Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1908 E. 2023/33 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/1908 – 2023/33
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1908
KARAR NO : 2023/33
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/11/2019
NUMARASI : 2016/483 E. – 2019/477 K.

DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 12/11/2019 tarih ve 2016/483 E. – 2019/477 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacılar tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacılar vekili, müvekkillerinin” … ” ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, anılan ibare üzernde gerçek ve üstün hak sahibinin müvekkilleri bulunduğunu, davalı Şirketin “…” ibaresini 41. Sınıf hizmetler yönünden tescili için için yaptığı başvuruya yaptıkları itirazlarının YİDK’ın 2016-M-12012 sayılı kararıyla nihai olarak reddedildiğini, oysa taraf markalarının iltibasa neden olacak düzeyde benzer olduğunu, müvekillerinin “…” ibaresini eğitim ve öğretim alanında maruf hale getirdiğini, davalının başvurusundaki “…” ibaresinin yeterli ayırt ediciliği sağlamadığını, davalının kötü niyetli bulunduğunu, davalının amacının … ibaresini kullanmak değil, engelleme markası yaratarak marka ticareti yapmak olduğunu, davalının müvekkillerinin “… …” ve “…” ibareli markalarını taklit ettiğini ileri sürerek, 2016-M-12012 sayılı YİDK kararının iptalini ve dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı… vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı vekili, taraf markalarının benzer olmadığını, “…” ibareli birçok tescilli marka bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu marka ile “…” ibareli itiraza mesnet markalar arasında, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b bendi anlamında benzerlik olmadığı ve aralarında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, Yargıtay 11. HD’nin 25/05/2016 tarih, 2015/10945 E., 2016/5739 K. sayılı ilamında kabul edildiği üzere, 41. sınıf hizmetlerin kullanıcılarının dikkatli ve seçici kişilerden oluştuğu da gözetildiğinde, aralarında görsel ve işitsel benzerlik bulunmayan başvuru ile redde mesnet markalar arasında iltibas koşullarının oluşmadığı, başvuru konusu ibareye yapılan eklerle yeterli ayırt ediciliğin sağlandığı, aksinin kabulü halinde 41. sınıf hizmetler yönünden ayırt ediciliği düşük “…” ibaresinin davacıların tekeline bırakılması gibi bir sonucun doğacağı, davacı tarafa ait markalarla başvuru konusu işaret arasında benzerlik bulunmadığından 556 sayılı KHK’nın 8/4. maddesi koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin somut olay bakımından tartışılmasına gerek olmadığı, yine davacı markaları ile benzerlik taşımayan bir marka başvurusunun kötüniyetli bulunduğunun da kabul edilemeyeceği gerekeçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacılar vekili, tarafların markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzerlik bulunduğunu, mahkemece alınan bilirkişi raporunda da markalar arasında iltibas bulunduğunun tespit edildiğini, buna rağmen mahkemece yazılı şekilde karar verilmesinin hatalı olduğunu, başvuru konusu ibarenin yanıltıcı bulunduğu gibi davalının kötü niyetli de olduğunu, davalının seri halde 300 civarında marka başvurusu yaptığını, davalının amacının engelleme markası yaratarak marka ticareti yapmak olduğunu, davalının davranışının Milli Eğitim Bakanlığı Yönetmeliklerine de aykırı olduğunu, ilk derece mahkemesi kararının aynı taraflar arasında görülen davalarda alınan bilirkişi raporları ve mahkeme kararları ile çeliştiğini, “…” ibaresinin eğitim ve öğretim hizmetlerinde zayıf marka olmadığının Yargıtay içtihatları ile hüküm altına alındığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü
istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, dava konusu “… … … …” ibareli başvuru ile davacıların itirazlarına mesnet “…” asıl unsurlu markalar arasında, başvuru konusu 41. sınıftaki hizmetler yönünden, 556 sayılı KHK.’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas tehlikesi olmadığı, zira taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” ibaresinin uyuşmazlık konusu 41. Sınıf hizmetler yönünden ayırt ediciliğinin zayıf bulunduğu gibi Yargıtay 11.HD.’nin 25.05.2016 gün ve 2015/10945 E.-2016/5739 K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere, başvuru konusu işaretin kapsadığı 41. sınıf hizmetlerin kullanıcılarının dikkatli ve seçici kişilerden oluştuğu, bu durumda işaretler arasındaki şekil ve kelime farklılıkları nedeniyle markaların 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas tehlikesine yol açmayacakları, nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2020/7694 E -2022/2868 K sayılı ilamında da “şekil+… … …” ibareli başvurunun davacıların “…” asıl unsurlu markalarıyla benzer bulunmadığının kabul edildiği, diğer taraftan çok sayıda ve farklı marka tescil başvurularının yapılmasının tek başına kötü niyet oluşturmayacağı, bunun dışında dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli bulunduğuna dair bir delil sunulmaması ve “…” ibaresinin zayıflığı da nazara alındığında, davalı başvurusunun kötü niyetli olarak yapıldığı sonucuna ulaşılamayacağı, diğer yandan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve 2014/11 E., 2016/778 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi iltibas değerlendirmesi, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümleneceğinden, bu yönden ilk derece mahkemesince dosyada mevcut iki bilirkişi raporu arasındaki çelişkinin giderilmesi için alınan 3. bilirkişi raporundaki tespitlere itibar edilmemesinde de bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacılar tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 120,6‬0-TL’nin davacılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacılar uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 19/01/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 28/01/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.