Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/2055 E. 2023/54 K. 26.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/2055 – 2023/54
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/2055
KARAR NO : 2023/54
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/10/2020
NUMARASI : 2016/812 E. – 2020/495 K.

DAVACI –
VEKİLİ :
DAVALI-
KARŞI DAVACILAR :
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : Asıl dava Haksız Rekabetten Kaynaklanan Tazminat, Karşı Dava
Alacak ve Manevi Tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 23/10/2020 tarih ve 2016/812 E. – 2020/495 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraflarca istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, asıl davada, davalılardan …’nin 2011 yılında müvekkili şirketin beton laboratuvarında kalite kontrol sorumlusu olarak işe başladığını ve akademik çalışmaları için müvekkilinin imkanlarını kullanmasına izin verildiğini, davalı …’den yaptığı çalışmalar kapsamında köpük beton çalışmalarının raporunun davacı tarafından istenildiğini, bu konu ile ilgili tatminkar herhangi bir cevabın yazılı veya sözlü olarak verilmediğini, akabinde yapılan araştırma sonucunda müvekkilinden izinsiz ve habersiz olarak kimyasal katkı çalışmaları için 60 kadar beton testi yapılarak birçok farklı kimyasal beton katkısının test edildiğini, bunlarla ilgili olarak davalı tarafından raporlar tutulduğunun anlaşıldığını, davalı tarafından hazırlanan ve Sanayi Bakanlığı tarafından onaylanan … projesinin içeriğinin müvekkili ile paylaşılmadığını, ancak davalı tarafından tutulan 60 adet beton testinin raporlarının görülmesinden sonra gelinen noktada yapılan araştırmada sonucu projenin adının “…” olduğunu ve projenin amacı bölümünde kimyasal formülü tamamen müvekikiline ait olan yeni nesil sentetik polimer esaslı köpük katkısı ifadesinin yer aldığının anlaşıldığını, müvekkili tarafından söz konusu projede bahsi geçen köpük katkısı ürün grubunu hali hazırda “…” ticari markası ile üretim satıldığını, davalının iş sözleşmesinin İş Kanunu’nun 25/II-e maddesi ve iş sözleşmesinin 7,9.Bölüm altındaki 10a,10b,10c ve 10.Bölüm kapsamında haklı nedenle feshedildiğini, davalı … tarafından Ankara 22. İş Mahkemesinin 2016/854 Esas sayılı dosyası ile açılan işçilik alacakları talepli dava dosyasına sunuluna bilirkişi raporunun sonuç kısmında … tarafından yapılan çalışmanın şirketle rekabete yol açtığı ifadesinin yer aldığını, davalı …’nin davacı şirkette çalışırken şirket kurduğu, komisyonculuk sözleşmesi imzaladığı ve davacı şirketin alımlarından komisyon aldığını, davacının çalıştığı ve çalışabileceği firmalarla ticari iş yaptığı ve kazanç sağladığını, davalı …’nin tüm bu işlemleri 06/11/2014 tarihinde ev adresinde kurduğu diğer davalı şirket üzerinden yaptığını, davalıların davacı şirketin tüm üretim sırlarını, ekonomik ve mali bilgilerini ve müşteri portföyünü kullanarak haksız rekabet ettiğini ileri sürerek TTK 56/b maddesi uyarınca haksız rekabetin men’ini, 5.000,00 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi tazminat talebinin kabulü ile 06/11/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, müvekkili …’nin doktora derecesini haiz akademik çalışma yapma yetkisine sahip bilim adamı olduğunu, davacı ile Ankara 22. İş Mahkemesinin 2016/854 esas sayılı dosyasına devam eden işçilik alacaklarından kaynaklanan dava bulunduğunu ve söz konusu davada davacı şirket tarafından müvekkili …’nin akademik çalışmalarının olduğu, derslere katılmak için izin verildiği ve tez çalışmalarında görüş alış verişinde bulunulduğunun ikrar edildiğini, Sanayi Bakanlığının desteklediği, davalının yaptığı çalışmaların akademik ve arge çalışmaları olduğunu, davalının ek işinden dolayı haklarını alamaması üzerine davacı şirket yetkililerinin davalıya şirket kurmalarını ve mermer tozu satışlarını bu şirket üzerinden yapmalarını belirtiklerini, bunun üzerine davalının …. Şti.’ni kurduğunu, davacının faaliyetinin kimyasal katkı üretimi ve satışı ile sınırlı olduğunu, beton deney plaklarının 100 adet siparişe göre yaklaşık 400 kg olduğunu ve bu ağırlıktaki ve hacimdeki bir ürünün görülmeden üretilmesinin, saklanmasının ve yüklenmesinin, fabrika dışına çıkartılmasının mümkün olmadığını, tüm çalışmaların göz önünde yapıldığını, özel çalışmaların kendi boş zamanlarında yaptığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiş, karşı davasında da tüm maliyeti müvekkili … tarafından karşılanan ve özel olarak geliştirdiği ürüne ilişkin ürünlerin faturasının …’nin kendisinin vergi mükellefiyeti olmaması sebebiyle davacı – karşı davalı …. Şti. tarafından kesildiğini ve fatura bedellerinin de tahsil edilmesine rağmen davalı – karşı davacı müvekkili …’ye iade edileceğinin beliritlmesine rağmen ödemelerin yapılmadığını ileri sürerek karşı davanın kabulü ile davalı – karşı davacı …’nin 5.000,00 TL alacağının ticari temerrüt faizi ile birlikte davacı – karşı davalıdan alınmasına ve … lehine 5.000,00 TL de manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalı – karşı davacı …’nin dava şirket bünyesinde 03/09/2011 tarihinde beton laboratuvarı kalite kontrol sorumlusu olarak işe başladığı, davalının haksız rekabette bulunduğu iddiası ile iş akdinin davacı tarafından 12/11/2015 tarihinde haklı nedenle feshedildiği ve davalının haksız rekabetinin men’i ile oluşan maddi ve manevi zararların tazmini istemi ile eldeki davanın açıldığı, Ankara 22. İş Mahkemesi nezdinde davalı – karşı davacı …’nin kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, kötü niyet tazminatı, prim ücret alacakları, UBGT ve fazla çalışma alacağının tahsili istemi ile açmış olduğu davada …’nin….. Ltd. Şti.’de çalışmakta iken şirketin verdiği izni şirketin çıkarları ile çatışacak, onunla rekabet edilecek bir ürünü iş sözleşmesi gereği şirket adına üretmesi gerekirken kendi adına ürettiği ve bu konuda bir şirket kurduğu, …’ye arge ve iş geliştirme konusunda bir takim faaliyetlerde bulunma konusunda işverence verilen iznin … tarafından açıkça iznin veriliş amacı dışında kullandığının alınan bilirkişi raporları ve dosya kapsamı ile sabit olduğu, …’nin kendisine şirket içi ar-ge ve iş geliştirme amaçlı verilen izni, çalıştığı şirketin ürettiği ürünlerine alternatif olabilecek bir ürünü kendi adına kurduğu şirket için yapmasının işveren açısından güven temelinin sarsılmasına neden olacağı gerekçesi ile iş akdinin işverence feshinin haklı nedene dayandığına yönelik tespitlerin yer aldığı, kararın Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddi neticesinde kesinleştiği, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere, davalıların haksız rekabette bulundukları, bilirkişi raporunun mali değerlendirme kısmında davacı – karşı davalı şirketin sattığı ürünler ile davalı şirketin sattığı ürünlerin ayrı ayrı değerlendirilmesi neticesinde davacı tarafından üretimi yapılan kimyasal karışım içerikli herhangi bir ürünün davalı … … Ltd. Şti.’de de satışının yapıldığına ilişkin herhangi bir kayıt ve belgeye rastlanmadığı, ancak davalının davacı şirketle aynı firmalarla iş yaptığının tespit edildiği, teknik değerlendirmede tüm dosya ve bilirkişi raporları nazara alınarak yapılan incelemede davalının davacı imkanlarını kullanmak sureti ile ürettiği malzemelerin haksız rekabete yol açtığı, nihayetinde 5.771,17 TL davacı – karşı davalının zarara uğradığına yönelik tespitlerin yerinde olduğu, asıl dava yönünden davacının 5.771,17 talep edebileceği ancak verilen kesin sürede ıslah harcının yatırılmamış olması karşısında davacı ıslahının yapılmamış sayılmasına ve dava dilekçesinde talep edildiği şekli ile 5.000,00 TL’nin iş sözleşmesinin feshi ile temerrütün gerçekleştiği nazara alınarak 12/11/2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya ödenmesine yönelik olarak davanın kısmen kabulüne, asıl dava yönünden davalıların eylemlerinin davacı şirketin ticari itibarını zedelediği hususu somut olarak ispatlanamadığından manevi tazminat şartlarının oluşmadığının kabulü ile manevi tazminat isteminin reddine, karşı dava yönünden ise, davalı – karşı davacı …’nin …. Şti. bünyesinde iş sözleşmesi ile çalıştığı ve alacak talebine konu iddialarının ispatlanamadığı hususları nazara alınarak alacak isteminin reddine yine manevi tazminat yönünden zarara uğradığına yönelik iddiaların da ispat edilememesi karşısında manevi tazminat talebinin de reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı karşı davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davanın esasını doğrudan etkileyecek çok önemli hususların göz ardı edildiğini, raporda yer alan ve lehe olan değerlendirmelerin ise hiç dikkate alınmadığını, müvekkilin yaptığı işin tamamen orjinal bir AR – GE çalışması olup, ne davalı şirketin ürünlerinin formülünün çözülmesine, ne de davalı şirketin satışını yaptığı ürünlerle benzer ürünler üretilmesine yönelik olmayıp; ortada haksız rekabet oluşturacak bir faaliyet de bulunmadığını, haksız rekabete konu olabilecek bir ürün olmadığının bilirkişi raporundaki belirlemelerle tespit edildiğini, Kalsit ve Dramix adı verilen maddeler açısından davacı şirket açısından üretim veya satış zararı söz konusu olmayıp farklı müşteri kitlelerine hitap etmesinden dolayı mali olarak da bir zararı söz konusu olmadığını, davacı – karşı davalı…… Ltd. Şti.’nin kendi alacağı olan ödemeyi müvekkili şirket üzerinden kabul edip ticari defterlerine bu şekilde kaydedip hem de müvekkili şirketten haberinin olmadığını iddia etmesinin hayatın olağan akışına aykırı bulunduğunu, haksız rekabet oluşturacak bir ürün piyasaya sunulmadığını, satış yapılmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, talepleri gibi karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili katılma yolu ile sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde, mahkeme gerekçeli kararında davalıların eylemlerinin müvekkili şirketin ticari itibarının zedelediği hususunu somut olarak ispatlanamadığından manevi şartların oluşmadığının kabulü ile manevi tazminat isteminin reddine karar verdiğini, söz konusu kararın kabulünün mümkün olmadığını, manevi tazminat talebinin reddedilmesinin hukuki dayanaktan yoksun bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, talepleri gibi karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Asıl dava, haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, maddi ve manevi tazminat istemine, karşı dava alacak ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 1. maddesinin ikinci fıkrasında, Kanun’un 4. maddesindeki istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, işverenler ile işveren vekillerine ve işçilerine, çalışma konularına bakılmaksızın bu Kanun’un uygulanacağı belirtilmiştir. Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 7036 sayılı Kanun’un 5. maddesinde ise iş mahkemelerinin, 4857 sayılı İş Kanunu’na tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına ilişkin dava ve işlere bakacağı hüküm altına alınmıştır. Bunların yanında hizmet akdinin devamı sırasında meydana gelen bir sadakatsizlik, ister bir sözleşme ile düzenlensin ister yasayla düzenlensin, iş mahkemesinde görülecek bir davanın konusunu oluşturacaktır (HGK’nun 29.02.2012 tarih ve 2011/11-781 Esas, 2012/109 Karar, 09/03/2016 tarih ve 2014/11-866 Esas 2016/289 Karar sayılı ilamları).
Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde, dosya kapsamında davacı tarafça asıl davada ileri sürülen iddialar iş akdi sırasında başlayan ve büyük kısmı bu dönemde gerçekleşen eylemlere dayanmakta olup, davacı asıl davada, davalı …’nin davacı şirketle hizmet ilişkisi devam ederken diğer davalı şirketle beraber davacı şirketin zararına ve iş sözleşmesine aykırı olarak haksız rekabette bulunduklarını, davalıların eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürmüş, diğer deyişle davalıların haksız rekabete yol açtığı bildirilen eylemlerinin davalı gerçek kişinin davacı şirkette hizmet akdi ile çalıştığı sırada başladığı iddia edilmiştir.
Gerçekten de dosya kapsamına bulunan belgelerden; davacının eski çalışanı olan davalı …’nin davacı şirket bünyesinde 03/09/2011 tarihinde beton laboratuvarı kalite kontrol sorumlusu olarak işe başladığı, davalının haksız rekabette bulunduğu iddiası ile iş akdinin davacı tarafından 12/11/2015 tarihinde haklı nedenle feshedildiği, davalı şirketin de yine iş akdi içerisinde davalı … tarafından kurulduğu anlaşılmaktadır. Buna göre, taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinin devam ettiği zaman dilimi için de davalılarının haksız rekabet ettiğinin iddia edildiği, davacı ile davalı … arasında 4857 sayılı Kanun kapsamında işçi-işveren ilişkisi olduğundan somut uyuşmazlık bakımından görevli mahkeme İş Mahkemeleridir. Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 06/12/2017 Tarih , 2016/3381 Esas 2017/6936 Karar sayılı ilamında da aynı hususlara yer verilmiştir.
Her ne kadar, asıl davaya yönelik açılan karşı dava bakımından ve asıl davadaki davalıların iş akdinden sonraki eylemleri için davaya bakma görevi iş mahkemesine ait değil ise de, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesinde usul ekonomisi ilkesinin düzenlendiği, buna göre hâkimin, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlü olduğu, aynı Kanun’un 166. maddesinde de bağlantılı davaların birleştirilebileceğinin öngörüldüğü, HGK’nın 14.02.2019 tarih, 2017/409 Esas, 2019/159 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere bağlantılı davaların daha özel nitelikteki mahkemede görülmesinin, göreve ilişkin usul kurallarına uygun düşeceği hususları birlikte değerlendirdiğinde, bu yönden de davaya iş mahkemesinde bakılması gerektiği Dairemizce kabul edilmiştir. Nitekim yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2014/31784-33075 E.K. sayılı ilamında da, esasında iş mahkemesinin görevinde olmayan bir davanın, iş mahkemesindeki dava ile arasında hukuki ve fiili irtibat bulunması halinde, özel görevli iş mahkemesinde görülmesi gerektiği belirtilmiştir.
O halde mahkemece, yukarıda belirtilen hususlar nazara alınarak görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasının incelenmesine girişilerek yazılı şeklide hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu durumda, HMK’nın 353/1-a-3 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerekmiş, anılan maddenin (a) bendinde açıkça, bölge adliye mahkemesince dosyanın görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan karar verilebileceği düzenlendiğinden HMK’nın 360. maddesinin atfı ile aynı Kanunun 20. maddesi hükmü uygulanmaksızın dosyanın görevli Ankara Nöbetçi İş Mahkemesine tevzi edilmek üzere Ankara Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosuna gönderilmesine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuş, istinaf kararının neden ve şekline göre, taraf vekillerinin istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının KABULÜ ile, HMK’nın 353/1-a-3. maddesi gereğince Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 23/10/2020 tarih ve 2016/812 E. – 2020/495 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA;
2-HMK’nun 353/1-a-3 maddesi uyarınca dosyanın görevli Ankara Nöbetçi İş Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere Ankara Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosu’na gönderilmesine,
3-Kararın bir örneğinin bilgi ve UYAP üzerinden dosyanın görevli mahkemesine aktarılması için Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine,
4-İstinaf kararının neden ve şekline göre davalı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
5- Asıl dava yönünden davacı karşı davalıdan peşin olarak alınan 59,30.TL maktu istinaf karar ve ilam harcı, karşı dava yönünden davacı karşı davalıdan peşin olarak alınan 59,30.TL maktu istinaf karar ve ilam harcı olmak üzere toplam 118,6‬0.TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı karşı davalıya iadesine,
5-Davalıdan peşin olarak alınan 85,38.TL nispi istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-İstinaf kararının tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 26/01/2023 tarihinde HMK’nın 353/1-a.3. maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 31/01/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.