Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1699 E. 2023/16 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1699
KARAR NO : 2023/16
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/11/2016
NUMARASI : 2016/64 E. – 2016/353 K.

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI (MÜTEVEFFA) :
MİRASÇILAR :
KAYYIM :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : YİDK Marka Kararı İptali, Hükümsüzlük

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 24/11/2016 tarih ve 2016/64 E. – 2016/353 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin asıl unsuru “…” ibaresinden oluşan tanınmış markaların ve … sayılı “…+şekil”, “… …” ibareli bir diğer markanın sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere başvuruda bulunduğunu, başvurunun ilanı üzerine müvekkili tarafından yapılan itirazın yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa, müvekkilinin markalarının tanınmış olduğunu ve başvurunun bu markalarla karıştırılma ihtimali bulunacak düzeyde benzer bulunduğunu, tanınmışlığından haksız yararlanacağını ileri sürerek 2015-M-11487 sayılı YİDK kararının iptaline, tescili halinde markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı… vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu “…” markası ile davacı markaları arasında, 30. Sınıfta yer alan “Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububat (tahıl) ve mamulleri. Pekmez” emtiaları bakımından ortalama tüketiciler nezdinde karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, davacı tarafa ait ve “… …”, “…+şekil” ibareli markaların tanınmışlığının ispatına ilişkin yeterli delil olmadığı, 556 Sayılı KHK’nın 8/4. maddesi anlamında korumanın sağlanması için kanunda sayılan koşulların bulunmadığı, yapılan tespitler ve değerlendirmeler neticesinde 01.12.2015 tarih ve 2015-M-11487 YİDK kararının yerinde gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, istinaf incelemesine ilişkin değerlendirme yapılırken, müvekkilinin tescilli … numaralı “…+şekil” markası ile … numaralı “… …” markası başta olmak üzere, müvekkili ile bütünleşmiş “…” ibareli seri markaları ve piyasada sahip olduğu marka ailesi algısı gözetilerek bir değerlendirme yapılması gerektiğini, iki markanın mal ve/veya hizmet sınıfları birbirine ne ölçüde benzemekte ise, karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkmaması için markaların da o oranda birbirinden farklı olması gerektiğini, ilk şart olan aynı veya benzer sınıfta tescilli olma şartının gerçekleştiğinin sabit olduğunu, ad-soyadı tamlamasından oluşan markalara yönelik yapılan benzerlik incelemelerinde, ilgili markada yer alan soyadı unsurunun, ad unsuruna nazaran daha baskın ve dikkat çekici olduğunu, somut olayda davalı markasında yer alan “… …” ibaresinin de bir ad-soyadı kombinasyonu olduğu göz önüne alındığında, söz konusu kelime öbeği bakımından yapılacak değerlendirmede bu hususun mutlaka gözetilmesi gerektiğini, müvekkilinin markalarının asli unsurunu oluşturan “…” ibaresinin, başvuru konusu markanın da baskın ve dikkat çekici unsurunu oluşturması ve söz konusu markadaki soyadı unsurunu teşkil etmesi sebebiyle markalar arasında yüksek derecede kavramsal benzerlik bulunduğunun izahtan vareste olduğunu, davalı markası ile müvekkili adına tescilli “… …” markasının ayırt edilemeyecek derecede benzer olduklarını, müvekkilinin markalarının tanınmış olduğunu, bu hususun dikkate anılmadığını, davalının marka başvurusunun kötüniyetli olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK marka kararı iptali, hükümsüzlük istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgelere göre, davalı …’nin “…” ibaresininin tescili için başvuru yaptığı, davacının “… …” ve “…+şekil” ibareli markalarına dayalı olarak marka başvurusuna yönelik yaptığı itirazının dava konusu edilen YİDK kararı ile reddedildiği, davanın iki aylık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmış olup, taraflar arasındaki uyuşmazlığın, dava konusu başvuru ile davacı şirkete ait redde mesnet markalar arasında, başvuru kapsamında bulunan mallar yönünden, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas koşullarının oluşup oluşmadığı noktasındadır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun geçici 1. maddesi yollamasıyla somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409). İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir.
KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca somut uyuşmazlıkta, taraf markalarının sınıfsal açıdan benzerliği hususunda değerlendirildiğinde, dosya kapsamında görüşüne başvurulan bilirkişilerin raporlarında da belirlediği üzere, tarafların markalarının kapsamında bulunan malların, aynı, benzer, ilişkili olduğu, dolayısıyla anılan KHK maddesinin aradığı ilk şart olan emtia benzerliği şartının, somut uyuşmazlıkta sağlandığı anlaşılmıştır.
Somut uyuşmazlıkta işaretlerin karşılaştırılması hususu değerlendirildiğinde, davalı …’nin “…” ibareli marka başvurusu ile davacı tarafça redde mesnet olarak gösterilen “… …” ve “…+şekil” ibareli markalar arasında “…” ibaresinin asıl unsur olarak yer aldığı ve bu esaslı unsurun her iki tarafa ait markada yer almasından kaynaklı olarak benzerlik bulunduğu, davacı şirketin sucuk vb. et ürünleriyle ilgili sektörde “…” ibareli seri markalarla ticarî faaliyette bulunduğu, bu markayla sektörde belli bir bilinirlik elde ettiği, fakat başvurunun “…” ibaresini içermeyip “…” ibareli olduğu, davacının da zaten sadece “…” ibareli markalarına istinat ettiği, fakat davacının “…” ibareli markalarının tanınmışlığını gösterir bir kanıtın bulunmadığı, markalardaki asıl ve ayırt edici unsurlardan birinin de “…” ibaresinden oluştuğu, davalı başvurusundaki asıl ve ayırt edici unsurlardan birinin de “…” sözcüğü tarafından temsil olunduğu, başvurudaki “…” kelimelerinin ayırt edicilikte yeterli farklılık yaratmadığı, bu farklılığın görsel, anlamsal ve sescil olarak iki işaret arasında var olan seri içerisine girmeye ve genel izleminden doğan benzerliğin etkilerini geri plâna atmaya elverişli olmadığı, diğer yandan başvuru sahibinin isminin … olması karşısında başvuru konusu ibaredeki … isminin de dava konusu başvuruya yeterli ayırt edicilik sağlamadığı, bu benzerlikten dolayı taraf markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi iltibas bulunduğu anlaşılmış olup, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin, “… …” ve “…” ile “…” markalarına yönelik olarak verdiği 2020/1703 Esas, 2021/1222 Karar sayılı kararının da bu yöne ilişkin bulunduğu görülmüş, bu nedenlerle mahkemenin taraf markaları arasında benzerlik olmadığı yönündeki değerlendirmesi isabetli olmamıştır.
Diğer taraftan, her ne kadar dava konusu başvurunun kötüniyetli olduğu ve davacının itirazına mesnet gösterdiği markalarının tanınmış marka olduğu ileri sürülmüş ise de bu iddiaların dosya kapsamında bulunan deliller karşısında ispat edilemediği dosya kapsamından anlaşılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan Dairemizce bu yönden dosyada mevcut bilirkişi raporundaki tespitlere itibar edilmemiş, ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiş, teknik yönlerden mevcut bilirkişi raporundan faydalanılmıştır.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan nedenle kabulü ile HMK.’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 24/11/2016 tarih ve 2016/64 E. – 2016/353 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Davanın KABULÜ ile, Türk Patent ve Marka Kurumunun 2015-M-11487 sayılı YİDK kararının İPTALİNE,
3-Dava konusu edilen … sayılı “…” ibareli marka tescil edilmediği için bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
4-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 179,90.TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 29,20.TL harcın mahsubu ile bakiye 150,7‬0.TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 15.000,00.TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.500,00.TL bilirkişi ücreti, 222,00.TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve 193,50.TL tebligat ve posta giderleri toplamından oluşan 2.077,6‬0 TL yargılama gideri ve 29,20.TL başvurma harcı, 29,20.TL peşin harç tutarı eklenerek oluşan toplam 2.136‬,0‬0.TL’nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davalı tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
9-Davacıdan peşin olarak alınan 59,30.TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 19/01/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 20/01/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip