Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1638 E. 2023/1481 K. 22.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/1638 – 2023/1481
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1638
KARAR NO : 2023/1481
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/01/2021
NUMARASI : 2020/104 E. – 2021/7 K.

DAVACI
VEKİLİ :
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 06/01/2021 tarih ve 2020/104 Esas – 2021/7 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, davalı tarafın 25. Sınıf için yapılan 2019/1357 numaralı, “…” ibareli marka başvurusuna; müvekkiline ait “…” “…” ve “…” ibareli markalarına dayanarak itiraz edildiğini, davalı … Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından itirazın reddine karar verildiğini, bu karara yaptıkları itirazın ise YİDK’nun 04.03.2020 tarihli 2020-M-1608 sayılı kararı ile nihai olarak reddedildiğini, oysa davalının bundan önceki 2015/11627 sayılı “…” ibareli başvurusuna yaptıkları itirazın kabul edildiğini ve YİDK tarafından kısmen reddedilmiş olduğunu, akabinde açılan davada Ankara 1. Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesinin 2016/230 E. 2017/517 K. sayılı kararı ile söz konusu markanın hükümsüzlüğüne ve terkinine karar verildiğini, davalının belirtilmiş olan “…” markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesi ile birlikte bu markasını, müvekkilinin markası olan “…” markasında belirleyici bir unsur/sembol olan “…” ibaresi ile de iltibas oluşturacak şekilde, başına müvekkilinin markasını da ekleyerek “…” olarak almaya çalıştığını, bunun kötü niyetin açık göstergesi olduğunu, “…” markasının … nezdinde 02, 03, 04, 05, 06, 07, 08, 09, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 35. sınıflarda tescilli olup, aynı zamanda Türkpatent nezdinde tanınmış marka olarak tespit edildiğini, tanınmış markaların sadece tescilli olduğu sınıflarda değil, tüm sınıflar bakımından kanun koyucu tarafından koruma altına alınmış olduğunu, “…” kelimesinin gerek Türkçe gerek yabancı dillerde herhangi bir anlam ifade etmemekte olup, müvekkilinin “…”, “…”, “… shoe store” ibareli markaları ile de aynilik derecesinde büyük bir benzerlik taşıdığını ileri sürerek, TÜRKPATENT YİDK’nın 04/03/2020 tarih ve 2020/M-1608 sayılı kararının iptaline, 2019/13570 sayılı “…” ibareli marka başvurusu tescil edilmişse hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı … vekili, müvekkili tarafından tescil ettirilen “…” markası ile davacı tarafça tescil ettirilen markaların aralarında benzerlik ve iltibas olduğu iddialarının gerçeği yansıtmadığını, müvekkili davalıya ait markanın “iç ve dış giyim, eşarp vb. giyim ürünleri”ni kapsadığını, davacının ise ayakkabı markası olarak tanınmış bir marka olduğunu, davacı ile aynı alanda faaliyet göstermeyen müvekkili davalının, davacının tanınırlığından yararlanmak istemesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığını, Ankara 1. FSHHM’nin 2016/230 E.- 2017/517 K. sayılı kararının istinaf incelemesinde olup kesinleşmediğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, dava konusu marka ile davacı markaları arasındaki farklılığın, dava konusu emtia bakımından tüketici tarafından kolaylıkla algılanabilecek durumda olması nedeniyle dava konusu markanın davacıya ait bilinirliği olan markanın itibarından haksız yarar sağlayabileceğinin düşünülemeyeceği, davalının davacı markasının bilinirliğinden istifade etmek suretiyle markanın itibarına zarar verme, ayırt edici karakterini zedeleme gibi hususların mümkün olmadığı, davacıya ait ticaret unvanının kılavuz unsurunun “…” ibaresi olduğu, SMK 6/1 bendi kapsamında, dava konusu “…” markası ile davacıya ait “…” ibarelerini içeren markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığından ve davacının “…” kılavuz unsurlu ticaret unvanı ile dava konusu marka arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığından, davacının SMK 6/6 maddesi kapsamında yapmış olduğu itirazın da yerinde olmadığı, dosya kapsamından davacının kötü niyet iddialarının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davalının “…” ibareli markasına ait YİDK kararının iptaline konu davada Ankara 1. Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesinin 2016/230 E.- 2017/517 K. sayılı kararı ile söz konusu markanın hükümsüzlüğüne ve terkinine karar verildiğini, davalının istinaf talebinin ise Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin 2018/1807 E.- 2019/1356 K. sayılı kararıyla esastan reddolunduğunu, burada “…” ibaresini marka olarak tescil ettiremeyen davalı tarafın “…” ibaresi için marka başvurusunda bulunduğunu, bu durumun da kötü niyet teşkil ettiğini, nitekim her iki ibarenin de birebir aynı olduğunu, müvekkili şirketin “…” ibaresini sabit tutarak, başına ve sonuna eklemeler yaparak (… vb.) pek çok marka ihdas ettiğini, “…” markasının başına sadece … harfini ekleyerek tescil almasının, dünyaca ünlü birçok markanın da farklı ibareler ile tescilinin önünü açacağını, “…” ibaresinin hiçbir anlam ifade etmeyen, rastgele oluşturulmuş bir kelime olduğunu, bir ayırt ediciliğinin bulunmadığını, “…” kelimesinin “…” olarak okunacağını, işitsel anlamda bir benzerliğin de söz konusu olduğunu, müvekkiline ait “…” ibareli markaların da bulunduğunu, davalının hem “…” hem de “…” ibarelerini birlikte kullanmak suretiyle ısrarla “…” markası yerine “…”” markasını ihdas ettiğini, müvekkilinin markasının tescil sınıfı ile davaya konu markanın tescil sınıfının aynı olduğunu, müvekkilinin markasının tanınmış marka olup, tüm sınıflar bakımından koruma altına alındığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ile marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgeler incelendiğinde, davalı …’ın “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğu, başvurunun yayınlanmasından sonra davacının yukarıda belirtilen markalarını gerekçe göstererek başvuruya itiraz ettiği, itirazların önce Markalar Dairesi ve nihai olarak YİDK tarafından reddedildiği, bu bağlamda dosya kapsamındaki uyuşmazlığın, davalının başvurusuna konu markası ile davacının itirazına mesnet markaları arasında SMK’nın 6/1. maddesi kapsamında iltibas bulunup bulunmadığı, davalının başvurusunun kötü niyetli olup olmadığı, davacının tanınmış marka korumasından yararlanıp yararlanmayacağı noktalarında toplandığı anlaşılmaktadır.
Somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesinde, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa, itiraz üzerine başvurunun reddedileceği belirtilmiştir. Bu durumda önemli olan, halkın işaretler arasında herhangi bir şekilde, herhangi bir nedenle bağlantı kurma ihtimali olup, buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelimedir ve şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ile bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir (Yargıtay HGK, 15/11/2013 Tarih, 2013/11-202, 2013/1587).
Bu anlamda markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak, bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yine Yargıtay HGK.’nun 16.07.2008 gün ve 2008/11-501 E.-507 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi marka hukukunda genel olarak kabul gören anlayışa göre; tescil ile sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuru ve tesciller kötü niyetli olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla davalının başvurusunun davacı markalarıyla iltibas oluşturma ihtimalinin varlığının kabulü halinde, ayrıca tescille sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuruda bulunduğunun da ispatı gerekir. Kötü niyetin varlığı her somut olayın özellikleri göz önüne alınarak belirlenmelidir.
Ayrıca Yargıtay HGK.’nun 21.09.2005 gün ve 2005/11-501 E.-507 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi Türk Medeni Kanunu hükümleri uyarınca iyiniyetin asıl, kötüniyetin istisna olması sebebiyle davalının kötüniyetli olduğunun delil ve gerekçelerinin gösterilmesi gerektiğinden davacı, davalının kötüniyeti bulunduğunu kanıtlamalı ve mahkemece de bunun delil ve gerekçesi gösterilmelidir.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; davalı …’ın marka tescil başvurusu “…” ibareli olup, bu başvuruya karşı davacı tarafından hem “…” hem de “…” asıl unsurlu markaları gerekçe gösterilmek suretiyle itiraz edilmiştir. Davalının marka tescil başvurusu 25. sınıf iç-dış giysiler, ayak giysileri, baş giysileri mallarında yapılmış olup, bu malların davacının gerek “…” gerekse de “…” asıl unsurlu markalarının kapsamındaki mallar ile aynı olduğu açıktır. Dolayısıyla iltibas ihtimalinin ilk koşulu olan emtia benzerliği koşulu somut uyuşmazlıkta sağlanmıştır.
İbareler yönünden yapılan incelemede ise her ne kadar kural olarak ibarelerin parçalara bölünerek değil, bir bütün halinde incelenmesi gerekli ise de somut olayın özellikleri bu kurala bir istisna teşkil etmektedir. Zira davalı …’ın marka tescil başvurusu “…” ibareli olup, davalının daha önce 11.02.2015 tarihinde aynı sınıf mallar için yaptığı 2015/11627 numaralı “…” ibareli marka tescil başvurusu da, davacının “…” asıl unsurlu markaları ile benzer görülmüş ve Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 28/12/2017 tarih ve 2016/230 E. – 2017/517 K. sayılı kararı ile hükümsüz kılınmıştır. Bu karar derecattan da geçmek suretiyle kesinleşmiştir. Davalı bu kez önceki başvurusunun başına, davacıya ait olduğunu bildiği “…”, “…” ibareli tanınmış markalarının baskın unsuru olan “…” harfini ekleyerek, anılan mahkeme kararının istinaf incelemesine ilişkin Dairemizin 26/12/2019 tarih ve 2018/1807 E.- 2019/1356 K. sayılı kararından önce, 12.02.2019 tarihinde “…” ibareli işbu dava konusu marka tescil başvurusunu yapmıştır.
Dolayısıyla davalının anılan marka tescil başvurusu, Dairemizce davacının gerek “…” gerekse de “…” asıl unsurlu itiraza dayanak markaları ile benzer görülmüş, ayrıca davalının daha önce davacının “…” asıl unsurlu markaları ile benzer olduğuna dair mahkeme kararı bulunan “…” ibaresinin başına, yine davacıya ait olduğunu bildiği “…” ibaresini ekleyerek “…” ibareli marka tescil başvurusunda bulunmak suretiyle tescil ile sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde, başkasının markasından haksız olarak yararlanmak ve önceki hükümsüzlük kararının sonuçlarından kurtulmak amacıyla kötü niyetle hareket ettiği sonucuna varılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu bildirildiğinden, Dairemizce bu konuda yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılmamıştır.
Bu durum karşısında mahkemece, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, Dairemizce HMK’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 06/01/2021 gün ve 2020/104 Esas – 2021/7 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın KABULÜ ile … 04/03/2020 tarih ve 2020/M-1608 sayılı YİDK kararının İPTALİNE,
3-Davalının 2019/13570 sayılı “…” ibareli markasının HÜKÜMSÜZLÜĞÜ ile SİCİLDEN TERKİNİNE,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 269,85 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile kalan 215,45 TL’nin davalılardan alınarak Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre belirlenen 25.500,00 TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.800,00 TL bilirkişi ücreti, 142,70 TL tebligat ve posta gideri, İstinaf aşamasında yapılan 72,50 TL tebligat ve posta ücreti, 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcından oluşan toplam 2.177,3‬0 TL yargılama giderine, 54,40 TL peşin harç, 54,40 TL başvurma harcı eklenerek oluşan toplam 2.286,10 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı … ile davalı … tarafından ilk derece mahkemesinin yargılaması sırasında herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından, bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
9-Davacıdan peşin olarak alınan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 22/11/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 22/11/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.