Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1617 E. 2023/1569 K. 01.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/1617 – 2023/1569
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1617
KARAR NO : 2023/1569
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/04/2021
NUMARASI : 2020/238 E. – 2021/170 K.

DAVACI :
VEKİLLERİ
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 14/04/2021 tarih ve 2020/238 Esas – 2021/170 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkilinin 1978 yılında başlayan faaliyetleri ile gıda sektöründe Türkiye’nin en köklü ve büyük şirketlerinden biri olduğunu, “…” markasına kurulduğu günden beri ciddi yatırımlar yaptığını ve emek harcadığını, “…” ibaresinin gıda sektöründe müvekkili ile özdeşleştiğini ve tanınmış hale geldiğini, bu ibarenin, müvekkilinin ticaret unvanında da uzun yıllardan beri kullanıldığını, davalı Şirketin 2019/93575 sayılı “…” ibareli marka başvurusunu yaptığını, müvekkilince bu başvuruya yapılan itirazın davalı Kurum tarafından reddedildiğini, oysa dava konusu başvurunun, müvekkilinin tanınmış “…” ibareli markalarının devamı olduğu imajını verdiğini, dava konusu başvuruda yer verilen “…” ibaresinin tasviri/tanımlayıcı bir ibare olduğunu ve ayırt edici niteliğinin bulunmadığını, dolayısıyla davalı markasının esas unsurunun, müvekkili markalarının esas unsuru ile ayniyet derecesinde benzeyen “…” ibaresinden oluştuğunu, taraf markalarının görsel, işitsel ve kavramsal açılardan ayrıca genel görünümleri itibariyle benzer markalar olduğunu, ayrıca marka kapsamlarındaki mal ve hizmetlerin de benzer bulunduğunu, bu durumun markalar arasında karıştırılma ihtimalini doğuracağını, davalı Şirketin, müvekkilinin tanınmış markalarının ününden haksız bir biçimde faydalanmak amacıyla “…” esas unsurlu markayı tescil ettirmek istemesinin, davalının kötü niyetini gösterdiğini ileri sürerek, YİDK’in 2020-M-5984 sayılı kararının iptaline, dava konusu markanın tescil edilmesi halinde hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacı markaları arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını, davacının diğer iddialarının da yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … Şirketi vekili, dava konusu başvurunun, görsel, işitsel ve kavramsal yönden davacının itirazına mesnet markalar ile benzemediğini, “…” ibaresinin müvekkili adına 2005/32236, 2011/92360, 2019/93570, 2019/93582, 2019/97787 ve 2020/13851 sayılı markalar tahtında tescilli olduğunu, bu nedenle müvekkilinin “…” ibaresi üzerinde kazanılmış hakkının bulunduğunu, davacının itirazına mesnet markaların 30. sınıf mallar haricinde kullanılmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, taraf markalarının esas unsurunu oluşturan “…” ve “…” kelimeleri arasında iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzerlik bulunmadığı, “…” kelimesinin Yunan alfabesinin ikinci harfi olduğu, ayrıca radyoaktif atom çekirdeklerinden salınan yüksek hızlı ve enerjili elektron veya pozitronlardan oluşan bir tür ışın parçacığı ismi de bulunduğu, dolayısıyla kavramsal olarak anlamlı bir nesneye çağrışım oluşturma gücünün olduğu, “…” kelimesinin ise bilinen bir anlamının bulunmadığı, bu nedenle anlamsız bir kelime olarak algılanacağı, kavramsal olarak bu kelimelerin farklı olduğunun hemen ve ilk bakışta ilgili tüketici kesimi tarafından algılanabileceği, marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı kurulma ihtimalinin bulunmadığı, dolayısıyla SMK’nın 6/1 maddesi hükmü bağlamında iltibas tehlikesinin somut olayda mevcut olmadığı, davacının “…” markasını “çay” emtiasında uzun yıllardır istikrarlı ve yoğun bir şekilde kullandığı ve tanıttığı, ancak taraf marka işaretleri arasında benzerlik bulunmadığından SMK’nın 6/5 maddesi hükmü koşullarının somut olayda oluşmadığı, davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemlerin yerinde bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, ilk derece mahkemesince taraf markalarının asli unsurlarının “…” ve “…” olduğunun tespit edildiğini, bu tespitin yerinde olduğunu, ancak aynı harf diziliminde olan kelimeler arasındaki tek harf farklılığı nedeniyle iltibas tehlikesinin oluşmadığının, markaların birbiriyle benzer olmadığının kabul edildiğini, oysa ki dava konusu başvuru ile müvekkili markalarının, ortalama tüketici nezdinde iltibasa yol açabilecek ölçüde benzer olduğunu, “…” ibaresinin ilgili sektörde müvekkili tarafından uzun yıllardır kullanıldığını, ayrıca bu ibarenin müvekkilinin ticaret unvanında da yer aldığını, müvekkili tarafından bu ibare için kullanıldığı ilk günden bu yana yatırımlar yapıldığını ve “…” ibarenin müvekkili ile özdeşleştiğini, dolayısıyla müvekkilinin “…” markası üzerınde üstün ve öncelik hakkının mevcut olduğunu, taraf marka ibarelerinin tek harf farkla aynı yazı dizilimine sahip bulunduğunu, ibareler arasında görsel, işitsel, fonetik benzerlik olduğunu, “…” ibaresinin Türkçe’de herhangi bir anlamının olmaması karşısında, başvurunun müvekkilinin “…” asıl unsurlu markalarına yanaşma gayesiyle türetildiğini, nitekim dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda da, taraf marka ibarelerinin benzer olduğunun açıklandığını, müvekkili markalarının tanınmış olduğunu, bu nedenle de davanın kabulünün gerektiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları gözetilerek münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin dikkate alınarak belirleneceği, buna göre “…” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde karıştırılma tehlikesinin bulunmadığı, zira tarafların markalarının asıl unsurunu oluşturan “…” ve “…” ibareleri arasında anlamsal bir benzerlik olmadığı gibi fonetik açıdan da sözcüklerin ilk harfleri farklı olduğundan bir benzerliğin bulunmadığı, “…” ibaresinin dava konusu emtianın ortalama tüketici kesimince tam olarak anlamı bilinmese de sözcük olarak ülkemizde yaygın biçimde bilindiği, dolayısıyla taraf markalarının kapsamındaki ortak 06,22,35 ve 42. sınıf emtianın ortalama tüketicilerinin de, davalının “…” ibareli markalarını gördüğünde, bir kısmının anlamını bildiği, bir kısmının da en azından daha önce duyduğu davacının “…” ibareli markalarından kolaylıkla ayırt edebileceği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve 2014/11 E., 2016/778 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi iltibas değerlendirmesi, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümleneceğinden, ilk derece mahkemesince dosya kapsamında alınan bilirkişi raporuna bu yönden itibar edilmemesinde de bir isabetsizlik olmadığı, tarafların marka işaretleri arasında benzerlik bulunmadığından davacı markalarının “çay” emtiasında tanınmışlığının sonuca etkili olmadığı, kötü niyet iddiasının da ispat edilemediği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 210,55 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 01/12/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 01/12/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.