Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1786 E. 2023/1725 K. 22.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1786
KARAR NO : 2023/1725
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/04/2021
NUMARASI : 2020/301 E. – 2021/176 K.

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : Marka İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 28/04/2021 Tarih ve 2020/301 Esas – 2021/176 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkili … ….Lti Şti’nin uzun süredir temizlik, kozmetik ve gıda güvenliği gibi konularda hizmet veren diğer müvekkili …. şirketinin bir iştiraki olduğunu, “…”, “…” ve “…” markalı ürünlerinin, yaklaşık 10 yıldır hijyen sektöründe tüm hak ve borçları ile müvekkili ….Ltd Şti tarafından devralınan … ilaç şirketleri tarafından üretilip satışa sunulduğunu, söz konusu şirketlerin müvekkili tarafından devralınmasıyla birlikte bu markalara ilişkin tüm öncelik haklarının da yine müvekkiline devredildiğinin açık olduğunu, müvekkillerinin “…” ve “…” markalarının gerçek hak sahibi olduklarını, ancak bu ibarelerin davalı şirket adına tescilli olduğunu tespit ettiklerini, davaya konu 2013/68116 sayılı “…” ibareli ve 2013/68141 sayılı “…” ibareli markalarının tescilli bulunduğu 5. sınıf mallar bakımından kullanılmadığını ileri sürerek dava konusu markaların iptale konu edilebileceği ilk tarih olan 07.08.2019’dan itibaren ya da daha önceki tarihten itibaren iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacıların MÖHUK gereğince yabancılık teminatı yatırması gerektiğini, davanın zamansız açıldığını, işin esasına girilmeden reddedilmesi gerektiğini, 6769 sayılı SMK’da tescilli bir markanın bu Kanundan önce kullanılmamış olmasına bir sonuç bağlandığını gösteren açık bir hükmün bulunmadığını, tescilli markanın kullanılmamasına bağlı olarak iptalini mümkün kılan 556 sayılı KHK hükmünün SMK’nın yürürlüğe girmesinden önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilerek hukuk sisteminden çıkarıldığını, müvekkilinin markalarının usule uygun olarak kullanılması bir yana, henüz ilgili kanun maddesine göre markaları kullanıp kullanmaması ile ilgili yükümlülüğünün başlamadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalının dava konusu 2013/68116 ve 2013/68141 sayılı markalarını, tescilli bulundukları 5. sınıf mallar bakımından, 6769 sayılı SMK’nun 9. ve 26. maddeleri kapsamında kullandığını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile davalı adına tescilli 2013/68116 sayılı, “…” ibareli ve 2013/68141 sayılı, “…” ibareli markalarının 07.08.2019 tarihi itibariyle kullanılmama nedeniyle iptaline karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporuna karşı itirazları karşılanmadığından, eksik inceleme ile karar verildiği gibi hukuki dinlenilme ve adil yargılanma haklarının da ihlal edildiğini, somut olayda davacı yabancı şirketim merkezi Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan bir tüzel kişilik olduğunu, bu nedenle yabancılık teminatının yatırılması gerektiğini, mülga 556 sayılı marka KHK’nın 42/1-c ve 14. maddesi ve yürürlükte olan 6769 sayılı Kanun’un 9/1. maddesinin somut olayda uygulanabilirliği hususundaki ilk derece mahkemesinde yapılan belirlemelerin kendi içinde çelişmekle birlikte mesnetsiz olduğunu, müvekkilinin dava konusu markaları devraldığını ve devraldığı tarihten itibaren kullanmaya başladığını, devraldığı tarihinden önce markaların kullanıp kullanılmadığını bilebilecek durumda olmadığını, müvekkilin markasına ait ürünlerinin satış tarihleri ve tek seferde yapılan satışların fazlalığı nazara alındığında markaların müvekkili tarafından kullanıldığının anlaşılacağını, dava konusu olan ürünlerin her zaman ve çok sık satılan ürünler olmadığını, davacı yanın işbu davayı açmakta herhangi bir hukuki yararı bulunmadığını, ayrıca mahkemece kesinleşmeyen mahkeme kararındaki tespitlere dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesinin de yerinde olmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir

GEREKÇE : Dava, kullanmama nedenine dayalı marka iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davacı yabancı Şirketin, merkezi Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan bir tüzel kişilik olması nedeniyle yabancılık teminatı yatırması gerektiği ileri sürülmüş ise de, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin bu hususta verdiği emsal kararlar incelendiğinde (2019/5428 Esas ve2020/3970 Karar; 2007/6321 Esas ve 2008/8591 Karar; 2006/923 Esas ve 2007/4250 Karar) davacının yabancılık teminatı yatırması gerekmediği, davanın dava konusu markaların kullanılmama sebebiyle iptaline ilişkin bulunduğu, 6769 sayılı SMK’nın 9/1. maddesinde yer alan düzenleme ile kanun koyucunun Markalar Sicilini kullanılmayan markalardan arındırma amacını güttüğünün anlaşıldığı, bu yasal düzenlemeden önce de, mülga 556 sayılı KHK’nın 42/1-c ve 14. maddesinde en az beş yıldır kullanılmayan markaların, hükümsüzlük/iptal davaları ile sona erdirilmesinin hedeflendiği, 556 sayılı KHK henüz yürürlükte iken, 42/1-c maddesinin AYM’nin 09.04.2014 ve 2013/147-2014/75 sayılı, 14. maddesinin ise 14.12.2016 tarih ve 2016/148 – 189 sayılı kararıyla iptal edildiği, ikincisinin Resmi Gazete’de yayın tarihinin 06.01.2017 olduğu ve bu tarih itibariyle kullanmama nedeniyle hükümsüzlük/iptal davalarına ilişkin mülga KHK’da yer alan yasal dayanak ortadan kalkmış ise de, markanın son beş yıllık süre içerisinde kullanılmamasının, bu tarihten önce TBMM tarafından kabul edilen 22.12.2016 tarihli 6769 sayılı SMK’nın 9, 19, 25, 26 ve 27.maddelerinde, iptal ve def’i sebebi olarak kabul edildiği, kural olarak kanunlar geriye yürümez ve ileriye etkili olarak sonuç doğurur ise de, TBMM’nin geçmişe etkili olacak şekilde kanun çıkarmasına da bir engel bulunmadığı, her ne kadar 6769 sayılı SMK’da kullanmama nedeniyle iptal ve def’i haklarını düzenleyen Kanun maddelerinin yürürlük tarihi konusunda özel bir düzenleme yapılmadığı için Resmi Gazetede yayını tarihi itibariyle yürürlüğe girdiği anlaşılmakta ise de, Kanunun Resmi Gazetede yayın tarihinin 10.01.2017, kabul tarihinin ise 22.12.2016 olduğu dikkate alındığında, mülga 556 sayılı Marka KHK’nın 14. maddesinin iptaline dair AYM kararının 06.01.2017 tarihinde R.G.’de yayınlanması ve bu tarihte yürürlüğe girmesi nedeniyle, 14. maddenin bu tarihe kadar hukuki varlığını sürdürüyor olması karşısında, SMK’nin kabul tarihi konusunda kanun koyucunun iradesi 22.16.2016 tarihinde ortaya çıktığından, Kanun Koyucunun asıl amacının geçmişe etkili olacak şekilde kullanmama sebebiyle markanın iptalini öngördüğünün kabulünün gerektiği, Kanunun kabulünden sonra ve henüz yürürlüğe girmesinden önce, yürürlük konusunda öngörülemeyen AYM kararı ile ortaya çıkan kanun boşluğunun bu şekilde doldurulması gerektiği (Numan Sabit SÖNMEZ,” 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanununa Göre Markanın Kullanılmaması Neticesinde Ortaya Çıkan Sonuçlar” İHFM,S.76(1), s.283 vd.; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2019/1765 Esas, 2019/4421 Karar), diğer yandan 6769 sayılı SMK’nın 26.maddesi uyarınca kullanmama nedeniyle markanın iptali yetkisi Türk Patent ve Marka Kurumuna ait ise de, bu hükmün SMK’nın 192/1.maddesi uyarınca kanunun yayım tarihinden itibaren 7 yıl sonra yürürlüğe gireceği, 6769 sayılı SMK’nın Geçici 4. maddesi uyarınca, SMK’nın 26. madde hükmü yürürlüğe girene kadar, iptal yetkisinin mahkemeler tarafından kullanılacağı, SMK’nın markanın kullanım külfetine ilişkin 9. maddesi hükmü uyarınca davalı markalarının tescil edildiği tarihten sonraki tüm zaman sürecinde kullanım külfetinin bulunduğu, bu kullanımının SMK’nın 7.maddesinin 2.fıkrasında öngörülen şekilde, yine 7. maddenin 3. fıkrası ve SMK’nın 9. maddenin 2 ve 3. fıkrasında belirlendiği şekilde gerçekleşmesi gerektiği, markanın kullanımından söz edilebilmesi için kullanımın ciddi bir kullanım olması gerektiği, ciddi kullanım ibaresi SMK’da çok açık değil ise de her şeyden önce sadece markanın iptal edilmesini önlemek için göstermelik küçük ölçekte ve sembolik kullanmaların ciddi bir kullanım olmayacağı (Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 4. Baskı, İstanbul, s.972), yargılama konusu markaları kapsamında bulunan hizmetler için kullandığını ispat yükünün davalıda olduğu, davalı vekili tarafından sunulan delillerin, dava konusu markaların tescil edildiği emtia bakımından ciddi surette kullanıldığını ispatlamaktan uzak olduğu, davalının markalarını ciddi surette kullanamamasının haklı bir sebebe dayandığını da ispat edemediği, davacıların dava konusu markaların kapsamıyla aynı alanda ticari faaliyette bulunması nedeniyle bu davayı açmakta hukuki yararı bulunduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davalı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 210,55-TL bakiye harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile 22/12/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 04/01/2024

Başkan

Üye

Üye

Katip