Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1614 E. 2023/1566 K. 01.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1614
KARAR NO : 2023/1566
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/06/2021
NUMARASI : 2020/89 E. – 2021/232 K.

DAVACI :
VEKİLLERİ
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 30/06/2021 tarih ve 2020/89 Esas – 2021/232 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkilinin dahil olduğu şirketler grubunun, 1989 yılından beri insan kaynakları konusunda hizmet verdiğini, “…” ibaresini uzun yıllardan beri aralıksız ve fasılasız olarak markasal biçimde kullandığını, bu markayı müvekkilinin yarattığını ve piyasada tanıttığını, markanın gerçek hak sahibi olduğunu, bu kapsamda dava konusu olan 2018/88397 sayılı “…+şekil” ibareli marka başvurusunu yaptığını, davalı Şirketin “…” ibareli markalarına dayalı olarak müvekkili başvurusuna itiraz ettiğini, Markalar Dairesi Başkanlığınca bu itirazın kısmen kabul edildiğini ve bir kısım hizmetlerin başvuru kapsamından çıkarıldığını, müvekkilinin bu karara yaptığı itirazın ise YİDK tarafından reddedildiğini, alınan kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, taraf Şirketlerin faaliyet alanlarının birbirlerinden tamamen farklı bulunduğunu, markaların benzerlik değerlendirmesinde markaların kullanım alanlarının, sektörlerinin, faaliyet alanlarının, yani tüketicilerin ürünleri aynı rafta/sektörde görüp görmeyeceği hususunun önem arz ettiğini, taraf markalarının birbirlerine benzemediğini, zira karşılaştırılan markalarda yer alan logonun, “m” harfinin yazılış biçiminin, müvekkilinin markasına eklenen “insan” ibaresinin markaları tamamen farklı kıldığını, taraf markalarında ortak olan “…” ibaresinin “bilge kişi-danışman” yerleşik anlamı itibariyle marka olarak kimsenin tekeline verilemeyecek, ayırt edici niteliği olmayan bir ibare olduğunu, markaların fonetik ve kavramsal açılardan ve genel görünümleri itibariyle de benzemediğini ileri sürerek, YİDK’in 2020-M-3 sayılı kararının iptaline, müvekkili tescil başvurusunun, kapsamındaki tüm hizmetler yönünden tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile redde mesnet markalar arasında, başvuru kapsamından çıkarılan hizmetler yönünden karıştırılma tehlikesi bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, “…” markasını sektörde bilinir hale getirenin davacı değil müvekkili olduğunu, tarafların faaliyet gösterdiği sektörlerin farklı olduğu yönündeki davacı iddiasının doğru olmadığını, kaldı ki tarafların fiiliyatta hangi sektörde faaliyet gösterdiklerinin somut uyuşmazlığa bir etkisinin bulunmadığını, davacının gerçek hak sahipliği iddiasının huzurdaki davada tartışılamayacağını, markalar arasında karıştırılma tehlikesi olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacının “…+şekil” ibareli marka başvurusu ile davalının “…” ibareli tescilli markaları arasında başvuru kapsamından çıkartılan hizmetler yönünden biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel ve sesçil olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, ortalama düzeydeki tüketici kesimi nezdinde başvuru kapsamından çıkartılan hizmetler açısından başvuru konusu işaret ile davalı markası arasında işletmesel bağlantı olduğu ya da idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletme tarafından piyasaya sunulan markalı hizmetler algısı oluşabileceği, yani markaların karıştırılabileceği, SMK’nın 6/1 maddesindeki koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, farklı sınıflarda yer alan markaların benzer olduğu sonucuna ulaşılabileceği gibi, aynı sınıflarda yer alan markaların benzer olmadığı sonucuna da ulaşılabileceğini, taraf Şirketlerin farklı sektörlerde faaliyet gösterdiklerini, bu hususun dikkate alınmadığını, davalı yan markaları ile müvekkili başvurusunun tüketiciler nezdinde karıştırılmayacağını, müvekkili başvurusuna yeterli ayırt ediciliğin sağlandığını, taraf markalarının tüketicilerinin bilinçli olmalarının da iltibas değerlendirmesinde dikkate alınması gerektiğini, zira tarafların faaliyet alanlarının spesifik alanlar olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, markalardaki unsurların güçlü marka-zayıf marka olmaları açısından da değerlendirme yapıldığını, ancak mahkemece bu hususun değerlendirilmediğini, ayrıca dosyada mevcut bilirkişi raporunun kendi içinde çelişkili olduğunu ve mahkemece bu çelişkinin giderilmediğini, “…” ibaresinin tanımlayıcı nitelikte olduğunu ve zayıf ayırt ediciliğe sahip bulunduğunu, bu nedenlerle anılan ibarenin kimsenin tekeline verilemeyeceğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, “…+şekil” ibareli başvuru ile redde mesnet “…” asıl unsurlu markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde karıştırılma tehlikesinin olduğu, zira redde mesnet markaların asli unsurunu oluşturan “…” ibaresinin, dava konusu başvuruda da aynen asli unsur olarak kullanıldığı, bu ibarenin tanımlayıcı ya da tasviri bir nitelik de taşımadığı, dolayısıyla koruması gerektiği, başvuruya yeterli ayırt ediciliğin sağlanmadığı, karıştırılma ihtimalinin değerlendirilmesinde marka kapsamları esas olduğundan, taraf Şirketlerin fiilen ayrı sektörlerde faaliyet göstermelerinin, işbu uyuşmazlık yönünden bir etkisinin olmadığı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve 2014/11 E., 2016/778 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi iltibas değerlendirmesi, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümleneceğinden, davacı vekilinin bilirkişi raporundaki çelişkinin giderilmediğine ilişkin istinaf itirazının da yerinde bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 210,55 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 01/12/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 01/12/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip