Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1995 E. 2022/970 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
..
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

…..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/07/2021
NUMARASI …..
DAVANIN KONUSU : Alacak

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 01/07/2021 tarih ve 2020/491 E. – 2021/510 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı ve davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkilinin 4646 sayılı….. Kanunu gereğince …’dan 18/09/2013 tarihinde aldığı dağıtım lisansı ile 30 yıl süreyle …. mücavir alan sınırları içerisinde kalan dağıtım bölgesinde, ilgili mevzuat hükümleri uyarınca doğal … tesisleri kurma, işletme ve doğal … taşıma ve/veya satışını yapma hususlarında yetkilendirildiğini, bu doğrultuda müvekkilinin sorumluluk bölgesi içerisinde istisna getirilmeksizin tüm abone ve serbest tüketicilere doğal gazı ulaştırmak için gerekli yatırımları yapmak ve daha önce yapılmış olanları devir almak suretiyle bir dağıtım şebekesi oluşturmakla yükümlü olduğunu, davalının mevzuat gereği serbest tüketicilere … satması halinde … tarafından belirlenen taşıma tarifesi üzerinden hesaplanacak taşıma bedelini, dağıtım lisansına sahip şirketlere ödemek suretiyle şirketlere ait dağıtım şebekesini kullanabildiğini, bu kapsamda müvekkiline ait dağıtım şebekesini kullanarak özel tüketicilere … satıp karşılığında … tarafından belirlenen tarifeye göre hesaplanan taşıma bedelini müvekkiline ödediğini, böylece taraflar arasında bir zımni sözleşme ilişkisi kurulduğunu, zımni sözleşmeye göre alınacak taşıma bedelinin düzenleyici kurum olan … kararlarına göre belirlendiğini, buna göre müvekkili şirketin 2007 yılı için 12/12/2006 tarih ve 1008 sayılı karar uyarınca alacağı taşıma bedelinin 10.789 TL/m3 olduğunu, … anılan taşıma tarifesine ilişkin kararının Danıştay tarafından iptaline karar verildiğini, kararın iptali üzerine … tarafından alınan 15/11/2011 tarih ve 3548 sayılı karar ile yürürlükte olan bir önceki 27/01/2004 tarih ve 291 sayılı kurul kararına dönüldüğünü, bilahare davalı tarafından 15/11/2011 tarih ve 3548 sayılı kurul kararının iptali istemiyle açılan dava sonrasında Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’nun 17/06/2013 tarihli kararı ile dava konusu işlemin yürütmesinin durdurulmasına karar verildiğini, … tarafından 4846 sayılı kurul kararı alındığını, bu karar gereğince davalı … tarafından müvekkiline 1.877.634,31 TL ödeme yapıldığını, müvekkili şirket tarafından 4846 sayılı kurul kararının iptali istemli açılan davada kararın iptal edilip … tarafından 6945 sayılı yeni bir kurul kararı alındığını, alınan bu yeni karar sonrasında 4846 sayılı kurul kararı çerçevesinde müvekkiline ödenen 1.877.634,31 TL ve işlemiş faizinin 01/12/2014 tarihinden itibaren hesaplanarak …’a iadesi gerektiğinin bildirildiğini, müvekkili tarafından toplam 2.747.186,79 TL’nin ihtirazi kayıtla ödendiğini, taraflar arasındaki zımni sözleşmeden kaynaklanan fazla ödemenin iadesinin sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayandığını ileri sürerek, 869.552,48 TL’nin 27/03/2017 ödeme tarihinden itibaren işletilecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı şirketin davaya konu ettiği gecikme zammı alacağının da doğal … ile ilgili bir alacak olması sebebiyle 6183 sayılı Kanun kapsamındaki bir alacak olduğunu, bu nedenle davacı şirketin müvekkilinin idari erkini kullanmak suretiyle tanzim ettiği faturalara konu alacağa ilişkin her türlü itiraz hakkını idari yargıda kullanması gerektiğini, zira 6183 sayılı Kanunun uygulanmasına ilişkin her türlü iş ve işlem hakkında idari yargının görevli bulunduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla sebepsiz zenginleşme iddiasının ileri sürülebileceği yasal sürelerin geçirildiğini, esası yönünden de davanın yerinde bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacı firmanın … Kanunu gereğince … dan alınan dağıtım lisansı çerçevesinde … …. Belediyesi mücavir alan sınırları içinde kalan dağıtım bölgesinde doğalgaz tesislerini kurma, işletme, doğalgaz taşıma ve satışını yapma konusunda yetkilendirildiği, davalının yine mevzuat gereği söz konusu bölgede serbest tüketicilere … satışı yapması halinde … tarafından belirlenen taşıma tarife üzerinden hesaplanacak taşıma bedelini dağıtım lisansına sahip davacı şirkete ödemek suretiyle şirkete ait dağıtım şebekesini kullandığı, taraflar arasında bu konuda ticari akit oluşturulduğu, 2007 yılı için … 12/12/2006 tarih ve 1008 sayılı kararı ile taşıma tarifesinin belirlendiği, davacı firma tarafından tarifenin iptali istemli Danıştay 13. Dairesi’ne açılan davada 1008 sayılı kararın iptali istenen maddelerinin iptaline karar verildiği, … 15/11/2011 tarih ve 3458 sayılı kararı ile iptal edilen 1008 sayılı karardan önce yürürlükte olan 27/01/2004 tarih ve 291 sayılı kararın uygulanmasına karar verildiği, … tarafından 3458 sayılı kararın iptali istemli Danıştay 13. Dairesi’nde açılan davada yürütmenin durdurulmasına karar verildiği, bu defa … tarafından alınan 23/01/2014 tarih ve 4846 sayılı kurul kararı ile oluşan yeni tarife kapsamında davacı … … tarafından düzenlenen 24/11/2014 tarihli fatura karşılığında 1.877.634,31 TL’nin davalı tarafından 01/12/2014 tarihinde ihtirazı kayıt ile ödendiği, … … tarafından 4846 sayılı … kararının iptali istemine ilişkin açılan davada İdare Mahkemesince kararın iptali kararı üzerine … tarafından 23/02/2017 tarihli 6945 sayılı kurul kararında iptal edilen 4846 sayılı karar ile belirlenenden daha düşük bir tarife belirlenmesi üzerine davalı … tarafından davacıya ödenen 1.877.634,31 TL ile ödemenin yapıldığı 01/12/2014 tarihinden itibaren hesaplanan gecikme zammı 869.552,48 TL’nin iadesini talep ettiği, talep edilen tutarın davacı tarafından ihtirazı kayıtla …’a 27/03/2017 tarihinde 2.747.186,79 TL olarak ödendiği, 6183 sayılı Yasa’ya göre hesaplanan 869.552,48 TL gecikme cezasının haksız ödendiği gerekçesiyle ödeme tarihinden hesaplanacak ticari faiziyle birlikte iadesi istemli işbu davanın açıldığı, ihtilafın … değişik yıllara ait tarifelerinin iptalinden kaynaklı alacak olduğu, davacı … … tarife değişikliğinden doğan alacağının tahsil etmekte ve zenginleşmesinin haklı nedene dayandığı ancak tarifelerde yapılan düzenleme karşısında almış olduğu farkın sebebinin ortadan kalktığı ve iyi niyetli sebepsiz zenginleştirme oluşturduğu, davacının ihtirazı kayıtla yaptığı ödeme öncesi davalı tarafından temerrüte düşürülmediğinden faiz ödememesi gerektiği, ödediği faizin miktarının iadesine talep hakkı olduğu, davalının da sebepsiz zenginleşmesinde kötü niyetli olarak kabul edilemeyeceğinden dava tarihinden itibaren faiz uygulanacağı gerekçesiyle davanın kabulüne, 869.552,48 TL’nin dava tarihinden işleyecek avans faizi ile birlikten davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, ilk derece mahkemesince faizin başlangıç tarihinin hatalı olarak belirlendiğini, davalının faiz talebinde bulunurken, müvekkilinin Kurul kararını yerine getirdiğini bildiğini ve bu nedenle kötü niyetli olduğunu, dolayısıyla temerrüte düşürülmesine gerek bulunmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının bu yönden kaldırılmasını istemiştir.
Davalı vekili, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, söz konusu yaptıkları itirazlar dikkate alınmadan raporun doğrudan hükme esas alındığını, gecikme zammı talebinde bulunmak için borçlunun temerrütüne gerek bulunmadığını, bu nedenle ilk derece mahkemesinin, davacının temerrüte düşürülmesi gerektiği gerekçesi ödenen faizin iadesine karar vermesinin doğru olmadığını, ihtirazi kayıt ile ödenen paranın iadesinde faize hak kazanmak için temerrüte gerek bulunmadığını, davacının iyi niyetli sebepsiz zenginleşen olarak kabulünün mümkün olmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, davacı tarafından davalıdan tahsil edilip, daha sonra ihtirazi kayıtla davalıya iade edilen taşıma bedelinin faizinin istirdadı istemine ilişkin
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacı … Kanunu çerçevesinde …’dan alınan dağıtım lisansı kapsamında … … Belediyesi mücavir alan sınırları içinde kalan dağıtım bölgesinde doğalgaz tesislerini kurma, işletme, doğalgaz taşıma ve satışını yapma konusunda yetkili bulunmaktadır. İlgili mevzuat gereğince davacının yetkili bölgede bulunan serbest tüketicilere, davalı tarafından … satışı yapılması halinde, davalının … belirlediği tarifeye göre hesaplanacak taşıma bedelini davacı Şirkete ödemesi gerekmektedir. Taraflar arasındaki bu ilişki çerçevesinde, … 23/01/2014 tarih ve 4846 sayılı kararı uyarınca davacı tarafından düzenlenen 24/11/2014 tarihli fatura karşılığında, davalı 1.877.634,31 TL’yi 01/12/2014 tarihinde ihtirazı kayıt ile davacıya ödemiştir. Daha sonra 4846 sayılı … kararı Danıştay tarafından iptal edilmiş, … bu defa 23/02/2017 tarih 6945 sayılı kararı ile yeni tarife belirlenmiş, bu kararla belirlenen tarife, 4846 sayılı karar ile belirlenen tarifeden daha düşük olduğundan, davalı tarafından davacıya daha önce ödenen 1.877.634,31 TL, ödemenin yapıldığı 01/12/2014 tarihinden itibaren hesaplanan 869.552,48 TL faiziyle birlikte davacıdan talep edilmiştir. Davacı taraf, davalının talep ettiği bu miktarı, 27.03.2017 tarihinde ihtirazi kayıtla davalıya ödemiştir. Açıklanan bu hususlar taraflar arasında çekişme konusu olmayıp, işbu davaya konu uyuşmazlık, davacı tarafından 24.11.2014 tarihinde davalıdan tahsil edilip daha sonra 27.03.2017 tarihinde davalıya iade edilen 1.877.634,31 TL için davalının, davacıdan faiz isteyip isteyemeyeceği, buna bağlı olarak da davacının 27.03.2017 tarihinde davalıya ödediği 869.552,48 TL’nin iadesi gerekip gerekmediği noktasındadır.
İlk derece mahkemesince, davacının tarife değişikliğinden doğan alacağının tahsil etmekte haklı olduğu, her ne kadar daha sonraki … kararı ile tahsil ettiği bu alacağın sebebi ortadan kalkmış ise de, davacının sebepsiz zenginleşmesinin haklı nedene dayandığı, bu durumda davacının iyi niyetli sebepsiz zenginleşen olduğu ve temerrüte düşürülmeden kendisinden faiz istenemeyeceği, davalının da davacıyı temerrüte düşürmediğinden, davacının faiz ödeme yükümlülüğünün doğmadığı ve ihtirazi kayıtla ödediği bedelin iadesini talep etmekte haklı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, davalı tarafından 24.11.2014 tarihinde davacıya yapılan ödeme, ihtirazi kayıtla yapılmış olup, sebepsiz zenginleşme halinde ihtirazi kayıtla yapılan ödeme nedeniyle geri verme borcu bakımından ayrıca bir ihtara gerek bulunmamaktadır. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 15.11.2018 tarih, 2018/2217-11590 E.K., 23.09.2013 tarih, 2013/14525-13036 E.K. sayılı ilamları da bu yöndedir. Gerçekten de anılan 2013/14525-13036 E.K. sayılı ilamda “Hüsnüniyetli olan davalı iade anında elinde kalan veya olan değerleri geri verecektir. Bu değerler sebepsiz zenginleşme ile bağlantılı olarak oluşan ve para ile ölçülebilen yararlar olarak anlaşılmalıdır. Bu durum tabii semereler (doğal verimler) veya örneğin kira ve faiz gibi medeni semereleri de kapsar. Faiz getirecek şekilde işletilmemiş olsa bile, bir paranın sebepsiz zenginleşenin mal varlığında bulunduğu süre içinde, onun malvarlığına ekonomik bakımdan başka türlü katkılar sağlayabileceği kuşkudan uzaktır. Ancak, sağladığı katkının türü ve miktarı her somut olayda farklı olacağından, her hangi bir açıklığın bulunmadığı hallerde, ekonomik katkının belirlenmesinde hukuksal bir ölçü olarak, faiz kavramı esas alınmalıdır. Sebepsiz zenginleşenin, sebepsiz zenginleşmeye konu para için daha yüksek veya daha düşük oranda faiz almış olduğu ispat edilmediği sürede; zenginleşmenin gerçekleştiği tarih ile geri vermenin talep edildiği tarih arasındaki süre için, paranın kullanma değerinin karşılığı olarak, temerrüt faizi kadar faizle yükümlü tutulmalıdır (Nihat Yavuz, sebepsiz iktisap,Ankara 1998,sf.561 vd.). Sonuç olarak, sebepsiz zenginleşmede geri verme borcunun kapsamına ilişkin yukarıda değinilen ilke ve kurallar, iyiniyetli müktesip durumunda bulunduğu çekişmesiz olan davalının, davacıdan aldığı parayla birlikte, sebepsiz zenginleşmeye konu parayı elinde bulundurduğu süre içerisinde ondan elde ettiği medeni semereleri ile geri iade ile yükümlüdür. İhtirazi kayıt ile yapılan ödeme nedeniyle geri verme borcu bakımından ayrıca bir ihtara gerek bulunmamaktadır.” açıklamasına yer verilmiş olup, bu değerlendirme denkleştirici adalet ilkesine ve hakkaniyete de uygun bulunmaktadır. Zira aksinin kabulü, tacir olan davacının iyi niyetli olsa bile sebepsiz yere elinde tuttuğu paradan gelir elde etmesine, buna karşılık yine tacir olan davalının da sebepsiz yere davacıya ödediği paradan mahrum kalmasına yol açar ki bunun da denkleştirici adalet ve hakkaniyete uygun olduğu söylenemez. Bu itibarla, ilk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçelerle ve davacı tarafından ödenen faizin miktarına ilişkin bir uyuşmazlık da bulunmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, davacının davalıya ödediği faizin iadesini talep etmekte haklı olmadığından, davalının kötü niyetli olduğuna ilişkin davacı istinafı haklı olmayıp, davalı vekilinin istinaf itirazları ise haklı bulunduğundan, davacının istinaf başvurusunun reddine, davalının istinaf başvurusunun ise kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiş ve davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 01/07/2021 gün ve 2020/491 E. – 2021/510 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA,
3-Davanın REDDİNE,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70.TL maktu karar ve ilam harcının, peşin olarak alınan 14.849,79.TL harçtan mahsubu ile bakiye 14.769,09.TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/4 maddesi uyarınca belirlenen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-6325 Sayılı Kanunun 18/A-14 maddesi gereğince Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 arabuluculuk giderinin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
9-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip resen taraflara iadesine (HMK m.333),
10-Davacıdan alınması gereken 80,70.TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, peşin olarak alınan 59,30.TL’nin mahsubu ile bakiye 21,40.TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
11-Davalıdan peşin olarak yatırılan 14.849,79.TL nispi istinaf karar ve ilam harcının, kararın kesinleşmesinden sonra ve talebi halinde davalıya iadesine,
12-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 30/06/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 14/07/2022
……

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.