Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1631 E. 2023/1550 K. 01.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1631 – 2023/1550
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1631
KARAR NO : 2023/1550
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/06/2021
NUMARASI : 2020/168 E. – 2021/243 K.

DAVACI
VEKİLİ
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : Marka Hükümsüzlüğü, Marka ve Ticaret Unvanına
Tecavüzün Tespiti, Önlenmesi,Durdurulması, Haksız
Rekabetin Tespiti, Önlenmesi, Durdurulması, Hükmün İlanı

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 17/06/2021 tarih ve 2020/168 E. – 2021/243 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkili adına tescilli “…” ibareli tanınmış markaların bulunduğunu, anılan ibarenin müvekkilinin ticaret unvanının asıl unsuru olduğunu, “…” unsurlu alan adlarının da bulunduğunu, davalının “…” markası ile salça ve ayçiçek yağı ürettiğini ve sattığını, ayrıca anılan markasını sahibi olduğu www…com.tr, www…com.tr ve www…com adreslerinde de kullandığını, müvekkiline ait “…” ibareli marka ile davalıya ait “…” markası arasında iltibas bulunduğunu, davalının “…” ibareli kullanımlarının müvekkilinin hem marka hakkına hem de ticaret unvanından doğan haklarına tecavüz ettiğini, davalı yanın “…” ibaresini kullanması halinde müvekkiline ait markanın tanınmışlığından haksız olarak yararlanılacağını ve tanınmış markasının ayırt edici karakterini zedeleyeceğini, davalı yanın kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, davalı adına tescilli 2016/01462 sayılı ve “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne, müvekkilinin tescilli markasına ve ticaret unvanına vaki tecavüzünün tespitine, önlenmesine, durdurulmasına, müvekkiline ait tescilli markaları kullanmak suretiyle yaratılan Haksız rekabetin tespitine, önlenmesine, durdurulmasına, müvekkiline ait markalar ile iltibas yaratan her türlü kullanımın bulunduğu her yerden kaldırılmasına, ihlal yaratan markayı/tanıtma vasıtasını ihtiva eden her cins etiket, mahfaza ve ticari evrakın vs. basılı her türlü evrak ve maddeler ve tanıtım malzemelerinin ve iş yeri tabelasının bulunduğu her yerden kaldırılmasına, silinmesine, silinmesinin mümkün olmaması halinde imhasına, ihlal oluşturan kullanımları tanıtma vasıtası olarak ihtiva eden reklamların durdurulmasına, www…com.tr, www…com.tr ve www…com isimli alan adlarının tahsisinin iptaline ve kullanımına son verilmesine ve hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, yetki itirazında bulunarak, müvekkilinin 2016/01462 sayılı ve “…” ibareli markasının davacı yanın ticaret unvanına, tescil ettiğini iddia ettiği alan adlarına tecavüz etmediğini, müvekkilinin kullandığı alan adının, markanın haksız rekabet teşkil etmediğini, taraf markalarının karıştırılamayacak kadar farklı olduğunu, müvekkilinin başkası tarafından tescil edildikten sonra devralarak kullandığı markasını domates sosu sektöründe tanınır hale getirdiğini, davacı markasından farklı bir marka kimliği ile ayırt edicilik vasfı kazandırdığını, ayrıca “…” ibareli tescilli birçok markanın bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu 2016/01462 sayılı ve “…” ibareli marka ile “…” ibareli davacı markaları arasında, dava konusu markanın tescilli bulunduğu 29. Sınıf mallar bakımından SMK’nın 6/1 maddesindeki iltibas koşullarının oluştuğu, davalının “… life” şeklindeki markasal kullanımının, davacının marka haklarını ihlal ettiği ve davalı eylemlerinin 6769 sayılı SMK’nun 7/1 (b) ve 29. Maddeleri uyarınca davacının markasından doğan haklara tecavüz teşkil ettiği, davalının mezkur kullanımının aynı zamanda haksız rekabet de oluşturduğu, davalı yanın www…com.tr ve www…com alan adında ve web sitesi içeriğinde; yine www…com.tr web sitesi içeriğinde bulunan “…” şeklindeki kullanımlarının, tüketiciyi yanıltarak davacı yan adına tescilli önceki tarihli markalardan doğan hakları ihlal eder nitelikte olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile 2016/1462 sayılı markanın tüm mal ve hizmetler yönünden hükümsüzlüğüne, davacının tescilli markalarına ve ticaret unvanına yapılan tecavüzün tespitine, önlenmesine, durdurulmasına, davacı tescilli markalarının ve benzerlerinin kullanılması suretiyle yapılan haksız rekabetin tespitine, önlenmesine, durdurulmasına, davacıya ait markalarla iltibas meydana getiren her türlü kullanımın bulunduğu her yerden kaldırılmasına, ihlal meydana getiren markayı/tanıtma vasıtasını içeren her cins etiket, mahfaza ve ticari evrakın vs. basılı her türlü evrak ve maddeler ve tanıtım malzemeleri ve iş yeri tabelasının bulunduğu her yerden kaldırılmasına, silinmesine, bu mümkün değilse imhasına, davacıya ait markanın benzerini ihtiva eden her türlü reklamın durdurulmasına, www…com.tr, www…com.tr ve www…com isimli alan adlarının tahsisinin iptaline, kullanımının son verilmesine, gideri davalıdan alınmak kaydıyla kararın kesinleşmesini müteakip hüküm özetinin ulusal çapta yayın yapan bir gazetede ilanına karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Davalı vekili, müvekkilinin tescilli 2016/01442 sayılı markasının davacının markalarına, ticaret unvanına ve tescil ettiğini iddia ettiği alan adlarına tecavüzü teşkil etmediği halde eksik ve yanlış bilirkişi raporu doğrultusunda müvekkiline ait “….com.tr” alan adının bile tahsisinin iptaline karar verildiğini, müvekkilinin markası ile davacı markaları arasında iltibasa neden olacak bir benzerlik bulunmadığını, “…” ibaresinin davacının tekelinde olmadığını, aynı ibareli tescilli birçok marka bulunduğunu, müvekkilinin dava konusu markasını domates sosu sektöründe tanınmış hale getirerek davacı markalarından farklı bir marka kimliği ile ayırt edici hale getirdiğini, bu hususta bildirdikleri tanıklarının dinlenmediğini, diğer yandan da mahkemece bildirdikleri mazeret kabul edilmeyerek savunma hakkının kısıtlandığını, müvekkilinin tescilli markasını kullandığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka hükümsüzlüğü, marka ve ticaret unvanına tecavüzün tespiti, önlenmesi, durdurulması, haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, durdurulması, davalıya ait alan adlarının tahsisinin iptali ve hükmün ilanı istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İddia ve savunma hakkı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun hukuki dinlenilme hakkı başlıklı 27. maddesi ile usul hukukumuza yansıtılmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında davanın taraflarının kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları belirtildikten sonra maddenin ikinci fıkrasında bu hakkın “açıklama ve ispat hakkı”nı da içerdiği vurgulanmıştır. Davanın taraflarının usul hukuku hükümlerine aykırı olarak açıklama ve ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hakime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir. Bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir.
Kural olarak, mahkemece; taraflara usulüne uygun davetiye çıkarılması, bu yolla tarafların duruşmada hazır bulunmalarının ve savunma yapabilmelerinin sağlanması yasal bir zorunluluk ve hukuki dinlenilme hakkının da gereğidir.
Usulüne uygun davet edilen tarafın duruşma günü celseye katılma imkanı yoksa, buna ilişkin mazeretini bildirmeli, belgelemeli ve duruşma gününün kendisine bildirmesi için gerekli giderleri de yatırmalıdır.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya gelince, davalı vekili 16.06.2021 tarihli dilekçesi ile 17.06.2021 tarihinde yapılacak celse için, başka adliyede bulunan mahkemelerdeki aynı tarihli duruşmalarını bildirerek, mazeretli kabul edilmesini, davanın esası hakkında beyanda bulunmak üzere süre verilmesini talep etmiş, mahkemece 17.06.2021 tarihli duruşmada davalı vekilinin mazaret isteminin belgelendirilmediği gerekçesiyle reddine karar verilmiş, davalı vekilinin yokluğunda tahkikat aşaması sonlandırılarak sözlü yargılamaya geçilmiş ve yazılı şekilde karar verilmiştir. Ancak, davalı vekilinin mazeret dilekçesinde dosya numaraları da belirterek mesleki mazeretini somutlaştırması, daha önce aynı nitelikteki mazeretlerinin mahkemece kabul edilmesi, hatta UYAP sisteminden de davalı vekilinin başka adliyedeki duruşmalarının tespit edilebilecek olması ve davalı tarafın yeni duruşma günün tebliği için gerekli avansının da bulunması karşısında, mahkemece davalı vekilinin mesleki mazeret isteminin kabulü gerekirken, davalı tarafın savunma hakkını kısıtlar şekilde yerinde olmayan gerekçelerle mazeret isteminin reddine karar verilip yokluğunda tahkikat aşaması sonlandırılarak sözlü yargılamaya geçilip yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, kararın niteliğine göre davalı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 17/06/2021 gün ve 2020/168 E. – 2021/243 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA;
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davalı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davalı tarafından istinaf başvurusunda peşin olarak yatırılan 59,30-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davalıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile 01/12/2023 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 29/12/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.