Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1898 E. 2023/80 K. 26.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1898
KARAR NO : 2023/80
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/11/2020
NUMARASI : 2020/225 E. – 2020/275 K.

DAVACI : …
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Marka ile ilgili Kurum Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 26/11/2020 tarih ve 2020/225 E. – 2020/275 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı … davalılar … ile …. A.Ş. tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirket adına … başvuru numaralı “…” ibareli marka başvurusuna, davalı şirket tarafından… sayılı ve “…” ibareli markalar mesnet gösterilerek itiraz edildiğini itiraz sonucunda müvekkili başvurusunun kısmen reddedildiğini, söz konusu karara yaptıkları itirazın ise davalı … Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu kararıyla nihai olarak reddedilmiş olduğunu, oysa müvekkili şirketin markası ile kısmi ret kararına mesnet gösterilen davalı markalarının 556 sayılı KHK’nın 8. maddesi uyarınca aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer olmadığını, müvekkilinin … sayılı “…” ibareli markası ile müktesep hak sahibi olduğunu ileri sürerek, 2016-M-5145 sayılı YİDK kararı iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı vekili, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamından, taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” ibaresinin bilişim, teknoloji, bilgisayar sektörüne ilişkin emtialar yönünden zayıf bir ibare olarak kabul edilebileceği ve fakat dava konusu marka başvurusunda da markaların birbirlerinden ayırt edilmelerini sağlayacak başkaca ayırt ediciliği yüksek ek bir unsurun bulunmadığı, sair emtialar yönünden ise … ibaresinin zaten ayırt ediciliğinin daha yüksek olmasından ötürü iltibas ihtimalinin kendiliğinden meydana geleceği, dolayısıyla davalı yanın “…”, “…” markaları ile dava konusu “…” markaları arasındaki benzerliğin, markaların birbirlerinin devamı, serisi, yeni bir versiyonu niteliğinde algılanmasına neden olabilecek, markalar arasında iktisadi-idari bir bağ kurulmasına yol açabilecek düzeyde olduğu ve bu durumun ise iltibas ihtimaline neden olabileceği; davacının marka başvurusu kapsamından 09, 11, 21 (Fare kapanları, haşerat tuzakları, sinek ve haşeratı kovucu veya yok edici elektrikli cihazlar, sinek yakalayıcılar, sinek raketleri.) ve 35. sınıf (6. grup yönünden 1-34 Tüm mallar) mal/hizmetlerin çıkartıldığı, davalı muterizin itiraza mesnet markalarının kapsamında 6, 7, 9, 11, 21, 35. sınıf mal ve hizmetlerin yer aldığı, ancak davalı markalarının kapsamındaki 35. sınıf mağazacılık hizmetlerinin genel olarak belirlendiği, Yargıtay’ın 35. sınıfın 06. alt grubu (eski tarihli tebliğlere göre 35/08) ile mal sınıflarının benzerliği konusunda son dönemlerde verdiği kararlarda, mağazacılık hizmetleri ile 1-34. sınıf mallar arasında benzerlik bulunduğu yönünde doğrudan bir kabulün yanlış olacağının vurgulandığı, şu halde mal ve hizmetlerin sınıflandırılmasına ilişkin tebliğdeki değişiklik öncesinde mağazacılık hizmeti için elde edilmiş bir tescilin her hal ve şartta 1-34. sınıf malları kapsadığı yönünde bir kabulün mümkün olmayacağı, dolayısıyla davacı başvurusu kapsamından detaylı bir benzerlik araştırması yapılmaksızın 35. sınıfın 06. grup “mağazacılık” hizmetlerinin tamamının çıkarılmasının yerinde olmadığı, davalı muterizin itiraza mesnet markalarının kapsamında 06, 07, 09, 11 ve 21. sınıf malların yer aldığı, genel anlamdaki mağazacılık hizmetlerinin de bu sınıf mallara ilişkin olduğunun kabulünün uygun olacağı, bu sınıflar dışındaki mallar için de, davalının “mağazacılık” hizmeti sunduğu ve hak kazandığı yönünde dosya kapsamında delil de bulunmadığı; müktesep hakka mesnet gösterilen markanın 15/12/2012 tarihinde tescil edilmiş olduğu, dava konusu marka başvurusu tarihi itibariyle, markanın uyuşmazlık konusu yapılabilmekten çıkmış olmadığı, dolayısıyla da davacı yanın müktesep hak iddialarının yerinde olmadığı; davacının marka başvurusu kapsamından çıkarılmış olan 35. sınıfın 06. alt grubunda yer alan ve yukarıda sayılanlar dışındaki mağazacılık hizmetlerinin çıkarılmasının hukuka uygun olmadığı, YİDK kararının, sözkonusu bu hizmetlere yönelik olarak yerinde olmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile YİDK’nın 18/05/2016 tarih 2016-M-5145 sayılı kararının 35/06 grupta perakendecilik hizmetlerinde (06, 07, 09, 11, 21 sınıflardaki ürünlerin perakendeciliği hizmetleri hariç) diğer ürünlerin perakendecilik hizmetleri ile ilgili kısım yönünden iptaline karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, dava konusu markanın ayırt edici unsurlara sahip olduğunu, müvekkilinin “… …” ibareli markasından kaynaklı müktesep hakkının kabul edilmesi gerektiğini, 35/6. sınıf hizmetler yönünden benzerlik bulunmadığını, tanınmışlık ve kullanım alanları ile ortalama tüketici kriterinin değerlendirilmediğini ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili, müvekkilinin markasının tescil tarihinde perakendecilik hizmetinin genel olarak tecil edildiğini, 2011 yılında özel perakendecilik başvurusunda bulunulması uygulamasına geçildiğini, sonraki tebliğde yapılan değişikliğin müvekkilinin müktesep hakkına halel getirmemesi gerektiğini, kabule göre de mallar arasında sektörel bazda inceleme yapılmamasının hatalı olduğunu, başvuru kapsamından çıkartılan sınıfların diğer bazı sınıflarla benzer olup olmadığının araştırılması gerektiğini ileri sürerek, yerel mahkeme kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde, tarafların markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzerlik bulunduğunu ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka ile ilgili kurum kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın 294. maddesi gereğince mahkeme, yargılamanın sona erdiği duruşmada hükmü vererek tefhim eder. Hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. HMK.’nın 297/2. maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Yine HMK.’nın 298/2. maddesi gereğince de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Kararın gerekçesi ile hükmün birbirine uyumlu olması gerekir. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyetine ve kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa’nın 141. maddesine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2009/19-109 Esas ve 2009/123 Karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar ve hüküm arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm veya gerekçe başka ise bu durumun, mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın, kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, davacı tarafça 2016-M-5145 sayılı YİDK kararının iptalinin talep edildiği, YİDK kararı ile 21. sınıf yönünden başvuru kapsamından sadece “Fare kapanları, haşerat tuzakları, sinek ve haşeratı kovucu veya yok edici elektrikli cihazlar, sinek yakalayıcılar, sinek raketleri.” mallarının çıkartılmış olduğu, mahkemece de gerekçeli kararın 12. sayfasında davacı marka başvurusu kapsamında yer alan 35. sınıf mağazacılık hizmeti kapsamından 21. sınıf yönünden “Sinek ve haşeratı kovucu veya yok edici elektrikli cihazlar…” mallarının çıkarılmasının yerinde olacağı, diğer mallara ilişkin mağazacılık hizmetlerinde tescilinin hukuka uygun olacağının belirtildiği, bununla birlikte hüküm kısmında “YİDK kararının 35/06 grupta perakendecilik hizmetlerinde (06, 07, 09, 11, 21 sınıflardaki ürünlerin perakendeciliği hizmetleri hariç) diğer ürünlerin perakendecilik hizmetleri ile ilgili kısım yönünden iptaline” şeklinde karar verildiği, bu durumda kısa karar ile gerekçe arasında çelişki bulunduğu anlaşılmıştır.
Bu husus, az yukarıda açıklanan kısa karar ile gerekçeli kararın birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırıdır. O halde anılan İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince, çelişki giderilecek şekilde yeniden bir karar verilmesi zorunlu olduğundan, usul ve yasaya aykırı olan hükmün kaldırılması gereklidir.
Her ne kadar bölge adliye mahkemeleri, hukuki denetimin yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak, tahkikat sonucuna göre yeniden esas hakkında hüküm kurabilir ya da yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde, veyahut kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verebilirse de somut olayda, kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkrası çelişkili olduğundan, ortada hukuki ve maddi vakıa denetimine elverişli bir hüküm bulunmamaktadır.
Bu nedenle HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca, davanın yeniden görülüp yeni bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
2-İstinaf kararının neden ve şekline göre, taraf vekillerinin istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekili ile davalılar … vekili ile …. A.Ş. vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 26/11/2020 gün ve 2020/225 E. – 2020/275 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Taraf vekillerinin istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı … davalılar … ile …. A.Ş. tarafından istinaf başvurusunda peşin olarak ayrı ayrı yatırılan 59,30’ar-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının istek halinde taraflara ayrı ayrı iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yer mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 26/01/2023 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 23/02/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip