Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/1706 – 2023/1620
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/1706
KARAR NO : 2023/1620
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/06/2021
NUMARASI : 2020/332 E. – 2021/216 K.
DAVACI :
VEKİLLERİ
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın
Hükümsüzlüğü)
Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 09/06/2021 Tarih ve 2020/332 Esas – 2021/216 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davacı şirketin ilk olarak 1982 yılında kurulduğunu ve et, tarım ve hayvancılık sektöründe faaliyet gösterdiğini, 2000’li yıllarda et ihracatı alanında bilinir hale geldiğini, eskiye dayalı kullanım sebebiyle de “…” ismi üzerinde hak sahibi olduğunu, dava konusu “…” markasının davacıya ait “…” ibaresini içeren tescilli markalarla ayırt edilemeyecek kadar aynı olduğunu, davacının tanınmışlık düzeyinden ve müşteri çevresinden haksız ve kötü niyetli olarak yararlanmayı amaçladığını, davacının itirazları sonucu dava konusu başvurudan 35, 36, 37, 40, 43. sınıfların tamamının ve ayrıca 29. sınıfta yalnızca “süt ve süt ürünlerinin” çıkarılmasına karar verildiğini, davalı Kurum tarafından da markalar arasındaki benzerliğin iltibasa yol açabileceğinin kabul edildiğini, bu konuda ihtilaf bulunmadığını, davacının … … markasının 29. Sınıfta ve 29.sınıtaki tüm malların satışına özgülenmiş 35/6. Sınıf hizmetlerde tescilli olduğunu, 29.sınıf mallar ile bu malların satışına özgülenmiş 35/6 alt gruptaki hizmetlerin benzer olarak nitelendirilmesi gerektiğini, davacının “… …” markasının davalı markası ile hem aynı sınıfta (29.sınıf) hem de aynı/benzer türdeki mal ve hizmet (35. Ve 43.sınıf) sınıflarında tescilli olduğunu, benzer markaların da bu sınıflar yönünden iltibasa sebebiyet vereceğini, bu sebeple dava konusu başvurunun tümden reddinin gerektiğini, “… … … …” markasının davacı markaları ile seri marka olarak algılanıp karışıklığa yol açacağını, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunduğundan bu durumun orta seviyedeki bir tüketicide her iki markanın aynı kaynaktan geldiği izlenimi uyandırarak karışıklığa sebep olacağını, dava konusu markanın asli unsurunun “…” olduğunu, davacı markalarının tanınmış olduğunu, dava konusu markanın SMK’nın 5/1-ç maddesi gereği de mutlak reddinin gerektiğini ileri sürerek, 2020-M-8268 sayılı YİDK kararının iptaline, davalıya ait 2019/110540 nolu markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, itiraza mesnet 2017/52274 sayılı “… …” markası ile dava konusu markanın benzer olduğu görülmekle birlikte farklı mal/hizmeti kapsadığından, başvuru ile karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, itiraza dayanak olan 2015/83521 sayılı “… …” markası ile dava konusu başvurunun iltibasa yol açabilecek derecede benzer olduğunu, itiraz gerekçesi marka kapsamında 29.sınıf bakımından sadece “süt ve süt ürünleri (tereyağı dahil)” mallarının yer aldığı gerekçesiyle, dava konusu başvurunun 29.sınıf tüm mallar yönünden tümden reddi talebinin haklı bulunmadığını, ihtilaf konusu ibareler arasındaki tüketici algısını etkileyecek nitelikte farklılıklar ve “…” ibaresinin yaygın kullanılan bir soy isim oluşu nedeniyle ayırt edicilik vasfının nispeten zayıf bir unsur olması da dikkate alındığında başvurunun tümden reddi talebinin haklı bulunmadığını, başvurunun kötü niyete ilişkin emareler taşımadığını, bunu ispata yönelik kanıtların sunulmadığını, başka marka başvurularına ilişkin verilen kararların işbu itirazın değerlendirilmesinde dayanak gösterilmesinin haklı olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … …, başvuru konusu markanın kelime+şekil+renk unsurlarından oluştuğunu, davacı markalarından farklı olduğunu, ortak olan tek unsurun ülkemizde çok sık kullanılan “…” soyadı olduğunu, bu ismin ayırt ediciliğinin zayıf olduğunu, yalnızca bu kelimeye dayalı benzerlik iddiasının hakkaniyete aykırı olduğunu, Kurum kararında yalnızca markaların kapsadıkları sınıfların aynı olmasına yönelik tespitler bulunduğunu, davacının “…” ismini kullanan başka markalara açtığı davaların eldeki davada delil olmasının mümkün olmadığını, dava konusu başvurunun son aşamada davacı markaları ile aynı sınıfta yer almadığını ve markalar arasında benzerlik de bulunmadığını, dava konusu markanın yerel ölçekte bir marka olduğunu, davacının markası ile arasında hiçbir bağ bulunmadığını, davacı markasından faydalanmak gayesinde olmadığını ve kötü niyetli olmadığını, davacının eskiye dayalı kullanım iddiasının ancak kuruma itiraz sürecinde kullanılabileceğini ve bu iddianın eldeki davada dinlenemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, dava konusu 29.sınıftaki emtialar ile itiraza mesnet markalar kapsamındaki 35.sınıf içinde yer alan 29.sınıf emtiaların pazarlanması ve 43/1 alt sınıftaki hizmetler arasında benzerlik bulunduğu, davalıya ait markanın kelime, renk ve şekil unsurlarından oluşan karma bir marka olduğu, markada yer alan “…” ibaresinin davaya konu emtialar ile yakın ilişkili, 29.sınıfta yer alan et ürünlerinin satıldığı işletmeye verilen ad olması nedeniyle ayırt ediciliği bulunmayan tali bir unsur olduğu, markada yer alan koçbaşı şekil unsurunun da özellikle et ürünleri bakımından ayırt edici niteliği bulunmadığı, ancak markada yer alan “…” ibaresinin makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici nezdinde “…” soyisimli kardeşlerin oluşturduğu bir marka algısı yarattığı, markayı oluşturan genel görünüm içinde “…” ibaresinin markasal ayırt edicilik incelemesinde birlikte dikkate alınması gerektiği, “…” sözcüğünün, gıda emtiaları ile yakın ilişkili, anlamı herkesçe yaygın olarak bilinen ve gıda emtiaları bakımından başlangıçtaki ayırt ediciliği düşük zayıf karakterli bir marka olduğu, davacının bu markaları özellikle davaya konu gıda emtiaları bakımından yoğun kullanım, promosyon, tanıtım vb. metodlarla ilgili tüketici nezdinde kendine bağladığına veya somut ayırt edici gücünü arttırarak başlangıçtaki zayıf karakterli marka olgusunu bertaraf ettiğine ilişkin ilişkin yeterli delil bulunmadığı, gerek karşılaştırılan emtialar arasında ayniyet derecesinde benzerlik bulunmaması, gerek markalarda müşterek olarak yer alan “…” ibaresinin davaya konu emtialar bakımından ayırt ediciliği düşük zayıf karakterli bir ibare olması, gerek davalıya ait markanın kelime ve şekil unsuru ile birlikte bir bütünlük arz etmesi ve markayı oluşturan kelime unsurundan “…” ibaresinin birlikte algılanması neticesinde markayı oluşturan bu ibarenin ortalama tüketici nezdinde “…” soyisimli kardeşlerin adını verdiği bir markasal çağrışım gücünün bulunması nedeniyle, bu markayı davacıya ait markalardan farklı bir marka olarak algılayacağı, marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı kurmayacağı, dolayısıyla SMK m.6/1 hükmü koşulunun somut olayda gerçekleşmediği, SMK m.5/1-ç hükmü koşullarının oluşmadığı, markalar benzer görülmediğinden, tanınmışlık iddiasına ilişkin istemlerin yerinde bulunmadığı, davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu ya da delil öne sürülmediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, davaya konu “…” markası ile müvekkili şirkete ait itiraza dayanak gösterilen “… …” markası arasında gerek görsel ve anlamsal gerekse emtialar yönünden ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunduğunu, bu durumun markalar arasında iltibas tehlikesi oluşturduğunu, müvekkili şirkete ait itiraza dayanak gösterilen “… …” ve “… …” markalarının tanınmış ve bilinen markalar olduğunu, davaya konu “…” marka tescil başvurusunun kötüniyetli olduğunu, müvekkili şirket tarafından yürütülen pazarlama ve tanıtım faaliyeti sonucunda, müvekkili şirkete ait markaların tescil edildiği tarihten bu zamana kadar geçen süre içerisinde tanınan ve bilinen markalar haline geldiğini, davalı … …’in, “…” markası ile piyasada hizmet vermesi halinde, müvekkili şirketin gerek Türkiye’de gerekse yurtdışında tanınmışlığından faydalanarak haksız bir kazanç sağlamasının söz konusu olacağını ileri sürerek, yerel mahkeme kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, marka (marka ile ilgili kurum kararlarının iptali – markanın hükümsüzlüğü)
istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davalı şahsın “…+şekil” ibaresinin marka olarak tescili için davalı Kuruma başvurduğu, başvuru kapsamında 29 ve 35. sınıf mal ve hizmetlerin yer aldığı, davacı Şirketin “…” asıl unsurlu markalarına dayalı olarak 6769 sayılı SMK’nın 6/1, 6/3, 6/5, 6/6 ve 6/9 hükümleri kapsamında başvuruya itiraz ettiği, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca SMK’nın 6/1. maddesi uyarınca davacının 2015/83521 sayılı markası ile başvuru konusu marka benzer bulunarak 29.sınıf “hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil)” malları ile 35.sınıf hizmetlerin tamamı bakımından itirazın kabul edildiği, bu mal ve hizmetlerin başvurudan çıkartılmasına karar verildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 17.06.2020 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, başvuru kapsamında kalan diğer emtiaların da başvurudan çıkartılmasının talep edildiği, itirazın … Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 2020-M-8268 sayılı YİDK kararı ile nihai olarak reddedildiği, bu kararın davacı marka vekiline 08/10/2020 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde 03/12/2020 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesince taraf markaları arasında iltibas koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olup, davacının istinaf itirazları gözetildiğinde, taraflar arasındaki uyuşmazlık, başvuruda SMK’nın 5/1-ç maddesi anlamında mutlak ret nedeni bulunup bulunmadığı, taraf markaları arasında dava konusu olan 29. sınıf mallar yönünden, 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi uyarınca iltibas koşullarının oluşup oluşmadığı, aynı Kanun’un 6/5 maddesi uyarınca başvurunun tescili engeli bulunup bulunmadığı ve dava konusu başvurunun kötü niyetli olup olmadığı noktasındadır.
6769 sayılı SMK’nın 5/1-ç bendi uyarınca, … tarafından re’sen uygulanacak mutlak ret nedeni kapsamında bir marka başvurusunun reddedilebilmesi için başvuru konusu işaretle önceki tarihte tescil edilen veya tescil başvurusu yapılan markaların hem emtia listelerinin aynı veya aynı tür mal ve hizmetleri kapsaması hem de marka işaretlerinin aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olması gerekir. Anılan hüküm, 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi hükmünden farklı olarak, ayırt edilemeyecek kadar benzer olmayı aramaktadır. Yine 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi hükmünden farklı olarak 6769 sayılı SMK’nın 5/1-ç bendi hükmünde, “markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali”nden ayrıca söz edilmemiştir. Bu durumda, 6769 sayılı SMK’nın 5/1-ç maddesi hükmünün uygulanabilmesi için markalar arasındaki benzerliğin, iltibasa yol açacağının ayrıca inceleme yapılmasını gereksiz kılacak derecede güçlü ve açık olması gerekir. Somut olayda başvurudaki “…” ibaresine eklenen unsurlar nedeniyle SMK’nın 5/1-ç maddesi anlamında aynılık söz konusu değildir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/1 maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409). İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya bakıldığında, dava konusu başvuru kapsamında uyuşmazlık konusu olan 29. sınıf mallar yer almaktadır. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere, uyuşmazlık konusu anılan mallar, davacının itirazına mesnet markaları kapsamında yer alan mallarla aynı ve benzer olduğundan, taraf markaları arasında emtia benzerliği şartının gerçekleştiği kanaatine varılmıştır.
Tarafların marka işaretlerinin karşılaştırılmasına gelince; dava konusu başvuru “…+şekil” ibaresinden oluşmaktadır. Başvuru markasında öne çıkan unsurun “…” ibaresi olduğu, markadaki diğer ibarelerin yardımcı unsur niteliğinde bulundukları, “…” ibaresinin oldukça yaygın kullanıma sahip, markasal ayırt ediciliği düşük bir kelime olduğu, “…” kelimesinin ise özellikle et ve et ürünleri açısından
markasal anlamda ayırt edici vasfının olmadığı, davacıya ait itiraza mesnet “…” asli unsurlu markalar ile davalı şahsa ait “…+şekil” ibareli marka arasında, esas unsurlar nazara alınarak yapılan karşılaştırmada, 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunduğu kanaatine varıldığından, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markaları arasında, uyuşmazlık konusu olan 29. sınıf mallar yönünden, 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin bulunduğu, en azından ortalama tüketicilerce markaların ilişkilendirileceği ya da başvurunun davacı Şirketin seri markalarından biri olarak algılanacağı kabul edilmiştir.
Diğer taraftan davacı vekili, somut olay bakımından 6769 sayılı SMK’nın 6/5. maddesindeki koşulların oluştuğunu ileri sürmüşse de, uyuşmazlık konusu olan tüm mallar bakımından taraf markalar arasında iltibas koşullarının oluştuğu kabul edildiğinden, Dairemizce davacının bu iddiaları yönünden inceleme yapılmasına gerek görülmediği gibi kötü niyet iddiası da ispatlanamamıştır.
Sonuç olarak; dava konusu “…+şekil” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markaları arasında, uyuşmazlık konusu olan 29. sınıf mallar yönünden, 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi uyarınca iltibas koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, HMK.’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 09/06/2021 gün ve 2020/332 Esas – 2021/216 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın KABULÜ ile … YİDK’in 08/10/2020 tarihli 2020-M-8268 sayılı kararının İPTALİNE,
3-Davalı şahıs adına tescil edilen 2019/110540 sayılı “…+şekil” ibareli markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 269,85-TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40-TL harcın mahsubu ile kalan 215,45-TL’nin davalı … ile davalı … …’den alınarak Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre belirlenen 25.500,00-TL maktu vekalet ücretinin davalı … ile davalı … …’den alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.750,00-TL bilirkişi ücreti, 162,00-TL tebligat ve posta gideri ile istinaf aşamasında yapılan 100,50-TL tebligat ve posta ücreti, 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcından oluşan toplam 2.174,60-TL yargılama giderine, 54,40-TL peşin harç, 54,40-TL başvurma harcı eklenerek oluşan toplam 2.283,40-TL’nin davalı … ile davalı … …’den alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı … ve davalı … … tarafından ilk derece mahkemesinin yargılaması sırasında ve istinaf aşamasında herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
9-Davacıdan peşin olarak alınan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 08/12/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 08/12/2023
Başkan
Üye
Üye
Katip
Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.