Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1779 E. 2023/1650 K. 15.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/1779 – 2023/1650
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1779
KARAR NO : 2023/1650
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/10/2021
NUMARASI : 2021/91 E. – 2021/357 K.

DAVACI
VEKİLİ :
DAVALI

DAVANIN KONUSU : Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 14/10/2021 Tarih ve 2021/91 Esas – 2021/357 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilin şirketin 1992 yılından kurulduğunu, ‘…’ ibaresini, kelime markası olarak, adına Türk Patent ve Marka Kurumunda 2003/07483 sayısıyla ile 35, 38, 42. sınıfta ve 2012/94405 sayısıyla 09, 38, 35 ve 42. sınıfta tescil ettirdiğini, müvekkilinin … markasını kesintisiz şekilde, tescil edildiği mal ve hizmet sınıflarında kullandığı gibi, ‘…’ unvanı ile, 1992 yılından bu yana bilişim – yazılım ve bilgisayar teknolojileri konusunda, sistemde bütünleştirici olarak çözümler sunmakta olduğunu, davalı şirketin 2014 tarihinde kurulduğunu, davalının … … ibaresini ‘… İLE…’ şeklinde başlayan kimlik tespitine dair bir bilgisayar yazılım proğramı tanıtımında kullandığını, müvekkili tarafından davalı şirket aleyhine, Ankara 24. Noterliği’nde 03427 Yevmiye sayılı, 5 Şubat 2021 tarihli ihtarname keşide edildiğini, bu ihtarnameye bir cevap vermediklerini, şifahi olarak yapılan görüşmelerde ise tarafların anlaştıklarını ancak davalı tarafın, Türk Patent ve Marka Kurumuna, aynı gün 1 Mart 2021 tarihinde 2021/033252 sayılı 9. ve 42. sınıflarda … marka ibaresi ile tescil başvurusunda bulunduğunu, davalının kötü niyetli olduğunu, fiillerinin piyasada haksız rekabete yol açacağını, sektörde bilişim ve yazılım sektöründe çok geniş bir ürün ve hizmet yelpazesine sahip müvekkili şirketin haklı ününden ve tanınmışlığından haksız bir yarar da sağlayacağını, markaların karıştırılacak kadar benzer olduklarını ileri sürerek, marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin önlenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili, müvekkili şirketin markasının “…” olduğunu, “…” ibaresinin ise müvekkili şirket tarafından yazılımı yapılan bir uzaktan doğrulama ürününe verilen ad olduğunu, müvekkili şirket tarafından yazılımları yapılan ürünlere verilen isimlerde ayırt edici unsurun ürün isminin başında bulunan “…” ibaresi olduğunu, bu ibareyi “…” markasının kısaltması olarak kullandıklarını, bu şekilde “…” gibi isimler oluşturduklarını, “…” ibaresinin de, bir kimlik doğrulama programı olması nedeniyle müvekkili şirketin markası ve ürünlerin ayırt edici unsuru olan “…”nın kısaltılması olan “…” başına getirilmiş ve doğrulama anlamına gelen “…” kelimesi ile birleştirilerek oluşturulduğunu, davacının markası ile müvekkilinin kullanımının benzer olmadığını, markaların yazımlarının, renklerinin, logolarının birbirlerinden farklı olduğunu, müvekkili markasında insan suratı şeklinde bir logo bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, davalı yanca gerçekleştirilen faaliyetler kapsamında markasal mahiyette kullanıldığı görülen “…” ibaresinin, davacı yana ait 2012/94405 sayısı ile tescilli “…” markasının kapsamında kalan hizmetler ile örtüştüğü gibi karşılaştırılan her iki işaretin de, ilgili tüketici kitlesi nezdinde dahi, birbiri ile ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açacak düzeyde bir kurumsal benzerlik içerisinde oldukları, her iki logonun sahip olduğu bu benzerlik hali nedeniyle ilgili tüketici kitlesinin, davalı kullanımlarının da davacı yanca gerçekleştirilmekte olduğu yönünde bir algı edinebileceği, bu durumun tüketicinin iktisadi – idari kaynakta yanılgıya düşmesi sonucunu doğurabileceği, karıştırılma ihtimalinin temelinde ortalama tüketicilerin bu iki işaret arasında bağlantı kurmasının yer aldığı, taraf markaları arasındaki benzerliğin tüketicinin bu bağlantıyı kurmasına neden olacak düzeyde olduğu, davalının, davacı yanın uzun yıllardır tescilli bir şekilde ilgili pazarda markasal mahiyette kullandığı markası ile oldukça benzer şekilde oluşturulmuş bir ibareyi, yine benzer mahiyetteki faaliyetlerde kullanmasının TTK. m. 55/4’te yer alan “Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak” düzenlemesi kapsamında haksız rekabet teşkil eden bir eylem olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne, davalının “…” ibaresini ticari mecrada kullanılmasının marka hakkına tecavüz olduğunun tespiti ile önlenmesine, davalı taraf fiillerinin, aynı zamanda haksız rekabet teşkil ettiğinin de tespitine; davalı tarafından “…” ibaresini kullanılarak piyasaya sunulan tüm ticari ürünlerinin, hizmetlerin, reklam ve tanıtma vasıtasını ihtiva eden, her cins etiket, mahfaza ve ticari evrakın ve sair basılı maddeler ve tanıtım malzemelerinin bulundukları her yerden toplanmasına, tecavüz teşkil eden ibarenin silinmesine, bu ibare silindikten sonra ürün ve metaryallerin davalıya veya elde edilen kişilere iadesine, silinme mümkün değilse ürün ve metaryallerin imha edilmesine, internet üzerinden web sayfalarında “…” kelimesinin kullanımının önlenmesine, kararın ilanına karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı şirket vekili istinaf başvuru dilekçesinde, “…” ve “…” kelimelerinin ayrı kelimeler olarak algılanması için bilinçli olarak “E” ve “V” harflerinin büyük yazıldığının doğru olduğunu, müvekkili şirkete ait web sitesinde yahut basit bir şekilde google aramasında dahi görüleceği üzere; müvekkili şirketin ticaret unvanının “…” olduğunu, ürünlere ait markalar oluşturulurken “…” markasının kısaltması olan “…” başa getirilmek suretiyle, ilgili ürünü tanımlayacak, jenerik kelimenin İngilizce karşılığı olan kelime ile birleştirerek ürünlerine ait markaları oluşturduğunu, bilirkişi raporundaki değerlendirmeyi dayanak yaparak yazılan “has, öz, hakiki, as” gibi vurgulama anlamına gelecek bir durumun söz konusu olmadığını, müvekkili şirketin ortalama tüketiciye hitap eden bir firma yahut ilgili ürünün ortalama tüketiciye hitap eden bir ürün olmadığını, somut olayda yapılan işin profesyonelliği, ilgili üründen yararlanmak isteyen tüketicinin, yararlanmayı düşündüğü hizmetin niteliği, fiyatlandırması ve riskleri karşısında harcayacağı dikkat, özen ve seçicilik seviyesinin ortalamanın çok çok daha üzerinde olacağının dikkate alınması gerektiğini, markalar arasında iltibasa yol açacak benzerlik bulunmadığını, davacının markasının tanımlayıcı/ jenerik marka olduğunu, jenerik markaların bir kişinin tekeline verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacının markasının zayıf marka olduğunu ileri sürerek, yerel mahkeme kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın tümden reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka (marka hakkına tecavüzden kaynaklanan) istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, her iki tarafın da bilişim teknolojileri alanında faaliyette bulunduğu, davacı adına tescilli “…” ibareli markanın mavi rengin tonları ile herhangi bir figüratif unsur taşımaksızın oluşturulduğu, İngilizce “doğrulama” anlamına gelen bir sözcük markası olduğu, davalının markasal kullanımının ise “…+şekil” ve “…” biçiminde ve davacı markasında olduğu gibi mavi rengin tonları kullanılarak gerçekleştirildiği, davacı markası ile davalı kullanımı arasında özellikle görsel, işitsel ve kavramsal olarak yüksek
düzeyli bir benzerliğin mevcut olduğu ve davalının kullanımının davacının tescilli markası kapsamındaki hizmetler ile örtüştüğü, davacının “…” markasının uyuşmazlık konusu hizmetler bakımından ayırt ediciliği yüksek değilse de, davalının kullanım şekli ve renk unsurlarıyla davacı markasına yanaştığı, davalı taraf, “…” ibaresinin
aynı zamanda ticaret unvanı olan “…” kelimesinin
kısaltması olduğunu ve bu amaçla kullanıldığını ileri sürmüş ise de, davalı markası
ile ilk kez karşılaşan tüketicinin, bu ibareyi davalının ticaret unvanı ile
ilişkilendirmesinin beklenemeyeceği, “…” ibaresinin davalı kullanımına yeterli ayırt ediciliği sağlamadığı, bu nedenle dava konusu markasal kullanımın davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davalı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 210,55‬-TL bakiye harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 15/12/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 15/12/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.