Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1643 E. 2023/1413 K. 02.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/1643 – 2023/1413
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1643
KARAR NO : 2023/1413
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/10/2020
NUMARASI : 2019/163 E. – 2020/328 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 14/10/2020 tarih ve 2019/163 Esas – 2020/328 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı Şirket vekili ile davalı … vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkili adına tescilli “…” ibareli markaların bulunduğunu, davalı Şirketin 2017/115550 sayılı “…” ibareli marka başvurusunu yaptığını, müvekkilince bu başvuruya yapılan itirazın davalı Kurum tarafından reddedildiğini, oysa dava konusu başvuru ile müvekkili markaları arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğunu, markaların esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu, markaların kapsamlarındaki mal ve hizmetlerin de benzer bulunduğunu, davaya konu başvurunun müvekkilinin seri markası olarak algılanacağını, müvekkili markalarının tanınmış olduklarını ve bu nedenle de başvurunun reddinin gerektiğini, davalı başvurunun kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, YİDK’in 2019-M-1911 sayılı kararının iptaline, dava konusu başvurunun tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını, taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük olduğunu, davacının diğer iddialarının da yerinde bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, davacı markaları ile müvekkili başvurusunun benzer olmadığını, ayırt ediciliği düşük ibarelere eklenen unsurlarla birlikte bütün olarak değerlendirme yapıldığında karıştırılma ihtimalinin ortadan kalkacağını, “…” ibareli birçok tescilli marka olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davaya konu markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesi bağlamında benzerlik olduğu ve aynı madde kapsamında tüm sınıflar bakımından karıştırılma ihtimali bulunduğu, SMK’nın 6/4 ve 6/5 maddelerinin uygulanma şartlarının oluşmadığı, dava konusu başvurunun kötü niyetli yapıldığının ispat edilemediği gerekçesiyle davanın kabulüne, YİDK’in 2019-M-1911 sayılı kararının iptaline, davaya konu markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … vekili, dava konusu “…” ibareli başvuru markası ile davacının “…” ibareli markaları arasında görsel, işitsel, kavramsal düzeyde ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzerlik bulunmadığını, başvuru markasında “…” ibaresinin ayrı bir ibare olarak algılanmadığını, kaldı ki bu sözcüğün, günlük yaşamda herkes tarafından bilindiğini ve sıklıkla kullanıldığını, dolayısıyla ayrım gücü zayıf bir ibare olduğunu, özellikle ayırt edici ek/sözcüklerle kullanıldığında karıştırılma ihtimalinin ortadan kalkacağını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
Davalı Şirket vekili, hükme esas alınan raporda bilirkişi heyetinin, objektiflikten uzak olacak şekilde kanunun amacından saparak yorum yaptığını, dolayısıyla bu raporun hukuka ve yasaya aykırı olduğunu, buna rağmen söz konusu rapora yaptıkları itirazların göz ardı edildiğini, müvekkili markasının, içerdiği kelimelerin sayısı, kelime topluluğunun anlamı, kelimelerin sırası, aldıkları ekler vs. nedeniyle hitap ettiği kitle nezdinde davacı markalarıyla benzer olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığını, taraf markalarının görsel ve yazım şekli açısından benzer bulunmadığını, markalarda ortak olarak bulunan “…” kelimesinin, genel, herkesin kullanımında olan bir kelime olduğunu, bunun yanında müvekkili başvurusunda bu ibarenin olduğu gibi de kullanılmadığını, ek yapılarak “…” şeklinde markalaştırıldığını, Türkçe’de bilinen bir kelimenin gerçek anlamıyla kullanılmasının engellenmesinin mümkün olmadığını, başvuru kapsamında yer verilen hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim, dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi yönünden de bir değerlendirme yapılmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, “…” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde karıştırılma tehlikesinin bulunduğu, zira başvurudaki vurgunun da “…” ibaresi üzerinde toplandığı, anılan ibarenin dava konusu başvuru kapsamındaki hizmetler yönünden tanımlayıcı ya da tasviri bir özelliğinin olmadığı, dolayısıyla ayırt ediciliğinin bulunduğu, bu haliyle dava konusu başvuruya yeterli ayırt ediciliğin katılmadığı anlaşılmakla, davalı şirket vekili ile davalı … vekilinin istinaf başvurularının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı şirket vekili ile davalı … vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davalı şirket ile davalı … tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 210,55 TL bakiye harcın davalı şirket ile davalı … ayrı ayrı tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davalı şirket ile davalı … tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdelerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 02/11/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 02/11/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.