Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/1815 – 2023/1656
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/1815
KARAR NO : 2023/1656
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/04/2021
NUMARASI : 2020/87 E. – 2021/144 K.
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : Marka Hükümsüzlüğü
Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 14/04/2021 Tarih ve 2020/87 Esas – 2021/144 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili … A.Ş’nin, “Organize Toptan Ticaret” sektöründe faaliyetlerini sürdürmek üzere 2001 yılında kurulduğunu, yakın zamanda başlattığı internet mağazası ile toptan yanında perakende satışa başladığını, iştigal konusundaki faaliyetlerini, kendisine ait markalarla birlikte, “…” esas unsurlu markaların oluşturduğu bir marka portföyüyle sürdürdüğünü, dava konusu 2019/70742 sayılı “…” ibareli marka başvurusunda asli unsur olan “…” kelimesinin müvekkilinin önceki tarihli 2003/38044 sayılı “…” markası ile birebir aynı olduğunu, kullanım itibariyle de yine … alışverişlerindeki eylem olan “seçerek almak” eylemini içerdiği için müvekkilinin itirazına dayanak olarak gösterdiği diğer marka olan 2016/87123 numaralı “… …” markasını çağrıştırdığını, aynı mal/hizmet grubunda, aynı esas unsur olan “…” ibaresi üzerine, aynı kavramsal kurgu ile kurgulanan davalıya ait marka ile müvekkili markaları arasında karıştırılma ve ilişkilendirilme ihtimalinin kaçınılmaz olduğunu, müvekkili markalarının yaygın kullanıldığını ve tanınmış olduğunu, dava konusu markanın kullanımı halinde ilişkilendirme ihtimali ve tanınmışlık nedeniyle haksız kazanç sağlanacağını, aynı hizmet grubunda faaliyet gösteren müvekkilinin ve markasının itibarının zedeleneceğini, davalının başvurusunda iyi niyetli olmadığını ileri sürerek, davalı … San. Ve Tic. A.Ş. adına 35. sınıftaki bir kısım mal/hizmet için tescil edilen 2019/70742 sayılı “…” markasının hükümsüzlüğüyle sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili, davacının müvekkilinin … markasını …, … ve R şeklinde ayırarak değerlendirme yapmasının ve kendisinin … markasına dayanarak hükümsüzlüğünü talep etmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacının mesnet markaları ile dava konusu markadaki ortak unsurun “…” ibaresi olduğunu, fakat müvekkili başvurusunda asıl ve ayırt edici unsurun bir bütün halinde, tek kelime olan “…” ibaresi olduğunu, davacının markalarındaki esas unsur olan “benzerleri arasından hoşa gideni, iyi olanı, üstün bulunanı almak ya da yararlanmak üzere bir yana ayırmak” anlamına gelen … ibaresinin, 35/5. sınıf için tanımlayıcı olduğunu, müvekkilinin “…-…” ifadesinden oluşan başvurusunun, TÜRKPATENT tarafından tanımlayıcı olduğundan bahisle reddedildiğini, müvekkili markasıyla sunulan 35. sınıf hizmetlerden yararlanacak ortalama yararlanıcı veya tüketicilerin, sadece bu ibareyi işletmesel kaynağı gösteren bir işaret olarak algılamalarının mümkün olmadığını, markaların, bütünsel olarak tamamen farklı bir etki bıraktığını, iltibasın söz konusu olmadığını, bu nedenle ayırt edici niteliği olmayan “…” ibaresinin markalarda ortak olarak yer almasının, karıştırılma ihtimaline yol açmayacağını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin yerleşik kararları uyarınca davacının genel nitelikte tescil edilmiş “mağazacılık hizmetlerini” içeren markasına dayanarak başkalarının gerçekleştirdiği somutlaştırılmış ürün ve hizmetleri içeren 35/5. sınıftaki hizmetleri içeren marka tescil başvurusuna itiraz edebilmesi için, adına tescilli markasını sonraki marka tescil başvurusu içerisinde bulunan mallar bakımından kullanarak bu hizmeti sunduğunu ispat etmesinin gerektiğini, müvekkilinin davacının markalarına benzer bile olmayan markasını kötü niyetli tescil ettirdiği iddiasının da gerçeği yansıtmadığını, tanınmışlık ve kötü niyet iddialarının da karıştırılma ihtimali ve hükümsüzlük iddialarıyla birlikte reddedilmesi gerektiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, taraf markalarında ortak … kelime unsuru yer almasına rağmen, markaların görsel mizanpajının oldukça farklı olduğu ve kullanılan ilave kelime unsurunun markayı davacı markasından uzaklaştırdığı, taraf markalarının kolaylıkla ayırt edilebildiği ve markaların bütünsel olarak birbirleriyle ilişki kurulabilecek nitelikte bir görsel algı uyandırmadığı, dava konusu markaların kapsamlarında aynı hizmetlerin bulunduğu ancak, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunmadığı, buna göre dava konusu markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, davalı markasının hükümsüzlük ve terkin şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, davaya konu “…” ibareli markanın, müvekkilinin Türkiye’nin 81 iline toplam 1627 şube ile yayılan mağazalar zincirinin adı olan “… …” markası ile karıştırılmadan var olup olamadığı irdelenmeksizin hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, dava konusu markaya eklenen “…” ibaresinin markayı müvekkiline ait markalardan uzaklaştırmaya yetmediğini, müvekkiline ait “…” ve “… …” ibareli markaların seri marka niteliğini haiz olduğunu, sınırsız sayıda farklı marka belirleyebilecek seçeneğe sahip iken, davalının, müvekkili şirkete ait markanın, aynı sınıfta ve aynı hizmetler için ayırt edilemeyecek kadar benzerini mükerrer olarak tercih etmesinin, iyiniyetli olunmadığını ve müvekkili şirketin tanınmışlığından fayda sağlama amacını açıkça ortaya koyduğunu, dava konusu markanın esaslı unsurunun “…” ibaresi olmasının ve müvekkili markaları ile aynı ibareli, görsel, işitsel ve kavramsal açıdan fark yaratmayan ve müvekkili markasını çağrıştıran marka tescil ettirilmesinin kötüniyeti ispatladığını, müvekkiline ait “…” ve “… …” ibareli markaların, davalının 26.07.2019 tarihli başvuru konusu markasından önce, aynı sınıfta (35. Sınıf) ve aynı ürünler için tescil edilmiş olduğunu, taraf markaların sözcük unsurları ve şekil yönünden de ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu ileri sürerek, yerel mahkeme kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İlk derece mahkemesince taraf markaları arasında iltibas koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olup, davacının istinaf itirazları gözetildiğinde, taraflar arasındaki uyuşmazlık taraf markaları arasında, dava konusu olan 35. sınıf hizmetler yönünden, 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi uyarınca iltibas koşullarının oluşup oluşmadığı, aynı Kanun’un 6/5 maddesi uyarınca başvurunun tescili engeli bulunup bulunmadığı ve dava konusu başvurunun kötü niyetli olup olmadığı noktasındadır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/1 maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409). İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya bakıldığında, dava konusu marka kapsamında 35. sınıf hizmetler yer almaktadır. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere, uyuşmazlık konusu anılan hizmetler davacının itirazına mesnet markaları kapsamında yer alan hizmetlerle aynı ve benzer olduğundan, taraf markaları arasında emtia benzerliği şartının gerçekleştiği kanaatine varılmıştır.
Tarafların marka işaretlerinin karşılaştırılmasına gelince; dava konusu marka “…” ibaresinden oluşmaktadır. Dava konusu markada öne çıkan unsurun “…” ibaresi olduğu, markadaki diğer ibarelerin yardımcı unsur niteliğinde bulundukları, davacıya ait “…” ve “… …” ibareli markalar ile davalı şirkete ait “…” ibareli marka arasında, esas unsurlar nazara alınarak yapılan karşılaştırmada, 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunduğu, “…” ibaresinin özellikle 35.05. sınıfa giren hizmetler açısından ayırt edici niteliği düşük ise de, ayırt ediciliği zayıf markaların da korunmasının esas olduğu, dava konusu markada yeterli ayırt ediciliğin sağlanmadığı kanaatine varıldığından, dava konusu marka ile davacının davaya mesnet markaları arasında, 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin bulunduğu, en azından ortalama tüketicilerce markaların ilişkilendirileceği ya da dava konusu markanın davacı Şirketin seri markalarından biri olarak algılanacağı kabul edilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan Dairemizce bu yönden dosyada mevcut bilirkişi raporundaki tespitlere itibar edilmemiş, ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiştir.
Diğer taraftan davacı vekili, somut olay bakımından 6769 sayılı SMK’nın 6/5 . maddesindeki koşulların oluştuğunu ileri sürmüşse de, uyuşmazlık konusu olan tüm mal ve hizmetler bakımından taraf markalar arasında iltibas koşullarının oluştuğu kabul edildiğinden, Dairemizce davacının markalarının tanınmış olduğuna dair iddiaları yönünden inceleme yapılmasına gerek görülmediği gibi SMK’nın 6/9. Maddesine dayanan kötü niyet iddiası da ispatlanamamıştır.
Sonuç olarak; dava konusu “…” ibareli başvuru ile davacının “…” asıl unsurlu markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi uyarınca iltibas koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, HMK.’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 14/04/2021 gün ve 2020/87 Esas – 2021/144 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın KABULÜ ile, davalı Şirket adına tescil edilen 2019/70742 sayılı “…” ibareli markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85-TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40-TL harcın mahsubu ile kalan 215,45-TL’nin davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre belirlenen 25.500,00-TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 107,70-TL tebligat ve posta masrafı, 1.800,00-TL bilirkişi ücreti, ile istinaf aşamasında yapılan 62,50-TL tebligat ve posta ücreti, 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcından oluşan toplam 2.132,30-TL yargılama giderine, 54,40-TL peşin harç, 54,40-TL başvurma harcı eklenerek oluşan toplam 2.241,10-TL’nin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı şirket tarafından ilk derece mahkemesinin yargılaması sırasında herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
8-Davacıdan peşin olarak alınan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
9-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 15/12/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 15/12/2023
Başkan
Üye
Üye
Katip
Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.