Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/2064 E. 2022/275 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
…..
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

…..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/11/2021
NUMARASI :……

DAVANIN KONUSU : Maddi Tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 18/11/2021 tarih ve 2021/611 E. – 2021/706 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi dava konusunu temlik edenler ile dava konusunu temlik alan davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacılar vekili, müvekkilleri ile davalı arasında 01.02.2014 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere “… … … A.Ş. … ve … Fabrikaları İçin Kömür Klinker Taşıma İşleri Sözleşmesi” imzalandığını, sözleşmenin 4. maddesi uyarınca sözleşme süresinin 01.02.2014 tarihinden başlayarak 31.12.2014 tarihine kadar 11 ay olarak belirlendiğini, sözleşme çerçevesinde çalışmaya başlayan tarafların karşılıklı ticari güven ve uyumun sağlanması ile esas sözleşmenin süresinin uzatılması, fiyat-fiyat değişikliği kriterleri, ödeme vadesi vb. hususlara ilişkin olarak ek bir protokol yapmayı uygun gördüklerini ve 25.12.2014 tarihli … … … A.Ş. … ve … … Taşıma İşleri Sözleşmesine Ek Protokol” imzalandığını, imzalanan ek protokol ile yeni birim fiyatların belirlendiğini ve esas sözleşmenin süresinin 01.01.2015 tarihinden itibaren iki yıl süre ile uzatıldığını, davalı işveren firmanın müvekkilin çalışma anlayışı ve yaptığı işten memnun olması ile yine taraflar arasında yakalanan ticari uyum ve güven çerçevesinde müvekkiline yeni bir iş verilerek 23.03.2015 tarihli “Dökme … Taşıma Sözleşmesi” imzalandığını ve bu işin de 2 yıl süre ile müvekkil tarafından yapılmasının uygun görüldüğünü, bu doğrultuda artan iş yükü kapsamında müvekkilleri tarafından işlerin gereği gibi yerine getirilebilmesi için araç parkının genişletildiğini, yeni personel istihdamının sağlandığını ve taraflar arasında imzalanan sözleşmeler bankalara ibraz edilerek, yapılan kredi sözleşmeleri doğrultusunda finanse edilmek üzere 31 adet çekici ve 35 adet dorse olmak üzere toplamda 66 adet araç satın alındığını, davalı firmada idari kadroda değişikliğe gidildiğini ve bu kadronun müvekkili firma ile çalışmak istemediğini, müvekkil tarafından yeni yönetimle görüşmeler yapıldığını, fakat yeni yönetimin, sözleşmenin feshedilerek işin yeni bir firmaya verileceğini müvekkiline sözlü olarak bildirdiğini, … … Sanayi ve Ticaret A.Ş. … ve … … Taşıma Sözleşmesinin Elmadağ Noterliği’nin 06.04.2016 tarihli fesih ihbarnamesi ile davalı tarafından tek taraflı olarak feshedildiğini, fesih işleminden sonra müvekkilinin işyerine çağrılarak devam etmekte olan 01.03.2015 yürürlük tarihli “Dökme … Taşıma Sözleşmesi” işine devam edebilmesi için de yeni fiyat teklifi sunulmasının talep edildiğini, bu sözleşme için yeni bir teklif verildiğini ancak işin müvekkilinin hali hazırda yapmakta olduğu fiyattan çok daha fazla bir bedelle ve üstelik yine müvekkilinin sözleşmesi sona ermeden üçüncü bir firmaya verildiğini, hemen ardından Elmadağ Noterliği 04.05.2016 tarihli fesih ihbarnamesi ile “Dökme … Taşıma Sözleşmesi”nin feshedildiğinin müvekilline bildirildiğini, taraflar arasındaki esas sözleşme üzerinden sübvanse edilmek üzere imzalanmış bulunan “Sivas ve … Fabrikaları için Kömür-Klinker Taşıma İşleri Sözleşmesi”nin de Elmadağ Noterliğinin 04.05.2016 tarihli fesih ihbarnamesi ile feshedildiğini, sözleşmelerin feshindeki asıl amacın ticari açıdan karlı olarak değerlendirilen bu işlerin kendilerine yakın olan firmalara verilmek istenmesi olduğunu, müvekkilinin sözleşmelerin davalı tarafça hiç bir geçerli sebep gösterilmeksizin tamamen keyfi bir şekilde feshedilmesi nedeniyle kredi sözleşmelerinden kaynaklanan borçlarını ödeyemeyecek duruma düştüğünü, cebri icra işlemleri ile karşılaşmamak adına araçlarının bir kısmını ise piyasa fiyatının çok altında alelacele elden çıkartmak zorunda kaldığını, müvekkilin sözleşmelerin tamamlanacağı inancıyla bankalara ödemek zorunda kaldığı kredi faizleri, bedelinden düşük miktarda satmak zorunda kaldığı araç ve dorseler nedeniyle zarara uğradığını ileri sürerek, 50.000,00 TL menfi-müspet maddi zararının tazminine, yine 450.000,00 TL mahrum kalınan kar bedelinin davalıdan tahsili ile taraflarına ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, iki ayrı davacının bulunduğu ve bunlar arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunmadığını, netice ve istem bölümünde de hangi davacı için ne miktarda istemde bulunulduğunun anlaşılmadığını, bu haliyle hüküm kurulmasının mümkün olmadığını, davacı tarafın tacir olduğunu, basiretli bir işadamı olarak tüm düzenlemelere vakıf bulunduğunu, bu sözleşme hükümleri gereğince müvekkili şirketin sözleşmeleri herhangi bir neden göstermeden fesih yetkisini kabul ettiğini ve her ne nam altında olursa olsun itirazda bulunmayacağını, hak, zarar, ziyan talep etmeyeceğini kabul ve taahhüt ettiklerini, etik dışı davranışlar nedeni ile sözleşmelerin feshedildiğini, ortada nedensiz ve keyfi bir fesih iradesinin olmadığını, kurumsal bir yapının bu tür refleksler vermesinin gerek kurumsal yapısındaki karar verme mekanizmaları, gerekse yabancı bir grubun Türkiye yatırımı olması, gerekse de ticareten mümkün olmadığını, davacı tarafın bu ticari ilişkileri ahbap-çavuş ilişkisine döndüğü için sözleşmelerin feshedildiğini ve çalışanlarının da iş hayatlarını sona erdirildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, oy çokluğu ile işbu dava konusu olayda, davalı ile dava konusunu temlik eden davacı … arasında akdedilen ve 15.12.2014 tarihli ek protokol ile 01.01.2015 tarihinden itibaren 2 yıl süre ile uzatılan sözleşmenin 14.8 maddesi uyarınca, davalının dilediği zaman tek taraflı suretle fesih etme hakkına sahip olduğu ve sözleşmenin bu şekilde feshi halinde davacının, her ne nam adı altında olursa olsun hiçbir hak, zarar-ziyan talebinde bulunmayacağının düzenlendiği, yine davalı ile dava konusunu temlik eden davacı … ..Ltd. Şti. arasında akdedilen 01.03.2015 tarihinden başlayarak 28.02.2017 tarihine kadar geçerli olan sözleşmenin 12.1 maddesinde ise davalıya hiçbir kanuni ihtarata ve hüküm istihsaline gerek kalmaksızın sözleşmeyi feshetme, teminatı nakde çevirme hakkı tanındığı, bu durumda davacı şirketin hiçbir itiraz da ve hak, zarar-ziyan talebinde bulunamayacağının düzenlendiği, dava konusunu temlik eden davacı … yönünden 06.04.2016 tarihinde, dava konusunu temlik eden davacı …….Ltd. Şti. yönünden ise 04.05.2016 tarihinde davalı tarafından sözleşmelerin tek taraflı feshedildiği, dava konusu sözleşmenin taraflarının tacir olduğu, TTK’nun 18/2 maddesine göre tacirlerin tüm işlemlerinde basiretli bir tacir gibi davranmalarının esas bulunduğu, bu ilkenin sözleşmenin imzası, ifası ve feshi aşamalarının hepsinde gözetilmesi gereken ilke olması nedeni ile sözleşmenin 14.8 maddesi ile ek protokolün 12.8 maddelerinde düzenlenen tek taraflı fesih hakkının bilerek ve isteyerek imzalanması karşısında sözleşmenin bu maddesine, basiretli bir tacir olarak davacıların bağlı kalması gerektiği, süreli bir sözleşmenin haklı bir neden olmaksızın tek taraflı olarak feshi halinde, BK’nın 96. maddesi uyarınca, sözleşmeyi fesheden tarafın, diğer tarafın müsbet zararlarını ödemekle yükümlü olduğu, bu itibarla, uyuşmazlık konusu sözleşme hükümlerinin Medeni Kanunun 2. maddesi kapsamında bir hakkın keyfi olarak sırf başkasını zarara sokmak şeklinde kötüye kullanılamayacağı, feshin haklılığı hususunda yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde ise; davalı vekili tarafından feshe gerekçe olarak gösterilen, müvekkili şirketin eski çalışanı … ile davacı … arasında parasal ilişki bulunduğunun, söz konusu çalışanın bu sebeple iş akdinin sonlandırıldığının savunulduğu, dosyaya ibraz edilen banka havale dekontlarından ve … … Şubesinden gelen 30.07.2018 tarihli müzekkere cevabından davacı … ile davalı şirketin eski çalışanı … arasında, her ay önce … tarafından para gönderiminde bulunulduğu, ertesi gün … tarafından gönderi miktarı kadar paranın tekrar …’a havale edildiği, karşılıklı bu işlemin sözleşme süresi içerisinde olan 24/05/2014 ila 29/04/2016 tarihleri arasında neredeyse her ay tekrarlandığı, bir kişinin düzenli olarak her ay başka bir kişiden borç almasının ve ertesi gün ödemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, bu para ilişkisinin … tarafından çalışanı olduğu firma yetkililerinden gizlenmesi, bu para ilişkisinin hangi amaçla neden yapıldığının bilinmemesi, öğrenildiğinde davalı firma tarafından çalışanın görevine son verilmesi hususları birlikte gözetildiğinde, sözleşmeye taraf olan kişiler arasındaki ticari ilişkide şüphe oluştuğu ve ticari güven ilişkisinin