Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1731 E. 2023/1440 K. 09.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1731
KARAR NO : 2023/1440
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/09/2021
NUMARASI : 2021/57 E. – 2021/314 K.

DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : Markaya Tecavüzün Tespiti, Men’i, Maddi ve Manevi
Tazminat, Ticaret Unvanı Terkini

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 23/09/2021 Tarih ve 2021/57 Esas – 2021/314 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacılar tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacılar vekili, müvekkili …’ın 2015/79107 sayılı ve “…” markasının sahibi olduğunu, diğer müvekkili … San. ve Tic. A.Ş. ile marka lisans sözleşmesi imzaladığını, “…” markasının müvekkilleri tarafından taze meyve sebze faaliyetlerinde aktif olarak kullanıldığını, sektörde tanınan ve tercih edilen bir marka olduğunu, davalı Şirketin müvekkilinin markasının birebir aynısını ticaret unvanı ve işletme adı olarak iş yeri adresindeki tabelada, fatura, evrak ve diğer resmi belgelerde kullandığını, davalının bu kullanımlarının markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürerek, markaya tecavüzün tespitine ve men’ine, davalının söz konusu işletme adı ve ticaret unvanıyla elde ettikleri karın tespiti ile şimdilik 10.000,00-TL maddi ve 100.000,00-TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, davalının ticaret unvanının terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkil Şirketin 24.07.2014 tarihinde tescil edildiğini, buna karşılık davacı adına tescilli olan 2015/79107 sayılı markanın başvuru ve koruma tarihinin 01.10.2015 olduğunu, ayrıca 2015/79107 sayılı markanın sahibi davacı …’ın, o dönemdeki … adıyla davalı Şirketin kurucu ortaklarından olduğunu, 31.03.2016 tarihinde davalı Şirket ortaklığından ayrıldığını, davalı Şirketin davacı adına tescilli olan 2015/79107 sayılı markadan daha önce kurulduğunu ve faaliyetlerine davalı …’ın ortaklığında, dolayısıyla onun bilgisi ve muvafakati ile başladığı, müvekkilinin tabelasında tescilli ticaret unvanını kullandığını, markasal bir kullanımının bulunmadığını, ayrıca davalının dava konusu kullanımlarının davacının marka tescilinden önce başladığını, savunarak davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalı Şirketin işletme tabelasında kullanılan markanın davacı adına tescilli marka ile aynıya yakın düzeyde benzer olmasının yanı sıra davalı faaliyetlerinin de davacı markasının tescil kapsamında bulunan mal ve hizmetlerle aynı ve benzer türde faaliyetlerden olduğu dikkate alındığında, davalı tabelasındaki marka kullanımları ile davacı markası arasında karıştırılma ihtimalinin yüksek olduğu, davalı Şirketin ticaret unvanının asıl unsurunun “…” ibaresinden oluştuğu, davacı adına tescilli olan 2015/79107 sayılı markanın asli ayırt edici unsuru ile aynı bulunduğu, ayrıca, davalı şirketin “yaş sebze ve meyvelerin yenilebilir köklerinin alım satımı, ithalatı, ihracatı, toptan ve perakende ticareti…” faaliyetlerinin de davacının markasının tescil kapsamında bulunan mal ve hizmetlerle ilişkilendirilebilecek nitelikte, aynı ve benzer türdeki faaliyetlerden olduğu, bu nedenle davalı şirketin ticaret unvanı altında yürüttüğü ticari faaliyetlerinin de davacı markası ile ilişkilendirmek suretiyle karıştırılma ihtimali bulunan faaliyetlerden olduğu, ancak bütün bunlara rağmen davalı Şirketin, davacıların mesnet markasının koruma tarihinden önce 24.07.2014 tarihinde kurulduğu, dayanak markanın sahibi olan davacı …’ın, o dönemdeki … adıyla davalı Şirketin kurucu ortaklarından olduğu, davalı Şirketin faaliyetlerine davacı …’ın ortaklığında, dolayısıyla bilgisi ve muvafakati ile başladığı, geçerli bir şekilde tescil edilmek suretiyle kullanılan ticaret unvanının, bir başkasına ait marka ile benzer olması nedeniyle iltibas yaratma ihtimali mevcut olsa dahi, marka tescilinden daha önce tescil edilen benzer unvanın tescilli bulunduğu süre içerisindeki kullanımının markaya tecavüz ve haksız rekabet olarak kabul edilmeyeceği, ayrıca davalının ticaret unvanı davacı markasından daha önce tescilli olduğu için ticaret unvanı terkini talebinin de yerinde bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili, mahkemece alınan bilirkişi raporunda ve ilk derece mahkemesince davalının tabelasında kullandığı marka ile davacı tarafın markasının hemen hemen aynı olduğunun, her iki tarafın mal ve hizmetlerinin aynı/aynı tür bulunduğunun, dolayısıyla davalı tabelasındaki marka kullanımları ile davacı markası arasında karıştırma ihtimalinin yüksek olduğunun, ayrıca davalı tarafın ticaret unvanındaki kılavuz unsuru ‘…’ ibaresinin davacı markasının asli unsuru ile aynı olduğunun tespit edildiğini, bu tespitlere rağmen salt davalı Şirketin kuruluş tarihinin daha önce olduğu gerekçesiyle yazılı şekilde karar vermemesinin hatalı olduğunu, dayanak markanın davalı Şirket yetkilisi tarafından müvekkiline devredildiğinin ve davalı Şirketin açık bir şekilde kötü niyetli bulunduğunun değerlendirilmediğini, yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre ticaret unvanının markasal olarak kullanılmasının marka tescilinden doğan haklara tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği, davalının tescilli ticaret unvanını tescil edildiği şekilde değil müvekkilinin markasına benzeterek, kötü niyetli bir şekilde markasal olarak kullanıldığını, davalı Şirket yetkilisinin dayanak markayı müvekkiline tüm hak ve yetkileri ile devrettiğini, bu halde davalının işbu markanın aynısını marklasa olarak kullanamayacağını, davalı Şirketin faaliyetlerine müvekkili …’ın ortaklığında başlamasının da müvekkilinin devraldığı markayı aynen ticaret unvanı olarak kullanmasına imkan vermeyeceğini, davalı Şirketin müvekkilinin markasının birebir aynısı kullanarak müvekkilinin kalite ve hacminden yararlandığını, davalının bu kullanımları nedeniyle müvekkilinin ticari itibarının zarar gördüğünü ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, markaya tecavüzün tespiti, men’i, maddi ve manevi tazminat, ticaret unvanının terkini istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Yukarıda özet kısmından da anlaşılacağı üzere, davacılar vekili, davacıların hak sahibi olduğu 2015/79107 sayılı ve “…” ibareli markanın, davalı Şirket tarafından haksız şekilde kullanıldığını, davalın ticaret unvanında yer alan “…” ibaresinin de müvekkilinin tescilli markası ile iltibas yarattığını ileri sürerek, markaya tecavüzün tespitini, men’ini, davalının ticaret unvanının terkini ve maddi-manevi tazminatın tahsili istemiş, davalı taraf ise davalı Şirketin davacıların dayanak markasının başvuru tarihinden önce kurulduğu, davacı marka sahibi …’ın müvekkili Şirketin kurucu ortaklarından olduğunu, davalı Şirketin faaliyetlerine davacı …’nin ortaklığında başladığını, dava konusu kullanımların davacıların dayanak markasının koruma tarihinden başladığını savunmuş, ilk derece mahkemesince de davacıların mesnet markası ile dava konusu markasal kullanımlar ve davalı Şirketin ticaret unvanının asıl unsuru arasında iltibas bulunsa da davalı Şirketin davacıların mesnet markalarının koruma tarihinden önce kurulduğu, davacı …’nin davalı Şirketin kurucu ortaklarından olup, davalı Şirketin faaliyetlerine davacı …’nin ortaklığında, onun bilgisi ve muvafakati ile başladığı, geçerli bir şekilde tescil edilmek suretiyle kullanılan ticaret unvanın bir başkasına ait marka ile benzer olmasının iltibas yaratması ihtimali mevcut olsa dahi marka tescilinden daha önce tescil edilen unvanının tescilli olduğu süre içerisindeki kullanımının markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturmayacağı, davalı Şirketin davacıların mesnet markasının koruma tarihinden önce tescil edildiği gerekçesiyle yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamına sunulan bilgi ve belgelerden, davacı … adına tescili bulunan 2015/79107 saylı “… …” ibareli markanın tescili için başvuru tarihinin 01.10.2015, tescil tarihinin ise 18.10.2015 olduğu, davalı Şirketin 24.07.2014 tarihinde kurulduğu, davacı …’ın davalı Şirketin kurucu ortaklarından olduğu ve 31.03.2016 tarihinde davalı Şirketteki ortaklığından ayrıldığı anlaşılmaktadır. Bu duruma göre, davalı Şirketin davacıların dayanak markasının koruma tarihinden önce kuruluğu anlaşılıyor ise de, mahkemece alınan bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere, davalının dava konusu olan işletme tabelasındaki kullanımı, tescilli ticaret unvanının kullanımı şeklinde olmayıp markasal bir kullanım şeklinde olduğu da anlaşılmaktadır. Zira bilirkişi raporuna eklenen dava konusu kullanımlara ilişkin fotoğraflardan da dava konusu kullanımlarda “…” ibaresinin kırmızı ve sarı renklerle ön plana çıkarılarak markasal olarak kullanıldığı açıkça görülmektedir. Davacıların dayanak markalarının asli unsurunun da “…” ibaresinden oluşması, hem davalının dava konusu markasal kullanımlarında hem de davacıların mesnet markasında “…” ibaresinin ayını yazı karakteri ile kırmızı ve sarı renklerle yazılmış olması karşısında, davacıların dayanak markası ile dava konusu markasal kullanım arasında yüksek düzeyde benzerlik bulunduğu gibi davalının dava konusu markasal kullanımını gerçekleştirdiği, yaş sebze komisyonculuk ve ticaretinin davacıların dayanak markasının tescil kapsamında yer alan mal ve hizmetlerle benzer olduğundan, davalının dava konusu kullanımları ile davacıların hak sahibi olduğu marka arasında iltibas bulunduğunun kabulü gerekir ki bu husus ilk derece mahkemesinin de kabulündedir.
Hal böyle olmakla birlikte davalı taraf dava konusu kullanımlarının davacıların dayanak markasının koruma tarihinden önce başladığını savunmaktadır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 19.10.2016 tarih, 2005/7175 E. – 2006/10558 sayılı “…” kararı ile bu karardaki ilkeleri tekrar eden 11.11.2020 tarih, 2019/5145 E.-2020/4970 K. sayılı kararında açıklandığı üzere, gerçek hak sahipleri yasal süreler içerisinde sonraki tarihli marka başvurusuna itiraz etmemiş veya hükümsüzlük davası açmamış olsalar bile, markayı tescil ettiren kişiler, gerçek hak sahiplerinin önceye dayalı kullanımına karşı çıkamazlar. Aynı kararlarda, “bir markanın tescilinden önceki dönemde bu markanın aynısı veya benzerinin bir başkasınca tescilli marka aynı sınıf mal veya hizmetlerde sürekli bir şekilde kullanımı halinde, sırf sonradan tescil olunan markaya dayanarak, önceden beri var olan kullanımların önlenmesi “kazanılmış haklar” ilkesine ve TMK’nın 2. maddesi uyarınca dürüstlük kuralına aykırılık teşkil eder. Keza Türkiye’nin de tarafı olduğu TRIPs (Trade Related Intellectual Property Rights – Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları) Sözleşmesinin 16. maddesinde, marka sahiplerinin tescilli haklarına dayanarak üçüncü kişilerin markaya konu işareti veya benzerini tescil kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden kullanmalarını önleme yönünde üstün hakka sahip oldukları belirtilmiş, ancak tescile dayalı bu üstün hakların, başkalarının daha önceye dayalı haklarını etkilemeyeceğine vurgu yapılmıştır.” açıklamasına da yer verilmiştir. O halde bir markayı tescil ettiren kişi, bu markanın aynısını ya da benzerini, tescil ettirdiği markanın koruma tarihinden önce fiilen kullanan ve bu suretle marka üzerinde hak sahibi olan kişinin kullanımına karşı çıkamayacaktır. Somut olay bakımında da davalının, “…” ibaresini davacının markasının koruma tarihinden önce markasal biçimde aynen dava konusu edildiği şekilde kullandığı tespit edildiği takdirde, davacının adına sonradan tescil ettirdiği aynı ibareli markaya dayalı olarak davalının kullanımına karşı çıkamayacaktır. Bu duruma göre, mahkemece davalının dava konusu markasal kullanımının davacıların mesnet markalarının koruma tarihinden öncesine ilişkin bulunduğu savunması yönünden dayandığı deliller toplanarak, oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde bu savunma hiç incelenmeden karar verilmesi doğru olmamıştır.
Sonuç olarak, somut uyuşmazlığın çözümünde esasa etkili bulunan davalının yukarıda bahsi geçen savunmasının değerlendirilmediği anlaşıldığından, davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülebilmesi için mahkemesine iadesine, kararın niteliğine göre davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 09/06/2021 gün ve 2020/211 E. – 2021/196 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA;
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davacılar vekillerinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacılar tarafından istinaf başvurusunda peşin olarak yatırılan 59,30-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davacılara iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile 09/11/2023 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 07/12/2023
Başkan

Üye

Üye

Katip