Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1697 E. 2023/28 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1697
KARAR NO : 2023/28
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/12/2016
NUMARASI : 2016/151 E. – 2016/503 K.

DAVACI
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ
DAVANIN KONUSU :YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 28/12/2016 tarih ve 2016/151 E. – 2016/503 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin “…” ibaresinin 36. ve 39. sınıflarda marka olarak tescili için yaptığı başvurunun, davalı Kurum tarafından 556 sayılı KHK’nın 7/1-a ve c bentleri uyarınca kısmen reddedildiğini, oysa başvurunun Türkçe karşılığının “…”, “…” anlamlarına geldiğini, bu ibarenin marka olarak teciline bir engel bulunmadığını, “…” ve “…” ibarelerine farklılaştırıcı ek getirilerek sayısız marka tescili bulunduğunu, müvekkilinin 36.sınıfta … sayılı “…” ve 39.sınıfta … sayılı “…” ibareli tescilli markalarının bulunduğunu ileri sürerek, YİDK’in 2016-M-908 sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, başvuru konusu ibarenin, başvuru kapsamından çıkarılan hizmetler yönünden ayırt ediciliğinin bulunmadığını, ayrıca tanımlayıcı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, dava konusu başvurunun İngilizce “…” ve “…” kelimelerinin birleştirilmesi ile oluşturulduğu, anılan ibarelerin yaygın olarak kullanıldığı, bu nedenle başvurunun kolaylıka “kiralık, kira ile ilgili, kiralama ilgili kart” olarak algınalacağı, başvuru konusu ibarenin uyuşmazlık konusu 36 ve 39 sınıf hizmetler yönünden ayırt ediciliği bulunmadığı gibi tanımlayıcı da olduğu, davacının “…” ibareli markasının, dava konusu başvuru yönünden bir hak sağlamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, müvekkilinin dava konusu başvuru ile aynı mahiyette olan “…” ve “…” ibareli başvurularının da aynı gerekçelerle reddi üzerine açtıkları davalarda, söz konusu ibarelerin 556 sayılı KHK’nın 7/1-a ve c bentleri yönünden ayırt ecici ve tanımlayıcı olduğu gerekçesiyle verilen red kararlarının, Dairemizce kaldırıldığını ve anılan ibarelerin ayırt edici olduğu ve tanımlayıcı bulunmadığı kabul edilerek davaların kabul edildiğini, “…” ibareli başvuru yönünden verilen Dairemiz kararının Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından onanarak kesinleştiğini, bahsi geçen emsal kararlar doğrultusunda işbu davanın da kabulünün gerektiğini, başvuru konusu ibarenin 556 sayılı KHK’nın 7/1-a ve c maddeleri uyarınca tesciline engel bulunmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka başvurusunun reddine dair YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davacının “…” ibaresinin 36. ve 39. sınıfta yer alan hizmetlerde tescili için başvurduğu, Markalar Dairesi Başkanlığınca 556 sayılı KHK’nın 7/1-a ve c bentleri uyarınca, 36. sınıfta yer alan “Finansal ve parasal hizmetler.” ile 39. sınıfta yer alan “Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, seyahat ile ilgili bilet sağlama, kurye hizmetleri. Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri.” yönünden başvurunun kısmen reddedildiği, bu karara davacı tarafça yapılan itirazın ise YİDK’in 2016-M-908 sayılı kararı ile reddine karar verildiği, anılan kararın davacıya 09/04/2016 tarihinde tebliğ olunduğu, iki aylık hak düşürücü sürenin son günü 09/04/2016 tarihi cumartesi gününe rastladığından 11/04/2016 tarihinde açılan işbu davanın iki aylık hak düşürücü süre içinde açıldığı anlaşılmıştır.
Görüldüğü üzere; taraflar arasındaki uyuşmazlık, dava konusu “…” ibaresinin, yukarıda belirtilen hizmetler yönünden 556 sayılı KHK’nın 7/1-a ve c bentleri karşısında tescil edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
556 sayılı KHK’nın 7/1-a maddesinde, 5. madde kapsamına girmeyen işaretlerin marka olarak tescil edilemeyeceği düzenlenmiştir. Aynı KHK’nın 5. maddesinde ise “Marka, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla, kişi adları dahil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretleri içerir.” düzenlemesine yer verilmiştir. O halde, teşebbüslerin mal veya hizmetlerini diğer teşebbüslerin mal veya hizmetlerinden ayırt etmesi şartıyla çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretin marka olarak tescili mümkündür. Bu madde kapsamında tanımlanan ayırt edicilik, soyut ayırt edicilik olarak kabul edilmektedir. Bir işaretin soyut ayırt ediciliğinin varlığının kabul edilebilmesi için işaretin belli bir bütünlük arz etmesi gerekmektedir. Bütünlük arz etmek, işaretin fark edilebilir, bir bütün olarak tanınabilir, sınırlarının tespit edilebilir olması anlamına gelmektedir. Bu nedenle, işaretin tüketici tarafından uzun incelemeler sonucu anlaşılabildiği hallerde işaretin bütünselliğinden söz edilemez. Örneğin onlarca meyve sebzeden oluşan bir kompozisyon ya da birçok cümleden oluşan bir paragraf bütünlük şartını sağlamadığından soyut anlamda ayırt edici değildir. İşaret birçok unsurdan oluşsa da, bu unsurların kendi içinde bir bütünlük oluşturması halinde bütünlük şartının sağlandığının kabulü gerekir. Dava konusu “…” ibaresi bu anlamda ayırt ediciliğe sahiptir. Diğer bir deyişle bu işaret, bir işletmenin mal ve hizmetlerini diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt etmeye elverişli, ilgili tüketici kitlesinin algısında belli bir işletmeyle bağ kurabilecek niteliktedir. Dolayısıyla, başvuru konusu ibarenin 7/1-a maddesi kapsamında marka olarak tesciline bir engel bulunmamaktadır.
556 sayılı KHK’nın 7/1-c maddesi uyarınca ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin yapıldığı zamanı gösteren veya malların ve hizmetlerin diğer karakteristik özelliklerini belirten işaret ve adlandırmaları münhasıran veya esas unsur olarak içeren markaların tescili mümkün değildir. Bir işaretin anılan bu madde kapsamında değerlendirilebilmesi için, mal veya hizmetin karakteristik bir özelliğini hiçbir özel zihni çabaya mahal bırakmadan derhal düşündürmesi ve akla getirmesi gerekmektedir. Bir mal veya hizmeti doğrudan çağrıştırmayıp akla getirmeyen ancak imada bulunan kelimelerin tescilinin bu maddeye göre engellenmesi mümkün değildir. Tüketici işareti gördüğünde kesin olarak mal veya hizmetin niteliğinin tanılayamıyor fakat olasılıkları zihninde birkaç seçeneğe kadar indirebiliyorsa o markanın tescili mümkündür. Somut olayda, başvuru “…” ibaresinden oluşmakta olup, Türkçe’de “kiralık kart” anlamına gelmektedir. Bu haliyle başvuru konusu ibare, az da olsa belli bir düşünce ürünü olarak yaratılmış, ayırt edicilik vasfı bulunan bir ibare olup, başvuru kapsamından çıkarılan hizmetler yönünden anılan madde kapsamında marka olarak tesciline engel bir hal bulunmamaktadır. Zira, yukarıda belirtildiği üzere “…” ibaresi, hiçbir özel bir zihni çabaya gerek kalmadan başvuru kapsamından çıkarılan hizmetleri veya onların karakteristik özelliklerini akla getirmemektedir. Diğer bir deyişle başvuru konusu ibarenin, başvuru kapsamından çıkarılan hizmetlerle birebir özdeşleştiği, akla derhal bu hizmetleri getireceği söylenemeyecektir. Yine yukarıda belirtildiği üzere, anılan hizmetleri dolaylı olarak çağrıştırması ya da ima etmesi ise başvuru konusu ibarenin tesciline engel olmayacaktır. Nitekim, aynı davacının, aynı hizmetler yönünden tescili için yaptığı, dava konusu ibare ile benzer nitelikteki “…” ibareli marka başvurusunun 556 sayılı KHK’nın 7/1-a ve c bentleri uyarınca reddi üzerine çıkan uyuşmazlığa ilişkin olan Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2018/3925- 2019/5499 E/K sayılı ilamında da aynı sonuçlara ulaşılmıştır.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, başvuru konusu “…” ibaresinin 556 sayılı KHK’nın 7/1-a ve c maddeleri kapsamında tesciline bir engel bulunmadığı anlaşıldığından dosyada mübrez bilirkişi raporunda varılan aksi yöndeki sonuçlara itibar edilmemiş ve 556 sayılı KHK’nın 7/1-a ve c maddeleri kapsamında bir ibarenin tescil edilip edilemeyeceğine ilişkin değerlendirme hukuki bir konu olduğundan ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiştir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, HMK’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 28/12/2016 gün ve 2016/151 E. – 2016/503 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA;
2-Davanın KABULÜ ile TÜRKPATENT YİDK’in 2016-M-908 sayılı kararının iptaline İPTALİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90-TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 29,20-TL harcın mahsubu ile bakiye 150,7‬0-TL’nin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 15.000,00-TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.500,00-TL bilirkişi ücreti, 16,00-TL tebligat gideri ile istinaf aşamasında yapılan 49,50-TL tebligat ve posta gideri, 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan toplam 1.727,60-TL yargılama giderine, 29,20-TL peşin harç, 29,20-TL başvuru harç tutarı eklenerek oluşan toplam 1.786,00‬-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafından ilk derece yargılamasında ve istinaf aşamasında yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
8-Davacıdan peşin olarak alınan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
9-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 19/01/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 28/01/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip