Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/177 E. 2022/657 K. 13.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/177
KARAR NO : 2022/657
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/12/2016
NUMARASI : 2015/259 E. – 2016/424 K.

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : YİDK Marka Kararı İptali, Hükümsüzlük

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 15/12/2016 tarih ve 2015/259 E. – 2016/424 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin “…” ibaresinin marka olarak tescili için başvuruda bulunduğunu, başvurunun 2014/56111 kod numarasını aldığını, Kurumun başvuruyu 2004/27866, 2005/12646, 172917 kod numaralı ve “…” ibareli markalara benzer olduğundan bahisle 556 sayılı KHK’nin 7/1-b bendi uyarınca kısmen reddettiğini, bu ret kararına itirazda bulunduklarını ve itirazlarının da YİDK’nın 2015-M-4161 sayılı kararı ile nihai olarak reddedildiğini, oysa dava konusu “…” markası ile redde mesnet olan “…” markalarının 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesine göre aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olmadığını ileri sürerek 2015-M-4161 sayılı YİDK kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Kurumu vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, redde mesnet markalarda esas unsur “…” ibaresi iken, davacı markasının esas unsurunun bir bütün olarak “…” ibaresi olduğu, davacı markası ile redde mesnet oluşturan markalar arasında 556 sayılı KHK’nın 7/1-b görsel, işitsel ve anlamsal olarak orta seviyedeki tüketici nezdinde ayırt edilemeyecek kadar benzerlik olmadığı, tüm bu tespitler doğrultusunda, davalı başvurusu ile redde mesnet alınan markalarının, 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesi anlamında öncelikle mal ve hizmet sınıfları açısından aynı ya da ayırt edilemeyecek kadar benzer bulunduğu, dava konusu başvuru markasının anlamsal, şekilsel ve görsel açıdan redde mesnet markalardan benzerliği ortadan kaldıracak şekilde farklılışma sağlayamadığı, redde mesnet markaların devamı niteliği olduğu yönünde kanaat uyandıracağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, dava konusu ‘…’ ibaresi ile iltibasa konu olduğu iddia edilen ‘…’ markaları aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olmadığını, kaldı ki yerel mahkemenin de gerekçeli kararında, bu hususu kabul ettiğini, yerel mahkemenin ret gerekçesini açıkladığı son paragrafta, kararın içeriğindeki tüm tespitleriyle çelişmiştiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK marka kararı iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın 294. maddesi gereğince mahkeme, yargılamanın sona erdiği duruşmada hükmü vererek tefhim eder. Hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. HMK.’nın 297/2. maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Yine HMK.’nın 298/2. maddesi gereğince de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Kararın gerekçesi ile hükmün birbirine uyumlu olması gerekir. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyetine ve kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa’nın 141. maddesine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2009/19-109 Esas ve 2009/123 Karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar ve hüküm arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm veya gerekçe başka ise bu durumun, mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın, kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta da, mahkemece, gerekçeli kararın 4. Sayfasında aynen; “Ancak, redde mesnet markalarda esas unsur “…” ibaresi iken, davacı markasının esas unsuru bir bütün olarak “…” ibaresidir. Davacı markası ile redde mesnet oluşturan markalar arasında 556 sayılı KHK’nın 7/1-b görsel, işitsel ve anlamsal olarak orta seviyedeki tüketici nezdinde ayırt edilemeyecek kadar benzerlik olmadığı kanaatine varılmıştır.” denildikten sonra kararın 5. Sayfasında aynen; “Tüm bu tespitler doğrultusunda, davalı başvurusu ile redde mesnet alınan markalarının, 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesi anlamında öncelikle mal ve hizmet sınıfları açısından aynı ya da ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğu, dava konusu başvuru markasının anlamsal, şekilsel ve görsel açıdan redde mesnet markalardan benzerliği ortadan kaldıracak şekilde farklılışma sağlayamadığı, redde mesnet markaların devamı niteliği olduğu yönünde kanaat uyandıracağı anlaşıldığından, davacı markasının tanınmış marka olduğu da ispat edilemediğinden, bilirkişi raporunda teknik yönden yapılan inceleminin oluşa uygun olduğu ancak sonuç ve kanaat kısımının oluşa uygun olarak değerlendirilmediği de görüldüğünden YİDK kararının hukuka uygun olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.” denilmiştir. Yani mahkemenin gerekçeli kararı kendi içerisinde çelişki içermektedir.
Bu husus, az yukarıda açıklanan kısa karar ile gerekçeli kararın ve gerekçenin kendi içerisinde birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırıdır. O halde anılan İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince, çelişki giderilecek şekilde yeniden bir karar verilmesi zorunlu olduğundan, usul ve yasaya aykırı olan hükmün kaldırılması gereklidir.
Her ne kadar bölge adliye mahkemeleri, hukuki denetimin yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak, tahkikat sonucuna göre yeniden esas hakkında hüküm kurabilir ya da yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde, veyahut kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verebilirse de somut olayda, gerekçeli karar çelişkili olduğundan, ortada hukuki ve maddi vakıa denetimine elverişli bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca, davanın yeniden görülüp yeni bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
2-İstinaf kararının neden ve şekline göre, davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince davacı vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜ ile, Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 15/12/2016 tarih ve 2015/259 E. – 2016/424 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 13/05/2022 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 16/05/2022

Başkan V.

Üye

Üye

Katip