Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/189 E. 2023/130 K. 09.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/189 – 2023/130
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/189
KARAR NO : 2023/130
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/10/2020
NUMARASI : 2019/173 E. – 2020/256 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 14/10/2020 tarih ve 2019/173 Esas – 2020/256 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekillerince istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkili adına tescilli “…” ve “… …” ibareli markaların bulunduğunu, davalı Şirketin ise … sayılı “…+şekil” ibareli marka başvurusunu yaptığını, müvekkilince bu başvuruya yapılan itirazın, davalı Kurum tarafından reddedildiğini, oysa müvekkili markaları ile dava konusu başvuru arasında ayniyet derecesinde benzerlik olduğunu ve tüketici nezdinde markaların karıştırılacağını, müvekkilinin 39, 41 ve 43. sınıflarda tescilli, yıllardır aktif olarak kullandığı markaları ile dava konusu başvuru arasında tek bir harf farklılığının olduğunu ve bu durumun tüketici nezdinde hiçbir ayırt edicilik sağlamadığını, kelimelerin İspanyolca kökenli olduğunu ve ülkemizde bu dili bilen kişi sayısının azlığı dikkate alındığında tek harf farklılığının iltibası ortadan kaldırmaya yeterli olmayacağını, markaların telaffuz olarak ayniyet derecesinde benzer olduğunu, yine markaların renkleri, boyutları, kompozisyonlarının da ayniyet derecesinde benzer bulunduğunu, bu anlamda davalı başvurusunun kasıtlı olarak … markasına benzeme kaygısıyla yapıldığını, markaların tescil sınıflarının da aynı olduğunu, her ne kadar müvekkili markaları 35.sınıfta tescilli olmasa da “….com” domaini altında 35.sınıfa ait olan reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetlerde de bulunduğunu, … markalarının ve … …’in sahibi müvekkili firmanın ülkemizin alanında önde gelen şirketlerinden …’un Ceo’su …’a ait olduğunu, bu otelin açılmasından önce bile yeni nesil konsepti ile Türk basınında ses getirdiğini, müvekkilinin alan adı dışında Google ile yaptığı iş birliği ile marka tanınırlığını %240 arttırdığını ve site trafiğinin 2,5 milyona ulaştığını, yaptığı etkinlik ve ağırladığı misafirleri ile yurtiçi ve dışında haberlere konu olduğunu, otele ilişkin Google yorumlarının markanın halkta ulaştığı popülarite ve memnuniyeti gösterdiğini, itiraz edilen marka sahibi firmanın, markanın tescilinden ve popülerleşmesinden sonra, 14.03.2018 tarihinden … tarafından turizm, seyahat, taşımacılık, reklam ve inşaat alanlarında Antalya merkezli kurulduğunu, şirketin kurulmasından sonra 07.05.2018 tarihinde … markası için başvuruda bulunduğunu, müvekkili markasının davalı firma unvanında yer almasının marka hakkına tecavüz ve marka tescilli değilse haksız rekabet teşkil ettiğini, müvekkili firma merkezinin Muratpaşa/Antalya ve davalı firma merkezinin Konyaaltı/Antalya olması ve firmaların faaliyet alanlarının da aynı bulunması dikkate alındığında, davalının müvekkili markasının tanınmışlığından faydalanmak ve haksız rekabet yaratmak istediğini, itiraz edilen marka sahibi Şirketin ticaret unvanından … ibaresinin terkini için dava açıldığını ancak davalının unvan değişikliğine gitmesi üzerine davanın konusuz kaldığını, dava sürecinde uzlaşmacı davranan firmanın unvan değişikliğine giderek … unvanını aldığını, bu durumun da davalının kötüniyetini gösterdiğini, tüm bu sürece karşın davalı marka başvurusuna yapılan itirazın Kurum tarafından kabul edilmemesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, 2019-M-6781 sayılı YİDK kararının iptaline, dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, dava konusu başvuru ile davacı markaları arasında karıştırılmaya yol açacak derecede görsel, sesçil ve kavramsal bir benzerlik bulunmadığını, kötü niyetli başvuru iddialarının ispat edilemediğini, dava konusu YİDK kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, 2018 yılında kurulan …’un, Türkiye turizm sektöründe yurtiçi ve yurtdışı misafirlerine seyahat rotaları oluşturduğunu, İspanyolca olan … kelimesinin “akış / akım” anlamına geldiğini ve işaretin bir bütün olarak “seyahat yoğunluğu/seyahat akışı” anlamında kullanıldığını, işarette yer alan “taç şeklindeki çizgilerin” seyahat yoğunluğundaki rotaları, taçların uç noktasındaki dairelerin de kara, deniz ve hava taşımacılığını temsil ettiğini, misafirlerine üst düzeyde hizmet vererek misafirlerini taçlandıracağını