Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1885 E. 2023/1746 K. 28.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/1885 – 2023/1746
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1885
KARAR NO : 2023/1746
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/09/2021
NUMARASI : 2020/386 E. – 2021/308 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : Marka Hakkına Tecavüzün Tespiti, Önlenmesi, Durdurulması,
Unvan Terkini ile İlan

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 23/09/2021 tarih ve 2020/386 E. – 2021/308 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili; davalı tarafından 21.08.2020 tarihinde “…’nin kurulduğunu, “…” ibareleri için marka tescil başvurusunda bulunulduğunu, “…” ibaresinin müvekkiliyle özdeşleştiğini, tanınmış bir marka olan “…” ibaresinin davalılarca kullanılmasının iltibasa yol açtığını, “…” markasının gerek yapısından gerekse tanınmış marka olmasından ötürü da kapsamlı bir şekilde korunmasının gerektiğini, müvekkilinin 2020 yılın itibariyle … sektöründe de faaliyet gösterdiğini ileri sürerek, marka hakkına tecavüzün tespitine, durdurulmasına ve önlenmesine tecavüz oluşturan varsa ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde el konulmasına, el konulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde davacı “…” adına mülkiyet hakkı tanınmasına, özellikle masraflar davalılara ait olmak üzere el konulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların üzerlerindeki varsa “…” ibarelerinin silinmesine, mümkün olmuyorsa imhasına, masrafları davalıya ait olmak üzere hüküm özetinin ilan edilmesine, davalı şirketin ticaret unvanında yer alan “…” ibaresinin ticaret sicilinden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili; tarafların iştigal alanlarının farklı olduğunu, müvekkiline ait “… …” markasının benzer olmadığını, iltibasa yol açmayacağını, “… …” ibareli marka başvurusunda bulunan müvekkilinin … sektöründe faaliyette bulunduğunu, … …. Şti., … …. Şti, … …. Şti, … … ibareli markalarını … nezdinde ilgili sınıf alanlarında tescil ettirmek üzere başvurduğunu, müvekkili adına yapılan “… …” ibareli marka tescil başvurusunun davacının itirazı sonucunda Türk Patent tarafından reddedildiğini, karara itiraz ettiklerini sürecin devam ettiğini, Türkiye genelinde “… …” ibareli daha önce yayınlanmış bir marka olmaması nedeniyle müvekkilinin basiretli davrandığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından; davacı adına tescilli “…” markasının davalının ticaret unvanında çekirdek unsur olarak yer aldığı, davacıya ait markaların asli ve tek ayırt edici unsuru konumundaki “…” ibaresine, davalı tarafından davacıya ait markaların tescilinden sonraki tarihli ticaret unvanında yer verildiği, davalının “…” ibaresini sadece ticaret unvanının içerisinde değil, aynı zamanda markasal olarak da kullandığı, “…” ibaresinin son derece özgün ve orijinal bir ibare olup, belirli düzeyde bilinirliğinin bulunduğu, aynı/benzer sektörde faaliyet gösteren davalının davacı markasından haberdar olduğu, işletmeler arasında karışıklık ihtimalinin bulunduğu, bu durumun da davacının marka hakkına tecavüz niteliği taşıdığı, “…” ibaresini hem tek başına hem de davalı taraf ile ortak iştigal alanı olan … ve … sektörü bakımından ilk kez kullanan veya kullanma niyetini ortaya koyanın da davacı olduğu, davacıya ait 2020/32885 numaralı markadaki yardımcı unsur olan “…” ibaresi ile davalı ticaret unvanındaki “…” ibaresinin de sektörel anlamda yakınlık arz ettiği, davacı şirketin marka hakkına tecavüz eyleminin gerçekleştiği, davalının “…” ibaresini kullanarak yeni marka başvuruları yapmasının, tüketiciler nezdinde marka sahiplerinin birbiriyle karıştırılmasına yol açabileceği, davacıya ait “…” ibaresini içeren 2001/15311, 2005/46776, 2005/46777, 2005/46778, 2005/46779 ve 2020/32885 tescil numaralı markalar bakımından marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet eyleminin gerçekleştiği, ayrıca 21.08.2020 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edilen davalının ticaret unvanından “…” ibaresinin terkinine ilişkin koşulların oluştuğu, hükmün ilanında davacının menfaatinin bulunduğu, gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili istinaf başvurusunda, müvekkilinin 4. ve 35. sınıflarda yapmış olduğu “… …” ibareli marka tescil başvurusunun davacı markaları ile benzer olmadığını, davacının aynı ibareli markasının bulunmadığını, 556 sayılı KHK’ya göre tescilden sonra kullanım zorunluluğunun arandığını, bu yönüyle müvekkilinin markaların ilk kurucusu ve tanıtıcısı olduğunu, gerçek hak sahipliği ilkesine göre markayı seçip kullanan, piyasaya süren, maruf hale getiren kişinin hakkının korunacağını, davacının kullanımını ispat edemediğini, başvuru kapsamında 4. ve 35. sınıftaki tüketicilerin yüksek bilinç düzeyinde tüketiciler olması sebebiyle markaların karıştırılmayacağını, davacının markaları sözcük, şekil ve renk unsurlarını ihtiva ederken, müvekkilinin tescil ettirmek istediği markada herhangi bir renk ve şekil ibaresinin olmadığı düşünüldüğünde, görsel benzerliğin bulunmadığını, bu nedenle taraf markaları arasında ilgili tüketici nazarında aralarında idari veya ekonomik bağlantı da dahil ilişkilendirilme ihtimalinin bulunmadığını ileri sürerek, istinaf itirazlarının kabulüyle yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

GEREKÇE : Dava, marka hakkına tecavüzün tespiti, önlenmesi, durdurulması, unvan terkini ile ilan istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davalı şirketin ticaret unvanının asıl unsurunun “…” ibaresi tarafından temsil olunduğu, davalının unvanında yer alan diğer ibarelerin iştigal alanını temsil ettikleri ve tali unsur niteliğinde bulunduklarından, benzerlik incelemesinde dikkate alınamayacakları, bu haliyle somut uyuşmazlıkta davalının ticaret unvanının asıl unsuru ile davacının tescilli markaları arasında birebir aynılık bulunduğu hususları açık olup, davalı vekilinin, müvekkili şirketin ticaret unvanının, müvekkilinin ortağı olmasalar da sektörel alanda faaliyet göstereceği aşamada kendisine bilgi, tecrübe ve maddi destek sağlayan, arka planda ortakları sıfatı taşıyan kişilerin isimlerinin baş harflerinden oluştuğu, bu nedenle davacının “…” ibareli markaları ile bir bağlantısının bulunmadığı savunmasına ise, en azından anılan isimlerin baş harflerinin neden başka bir sırayla dizilmediğinin açıklanamaması karşısında, itibar edilemeyeceği tabiidir.
Davalı vekilince her ne kadar davacının markalarının müvekkilinin iştigal alanında kullanılmadığını savunmuş ise de, bu savunmada kullanılan ibareler ile müvekkilinin anılan ibarenin gerçek hak sahibi olduğunun kastedildiği, bu savunmanın açıkça 6769 sayılı SMK’nın 29/2. maddesi anlamında kullanmama def’i anlamına gelmediği düşünülmüştür. Kaldı ki bir an için aksinin kabulü halinde dahi, somut uyuşmazlıkta davacının kullanmama def’iyle karşılaşmayacak nitelikte olan, 16.03.2020 tescil tarihli 2020/32885 numaralı markası da bulunmaktadır. Bu durum karşısında mahkemece, davalının kullanmama savunmasının incelenmemesinde Dairemizce de bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yine her ne kadar davalı vekilince, müvekkilinin “…” ibaresini marka olarak kullanmadığı, bu nedenle de tecavüzden bahsedilemeyeceği savunulmuş ise de, cevap dilekçesinde müvekkilinin “…” markasının hizmet alanını genişletmek ve markanın değerini güçlendirmek maksadıyla işlemler düzenlediğini, anlaşmalar yaptığını, seminerler düzenlediğini, internet üzerinde sosyal medya hesapları açtığını, Google üzerinden tanıtım ve reklamlar yaptığını, ilgili bir çok gazetede haberlerin çıktığını belirtilen ifadeleri karşısında, davalının “…” ibaresini markasal olarak da kullandığının kabul edildiği açıkça anlaşılmaktadır.
Kaldı ki davalının dosyaya sunulan ve 21.08.2020 tarihli TSG’nde ilan edilen, aynı tescil tarihli ana sözleşmesine göre davalı, davacının markalarının tescil kapsamlarında bulunan birçok “hizmet” sınıfı ile aynı “hizmet” alanında faaliyet göstermektedir.
23.12.2020 dava tarihi itibariyle somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 7/3-e ve 29/1-a maddelerinin yürürlüğe girmesiyle, artık ticaret unvanının özellikle “hizmet” sınıflarında sadece unvan biçiminde “kullanılması” dahi, marka hakkına tecavüz teşkil edecektir. Bu durumda marka hakkına tecavüzden bahsedilebilmesi için ticaret unvanının markasal biçimde kullanılmasına dahi gerek yoktur. Zira TTK 41. maddesi gereğince, davalının tüm ticari iş ve evraklarında ticari unvanını kullanmak ve tescil olunan ticaret unvanını ticari işletmenin giriş cephesine herkes tarafından kolayca görülebilecek bir yerine yazmak zorunluluğu vardır. Dolayısıyla somut uyuşmazlıkta davalının “…” asıl unsurlu ticaret unvanını, sadece unvan olarak kullanması dahi, SMK.’nın 7/3. maddesinde geçen “ticaret alanında kullanılması” şartını karşılayacak ve davacının marka hakkına tecavüz sayılacaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.02.2023 tarih, 2021/11-446 E. ve 2023/61 K. sayılı kararı).
Bu itibarla mahkemece, davalının “…” ibaresini aynı zamanda markasal olarak kullandığının kabul edilmesinde de Dairemizce bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle ve dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 210,55-TL’nin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 28/12/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 28/12/2023
Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.