Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1640 E. 2023/1482 K. 22.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/1640 – 2023/1482
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1640
KARAR NO : 2023/1482
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/04/2021
NUMARASI : 2020/263 E. – 2021/145 K.

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 14/04/2021 tarih ve 2020/263 Esas – 2021/145 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili müvekkilinin 2018/105287 sayısı ile gerçekleştirdiği “…” ibareli marka başvurusunun, davalı taraf itirazları sonucunda 35 ve 43. sınıf hizmetler bakımından kısmen reddedildiğini, verilen kararın hatalı olduğunu, davalı firmanın faaliyet alanı ile müvekkilinin faaliyet alanının tamamen farklı olduğunu, “…” kelimesinin yüzlerce marka altında tescilli bulunduğu, müvekkilinin başvurusunda ayırt edici unsurların “…” ve “…” kelimeleri olduğunu, “… …” ve “… …” markaları arasında benzerlik bulunmadığını, davalı itirazlarının kötü niyetli olduğunu, davalı markasının … ve … ürünlerini çağrıştırdığını, tanınmışlık düzeyinin de … ve … ürünlerine yönelik olduğunu ileri sürerek 08.06.2020 tarih 2020-M-5033 sayılı YİDK kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı şirket vekili taraf markaları arasında görsel, işitsel ve fonetik açıdan benzerlik bulunduğunun açık olduğunu, müvekkilinin kurum nezdinde 88 farklı markasının bulunduğunu ve bu markaların esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu, müvekkili markalarının tanınmış olduğunu, pek çok ülkede de tescilli bulunduğunu, tüketicinin “…” şeklinde bir markayı gördüğünde müvekkilinin “…” ürünlerinin pazarlandığını düşüneceğini ve bu durumun markaların birbiri ile irtibatlı olduğu yanılgısını doğuracağını, davacı marka başvurusunun müvekkilinin tescilli olduğu sınıfları kapsadığını, bu nedenle markalar arasında karıştırılma ihtimalinin de mevcut olacağını, savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, dava konusu markanın “…” ve “…” kelimelerinin bir araya getirilmesi ile oluşturulmuş bir marka olduğu, markanın bütün olarak kendisini oluşturan kelimelerin bağımsız anlamlarından sıyrılarak yeni bir anlam edinmediği, dolayısıyla her iki kelimenin de bağımsız karakterlerini korudukları, markadaki “…” sözcüğünün koyu renk ile yazıldığı, “…” ibaresinin ise yeşil fon içerisinde beyaz renkle yazıldığı, bu haliyle dava konusu markanın esas unsurunun “…” kelimesi olduğu, davalının ret gerekçesi markalarında “…” ibaresi üzerine açıkça vurgunun yapıldığı, nitekim marka görselleri ve logolarda yer alan sözcük unsurlarının ayırt ediciliği değerlendirildiğinde de “…” ibaresinin markalarda öncelikli algılanan ve vurgulanan unsur olduğu, her iki taraf markasında da baskın unsur olan “…” ibaresinin, uyuşmazlık konusu hizmetler açısından ayırt edici vasfı bulunan bir kelime olduğu, bununla birlikte markalardaki sair sözcük unsurları (…- …) ile birlikte yine tali nitelikte kullanılan unsurların da (“adı … tadı …” ve “iyi olan tektir”) bütüne olan etkileri itibariyle taraf markalarını birbirlerinden yeterince farklılaştırmadığı/uzaklaştırmadığı, dava konusu markada kullanılan “yeşil” rengin markanın bütününe sağladığı görsel vurgunun, davalı yan markaları ile irtibatlandırılma gerekçelerini kuvvetlendirecek bir unsur olarak yorumlanmasının da mümkün olduğu, gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; her iki markanında ayırt edici özelliğinin “…” değil “…” ve “…” olduğunu, “…” ibaresinin kanunun 5/1-c’de sayılan “cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer” ifade eden ibarelerden olduğunu, bu yönüyle “…” sözcüğünün münhasıran bir markada kullanılması ya da esas unsur olmasının mutlak ret sebeplerinden sayıldığını, aynılık veya benzerlik unsurlarının “…” ibaresi doğrultusunda değerlendirmenin yasanın lafsına uygun olmadığını, aynılık ve benzerlik değerlendirmesinin “…” ve “…” kelimeleri üzerinde aranması gerektiğini, bilirkişi raporunun çelişkili ve denetimden uzak olduğunu, iltibas ihtimalinin varlığının, ancak her iki tarafın sektör temsilcileri ile birlikte iletişim pazarlama uzmanlarından oluşacak bir bilirkişi heyetinin denetime açık ölçümlemeye dayalı raporu ile değerlendirilebileceğini, bu yönde yaptıkları talebin mahkemece reddedildiğini, bu rapora dayanılarak verilen kararın hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve davacının “…” ibareli marka tescil başvurusunun “…” ve “…” kelimelerinin bir araya getirilmesi ile oluşturulduğu, markanın bir bütün olarak kendisini oluşturan kelimelerin bağımsız anlamlarından sıyrılarak yeni bir anlam edinemediği, markadaki “…” sözcüğünün koyu renk ile yazıldığı, “…” sözcüğünün ise kısmen reddedilen 35 ve 43. sınıf hizmetlerde tanımlayıcı olduğu, bu nedenle benzerlik incelemesinde dikkate alınamayacağı, bu haliyle dava konusu markanın esas unsurunun “…” kelimesi olduğu, davalının ret gerekçesi markalarında da “…” ibaresinin üzerine açıkça vurgunun yapıldığı, her ne kadar iki taraf markasında da baskın unsur olan “…” ibaresinin, toplumda herkes tarafından bilinen, ayırt ediciliği düşük bir ibare olsa da asgari düzeyde bir korumayı hak ettiği, davacının marka tescil başvurusunda yer alan “…” ibaresinin ise yukarıda açıklandığı üzere benzerlik değerlendirmesinde dikkate alınmasının mümkün olmadığı, bu durumda taraf markalarının ibareler yönünden de benzer olduğunun kabulünün gerektiği, yine aynı nedenlerle Yargıtay 11. H.D.’nin “…” ibaresini davacı markalarıyla benzer görmeyen 18.10.2022 tarih ve 2021/3368 E.- 2022/7110 K. sayılı kararının somut uyuşmazlık yönünden emsal teşkil etmeyeceği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 210,55 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 22/11/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 22/11/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.