Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1694 E. 2023/1549 K. 01.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1694
KARAR NO : 2023/1549
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/04/2021
NUMARASI : 2020/254 E. – 2021/135 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 21/04/2021 Tarih ve 2020/254 Esas – 2021/135 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkilinin 09, 35, 41 ve 42. Sınıf mal ve hizmetler yönünden tescili için yaptığı “…” ibareli başvurusunun Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından reddedildiğini, bu karara karşı yaptıkları itirazlarının da dava konusu YİDK kararı ile reddine karar verildiğini, oysa müvekkilinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından kurulduğunu, İstanbul’da toplu taşımada kullanılan elektronik ücret toplama sisteminin kurucusu olduğunu, ön ödemeli kart olan “…” aracılığı ile sisteme entegre noktalarda güvenli ve hızlı ödeme yapıldığını, müvekkilinin günlük hayatta neredeyse her vatandaşın kullandığı akıllı telefonlara yüklenecek bir uygulama ile toplu taşıma noktalarında ödeme yapılmasına imkan verecek bir sistem ürettiğini ve davaya konu olan markayı da bu sistem için kullanmak istediğini, davaya konu olan markanın bir slogan markası olduğunu, markayı oluşturan bileşenlerin bütüncül şekilde değerlendirilmesinin yapılması gerektiğini, müvekkilinin markasını oluşturan kelimelerinin kendi anlamlarından uzaklaşarak birlikte yeni bir anlam kazandığını ileri sürerek, 2020-M-5215 sayılı YİDK kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu ibarenin standart yazı karakteri ile yazılmış, başkaca herhangi bir içermeyen “…” ibaresinden oluştuğunu, anılan ibarenin redde konu mal ve hizmetler bakımından vasıf bildirici nitelikte olduğu gibi bir teşebbüsün mallarının ve hizmetlerinin diğer teşebbüsleri mallarından ve hizmetlerinden ayırt etme vasfını da taşımadığını, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, “… ” ibareli başvurunun, kapsamında yer alan mallar/hizmetler açısından, ortalama tüketici kitlesi nazarında marka olarak, yani bir ticari işletmenin malını/hizmetini tanıtan ve diğer işletmelerin aynı tür mallardan/hizmetlerden ayırt edildiğini algılamasına yol açan şekilde ayırt ediciliğinin bulunmadığı, ayrıca SMK’nın 5/1- maddesi uyarınca reddedilen mal ve hizmetler yönünden de tanımlayıcı olduğu, dava konusu YİDK kararının yerinde bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, müvekkilinin faaliyetleri kapsamında İstanbul ilinde toplu ulaşımda vatandaşların akıllı telefonlarına yüklenecek bir uygulama ile ödeme yapılmasına imkan verecek bir sistem ürettiğini, bu sistemin hali hazırda kullanıldığını, müvekkilinin bu sistem için seçtiği slogan olan “…” ibaresinin tescili için başvuruda bulunduğunu, dava konusu sloganın dört kelimeden oluşup bunun bütüncül olarak değerlendirilmesi gerektiğini, müvekkili tarafından oluşturulan sloganın, üretilen uygulamanın kullanım adımlarını özetleyen ve birbirini tamamlar nitelikteki kelimelerin bir araya getirilmesinden oluşturulduğunu, bir başka deyişle marka başvurusuna konu slogandaki kelimelerin tek başına sahip oldukları anlamlardan uzaklaşarak, hep birlikte müvekkilinin sunduğu hizmetin özeti haline geldiğini, bu hali ile dava konusu ibarenin ayırt ediciliğinin bulunduğunu ve tanımlayıcı bir ibare olmadığını, anılan ibarenin yalnızca müvekkilinin ürettiği hizmet için oluşturulan bir slogan olduğunu, anılan sloganın İstanbul genelinde birçok İstanbulkart dolum noktasında kullanıldığını, müvekkilinin hedef tüketici kitlesi olan İstanbul’da yaşan ve toplu taşıma kullanan/kullanmak isteyen insanların dava konusu ibareyi tanıdığını ve ayırt edebildiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :1- Dava, marka başvurusunun kısmen reddine dair YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, dava konusu başvurunun düz yazı karakteri ile yazılan “…” ibarelerinden oluştuğu, dava konusu başvuruda yer alan ibarelerin anlamları herkes tarafından bilinebilecek kelimeler olduğu, dava konusu başvuruda yer alan her bir kelimenin tek başına sahip oldukları anlamlarını korudukları, bu hali ile dava konusu başvurunun, tescil edilmek istendiği 9,35,41 ve 42 sınıfta yer alan mal ve hizmetlerin tüketicileri nezdinde işletmesel bir kökene işaret etmesinin mümkün olmadığı, başvuru kapsamındaki tüm mal ve hizmetler için belirli bir ticari kaynağa ait bir işaret olarak algılanmayacağı, diğer bir deyişle markanın asli fonksiyonu olan ayırt ediciliği sağlamayan bir ibare olduğu, aynı zamanda başvurunun reddedildiği 9/2, 9/3 sınıf mallar ile bu malların satışına özgü 35. Sınıf hizmetler ve 42/2 sınıfta yer alan hizmetler yönünden de tanımlayıcı bulunduğu, bu itibarla dava konusu başvurunun 6769 sayılı SMK’nın 5/1-b ve 5/1-c maddesi uyarınca marka olarak tescil edilemeyeceği, anlaşılmakla davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair istinaf itirazlarının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2-Davacı tarafça, dava konusu ibarenin kullanım sonucu ayırt edici hale getirildiği iddiasına dayanılmış olup, mahkemece bu yönden olumlu olumsuz herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır.
Somut olaya uygulanması gereken SMK’nın 5. maddesinin 2. fıkrasına göre bir marka başvuru tarihinden önce kullanılmış ve başvuruya konu mallar veya hizmetlerle ilgili olarak bu kullanım sonucu ayırt edici bir nitelik kazanmış ise aynı maddenin birinci fıkrasının b,c ve d bentlerine göre tescili reddedilemeyecektir. Buna göre, başlangıçta marka olarak tescil edilebilmesi için gerekli koşulları taşımayan bir işaretin zamanla kullanılarak ayırt edicilik kazanması mümkündür. Ancak; buradaki kullanımla ayırt edicilik kazanma SMK’nın 5. maddesinin 1. fıkrasının (b), (c) ve (d) bentlerinde yazılı mutlak ret nedenlerinden birinin varlığı dolayısıyla tescil edilemeyecek bir işaretin kendisine ait olduğunu ticaret alanında kabul ettirmiş olması anlamına gelmektedir. “Kendisine ait olduğunu kabul ettirme” kavramının aynı Kanun’un 5/1-b maddesinde belirtilen “ayırt etmeyi sağlamaktan” daha güçlü olduğu ve ilgili sektör bakımından da bütün Türkiye’yi kapsadığının kabulü zorunludur. SMK’nın 5 maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen kullanma ile ayırt edicilik kazanıldığını iddia eden kişinin bunu kanıtlaması gerekir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında; davacı taraf davalı kurum nezdindeki itirazında dava konusu ibarenin kullanım sonucu ayırt edici hale getirildiğini ileri sürmüş ve bu hususta “google” arama motoruna dava konusu ibare yazıldığında 32.500 sonucun elde edildiğine dayanmış, bundan başka hiçbir delil sunmamıştır. Dava konusu başvurunun reddine dair YİDK kararının iptali istemine ilişkin bu davada, dava konusu YİDK kararının yerinde olup olmadığının, YİDK karar tarihindeki duruma göre değerlendirilmesi gerekmektedir. Buna göre yapılan değerlendirmede, dava konusu ibarenin “google” arama motoruna yazıldığında 32.500 sonucun çıkması dava konusu ibareyi SMK’nın 5/2 maddesi anlamında ayırt edici hale getirmeye yeterli olmadığından, yani bahsi geçen arama sonuçlarının sayısının davacının dava konusu ibareyi tescil başvurusu öncesinde çok yoğun tanıtım ve yaygın kullanım sonucu ayırt edici hale getirdiği anlamına gelmeyeceğinden, davacının bu iddiasını ispatlayamadığı kanaatine varılmıştır.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, diğer bir ifade ile kanun koyucu, temyiz kanun yolunda Yargıtay tarafından verilebilen, yerel mahkeme hükmünün gerekçesinin değiştirilerek düzelterek onanması kararını, istinaf mahkemeleri için öngörmeyip, bu halde istinaf mahkemesince yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiğini düzenlediğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun, ilk derece mahkemesi hükmünün gerekçesine ilişkin olarak yerinde görülmekle kabulü ile HMK.’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 21/04/2021 gün ve 2020/254 Esas – 2021/135 Karar sayılı kararın KALDIRILMASINA,
3-Davanın REDDİNE,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 269,85-TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40-TL harcın mahsubu ile kalan 215,45-TL’nin davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan ve istinaf eden davacı aleyhine hüküm kurulamayacağından, ilk derece mahkemesi karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca belirlenen 5.900,00.-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece ve istinaf yargılaması sırasında yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
7-Davalı … tarafından ilk derece yargılamasında ve istinaf aşamasında yapılan herhangi bir gider bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
9-Davacıdan istinaf başvurusunda peşin olarak alınan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile 01/12/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 26/12/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip