Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/1771
KARAR NO : 2023/1636
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/06/2021
NUMARASI : 2020/184 E. – 2021/237 K.
DAVACI : …
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 24/06/2021 tarih ve 2020/184 E. – 2021/237 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkili şirketin “…” ve “…” asıl unsurlu tescilli markalarının bulunduğunu, davalı Şirketin “…” ibareli başvurusuna anılan marklarına dayalı olarak yaptıkları itirazlarının dava konusu YİDK kararı ile nihai olarak reddedildiğini, oysa dava konusu başvuru ile müvekkilinin itirazına mesnet markaları arasında iltibas bulunduğunu, müvekkiline ait markaları oluşturan “…” ve “…” sözcüklerinin anlamsız ve yaratılmış sözcükler olduğunu, bu nedenle her iki ibarenin ayırt ediciliğinin fevkalade yüksek bulunduğunu, markaların uzun yıllardır yaygın, yoğun kullanımı ve tanıtımları neticesinde ayırt ediciliğinin daha da arttığını, dava konusu başvuruyu oluşturan “…” ibaresinin de müvekkiline markalar gibi anlamsız ve iki heceden oluşan bir sözcük olduğunu, başvuru konusu ibarenin müvekkiline ait “…” ibareli orijinal vasıflı kelimenin başına “D” harfi getirilmesi suretiyle oluşturulduğunu, “…” ibareli marka ile de bir harf dışında aynı bulunduğunu, harflerin ve sıralanışlarının aynı olduğunu, müvekkilinin itirazına mesnet markaları ile başvuru konusu ibarenin, işitsel, görsel ve biçimsel olarak birbirlerinin benzeri olduğunu, dava konusu başvurunun müvekkilinin markalarının bir versiyonu veya serisi yahut uzantısı olarak algılanacağını, dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, YİDK’ın 2020-M-1766 sayılı kararının iptaline ve dava konusu markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında sunduğu ıslah dilekçesi ile marka hükümsüzlüğü istemi bakımından dava konusu markanın SMK’nın 6/5 maddesi uyarınca da hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğunu ileri sürerek, dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markaları arasında iltibas bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markaları arasında, başvuru kapsamında yer alan 11. sınıf mallar ile 35. sınıf bir kısım hizmetler bakımından, emtia benzerliği şartının gerçekleştiği, ancak marka işaretleri arasında benzerlik bulunmadığından SMK’nın 6/1 maddesindeki koşulların oluşmadığı, zira dava konusu “…” ibareli başvuru ile “…” asıl unsurlu davacı markalarında “s” ve “t” harflerinden kaynaklanan işitsel farklılığın, markalar arasındaki iltibası ortadan kaldırdığı, davacının “…” ibareli markalar yönünden karşılaştırmada da, davacının bu markaları ile dava konusu başvurunun başında “D” harfinden kaynaklanan farklılığın bulunması ve bu farklılığın markanın başlangıç kısmından kaynaklanması nedeniyle markalar arasında benzerlik bulunmadığı, ayırca davacının bu markaları ile dava konusu başvuruda yer alan “…” ibaresinin pazarlama etkisi bakımından ürünün bir sanayi sürecinin ürünü olduğunu veya bir sanayi şirketinden çıktığı algısını yaratabildiği, anılan ibarenin tüketicinin de malumu olduğu, bu nedenle ayırt ediciliğinin zayıf olduğu, diğer yandan 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı gibi taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığı ve dolayısıyla tanınmışlığın bu duruma bir etkisinin olmayacağı, dava konusu başvurunun kötü niyetli de olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :Davacı vekili, dava konusu başvuru ile müvekkilinin itirazına mesnet markaları arasında iltibas koşullarının oluştuğunu, müvekkilinin itirazına mesnet markalarının asli unsurunu oluşturan “…” ve “…” ibarelerinin anlamsız ve yaratılmış ibareler olduğunu, bu nedenle ayırt ediciliklerinin son derece yüksek bulunduğunu, dava konusu başvurunun, müvekkilinin markasını oluşturan orjinal nitelikteki “…” ibaresinin başına bir harf getirilmek suretiyle oluşturulduğunu, müvekkilinin markasını oluşturan “…” ibaresinin dava konusu başvuruda aynen yer aldığını, “…” unsurlu markaları ile dava konusu başvuru arasında da tek harf dışında bir farklılık bulunmadığını, bu duruma göre, tarafların marka işaretlerinin iltibasa neden olacak düzeyde benzer olduğunun açık bulunduğunu, dava konusu başvuru kapsamında yer alan mal ve hizmetler yönünden emtia benzerliği şartının da gerçekleştiğini, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda “…” ibareli markaları parçalara ayrılarak “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük olduğu sonucuna varılmışsa da müvekkili markasının bir bütün olarak, “…” ibaresinden oluştuğunu, bu nedenle yapılan değerlendirmenin hatalı bulunduğunu, öte yandan müvekkilinin markaları tanınmış olduğundan, SMK’nın 6/5 maddesi gereğince de dava konusu markanın hükümsüz kılınması gerektiğini, tanınmışlığa ilişkin delillerin dosyaya sınırlı şekilde sunulabildiğini, müvekkilinin ticari defter ve kayıtları incelendiğinde markalarının tanınmışlığının ispatlanacağını, dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğunu, dava konusu başvuru sahibi davalının, açık bir biçimde müvekkilinin markalarına yanaşmaya çalıştığını, dava konusu başvurunun müvekkilinin markalarının tanınmışlığından yararlanmak amacıyla yapıldığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları gözetilerek münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin dikkate alınarak belirleneceği, buna göre “2019/39865” sayılı ve “…” ibareli dava konusu marka başvurusu ile davacının itirazına mesnet “…” ve “…” asıl unsurlu markalar arasında, 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunmadığı, markaların asli unsurları arasında yalnızca tek harften kaynaklanan farklılık olmasının, her zaman marka işaretleri arasında benzerlik bulunduğu şeklinde yorumlanmaması gerektiği, zira somut olaydaki gibi dava konusu başvurunun asli unsurunu oluşturan “…” ibaresi ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markası arasında, markaların orta kısmında yer alan “S” ve “T” harflerinden kaynaklanan, davacının “…” asıl unsurlu markaları ile de dava konusu başvurunun başlangıç kısmında bulunan “D” harfinden kaynaklanan, baskın işitsel farklılığın bulunduğu, ayrıca markaların tertip tarzlarının da oldukça farklı olduğu, böylece dava konusu başvurunun, davacının itirazına mesnet markalarından yeterince farklılaştığı, marka işaretleri benzer olmadığından, davacının itirazına mesnet markalarının tanınmış olup olmadığının tartışılmasının sonuca etkili bulunmadığı, kötü niyet iddiasının da ispatlanamadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 210,55-TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile 15/12/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 04/01/2024
Başkan
…
Üye
…
Üye
…
Katip
…