Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/195 E. 2023/135 K. 09.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/195 – 2023/135
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/195
KARAR NO : 2023/135
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/09/2020
NUMARASI : 2019/439 E. – 2020/182 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 23/09/2020 tarih ve 2019/439 Esas – 2020/182 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkili şirketin dünyanın en büyük GSM operatörlerinden biri olarak uzun yıllardan beri mobil telekomünikasyon sektöründe faaliyet gösteren …’un lisanörü olarak Türkiye’de yaygın olarak faaliyet gösterdiğini, müvekkili adına tescilli “…” ibareli seri markaların bulunduğunu, davalı şahsın ise… sayılı “……+ şekil” ibareli marka başvurusunu yaptığını, müvekkilince bu başvuruya yapılan itirazın davalı Kurum tarafından reddedildiğini, oysa söz konusu başvurunun, müvekkili adına tescilli ve tanınmış olan ve seri marka hüviyetinde bulunan “…” ibareli markalar ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, bu benzerliğin iltibasa neden olabileceğini, davalının markası ile tüketiciler nezdinde karışıklık yaratarak müvekkilinin aleyhine haksız avantaj sağlayacağını ve müvekkili markalarının itibarını ve ayırt edici karakterini zedeleyeceğini, bu markanın, müvekkilinin “…” ibareli seri markalarının yeni bir versiyonu/devamı olarak algılanacağını, davalının markasında esas unsurun “……” ibaresi olduğunu, markada geçen “…” ibaresinin markanın genel kompozisyonunda dikkat çekmeyecek kadar küçük puntolarla yerleştirildiğini, müvekkilinin “…” ibareli markalarının tanınmış marka olduğunu, davalının davaya konu marka başvurusunu yaparken kötü niyetli olduğunu, seçebileceği binlerce kelime varken müvekkilinin tanınmış/seri markalarına benzer bir ibareyi marka olarak seçmesinin bu kötü niyetin açık bir tezahürü olduğunu ileri sürerek, YİDK’in 2019-M-8130 sayılı kararının iptaline, dava konusu markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu markalar arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını, davalının markasının farklı bir birlik ve bütünsellik içerisinde tüketiciye sunulduğunu, markalardaki ibarelerin bir bütün olarak ele alınması gerektiğini, davacı markalarındaki “…” ibaresi tanımlayıcı bir ibare olduğundan bu ibarenin ayırt edici niteliğinin zayıf olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı .. vekili, müvekkili başvurusunda geçen “…” kelimesinin “sayısal, verileri bir ekran üzerinde elektronik olarak gösteren/gösterilmesi” anlamlarına geldiğini, bu nedenle de herkes tarafından kullanılabilecek bir ibare olduğunu, nitekim piyasada da bu ibareyi marka olarak/markası içinde kullanan pekçok firma bulunduğunu, müvekkilinin de dava konusu edilen markayı bu saikle seçtiğini, kaldı ki müvekkili markasında “…” ibaresi dışında yer alan diğer unsurların karşılaştırılan markaları görsel, sescil ve anlamsal olarak ortalama tüketicinin ayırt edebileceği kadar farklı kıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, başvuru kapsamındaki hizmetlerin davacının itirazına mesnet markaların kapsamlarındaki hizmetler ile aynı olduğu, taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında; görsel, işitsel ve kavramsal olarak iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, markalarda ortak olarak bulunan, Fransızca “…” kelimesinden Türkçe’ye geçmiş olan “…” ibaresinin, ayırt edici niteliği çok düşük, günümüzde herkes tarafından “sayısal olan”, “verileri bir ekran üzerinde elektronik olarak gösteren” anlamlarında yaygın bir kullanımı bulunan, orijinal olmayan bir ibare olduğu, ayırt edici niteliği zayıf olan böyle ibareleri marka olarak seçen kişilerin bunun sonuçlarına katlanmak, yani o tanıtma işaretinin bazı tedbirler alınmak ve ilaveler yapılmak suretiyle hafifçe değiştirilmiş şeklinin başkaları tarafından kullanılmasına tahammül etmek zorunda bulunduğu, bu nedenle gerek davacı markalarında, gerekse de davaya konu markada yer alan “…” ibaresinin tek başına markaların esas unsurunu oluşturduğunun söylenemeyeceği, dolayısıyla SMK m.6/1 hükmü koşullarının somut olayda oluşmayacağı, davacı taraf her ne kadar YİDK aşamasında tanınmışlık ve kötü niyet iddialarını ileri sürmese de, dava aşamasında bu iddiaları ileri sürdüğü dikkate alınarak, markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından bu iddiaların da değerlendirilmesi gerektiği, davacının “…” ibareli markalarının davacı tarafından yoğun, istikrarlı ve ciddi biçimde kullanıldığına ve bu markaya ciddi yatırımlar yapıldığına, markanın uzun yıllardır ilgili sektörde tanıtıldığına ve dahi tanındığına dair dava dosyasına yeterli delil sunulmadığından ve markaların işaret benzerliği içermemesinden dolayı tanınmışlık iddiasına dayalı hükümsüzlük isteminin yerinde bulunmadığı, davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı hükümsüzlük isteminin de yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, müvekkiline ait … kök ibareli seri marka niteliğindeki markalar ile davalı markası arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunmasına rağmen, müvekkiline ait markanın ayırt ediciliğinin düşük olması sebebiyle markalar arasında iltibas bulunmadığı şeklindeki yerel mahkeme kararının hatalı olduğunu, tanınmışlık ve kötü niyet gerekçeleriyle de davanın kabulünün gerektiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, dava konusu “… …-…+şekil” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” ibareli markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde karıştırılma tehlikesinin bulunmadığı, zira taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” ibaresinin uyuşmazlık konusu hizmetler yönünden ayırt ediciliğinin düşük olduğu, başvuruda yer alan diğer unsurların yeterli ayırt ediciliği sağladığı, somut olay bakımından aynı Kanun’un 6/5 maddesindeki koşulların da oluşmadığı, diğer taraftan dava konusu başvurunun kötü niyetli yapıldığının da ispat edilemediği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 125,50 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 09/02/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 08/03/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.