gösterdiğini, şirketin asıl işinin seyahat acenteliği olduğunu, firmanın 2018 yılından beri 35. ve 39. sınıflar kapsamında hizmet verdiğini, markanın misyonu ve hizmet verdiği sektör dikkate alındığında dava konusu markaların tüketiciler gözünde bir karışıklığa yol açmayacağını, aralarında benzerlik bulunmadığını, harf farklılığının marka işaretinin başında olması sebebiyle bu kısma tüketicilerin daha çok dikkat edeceğini, dava konusu markaların kavramsal olarak farklı olduğunu, bu durumun iki kelimenin tüketici gözünde ayırt edilmesini sağlayacağını, İspanyolca’nın dünya üzerinde en çok konuşulan 3. dil olduğunu ve davalının bu dili konuşan misafirlere de özellikle hizmet verme amacı bulunduğundan tüketici nezdinde tamamen farklı anlamlara gelen bu iki marka isminin karıştırılma tehlikesi olmadığını, yine markaların yazı stili ve görünümlerinin de farklı olduğunu, davacının itirazından ve internet sitesinden görüldüğü üzere … markasının 43. sınıfta kullanıldığını, müvekkilinin ise … üyesi olarak 39. sınıfta hizmet verdiğini, bir bütün olarak dava konusu markaların farklı olduğunu, davacı markasının ayırt edici niteliğinin düşük olduğunu ve markanın tanınmışlığının da ispat edilemediğini, kötü niyet iddiasının da ispat edilemediğini, aksine davacının kötü niyetli olduğunu, davacının, davalı marka başvurusuna itiraz ederek tescilin gecikmesine yol açtığını ve böylece davalının maddi ve manevi zarara uğradığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında; 39.sınıftaki hizmetlerin aynı olduğu, markaların esas unsurlarının “…” ve “…” ibarelerinden oluştuğu, “…” ve “…” kelimelerinin İspanyolca kökenli olup sırasıyla “lüks” ve “akım/akış/debi/akmak” anlamlarına geldiği, İspanyolca’nın ülkemizde yaygın olarak konuşulan veya bilinen bir dil olmadığı, bu nedenle 39.sınıftaki hizmetlerin hitap ettiği ilgili tüketici kesiminin söz konusu ibarelerin Türkçe karşılığını bilemeyeceği, bu nedenle her iki kelimenin de ilgili tüketici kesimi nezdinde anlamsal olarak herhangi bir nesneye çağrışım gücünün bulunmadığı, her iki markanın görsel ve işitsel olarak iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olduğu, zira itiraza mesnet markalarda bulunan “…” ibaresinin dava konusu markada da aynen yer aldığı, dava konusu markanın başında yer alan “F” harfinin iltibas tehlikesini bertaraf etmeye yeterli ayırt ediciliğinin bulunmadığı, bu nedenle 39.sınıf hizmetler bakımından karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü bağlamında iltibas tehlikesi bulunduğu, dava konusu markanın 35.sınıftaki hizmetleri ile itiraza mesnet markaların tescilli olduğu hizmetler arasında benzerlik bulunmadığından, bu sınıftaki hizmetler bakımından SMK m.6/1 hükmü koşullarının oluşmadığı, davacıya ait “…” ibareli markaların tanınmış marka mertebesine ulaşamadığı, “www…..com” ibareli alan adının 22.05.2017 tarihinde oluşturulduğu, söz konusu alan adı içeriğinde alan adının tahsis tarihinden dava konusu marka başvuru tarihine kadar yapılan markasal kullanımların bilirkişi marifetiyle tespitinin yapıldığı, buna göre davacının “…” ibaresini markasal olarak “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri; Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri” ile “Eğlence hizmetleri” nde kullandığı, söz konusu hizmetlerin davaya konu markanın tescili kapsamındaki 35.sınıftaki hizmetler ile benzer hizmetler olmadıkları, 35.sınıfta davacının “…” ibaresini gerçek hak sahibi olarak kullandığını ispatlayamadığı, bu nedenle gerçek hak sahipliği iddiasından kaynaklı hükümsüzlük isteminin yerinde olmadığı, davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların bir kısım hizmetler bakımından iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmalarının haricinde davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu bulunmadığı, davacı vekilinin kötü niyet iddiasına dayalı istemlerinin yerinde bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 39.sınıftaki “Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, seyahat ile ilgili bilet sağlama, kurye hizmetleri. Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri. Tekne barındırma hizmetleri. Boru hattı ile taşıma hizmetleri. Elektrik dağıtım hizmetleri. Su temin hizmetleri. Taşıt ve malları kurtarma hizmetleri. Malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri. Çöplerin depolanması ve taşınması hizmetleri, atıkların toplanması ve taşınması hizmetleri.” bakımından 2019-M-6781 sayılı YİDK kararının iptaline, fazlaya ilişkin istemin reddine, dava konusu … sayılı markanın “39.sınıftaki “Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, seyahat ile ilgili bilet sağlama, kurye hizmetleri. Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri. Tekne barındırma hizmetleri. Boru hattı ile taşıma hizmetleri. Elektrik dağıtım hizmetleri. Su temin hizmetleri. Taşıt ve malları kurtarma hizmetleri. Malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri. Çöplerin depolanması ve taşınması hizmetleri, atıkların toplanması ve taşınması hizmetleri.” bakımından hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, müvekkili markasının yurt içinde ve yurt dışında belli bir tanınmışlık düzeyine ulaştığını, bu halde davalı markasının 35. sınıftaki tescilinin de reddine karar verilmesi gerektiğini, ilk derece mahkemesinin tanınmışlık düzeyi hakkında vardığı kararın yanlış olduğunu, müvekkilinin, itiraz edilen markanın tescil başvurusunda bulunulmasından çok önce 35. sınıf kapsamında da hizmet vermeye başladığını, markasının kurumsal olduğunu göstermek ve tüketiciye daha kolay hitap etmek adına birçok yatırım yaptığını ve “….com” alan adlı internet sitesini kurduğunu, müvekkili markasının tanınmışlığının sunulan belgelere rağmen bilirkişi raporunda eksik incelendiğini, müvekkili markasının tanınmış bir marka olduğunu, ilk derece mahkemesince davalının kötü niyetli olduğu hususunun da eksik incelendiğini ve yanlış tespit yapıldığını, mahkeme kararının aksine davalının kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın tümden kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, davalı başvurusunun, “f” ve “…” olarak iki parçaya bölünerek benzerlik değerlendirmesine gidilmesi yerine, davalı başvurusuna “… + şekil” olarak bir bütün olarak yaklaşılması ve bütünü itibarıyla nazara alınmasının gerektiğini, bütüncül açıdan bakıldığında da markalar arasında karıştırılmaya yol açacak derecede görsel, sesçil ve kavramsal bir benzerlik bulunmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, ilk derece mahkemesince, davacı markası 43. sınıfta kullanılmasına rağmen yeterli araştırma yapılmadan yalnızca emtia ortaklığı sebebiyle 39. sınıf için müvekkili markasının hükümsüzlüğüne karar verildiğini, ilk derece mahkemesi kararı ve bilirkişi raporuna göre ”tanınmış marka” korunmasından yararlanamayacağı tespit edilen davacı markasının tekelleşmesine izin verilmesinin, rekabet ortamını zedeleyeceğini, davaya konu YİDK kararında da, tescil talebinin reddi için markaların aynı/benzer mal ve hizmet sektöründe faaliyet göstermesi gerektiğinin özellikle vurgulandığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, “…+şekil” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markalar arasında, başvuru kapsamında yer alan 39. sınıf hizmetler yönünden 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel ve işitsel olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde karıştırılma tehlikesinin bulunduğu, zira davacı markalarının ayırt ediciliğinin oldukça yüksek olduğu ve bu ibarenin dava konusu başvuruda da aynen kullanıldığı, başvuruda farklı olarak yer verilen “F” harfinin yeterli ayırt ediciliği sağlamadığı, başvuru kapsamında yer alan 35. sınıf hizmetler yönünden ise emtia benzerliğine ilişkin koşul gerçekleşmediğinden, SMK’nın 6/1 maddesi koşullarının oluşmadığı, davacı markasının tanınmış olduğunun ispat edilemediği, yine 35. sınıf hizmetler yönünden davacının eskiye dayalı kullanımdan kaynaklanan bir hakkının bulunduğu veya başvurunun kötü niyetli yapıldığı hususlarının da ispat edilemediği anlaşılmakla, taraf vekillerinin istinaf başvurularının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekili ile davalı … …vekili ve davalı … vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 125,50 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davalı … tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 125,50 TL bakiye harcın davalı … tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davalı … …tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 120,60 TL bakiye harcın davalı … … Şirketinden tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-İstinaf aşamasında davacı ve davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdelerinde bırakılmasına,
6-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 09/02/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 08/03/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.