Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1916 E. 2023/19 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/1916 – 2023/19
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1916
KARAR NO : 2023/19
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/12/2019
NUMARASI : 2016/163 E. – 2019/600 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 13/12/2019 tarih ve 2016/163 E. – 2019/600 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin 1997 tarihinde TBMM’de kabul edilen 4281 sayılı Kanun ile kurulmuş bir vakıf üniversitesi olduğunu, diğer üniversiteler gibi 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu çerçevesinde çalıştığını, müvekkili üniversitenin Mütevelli Heyetinin “…” ibaresini eğitim alanında kullanmasının 1930 yıllarına dayandığını, “…” ibaresinin … ve … … AŞ ile özdeşleştiğini ve alanında maruf bir marka olup tanınmış marka niteliği kazandığını, müvekkili adına kayıtlı birçok markanın tescilli olduğunu, davalının başvurusuna konu “… …” markasının sanki müvekkilinin ve kardeş kurumların idari …, öğrenci …, mali … gibi bir izlenim yaratacağını, “… …” markasında esas unsurun “…” kelimesi olduğunu ve müvekkilinin seri markası izlenimi verdiğini ileri sürerek YİDK kararının ve marka tescilin iptaline, hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …vekili, müvekkilinin “… …” markasının dava dilekçesinde ileri sürülen markaların kullanıldığı sektörlerden tamamen farklı bir sektörde kullanılmak üzere tescil başvurusunda bulunulduğunu, müvekkilinin tescil hakkının tamamen hukuka uygun bir şekilde kazanmış olmasına karşın içinde bulunduğu ekonomik zorluklardan dolayı ilgili harç ve masrafları yatıramadığını bu nedenle söz konusu marka ile ilgili resmi prosedürün tamamlanamadığını, dolayısıyla “… …” markası ile herhangi bir ticari faaliyette bulunulamadığını, “… …” markasının tescilinin iptalini gerektirecek herhangi bir hukuki neden bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, … sayılı “… …” ibareli davalı markası ile davacının itiraza mesnet gösterdiği … ibareli markaları arasında, işitsel, görsel, kavramsal ve genel izlenim itibariyle bir benzerlik olmadığı, 556 sayılı KHK’nin 8/1-b maddesi anlamında “benzerlik” ve bağlantı kurma ihtimali dahil iltibas tehlikesi bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, dava dosyasında kök ve ek raporlar incelendiğinde, raporların hükme esas alınmaması gerektiğini, müvekkilinin fiilen kullandığı ve gerçek hak sahibi olduğu tescilsiz marka kullanımlarının dikkate alınmadığını, “… …” ibaresinin bariz seri marka imajı oluşturduğunu, müvekkili adına 35. Sınıfta birçok marka bulunduğunu, “…” ibaresinin eğitim ve öğretim … alanında zayıf marka olmadığının Yargıtay içtihadıyla hüküm altına alındığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka ile ilgili Kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgelere göre, taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davacıya ait ve önceki tarihli ve “…” esas unsurlu markaların, davalının “… …” ibareli başvurusu yönünden, gerçek ve üstün hak sahipliği, öncelikli kullanım, tescilli ve tescilsiz markalara benzerlik yönünden tescil engeli oluşturup oluşturmadığı ve sonucuna göre YİDK kararının hukuka uygun bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun geçici 1. maddesi yollamasıyla somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409). İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davalının başvurusunun “… …” ibaresinden oluştuğu, itiraza mesnet davacı markalarının ise “…” esas ibareli olduğu, asıl unsurunun “…” ibaresinden meydana geldiği, davacının itirazına mesnet markaları ile davalının başvurusu arasında biçim, renk, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, zira “…” ibaresinin yeterli ayırt edicilik sağlamadığı, işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davalının başvurusuna konu ibare ve biçimli işareti gördüğünde bunun davacının itirazına mesnet markalarından farklı bir marka olduğunu algılayamayacağı, başvuruya konu markanın davacı adına tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının yüksek ihtimal dahilinde olduğu, başvuruya konu markada yer alan diğer unsurların yeterli ayırt ediciliğe sahip olmadığı, bu itibarla davalının başvurusuna konu ibare ile davacının itirazına mesnet markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas bulunduğu kanaatine varılmıştır.
556 sayılı KHK’nin 8/1-b uyarınca iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin de aynı ya da benzer olması gerekmekte olup, mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken, mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörlerin dikkate alınması gerekmektedir. Bu hususlar dikkate alındığında, mahkemece alınan bilirkişi raporunda da belirlendiği üzere, davalının başvurusunun kapsamında bulunan mal ve hizmetlerin davacının itiraza dayanak markalarından “…”, ……”, “…”, “… …”, “…”, “…” ve …” markalarının koruma kapsamlarında bulunan mal ve hizmetler ile aynı aynı tür, benzer olduğu anlaşılmıştır.
Yargıtay 11. HD’nin 25.05.2016 tarih, 2015/10945 E., 2016/5739 K. sayılı ilamında da kabul edildiği üzere, … ibaresi 41. Sınıf hizmetler için ayırt ediciliği düşük bir ibaredir ve kimsenin tekeline bırakılmasının mümkün bulunmamaktadır. Ancak dava konusu marka kapsamında 41. Sınıf değil 35. Sınıf bulunmaktadır. Bu sınıf hizmetlerin tüketicilerinin ortalama bilinç düzeyinde olduğu nazara alındığında, 41. sınıf hizmetler için yapılan açıklamaların, bu sınıf için geçerli olmayacağı, diğer bir deyişle “…” ibaresinin 35. sınıf emtia yönünden zayıf kabul edilemeyeceği, sonuçta davalının marka tescil başvurusunda, anılan hizmetler yönünden asıl unsurlardan birisi olan “…” ibaresinin yer almasının, taraf markaları arasında iltibas ihtimaline yol açacağı anlaşılmaktadır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin emsal uygulaması da bu yöndedir (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin, 25.06.2019 gün ve 2018/3154 E.- 2019/4816 K., 16.12.2019 gün ve 2019/1607 E.- 2019/8217 K.).
556 Sayılı KHK’nın 8/4. maddesi gereğince “Marka, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir markanın aynı veya benzeri olmakla birlikte, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabilir. Ancak, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile” sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir. Ancak dosya kapsamında sunulan delillerin davacının “…” esas ibareli markalarının tanınmışlığı ispatlanamadığı, 556 sayılı KHK’nın 8/4. maddesinin dava konusu markaya tescil engeli oluşturmadığı anlaşılmıştır. Diğer taraftan davalı başvurusunun kötüniyetli yapıldığının da kanıtlanmadığı görülmüştür.
Sonuç olarak davalının başvurusu ile davacının itirazına mesnet markaları arasında görsel, işitsel, kavramsal ve bütün olarak ortaya çıkan izlenim bakımından, benzerlik olmasına rağmen mahkemece, tarafların ibareleri arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin söz konusu olmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca, iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu bildirildiğinden, Dairemizce de bu konuda bilirkişi raporu alınmasına gerek görülmemiştir.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
Bu yeni kararın istinaf kararı olduğu ve istinaf karar tarihinde geçerli bulunan harç ve vekalet ücretine göre hüküm kurulması gerektiği ise tabiidir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 13/12/2019 tarih ve 2016/163 E. – 2019/600 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Davanın KABULÜ ile, Türk Patent ve Marka Kurumunun 2016-M-2143 sayılı YİDK kararının İPTALİNE,
3-Dava konusu … sayılı “… …” ibareli marka tescil edilmemiş olduğundan hükümsüzlük istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
4-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 179,90.TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 29,20.TL harcın mahsubu ile bakiye 150,7‬0.TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 15.000,00.TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.800,00.TL bilirkişi ücreti, 323,20.TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve 79,50.TL posta masrafı toplamından oluşan 2.364,8‬0.TL yargılama giderine 29,20.TL başvurma harcı, 29,20.TL peşin harç tutarı eklenerek oluşan toplam 2.423,2‬0.TL’nin davalı …ile davalı… tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davalılar tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
9-Davacıdan peşin olarak alınan 59,30.TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 19/01/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 31/01/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.