zedelendiği, bu durumda davalı firmadan söz konusu ticari ilişkiye devam etmesinin beklenemeyeceği, sözleşmelerin ilgili maddeleri uyarınca tek taraflı olarak fesih hakkının kullanılmasının haklı nedenlere dayandığı kanaatinin doğduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Dava konusunu temlik edenler vekili, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporları ile davalının, taraflar arasındaki sözleşmeleri haksız olarak feshettiğinin sübuta erdiğini, zaten davalı tarafın gönderdiği fesih ihbarnamelerinde de herhangi bir nedene yer verilmediğini, davalının dayandığı sözleşme hükümlerinin genel işlem şartı niteliğinde olduğunu, ayrıca TMK’nın 2. maddesi uyarınca hak ve borçların kullanımı ve ifasında iyi niyetli davranılmasının gerektiğini, davalının, sözleşmenin çekilmez hale geldiğini ispatlayamadığı gibi dava açıldıktan sonra ortaya çıkarılan sebeplere dayanan yerel mahkeme ilamının hukuka aykırı bulunduğunu, davalının sözleşmeyi haklı nedenle feshettiğini ispatlayamadığını, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarında zarar kalemlerinin tamamının tespit edilmediğini ve bu suretle eksik hesaplama yapıldığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Dava konusunu temlik alan davacı vekili, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporları ile davalının, taraflar arasındaki sözleşmeleri haksız olarak feshettiğinin sübuta erdiğini, zaten davalı tarafın gönderdiği fesih ihbarnamelerinde de herhangi bir nedene yer verilmediğini, davalının dayandığı sözleşme hükümlerinin genel işlem şartı niteliğinde olduğunu, ayrıca TMK’nın 2. maddesi uyarınca hak ve borçların kullanımı ve ifasında iyi niyetli davranılmasının gerektiğini, davalının, sözleşmenin çekilmez hale geldiğini ispatlayamadığı gibi dava açıldıktan sonra ortaya çıkarılan sebeplere dayanan yerel mahkeme ilamının hukuka aykırı bulunduğunu, davalının sözleşmeyi haklı nedenle feshettiğini ispatlayamadığını, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarında zarar kalemlerinin tamamının tespit edilmediğini ve bu suretle eksik hesaplama yapıldığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, taraflar arasındaki sözleşmelerin davalı tarafından haksız olarak feshedildiği iddiasına dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davalı Şirketin satın alma ve stok müdürü olan … ile dava konusu temlik eden … arasında para alış-verişinin olduğu, bu kapsamda dava konusunu temlik eden …’ın, Haziran 2014’den Eylül 2014’e kadar düzenli olarak aylık 2.000,00 TL, Ekim 2014’den Ağustos 2015’e kadar ise yine düzenli olarak aylık 3.000,00 TL’yi davalı çalışanının hesabına yatırdığı, davalı çalışanı …’ın ise kendisine gönderilen paraların karşılığı olarak yaklaşık bir buçuk yıl sonra geri ödemede bulunduğu, bu geri ödemenin dava konusu sözleşmelerin fesih tarihine yakın tarihte gerçekleştiği, bir kişinin düzenli olarak her ay aynı miktarda ve aynı tarihlerde çalıştığı firmadan ihale ile iş alan başka bir firma ya da firma sahibinden borç almasının hayatın olağan akışı ile bağdaşmadığı, davacı tarafça bu ilişkinin temelinin de açıklanmadığı, dolayısıyla davalı tarafça bu ilişkinin öğrenilmesi sonrasında taraflar arasındaki sözleşmenin feshinin haklı bulunduğu, zira ticari ilişkide şüphe oluştuğu ve ticari güven ilişkisinin zedelendiği, her ne kadar taraflar arasındaki sözleşmelerde feshe ilişkin olarak yer alan hükmün genel işlem şartı niteliğinde ileri sürülmüş ise de, davalı tarafça sözleşmelerin haklı nedenle feshedildiği kabul edildiğinden, bu hükümlerin somut uyuşmazlığa bir etkilerinin olmadığı anlaşılmakla, temlik edenler vekili ile temlik alan davacı vekilinin istinaf başvurularının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Temlik edenler vekili ile temlik alan davacı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,

2-Temlik edenler ile temlik alan davacıdan alınması gereken 80,70’şer TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, istinaf başvurusunda ayrı ayrı yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 21,40 TL’nin anılan taraflardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında temlik edenler ile temlik alan davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 03/03/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 22/03/2022

….

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.