Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1711 E. 2023/1659 K. 15.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1711
KARAR NO : 2023/1659
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/04/2021
NUMARASI : 2020/248 E. – 2021/174 K.

DAVACI : …
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : Marka ile ilgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 28/04/2021 tarih ve 2020/248 E. – 2021/174 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin “…” ibareli markaların sahibi olduğunu, bu markaları mesnet göstererek davalıya ait 2019/40965 başvuru numaralı “şekil + …” ibareli marka tescil başvurusuna yaptıkları itirazın Markalar Dairesi Başkanlığınca reddedildiğini, kararın yeniden incelenmesi için yapılan başvurunun da YİDK tarafından nihai olarak reddedilmiş olduğunu, oysa taraf markalarının iltibasa sebebiyet verecek derecede benzediğini, müvekkili şirkete ait “…” ibareli markaların zayıf/tanımlayıcı marka olarak kabul edilebilmesinin yerleşik içtihatlara aykırı olduğunu, aksine müvekkili şirketin marka üzerine yaptığı yatırımlar ve yoğun çabası neticesinde ibarenin yüksek bir bilinirlik kazandığını, markayı gören ortalama tüketicinin aklına doğrudan müvekkili şirketin geldiğini, davalının herhangi bir çaba sarf etmeden müvekkili şirketin marka imajından haksız kazanç elde etmeye çalıştığını, müvekkili şirkete ait “…” markasının ayırt edici niteliğinin yükseldiğini ve tanınmış marka statüsüne ulaştığını, yüksek ayırt ediciliğin markaların karıştırılması riskini arttırdığını, ortalama gıda tüketicilerinin tercih hakkını çok kısa bir süre içerisinde kullandığını, dikkat seviyelerinin düşük olduğunu, bu durumun iltibas ihtimalini güçlendirdiğini, müvekkili şirket markasının hiçbir değişikliğe uğramadan markanın içerisinde yer aldığını, davalı markasının müvekkili şirket seri markalarının arasına sızacağını, davalının kötüniyetli olarak dava konusu marka başvurusunu yaptığını ileri sürerek, 35. sınıfta yer alan 29, 30 ve 32. sınıf emtiaların satışı hizmetleri bakımından 2020-M-7419 sayılı YİDK kararının iptaline ve dava konusu markanın aynı emtia bakımından hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı şahıs vekili, bir markanın sadece tanınmış, bilinmiş ve imaj sahibi olmasının sonraki kullanıcının kötüniyetli olduğuna işaret etmeyeceğini, müvekkilinin davacıdan farklı sektörde faaliyet gösterdiğini, tüketiciler nezdinde ibarenin “…-…” şeklinde zikredilmesi halinde davacı şirketin akla geleceğini, sadece “…” ibaresini duyan tüketicinin kelimenin bilinen tanımlarını algılayacağını, bu tanımlamaların “formda kalmak, fit olmak, sağlıklı olmak, vücut dengesini korumak” gibi anlamları olacağını, müvekkili markasındaki “…” ibaresinin “…” kelimesinin kısaltılmışı olduğunu, dolayısıyla müvekkili markasının tüketiciler nezdinde cilt bakım ürünleri üzerine faaliyet gösteren bir marka olarak yorumlanacağını, müvekkilinin davacı markaları arasında sızma amacı olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, taraf markalarını oluşturan işaretlerin genel görünümleri itibariyle ortalama tüketici nezdinde iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olduklarından söz edilemeyeceği, zira dava konusu markanın esas unsurunun bir bütün olarak “…” ibaresi olduğu, markanın “…” kelimesinin kısaltılmışı olan “…-” ile “-…” kelimelerinden oluştuğu, her iki kelimenin birleştirilmesi ile oluşan bu ibareyi, ortalama tüketicinin bir bütün olarak bu şekli ile algılayacağı, bir kısım tüketicinin markaları “…-…” olarak algılaması ihtimalinde dahi, “…” ibaresinin “Deriye ait, deri ile ilgili” anlamına gelen terim anlamının bulunduğu, bu anlamın davaya konu 35. sınıf kapsamındaki 29, 30 ve 32. sınıf emtiaların perakendeciliği hizmetlerini doğrudan tanımlamadığı, dolayısıyla bu ibarenin en az “…” ibaresi kadar somut ayırt edici niteliğinin bulunduğu, markalarda her ne kadar müşterek olarak “…” ibaresi yer alsa da, dava konusu markada bu ibarenin başlangıç kısmına getirilen ve davaya konu hizmetler bakımından somut ayırt edici niteliği haiz bulunan “…” ibaresinin varlığından kaynaklı olarak iltibas tehlikesinin bertaraf edildiği, zira makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketicinin, markaları oluşturan başlangıç kısımlarına, diğer kısımlarına nazaran daha çok dikkat edeceği, tüketicilerin dava konusu markayı davacı markalarından farklı, başka bir marka olarak algılayacağı, marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı kurmayacağı, dolayısıyla SMK’nın 6/1. maddesi koşullarının somut olayda oluşmadığı, taraf markaları benzer olmadığından, SMK’nın 6/4-5 maddesi koşullarının oluşmadığı, davalının kötüniyetle hareket ettiğini gösterir delil bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, markaların iltibasa sebebiyet verecek derecede benzer olduğunu, müvekkili markalarının tanınmışlığının davaya etkisinin bulunmadığının doğru olmadığını, tescil sınıflarının benzerliğinin iltibası artırıcı etkisine değinilmediğini, ortalama tüketici kriterinin yok sayıldığını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK marka kararının iptali ile marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davalı konusu “…” ibareli başvuru ile davacının “…” esas unsurlu markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sescil ve anlamsal olarak 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesi anlamında ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerliğin bulunmadığı, zira dava konusu başvuruda yer alan “…” ibaresi ile yeterli ayırt ediciliğin sağlandığı, nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 26.10.2020 tarih ve 2020/616 E.- 2020/4442 K. sayılı ilamında “…” ibaresinin, 12.10.2020 tarih ve 2020/119 E.- 2020/3987 K. sayılı ilamında “…” ibaresinin, 10.04.2018 tarih ve 2016/7123 E.- 2018/2557 K. sayılı ilamında “…” ibaresinin ve 04.11.2019 tarih ve 2019/141 E.- 2019/6786 K. sayılı ilamında ise “…” ibaresinin davacı markaları ile benzer bulunmadığı, tarafların marka işaretleri arasında benzerlik bulunmadığından davacının itirazına mesnet markalarının tanınmış olup olmadığının sonuca etkili bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 210,55-TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 15/12/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİ: 31/12/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip