Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1795 E. 2023/1705 K. 22.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/1795 – 2023/1705
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1795
KARAR NO : 2023/1705
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/01/2021
NUMARASI : 2020/55 E. – 2021/36 K.

DAVACI :
VEKİLİ
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : YİDK Marka Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 22/01/2021 tarih ve 2020/55 E. – 2021/36 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin “…” ibareli markaların sahibi olduğunu, davalı şirketin 2018/109547 başvuru numaralı ve “…” ibareli marka başvurusunun yayımına yapılan itirazın davalı … Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun 18.12.2019 tarih ve 2019-M-10757 sayılı kararı ile nihai olarak reddedildiğini, oysa başvurunun müvekkilinin markaları ile aynı sınıfları kapsadığını, dava konusu markanın davacının seri markalarından biri olduğu algısı yaratabileceğini, davalının, müvekkilinin toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyinden haksız bir yarar sağlayacağını, davalı kurumun davacı markalarına benzerlik nedeniyle “…” ibareli çok sayıda markanın reddine karar verdiğini, dava konusu karar ile önceki kararlar arasında çelişki bulunduğunu ileri sürerek, 2019-M-10757 sayılı YİDK kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı şirket vekili, davacının itiraza gerekçe markaların esas unsurunun İngilizce “mutlu” anlamında kullanılan “…” ibaresi olduğunu, müvekkilinin marka başvurusunun ise siyah fona beyaz küçük karakterler ve özgün bir font ile İngilizce “mutlu ruh” anlamına gelen “…” ibaresini ihtiva ettiğini, dava konusu marka başvurusunun bitişik bir tamlama olduğunu, markanın parçalanarak bir kısmının esas unsur olarak ele alınmasının mümkün olmadığını, davacı markaları ile müvekkilinin markasının logosu arasında benzerlik bulunmadığını, müvekkilinin iştigal alanının tekstil sınıfıyla bağlantılı olduğunu, markaların karıştırılması ihtimalinin bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, taraf markalarının görsel, işitsel ve kavramsal olarak, ortalama tüketici nezdinde iltibas oluşturacak şekilde benzer olmadıkları, davalı şirkete ait markanın bir bütün olarak “…” şeklinde ve “mutlu ruh” olarak kavramsal karşılığının bulunduğu, markayı oluşturan “…” ibaresinin tek başına markanın ayırt edici unsurunu oluşturmadığı, umumi intiba olarak davalı şirket markasının davacı markalarından farklılaştığı, davacının itiraza mesnet markalarının “…” ibaresi çevresinde farklı kelime ve figürlerle oluşturulduğu, bu markaların asli unsuru olan “…” ibaresinin Türkçe’de yaygın olarak bilinen ingilizce bir kelime olup “mutlu” anlamına gelen, ayırt ediciliği düşük, orijinal olmayan zayıf bir ibare olduğu, nitekim bu ibarenin ayırt ediciliği düşük zayıf bir ibare olduğu hususunun Ankara Bölge Adliye Mahkemesinin 30/01/2020 tarih ve 2018/1931 E.- 2020/132 K. sayılı kararında da belirtildiği, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 12.10.2020 tarih ve 2020/92 E.- 2020/3984 K. sayılı kararında belirtildiği üzere. zayıf markaların koruma kapsamı değerlendirilirken iltibas tehlikesinin yapılacak küçük bir değişiklik ile dahi bertaraf edilebileceğinin göz önüne alınması gerektiği, bu hale göre davalı şirket markası ile karşılaşan makul derecede bilgili, dikkatli, ihtiyatlı ve makul derecede zekaya sahip ortalama tüketicinin, hemen ve ilk anda bu markanın davacı markasından farklı bir marka olduğunu algılayabileceği, zira bu markayı bir bütün olarak “…” şeklinde algılayacağı, markalar arasında müşterek olarak bulunan ve ayırt ediciliği düşük “…” ibaresine tek başına güçlü markasal ayırt edicilik atfetmeyeceği, bir bütün halinde markayı algılayacağı, bütüne göre oluşan global değerlendirmede ise bu markayı davacı markalarından farklı bir marka olarak algılayabileceği gibi marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir ilinti de kurmayacağı, SMK’nın 6/1. maddesi hükmü bağlamında karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimali bulunmadığı, dosyada mevcut delillerin davacı markalarının Türkiye’de tanınmışlık iddiasının ispat edilmesi için yeterli olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, bilirkişi raporunun içeriği ve sonuç kısmının çelişkili olduğunu, emtia benzerliği gerçekleşmişken markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunmadığına kanaat getirilmesinin hatalı olduğunu, başvurunun müvekkilinin markalarının serisi olarak algılanacağını, müvekkili markalarının esas unsuru olan “…” ibaresinin Türkiye’de ayırt ediciliği düşük bir kelime olarak görülemeyeceğini, müvekkilinin markalarının tescil edildiği sınıflarda güçlü bir ibare olduğunu, başvuruda da “…” ibaresinin ön planda kullanıldığını ve müvekkilinin markasında olduğu gibi yazıldığını, müvekkili markalarının tanınmışlığının ispatlandığını ve bu yönde mahkeme kararı bulunduğunu ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK marka kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları gözetilerek münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenim dikkate alınarak belirleneceği, buna göre “…” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunmadığı, zira başvuru markasında ortak “…” ibaresinin “…” kelimesini vurguladığı ve tek başına öne çıkarılacak şekilde kullanılmadığı, başvuruda yeterli ayırt ediciliğin sağlandığı, davalı markasını gören tüketicilerin bunun davacının itiraza mesnet markalarından farklı bir marka olduğunu derhal ve ilk bakışta algılayacağı, öte yandan davacı markalarının tanınmışlığının ispatlanamadığı, taraf markaları benzer bulunmadığından tanınmışlığın somut uyuşmazlığa bir etkisinin de bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 210,55-TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 22/12/2023 tarihinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 03/01/2024

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.