün hak oluşturmayacağını, davacının markasının tanınmış marka olmadığından farklı sınıflar açısından korunmasının mümkün olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının başvurusunda reddedilen mallar ile davalı şirketin redde mesnet alınan markalarının kapsamındaki malların/hizmetlerin karşılaştırmasında, davacının başvurusundan çıkarılan malların ve hizmetlerin davalı şirketin redde mesnet markalarının kapsamı ile aynılık/benzerlik içerdiği, dava konusu başvuruda davalı şirketin YİDK kararı ile redde mesnet alınan markalarının kapsamındaki mal/hizmetlerden farklılık içerenlerin ise; SINIF KODU 35.son/01, 02, 03, 04, 05, 06, 07, 08, 09 (Bilet otomatları, nakit para çekme makineleri. Makine ve cihazlarda kullanılan elektronik elemanlar. Koruyucu giysiler, koruma ve can kurtarma amaçlı donanımlar (dalgıçlar için kulak tıkaçları dahil). Gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları. Elektrik enerjisini iletim, dönüştürme, depolama kontrol cihazları ve araçları (elektrik, elektronikte kullanılan kablolar ve güç kaynakları; piller, aküler, anot ve katotlar dahil). Ana fonksiyonu uyarı ve alarm olan cihazlar (taşıt alarmları hariç), elektrikli ziller. Trafikte kullanım amaçlı sinyalizasyon, işaretle bildirme cihazları ve araçları. Yangın söndürme amaçlı taşıtlar dahil, yangın söndürme aletleri ve cihazları (yangın söndürme hortumları ve yangın söndürme vanaları dahil). Radarlar, denizaltı radarları (sonarlar), gece görüşü sağlayıcı veya arttırıcı aletler ve cihazlar. Mıknatıslar, dekoratif mıknatıslar.), 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16 (Kağıt, karton (mukavva) ve bunlardan yapılmış ürünler (kırtasiye amaçlı ürünler hariç). Plastik malzemeden mamul ambalajlama ve sarma malzemeleri. Badana ve boya işleri için fırçalar ve rulolar.), 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34 kapsamındaki mallar olduğu, taraf markalarında ortak unsur durumunda olan “…” sözcüğünün; “doruk; bir işte ulaşılan en üst aşama” anlamına gelip, Türkçe olması nedeniyle sadece dikkat seviyesi yüksek olan tüketicilerce değil orta seviyedeki tüketicilerce de anlamı bilinen bir sözcük olduğu, ayrıca, sözcük içerdiği anlam da dikkate alındığında herkesin kullanımına konu ve açık olan bir ibare olduğu, sözcüğün içerdiği anlam nedeniyle sınır olmaksızın pek çok alanda, pek çok konu için kullanılmasının mümkün bulunduğu, “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin zayıf olduğu, markaların farklılık arz eden unsurlarının bütünsel olarak markaların birbirinden ayırt edilmesine imkân tanıdığı, dava konusu marka ile davacı markası arasında işletmesel bağlantılandırması tesis eden herhangi bir unsurun bulunmadığı salt kapsam aynılığından/benzerliğinden hareketle markaların karıştırılmasından söz edilemeyeceğinden taraf markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı gerekçesi ile davanın kısmen kabul kısmen reddi ile YİDK’nın 2017-M-8077 sayılı kararının davacının itirazının reddiyle ilgili kısım yönünden kısmen 35/05 grupta müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için 01, 02, 03, 04, 05, 06, 07, 08, 09 (bilet otomatları nakit para çekme makinaları makina ve cihazlarda kullanılan elektronik elemanlar koruyucu giysiler koruma ve cankurtarma amaçlı donamınlar (dalgıçlar için kulaç tıkaçları dahil) gözlükler güneş gözlükleri lensler ve bunların kutuları kılıfları parçaları ve aksesuarları elektrik enerjisini iletim dönüştürme depolama kontrol cihazları ve araçları (elektrik, elektronikte kullanılan kablolar ve güç kaynakları; piller aküler anot ve katotlar dahil) ana fonksiyonu uyarı ve alarm olan cihazlar (taşıt alarmları hariç) elektrikli ziller trafikte kullanım amaçlı sinyalizasyon işaretle bildirme cihazları ve araçları. Yangın söndürme amaçlı taşıtlar dahil yangın söndürme aletleri ve cihazları (yangın söndürme hortumları ve yangın söndürme vanaları dahil) radarlar deniz altı radarları (sonarlar) gece görüşü sağlayıcı veya arttırıcı aletler ve cihazlar mıknatıslar dekoratif mıknatıslar), 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16 (kağıt, karton (mukavva) ve bunlardan yapılmış ürünler (kırtasiye amaçlı ürünler hariç) plastik malzemeden mamül ambalajlama ve sarma malzemeleri badana ve boya işleri için fırçalar ve rulolar) 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34 sınıftaki ürünlerin bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir). yönünden iptaline, YİDK iptaline yönelik fazlaya dair talebin reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, haksız ve kanuna aykırı olarak verilen YİDK kararının tamamen iptali ile müvekkilinin markasının talep edilen tüm sınıflarda tescilinin gerektiğini, bilirkişi raporunda da haklılığın kanıtlandığını, mahkemenin gerekçesinde de, salt kapsam aynılığından/benzerliğinden hareketle markaların karıştırılmasından söz edilemeyeceğinden taraf markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığının kabul edildiğini, yerel mahkemenin gerekçesi ile çelişir vaziyette aksi yönde hüküm kurmasının dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkili firmanın tescilini talep ettiği marka ile davalı firmanın markası farklı kesimlere hitap ettiğini, müvekkili firmanın tescilini talep ettiği marka ile davalı markasının benzer ve halk nazarında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, … yayınları markasının muhasebe sektörüne yönelik bir kullanımı, tanınırlığı olmadığına gibi muhasebe sektöründe … yayınlarıyla alakalı herhangi bir kamu algısı da söz konusu olmadığını, yerel mahkemenin gerekçesi ile hüküm arasında çelişkiler bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde, markalar arasında iltibas tehlikesi, telaffuz, biçim ya da anlam itibarıyla ortaya çıkabileceğini, davacı markasının esas unsuru olan “…” ibaresi ile davalı markalarının esas unsuru olan “…” ibaresinin birbirinin aynısı olduğunun ortada olduğunu, başvuru konusu marka ve redde mesnet markalarda ön plana çıkan esas unsur, birbirinin tıpatıp aynısı olan “…” kelimesi olup, fonetik, biçimsel ve anlamsal benzerlik nedeniyle, markaların umumi intibalarının da aynı olduğunu, YİDK kararının yerinde olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka ile ilgili Kurum kararlarının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın 294. maddesi gereğince mahkeme, yargılamanın sona erdiği duruşmada hükmü vererek tefhim eder. Hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. HMK.’nın 297/2. maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Yine HMK.’nın 298/2. maddesi gereğince de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Kararın gerekçesi ile hükmün birbirine uyumlu olması gerekir. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyetine ve kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa’nın 141. maddesine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2009/19-109 Esas ve 2009/123 Karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar ve hüküm arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm veya gerekçe başka ise bu durumun, mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın, kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta da, mahkemece, taraf markalarında ortak unsur durumunda olan “…” sözcüğünün; “doruk; bir işte ulaşılan en üst aşama” anlamına gelip, Türkçe olması nedeniyle sadece dikkat seviyesi yüksek olan tüketicilerce değil orta seviyedeki tüketicilerce de anlamı bilinen bir sözcük olduğu, ayrıca, sözcük içerdiği anlam da dikkate alındığında herkesin kullanımına konu ve açık olan bir ibare olduğu, sözcüğün içerdiği anlam nedeniyle sınır olmaksızın pek çok alanda, pek çok konu için kullanılmasının mümkün bulunduğu, “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin zayıf olduğu, markaların farklılık arz eden unsurlarının bütünsel olarak markaların birbirinden ayırt edilmesine imkân tanıdığı, dava konusu marka ile davacı markası arasında işletmesel bağlantılandırması tesis eden herhangi bir unsurun bulunmadığı salt kapsam aynılığından/benzerliğinden hareketle markaların karıştırılmasından söz edilemeyeceğinden taraf markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı yönünde gerekçeye yer verildikten sonra davacının başvuru konusu yaptığı ibareyi davalı şirketin itirazı üzerine marka işaretlerini benzer bularak kısmen reddeden YİDK kararına yönelik açılan davaya ilişkin olarak davanın kısmen kabulüne dair karar verilmiş olduğu görülmektedir.
Bu husus, az yukarıda açıklanan gerekçe ile hükmün birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırıdır. O halde anılan İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince, gerekçe ile hüküm arasında oluşan çelişki giderilecek şekilde yeniden bir karar verilmesi zorunlu olduğundan, usul ve yasaya aykırı olan hükmün kaldırılması gereklidir.
Her ne kadar bölge adliye mahkemeleri, hukuki denetimin yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak, tahkikat sonucuna göre yeniden esas hakkında hüküm kurabilir ya da yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde, veyahut kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verebilirse de somut olayda, gerekçeli kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası çelişkili olduğundan, ortada hukuki ve maddi vakıa denetimine elverişli bir hüküm bulunmamaktadır.
Bu nedenle Dairemizce, davacı ve davalı … vekillerinin yukarıdaki hususlara ilişkin istinaf itirazlarının kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, kararın niteliğine göre davacı ve davalı … vekillerinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı ve davalı … vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 1. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 12/03/2020 gün ve 2017/419 E. – 2020/117 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı ve davalı … vekillerinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı ve davalı … tarafından istinaf başvurusunda peşin olarak ayrı ayrı yatırılan 54,40-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davacıya ve davalı … ayrı ayrı iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 09/02/2023 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 28/02/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip