Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1963 E. 2022/1067 K. 08.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1963
KARAR NO : 2022/1067
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/09/2016
NUMARASI : 2015/347 E. – 2016/293 K.

DAVACI
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesİnce verilen 28/09/2016 tarih ve 2015/347 E. – 2016/293 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, Almanya’da … firmasının 2009 yılında kurulan müvekkili aracılığıyla Türkiye’de ticari faaliyete başladığını, kullandığı “…” ibaresinin tanınmışlık seviyesine ulaşan bir marka olduğunu ve Paris Sözleşmesi kapsamında korunması gerektiğini, buna karşın müvekkilinin 18.07.2013 tarihinde gerçekleştirdiği 6, 7, 9, 19, 20, 35, 37, 38.sınıftaki ürün ve hizmetleri içeren, “…+…” ibareli, 2013/62619 sayılı marka tescil başvurusunun Markalar Dairesi tarafından dava dışı firmalara ait “…+…” ibareli, 35 ve 43.sınıf hizmetleri içeren 2010/83060; “…” ibareli, 9.sınıf ürünleri içeren 2012/28223; “…” ibareli, 9, 11, 12.sınıf ürünleri içeren 2011/40924; “…+…” ibareli, 20.sınıf ürünleri içeren 2013/46037; “…” ibareli, 9.sınıf ürünleri içeren 1986/89968; “…+…” ibareli, 6, 7 ve 40.sınıf ürün ve hizmetleri içeren 1999/14230 sayılı markalar mesnet alınarak 19, 37 ve 38.sınıf ürün ve hizmetler haricinde kalan mal ve hizmetler yönünden 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesi uyarınca kısmen reddedildiğini, bu karara karşı yaptıkları itirazlarının da YİDK’ın 2015/M-5855 sayılı kararıyla reddine karar verildiğini, oysa müvekkilinin başvurusunun konusu işaretin redde mesnet markalarla ayırt edilemeyecek derecede benzer olmadığını, müvekkilinin anılan işareti uzun zamandır kullandığını, redde mesnet markanın 17/11/2000 tarihinde tescil edildiğini, markanın yenilenmesi için gerekli başvuruların süresinde yapılmadığını, dolayısıyla 556 sayılı KHK kapsamında korunmayan bir markanın başvurunun reddine gerekçe yapılamayacağını ileri sürerek YİDK’ın 2015-M-5855 sayılı kararının iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı… vekili, dava konusu başvuru ile redde mesnet markalar arasında 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesi anlamında benzerlik olduğunu, müvekkili Kurum kararın usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, redde mesnet alınan dava dışı şirketlere ait markaların “…+…” ve “…” ibareli ve biçimli olduğu, redde mesnet markalarda asıl ve ayırt edici unsurun “…” olarak kabul edilmesinin gerektiği, zira şeklin sözcük yanında ifade ve hatırlanmasının mümkün olmadığı, ayırt edicilikte hiçbir etkisinin bulunmadığı, var olan diğer ibarelerin … ibaresine göre okunamayacak derecede küçük yazıldığı, redde mesnet markalarda ilk bakışta ve derhâl göze çarpan unsurun … ibaresi olduğu, anılan ibarenin doğrudan vasıf bildirici niteliğinin bulunmadığı, somut ve soyut olarak ayırt ediciliğinin yüksek seviyede olduğu başvuru konusu işaretin de “…+…” ibare ve biçimli olduğu, şeklin ifade edilmesinin ve hatırlanmasının mümkün bulunmadığı, bu işaretin de asıl ve ayırt edici unsurunun “…” ibaresi tarafından temsil olunduğu, bu hâle göre “…+…” ibareli başvuru ile “…+…” ve “…” ibare ve biçimli redde mesnet markalar arasında, ilk bakışta ayırt edilemeyecek kadar benzerlik bulunduğu, başvurunun kapsamında bulunan ve reddedilen 6, 7, 9, 20, 35.sınıf ürün ve nizmetlerin, redde mesnet markaların kapsamında aynen yer aldığı, ürün ve hizmetlerin aynı türden oldukları, açıklanan nedenlerle dava konusu YİDK kararının yerinde bulunduğu , öte yandan markanın tekliği ilkesi uyarınca işaret üzerinde gerçek hak sahibi olanların ve hatta tanınmış marka sahiplerinin bile 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesinde yazılı mutlak ret nedenini aşma olanağının bulunmadığı, başvuru konusu işaretin reddedilen ürün ve hizmetler bakımından hâlen kullanılıyor; buna karşın redde mesnet markaların fiilen kullanılmıyor olmasının da başvurunun tesciline olanak sağlamayacağı, zira kullanmanın markanın korunması şartı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, dava konusu başvurunun Almanya’da tescilli olduğunu, Paris Sözleşmesi uyarınca ülkemizde de korunması gerektiğini, redde menset markanın sahibi olan dava dışı …İ’nin redde mesnet markanın tescili için başvuru yaptığı tarihte müvekkilinin distürübütörü olduğunu, redde mesnet marknın tescilinin kötü niyetli bulunduğunu, diğer taraftan anılan dava dışı şirketin iflasın karar verildiğini, bir şirketin iflas etmesi durumunda mameleki içerisinde bulunan tüm haklarının sınırlandığını, marka hakkı da malvarlığı içerisinde bulunan bir hak olduğundan müflis şirket iflas idaresi ve alacaklıları tarafından kullanılmamış, askıda olan bu hakkın 2019 yılı itibarıyla yenilenmeyerek sona erdiğini, bu nedenle iflas etmiş olmakla tüzel kişiliği sona ermiş bir şirketin daha sonra yenilemediği marka hakkının koruma süresine dayanarak reddedilmiş olmasının hukuka, hakkaniyete aykırı bulunduğunu, ayrıca 08.04.2016 tarihli bilirkişi raporunda redde mesnet olan marka ile müvekkili firmaya ait olan emtialar ayrı ayrı incelendiğini ve 09. / 20. / 35. Nice sınıfında bulunan emtiaların redde neden olan markann kapsamında yer almadığı kanaatine varılmasına karşın bu hususun nazara alınmadığını ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :Dava, marka başvurusunun kısmen reddine dair YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden, davacı Şirketin 18/07/2013 tarihinde, “…+ …” ibaresinin 6,7,9,19,20,35,37 ve 38. sınıf mal ve hizmetler yönünden tescili için 1 davalı Kuruma marka başvurusunda bulunduğu, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından, başvuru ile 2013/46087, 2012/28223, 2012/40924, 2010/83060 99/014230, 89968 sayılı markalar arasında 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesi anlamında benzerlik olduğu gerekçesiyle başvurunun 6,7,9,20 ve 35. sınıf mal ve hizmetler yönünden kısmen reddine karar verildiği, başvuru sahibi davacı Şirketin bu karara karşı redde mesnet 99/14230 sayılı marka sahibinin müvekkilinin eski bayisi olduğunu, anılan redde menset markanın kötüniyetle tescil edildiğini, bu markanın başvurunun kısmen reddine gerekçe yapılmasının doğru olmadığını ileri sürerek, başvurunun 99/14230 sayılı redde menset markanın tescilli bulunduğu 6 ve 20. sınıflar yönünden tescil taleplerinin kabulü istemiyle itirazda bulunduğu, davacı Şirketin bu itirazının YİDK’ın 2015-M-5855 sayılı kararıyla reddine karar verildiği, kararın davacı tarafa 08/07/2015 tarihinde tebliğ edildiği, işbu davanın 2 aylık hak düşürücü süre içerisinde 08/09/2015 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
Yukarıda da açıklandığı üzere dava marka başvurusunun kısmen reddine dair YİDK kararının iptali istemine ilişkin olup, dava konusu başvuru sahibi davacı taraf, başvurunun 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesi uyarınca kısmen reddine dair Markalar Diaresi Başkanlığı kararına sadece 99/142030 sayılı markanın, başvurunun 6. ve 20. Sınıf yönünden reddine gerekçe yapılması bakımından itirazda bulunmuştur. Yani dava konusu başvurunun 7, 9 ve 35. sınıf yönünden reddedilmesi ve 2013/46087, 2012/28223, 2012/40924, 2010/83060, 89968 sayılı markaların ret gerekçesi yapılması yönünden Markalar Diaresi Başkanlığı kararına karşı bir itirazı bulunmamaktadır. Bu durumda, Markalar Dairesi Başkanlığı kararına itiraz üzerine Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu tarafından yapılacak inceleme, kendisine yapılan itiraz sebepleri ve gerekçeleri karşısında Marka Dairesi Başkanlığı tarafından verilen kararın yerinde olup olmadığına ilişkin bulunduğundan, işbu davada yapılacak değerlendirmenin de sadece başvurunun 99/142030 sayılı marka nedeni ile 6 ve 20. sınıflar bakımından 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesi uyarınca reddi kararının yerinde olup olmadığı ile sınırlı olması gerekir.
Buna göre yapılan değerlendirmede, hem dava konusu başvurunun hem de redde mesnet 99/142030 sayılı markayı oluşturan “…” ve … unsurunun aynı olması, yine mahkemece alınan ek bilirkişi raporundaki emtia karşılaştırması tablosundan anlaşılacağı üzere redde mesnet 99/142030 sayılı marka 6, 7 ve 40. sınıf mal ve hizmetlerde tescilli olup başvuru kapsamından çıkarılan ve uyuşmazlık konusu olan 6. sınıf malların, bahsi geçen redde mesnet marka kapsamında 6. sınıfta yer alan mallarla aynı tür bulunması, her ne kadar başvuru sahibi davacı Markalar Dairesi kararına itirazında 99/142030 sayılı markanın tescil kapsamında başvurunun reddine karar verilen 20. sınıf mallarında bulunduğunu ileri sürmüşse de anılan redde mesnet marka 20. sınıf mallarda tescilli olmaması, esasen başvurunun bu sınıf mallar bakımından reddedilme gerekçesinin 99/142030 sayılı marka değil uyuşmazlık konusu olmayan 2013/46037 sayılı marka olması karşısında dava konusu başvuru ile redde mesnet 99/142030 sayılı markanın 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesi anlamında benzer olduğu kanaatine varıldığından, dava konusu YİDK kararının yerinde olduğu anlaşılmıştır..
Her ne davacı taraf, başvurunun Almanya’da tescilli bulunduğunu, Paris Sözleşmesi uyarınca ülkemizde de korunması gerektiğini, redde mesnet 99/014230 sayılı marka sahibinin iflas ettiğini, markanın koruma süresinin dolduğunu bu nedenle dava konusu başvurunun reddine mesnet alınmayacağını ileri sürmüşse de marka sahibinin iflas etmesi ile markanın hükümden düşmeyeceği, dava konusu YİDK karar tarihinde bahsi geçen redde mesnet markanın hukuki varlığını koruduğu, başvuru konusu ibarenin yurt dışında marka olarak tescilli olmasının 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesinde düzenleneb mutlak ret engelini ortadan kaldırmayacağı, başvuru konusu ibare üzerinde gereçek hak sahipliği iddiasının işbu dava tartışılma yeri bulunmadığı anlaşıldığından davacının bu iddiaları yerinde görülmemiştir.
İlk derece mahkemesince de dava konusu başvuru ile redde mesnet 99/142030 sayılı marka arasında 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesi anlamında benzerlik olduğu kabul edilmesine rağmen yukarıda detaylı şekilde açıklandığı üzere, işbu davada tartışılması mümkün olmayan redde mesnet diğer markalar da nazara alınıp değerlendirme yapılarak yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu durumda mahkemece davanın, yukarıda açıklanan gerekçeler ile reddi gerekirken, yazılı gerekçelerle reddedilmesi doğru olmadığından ve HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, diğer bir ifade ile kanun koyucu, temyiz kanun yolunda Yargıtay tarafından verilebilen, yerel mahkeme hükmünün gerekçesinin değiştirilerek düzelterek onanması kararını, istinaf mahkemeleri için öngörmeyip, bu halde istinaf mahkemesince yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiğini düzenlediğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 28/09/2016 gün ve 2015/347 E. – 2016/293 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Davanın yukarıda açıklanan gerekçe ile REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70.TL maktu karar ve ilam harcından, peşin olarak alınan 27,70.TL harcın mahsubu ile bakiye 53,00.TL karar ve ilam harcının davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
4-Davalı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden ve istinaf eden davacı aleyhine hüküm kurulamayacağından, ilk derece mahkemesi karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 2.600,00.-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
6-Davalı… tarafından yapılan herhangi bir gider bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip resen taraflara iadesine (HMK m.333),
8-Davacıdan peşin olarak yatırılan 59,30.TL istinaf karar ve ilam harcının, kararın kesinleşmesinden sonra ve talebi halinde davacıya iadesine,
9-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 08/09/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 21/09/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip