Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1667 E. 2023/1606 K. 08.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1667
KARAR NO : 2023/1606
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/10/2020
NUMARASI : 2019/99 E. – 2020/284 K.

DAVACI
VEKİLİ :
DAVALI :

DAVANIN KONUSU :YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 01/10/2020 tarih ve 2019/99 Esas – 2020/284 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı … vekili ile davalı …vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, davalı gerçek kişinin 2017/84171 sayılı “…” ibareli marka başvurusunu yaptığını, müvekkilince “…” ibareli markasına dayalı olarak bu başvuruya itiraz edildiğini, davalı Kurum tarafından müvekkili itirazının reddine karar verildiğini, alınan kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalının daha önceki 2009/59887 sayılı “…” ibareli marka başvurusuna da müvekkilinin itiraz ettiğini, bu itiraz sonucu davalı başvurusunun 35. sınıf bakımından reddine karar verildiğini, davalının bu defa kötü niyetli olarak aynı ibareyi ayırt ediciliği olmayan işaretler ile birleştirerek yine aynı sınıflarda yeni başvurulara konu ettiğini, 2011/55079 ve 2011/57552 sayılı bu markaların da reddine karar verildiğini, davalının 2009/59887 sayılı marka başvurusu ile ilgili açtığı davada, Ankara 4. FSHHM’nin 2011/281 E. sayılı dosyasında “…” ve “…” markaları arasında iltibas ihtimali bulunduğu yönünde hüküm kurulduğunu, bu kararın Yargıtay tarafından da onandığını, davalının buna rağmen “…” markasını 35. ve 42. sınıf hizmetler üzerinde kullanmaya devam ettiğini, bunun üzere Ankara 4. FSHHM’nin 2016/12 D.iş sayılı dosyası üzerinden davalı aleyhine delil tespiti talep edildiğini, davalının markasal kullanımlarının, müvekkili markalarına tecavüz teşkil ettiğinin ilgili dosyada tespit olunduğunu, davalının müvekkiline karşı açtığı kullanmama nedeniyle iptal davasında, karar verilmesine gerek olmadığı yönünde hüküm kurulduğunu, davalıya daha sonra ihtarname gönderildiğini, bu ihtarname sonrasında dahi davalının haksız fiillerini devam ettirdiğini, davalı aleyhine Ankara 4. FSHHM’nin 2017/275E sayılı dosyası üzerinden marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet ve tazminat talepli dava ikame edildiğini, anılan dava sonrasında davalının 25.09.2017 tarihinde “…” ibaresini içerir çok sayıda yeni başvuruda bulunduğunu, dava konusu 2017/84171 sayılı başvurunun da bunlardan biri olduğunu, söz konusu marka başvurusunun kötü niyetli bulunduğunu, davalının, daha önce 3 kez reddedilmiş başvuruları olmasına ve ibareler arasında iltibas olduğu yönünde kesinleşmiş mahkeme kararı bulunmasına rağmen huzurdaki başvuruyu gerçekleştirmesinin kötü niyetini gösterdiğini, davalı başvurusunun aynı zamanda TTK’nın 18/2 maddesi ile haksız rekabet hükümleri çerçevesinde de kötü niyetli bir marka başvuru olduğunu, başvuruda “…” ibaresinin esas unsur yapıldığını, bu ibarenin yanına ayırt ediciliği bulunmayan “…” unsurlarının eklendiğini, Ankara 4. FSHHM’nin 2011/281 E.–2013/53 K. sayılı kesinleşmiş ilamında da taraf markaları arasındaki iltibas ihtimalinin tespit edildiğini ileri sürerek, YİDK’in 2018-M-10451 sayılı kararının iptaline, dava konusu başvurunun tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı… vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, taraf markalarının birbirlerinden bütünsel olarak farklılaştığını, dava konusu başvurunun davacı markası ile benzer bulunmadığını, dava konusu markanın fiili kullanımının farklılaşması halinde bu durumun tescilin ayırt edici karakterini değiştiren bir kullanım olacağından marka sahibinin bu şekildeki kullanımlarına karşı yasal hakların saklı kalacağını, taraflar arasındaki geçmiş uyuşmazlıkların tek başına kötü niyet karinesi olmayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili, taraf markaları arasında işitsel ve görsel anlamda bir benzerliğin bulunmadığını, bütünsel algıda markaların farklılaştığını, müvekkili başvurusunun yalnızca “…” ibaresinden oluşmadığını, “…+şekil” unsurlarından müteşekkil olduğunu, bu markanın beyaz zemin üzerinde, mavi renkte ters “a” harfi ve yeşil renkte “d” harflerinin kare şeklindeki bir kutunun içerisinde yer aldığı görselin diğer asli unsurlar ile birlikte tasarlanması sonucu oluşturulduğunu, davacı tarafın tüm markalarının ise “…” şeklinde olduğunu, taraf markalarının bu nedenle birbirlerinden tamamen farklı bulunduğunu, markalardaki ortak unsur olan “…” ibaresinin “…” (reklam, reklamcılık) kelimesinin kısaltması olduğunu, davacı tarafın markalarındaki “…” ibaresinin “işler” anlamına geldiğini, bu ibarenin yurt dışında uzun yıllardır tanımlayıcı bir ibare olarak kullanıldığını, yurt dışında bu ibareyi içerir çok sayıda markanın bulunduğunu, TÜRKPATENT nezdinde de “…” ön eki ile başlayan çok sayıda marka olduğunu, tarafların farklı sektörlerde faaliyet gösterdiklerini, davacının kullanmadığı markalarından çıkar sağlama amacı ile Türkiye’de ve dünyada sektörü tanımlayan “reklam işleri” ibaresi üzerinde tekel sağlamaya çalıştığını, iltibas değerlendirmesinde bilgilenmiş kullanıcının dikkate alınması gerektiğini, zira müvekkilinin faaliyet gösterdiği internet reklamcılığı sektöründe temel müşteri çevresinin üst düzey şirket ve kuruluşlar olduğunu, müvekkilinin daha önceden de “…” ve “…” markalarını tescil ettirdiğini, davacı tarafın tescilinden daha önce de “…” markasının… nezdinde 2001/25735 sayısı ile tescilli olduğunu, yine 2014/11797 sayılı “…”, “2011/10258 sayılı “… …”, 2016/40172 sayılı “…” markalarına karşı davacı tarafın itirazlarının kabul görmediğini, davacının markalarını SMK’nın 19/2. maddesi kapsamında kullandığını ispatlaması gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu 2017/84171 sayılı marka başvurusu kapsamında yer alan 09.sınıftaki “Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar: kameralar, fotoğraf makineleri, televizyonlar, videolar, cd-dvd kayıt ve oynatıcı cihazlar, mp3 çalar, bilgisayarlar, masa üstü-tablet bilgisayarlar, giyilebilir teknolojik cihazlar (akıllı saatler, bileklikler, başa takılan cihazlar), mikrofonlar, hoparlörler, kulaklıklar; haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları: cep telefonları ve bunların kılıfları, sabit telefonlar, telefon santralleri, bilgisayar yazıcıları, tarayıcılar, fotokopi makineleri. Manyetik, optik kayıt taşıyıcılar ve bunlara kaydedilmiş bilgisayar programları ve yazılımları; bilgisayar ağları vasıtasıyla indirilebilen ve manyetik ve optik ortamlara kayıt edilebilen elektronik yayınlar; manyetik/optik okuyuculu kartlar, manyetik, optik ve elektronik ortamlara kaydedilmiş çekilmiş sinema filmleri, diziler ve video müzik klipleri.” malları ile 35. sınıftaki “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar: kameralar, fotoğraf makineleri, televizyonlar, videolar, cd-dvd kayıt ve oynatıcı cihazlar, mp3 çalar, bilgisayarlar, masa üstü-tablet bilgisayarlar, giyilebilir teknolojik cihazlar (akıllı saatler, bileklikler, başa takılan cihazlar), mikrofonlar, hoparlörler, kulaklıklar; haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları: cep telefonları ve bunların kılıfları, sabit telefonlar, telefon santralleri, bilgisayar yazıcıları, tarayıcılar, fotokopi makineleri. Manyetik, optik kayıt taşıyıcılar ve bunlara kaydedilmiş bilgisayar programları ve yazılımları; bilgisayar ağları vasıtasıyla indirilebilen ve manyetik ve optik ortamlara kayıt edilebilen elektronik yayınlar; manyetik/optik okuyuculu kartlar, manyetik, optik ve elektronik ortamlara kaydedilmiş çekilmiş sinema filmleri, diziler ve video müzik klipleri. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)”, 38. ve 42. sınıf hizmetlerin tamamı bakımından taraf markalarının aynı, aynı tür ve benzer emtiaları kapsadığı, başvurunun ön kısmında yer alan işaretin “a-d” harflerini temsilen konumlandırıldığı ve başvurunun “…” şeklinde algılanacağı, bu anlamda başvurudaki ayırt edici tek unsur olan “…” ibaresi ile davacı yanın “…” markaları arasında, taraflar arasında daha önce kesinleşmiş emsal mahkeme kararı da göz önüne alındığında, özellikle görsel ve işitsel açıdan karıştırılma ihtimaline neden olabilecek bir benzerliğin mevcut olduğu, taraflar arasında uyuşmazlık konusu markadan kaynaklı önceki uyuşmazlıklar (kesinleşmiş olanlar ve derdest bulunanlar) göz önüne alındığında, evvelki uyuşmazlıklar ile aynı ibareyi içerecek ve yine aynı sınıfları da kapsayacak şekilde yeni başvuru yapılmasının kötü niyetli bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, YİDK’in 2018-M-10451 sayılı kararının iptaline, davaya konu 2017/84171 sayılı markanın kötü niyetli tescil nedeniyle tüm mal ve hizmetler yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı… vekili, dava konusu başvuruda, mavi ve yeşil renkli “a-d” şekil unsurunun yanında “…” kelime unsuru ile “…” tali kelime unsurlarına yer verildiğini, mahkeme kararının aksine “a-d” şekil unsurunun, markanın direkt “…” şeklinde okunmasına yol açmadığını, zira ortalama tüketicilerin söz konusu şekil unsurunu kelime unsurunun yanında yer alan bir logo biçiminde algılayacaklarını, nitekim ilk derece mahkemesince alınan 16/12/2019 tarihli bilirkişi raporunda da taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında bir benzerliğin bulunmadığının belirtildiğini, başvuruya konu işaret ile davacı markaları arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirme ihtimali de dahil iltibasa neden olacak herhangi bir benzerlik bulunmadığını, başvuru sahibinin geçmişte davacı markalarına benzer başvurularda bulunmasının sonrasında yaptığı her yeni başvurunun da davacı markalarına benzer olacağı yönünde bir karine teşkil etmeyeceğini, somut olayda da taraf markaları arasında bir benzerlik bulunmadığından davalı başvurusunun kötü niyetli olmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, dosya kapsamında alınan iki ayrı bilirkişi raporunun çelişkili olmalarına rağmen mahkemece iki rapor arasındaki çelişki giderilmeksizin karar verildiğini, bu nedenle kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili başvurusunun kötü niyetli olduğu yönündeki mahkeme kabulünün hatalı olduğunu, kabul anlamına gelmemek üzere huzurdaki davanın konusunun 2018-M-10451 sayılı YİDK kararının iptali olması nedeniyle mahkemece yapılacak değerlendirmenin, iptali talep edilen kurum kararının verildiği tarih ile sınırlı olması gerektiğini, mahkemece ise dava konusu kurum kararından sonra taraflar arasında ikame edilen ve hünüz kesinleşmemiş olan davaların esas alındığını, verilen hükümsüzlük kararının sırf bu yönüyle bile usul ve yasaya aykırı olduğunu, taraflar arasında başkaca davaların varlığının, yapılan başvurunun kötü niyetli olduğu sonucunu doğurmayacağını, dosya kapsamında, Kurum karar tarihi itibariyle ilgili marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığı yönünde hiçbir bir somut delilin mevcut olmadığını, buna rağmen müvekkili marka başvurusunun kötü niyetli kabul edilmesinin açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı adına tescilli 2002/32533, 2009/31088 ve 2011/58407 numaralı markaların kullanılmadığı yönünde SMK’nın19/2. maddesi uyarınca ileri sürdükleri defi yönünden herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmadığını, ayrıca davacının itirazına dayanak yaptığı markaların Ankara 2. FSHHM’nin 2017/249 E. sayılı dosyası kapsamında kullanmama sebebi ile iptal edildiğini, bu nedenle de davanın reddine karar verilmesinin gerektiğini, müvekkili başvurusunun davacı markaları ile karıştırılma ihtimali oluşturabilecek bir marka olmadığını, yerel mahkemenin aksi yöndeki değerlendirmesinin yerinde bulunmadığını, “…” markasının, ayırt ediciliği olmayan genel bir ibare olduğunu, “…” kısaltmasının, tüm dünyada “reklam” anlamına geldiğini, “…” ibaresinin de “reklam işleri” olarak kullanıldığını, nitekim bu hususun yerel mahkemece de kabul edildiğini, müvekkilinin müşteri çevresinin “bilgilenmiş kullanıcı” olduğunu, bu nedenle de markalar iltibas ihtimali bulunmadığını, müvekkilinin aynı zamanda “…” ve “…” ibareli tescilli markalarının olduğunu, dava konusu başvurunun da müvekkiline ait önceki markaların serisi niteliğinde bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, her ne kadar dava konusu başvuruda “a” ve “d” harfleri mavi ve yeşil renkli olarak iç içe geçmiş şekilde tertip edilmiş ise de başvurunun bir bütün olarak “…” olarak algılanacağı, nitekim marka adının da bu şekilde olduğu, daha önce bu davanın tarafları arasında görülen davada verilen ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 23.12.2013 tarih, 2013/9015 Esas, 2013/23468 Karar sayılı ilamı ile onanan Ankara 4. FSHHM’nin 2011/281 E. 2013/53 K. sayılı kararında, “…” ibaresi ile “…” ibaresi arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğunun kabul edildiği, söz konusu ibarenin kullanılması ile ilgili taraflar arasında mahkemelere yansımış uyuşmazlıkların olduğu, bu kapsamda davacı tarafından davalı aleyhine marka hakkına tecavüz nedeniyle Ankara 4. FSHHM’nin 2017/275 Esas sayılı dosyasında görülen davanın açıldığı, söz konusu davanın açılmasından sonra işbu davaya konu marka başvurusunun yapıldığı, taraflar arasındaki bu uyuşmazlıklar ve kesinleşen Ankra 4. FSHHM’nin 2011/281 E., 2013/53 K. sayılı kararı gözetildiğinde, dava konusu başvurunun kötü niyetli bir başvuru olduğu kanaatine varıldığı, aynı yöndeki ilk derece mahkemesi kabulünde bir isabetsizlik görülmediği, SMK’nın 6/1 maddesine dayalı olarak yapılan itirazlarda ileri sürülmesi mümkün olan davalının kullanmama definin, davanın kabulü gerekçesine göre incelenmesine de gerek olmadığı anlaşılmakla, davalılar vekillerinin istinaf başvurularının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı … vekili ile davalı …vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davalı … ile davalı …tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 210,55 TL bakiye harcın davalı … ile davalı … ayrı ayrı tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davalı … ile davalı …tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdelerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 08/12/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 08/12/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip