Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1596 E. 2023/1421 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1596
KARAR NO : 2023/1421
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/04/2021
NUMARASI : 2020/305 E. – 2021/160 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 07/04/2021 Tarih ve 2020/305 Esas – 2021/160 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin 9, 38 ve 42. sınıf mal ve hizmetlerde tescilli “…” ibareli markanın sahibi olduğunu, markasının tescil işlemleri devam ederken kendi adına 06.06.2012 tarihinde “…. Şti’yi kurduğunu, davalı şirketin ise Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde 03.07.2014 tarihinde 9, 38 ve 42. sınıflara giren mal ve hizmetlerde kullanılmak üzere 2014/56119 başvuru numaralı ve “…” ibareli markanın tescili için başvuruda bulunduğunu, müvekkilinin yayıma itirazı üzerine başvurunun 28.01.2016 tarihli 2016-M-108 sayılı YİDK kararı ile nihai olarak reddedildiğini, buna rağmen, davalı şirketin bu kez 35. sınıfa giren hizmetlerde kullanılmak üzere 2017/74483 numaralı “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu ve markanın 18.08.2017 tarihinde tescil edildiğini, bu haliyle, davalı şirketin bu markayı tescil ettirmesinin hukuka aykırı olduğunu, taraf markalarının gerek tescil edildikleri mal ve hizmetler, gerekse görsel, işitsel ve anlamsal bakımdan birbirleriyle benzer nitelikte olduklarını, bu doğrultuda tüketiciler nezdinde ilişkilendirilme dahil karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, markaların esas unsurlarının birebir aynı olduğunu, davalı şirketin markasında yer alan “…” ibaresinin İngilizce “…” kelimesinin kısaltılması olarak kullanıldığını, Türkçe karşılığının ise “yazılım” anlamına geldiğini, içerdiği anlam itibariyle markada tali unsur olarak yer aldığını, ayırt ediciliği düşük bir kelime olduğunu, markanın kötüniyetli olarak tescil ettirildiğini ileri sürerek, davalı şirketin 2017/74483 numaralı markasının hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine ve hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili, taraf markalarının görsel, işitsel, kavramsal olarak birbirlerinden farklı olduklarını, markaların kapsadıkları emtia listesinin de birbirlerinden farklı olduğunu, taraf markalarının kullanıldığı ürünlerin potansiyel müşterisinin vasat seviyedeki tüketici değil, uzman alıcı grubu olduğunu, bu haliyle markaların karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, davacının müvekkilinin kötüniyetli olduğuna ilişkin iddialarının salt iddia boyutunda olduğunu ve ispatlanamadığını, sınai mülkiyet hukuku ilkeleri ve yasal düzenlemeler gereği bir markanın gerçek hak sahibinin onu ilk defa ihdas ve istimal eden ve kullanan olduğunu, müvekkilleri şirketin dava konusu markayı gerek ticaret unvanının asli unsuru, gerekse marka olarak uzun yıllardır fiilen ve kesintisiz olarak kullanmakta olması sebebiyle “…” ibareli marka üzerinde gerçek hak sahibi olduğunu, dava konusu markanın tescili safhasında davacının kurum nezdinde hiçbir itirazının bulunmadığını, söz konusu markayı tanınmış marka haline getirdiğini, ayrıca, www…com alan adlı internet sitesinin de müvekkili şirkete ait olduğunu, bu doğrultuda marka üzerindeki gerçek hak sahibinin davalı şirket olduğunu, dava konusu markanın aynı zamanda müvekkili şirketin ticaret unvanının kılavuz ve ana unsuru olarak 6769 sayılı SMK’nın 6/6 maddesi gereğince hükümsüzlüğüne karar verilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, davacının davasına mesned aldığı, 9. sınıfta yukarıda belirtilen ürünler ile davalının markasının kapsamında yer alan ve 35. sınıfın 05. alt grubunda bulunan 9. sınıfa giren ürünlerin müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve sağlanması hizmetleri yönünden “benzer emtia” olduğu, taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında; markalarda yer alan “…” ibarelerinin aynılığından hareketle görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzedikleri, bu markalarda “…” ibarelerinin ilk planda ve baskın unsur olarak öne çıktığı, davalı markasında yer alan şekil unsurunun kelime unsuruna göre arka planda kaldığı, davalı markasında yer alan “…” ibaresinin görsel olarak “…” ibaresine göre arka planda kaldığı, yine tescil kapsamında yer alan 9. sınıf emtialar bakımından bu kelimenin … (yazılım) kelimesinin kısaltması olarak algılanabileceği, 9. sınıfta yer alan emtialar bakımından … (yazılım) algısının ayırt ediciliği bulunmadığından tasviri niteliğinin olduğu, dolayısıyla kavramsal olarak da “…” ibaresinin “…” ibaresine göre arka planda kaldığı, daha önce davacıya ait “…” markasını gören, işiten, bu markalı emtialardan yararlanan gerek dikkatli ve bilinçli tüketici kesiminin, gerekse makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin, daha sonra davalıya ait “şekil + …” markasını 35. sınıfta yer alan 9. sınıf emtiaların pazarlanması hizmetleri üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, bu hizmetlerin davacı markası kapsamındaki 9. sınıf emtialarla benzerliği de nazara alındığında, bu markayı davacıya ait marka zannedebileceği, davacı markası ile ilişkilendirebileceği, davacıya ait önceki tarihli markanın serisi niteliğinde bir marka zannedebileceği, bir kısım tüketici kesiminin markaların farklı ticari kökeni işaret ettiğini algılama ihtimalinde dahi marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı bulunduğu yönünde yanılsamaya düşebileceği, bu nedenle söz konusu hizmetler bakımından markalar arasında SMK’nın 6/1. maddesi hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu; daha önce davalı şirketin 2014/56119 sayılı marka başvurusunun reddine karar verildiği, bu red kararının idari anlamda kesinleştiği, davalının bu red kararından sonra eldeki davaya konu 2017/74483 sayılı markanın tescil başvurusunda bulunduğu, bu marka ile daha önce itiraz üzerine reddedilen markanın görsel, işitsel ve kavramsal olarak aynı olduğu, davalının davacı markası ile iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer önceki tarihli marka başvurusunun reddedildiğini bilmesine rağmen, emtia değiştirerek aynı işaretli yeni bir marka başvurusunda bulunmasında tescil engelinden kurtulma amacını güttüğü, SMK’nın 6/1. maddesi hükmünü dolanma amacı taşıdığı, başka bir deyişle davalının 9. sınıfta alamadığı tescil belgesini, 35. sınıfta yer alan 9. sınıf emtiaların pazarlanması hizmeti üzerinden alma saikiyle davaya konu marka tescil başvurusunda bulunduğu, ancak bu durumun ticari dürüstlük kuralları ile bağdaşmadığı ve iyi niyetli bir eylem olmadığı, nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin, 04.10.2012 tarih, 2010/11013 E.- 2012/15132 K. sayılı kararında da; önceki tarihli marka başvurusu reddedildiği halde, aynı işareti daha sonra yeniden tescil ettirmeye çalışan kimsenin iyi niyetli olduğundan söz edilemeyeceğinin belirtildiği, dava konusu marka başvurusu kötüniyetli olarak tescil başvurusuna konu edildiğinden tescili kapsamındaki tüm emtialar bakımından hükümsüz kılınması gerektiği gerekçesiyle, davanın kabulü ile 2017/74483 sayılı markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, hükmün ilanı isteminin reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde önceki marka başvurusunun reddedilmiş olmasının aynı mal ve hizmetler için sonraki tarihli marka başvurusundaki niyetine ilişkin sonuca varması için yeterli olmadığını, müvekkilinin kazanılmış hakkı olan ticaret unvanını markalaştırmak istemesinin yasal hakkı olduğunu, müvekkili şirketin 2013 yılından beri bu markayı fiilen kullandığını, Adalet Divanı Genel Mahkemesinin tescil talebinin yeniden yapılması halinin kötüniyet kapsamına girmeyeceğine ilişkin emsal bir karar verdiğini, yerel mahkemenin kötüniyet değerlendirmesi için gerekli inceleme ve değerlendirmeyi yapmadığını, “…” ibaresinin müvekkili şirketin ticaret unvanının kılavuz ve ana unsuru olduğunu, ayrıca ….com internet sitesinin de müvekkiline ait olduğunu, gerçek hak sahipliğine dair iddialarının mahkemece dikkate alınmadığını, internet sitesinin ne kadar süredir kullanıldığının incelenmediğini, taraf markaları arasında iltibas da bulunmadığını, “…” ve “…” ibarelerinin bilişim sektöründe zayıf markalar olduğunu, müvekkili markasında önce şekil unsurunun göze çarptığını, global değerlendirme gereği markaların ayrı ayrı değerlendirilmesinin de hatalı olduğunu ileri sürerek, yerel mahkeme kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : 1-Dava, marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, taraf markaları arasında yüksek düzeyde benzerlik bulunması ve başvuru kapsamındaki 35. sınıfın 05. alt grubunda bulunan 9. sınıfa giren ürünlerin müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için bir araya getirilmesi hizmetleri yönünden emtia benzerliği şartının da gerçekleşmesi nedeniyle dava konusu hükümsüzlüğü talep edilen marka ile davacı şirketin markası arasında SMK’nın 6/1. maddesi kapsamında ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimalinin bulunduğu, bu durumda SMK’nın 25/1. maddesi uyarınca hükümsüzlük şartlarının oluştuğu, her ne kadar davalı vekili “…” ve “…” ibarelerinin ayırt ediciliğinin düşük olduğunu ileri sürmüş ise de, davalı markasında yeterli ayırt edicilik sağlandığından da bahsedilemeyeceği, davalı şirketin gerçek hak sahipliği iddiasını ispatlayamadığı, SMK’nın 6/6. maddesinin uygulanma koşullarının da bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair istinaf itirazlarının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2-Yukarıdaki özetten de anlaşılacağı üzere, davacı tarafça dava konusu markanın iltibas oluşturması yanında kötüniyetli olarak da tescil ettirildiği ileri sürülmüş, ilk derece mahkemesince, davalı şirketin 2014/56119 başvuru numaralı ve “…” ibareli marka başvurusunun reddedilmesi ve aynı ibare için yeniden başvuruda bulunması nedeniyle kötüniyetli olduğu kabul edilerek, dava konusu marka tescil kasamındaki tüm emtialar yönünden hükümsüz kılınmıştır.
6769 sayılı SMK’nın 6/9. maddesi uyarınca kötü niyetle yapılan marka başvuruları reddedilir. SMK’nın 25/1. maddesine göre kötü niyet aynı zamanda bir hükümsüzlük sebebidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17/06/2021 tarih ve 2017/11-25 E.-2021/778 K. sayılı ilamında kötü niyetli marka tesciline ilişkin olarak “Ayrıca başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme ve marka ticareti yapmak ya da şantaja yönelik başvuruda bulunmak ve tescil ettirmek de kötü niyetli olarak kabul edilmelidir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.07.2008 tarihli ve 2008/501 E., 2008/507 K. sayılı kararı). Görüldüğü üzere kötü niyetli marka başvurusu hâli her somut olay kapsamında ayrıca değerlendirilmesi gereken bir husustur. Bu kapsamda marka hükümsüzlüğü davalarında kötü niyet iddiası ileri sürülmüş ise TMK’nın 2. maddesi gereğince kötü niyetin korunması söz konusu olamayacağından her somut olayın özellikleri göz önüne alınarak açıkça kötü niyetle gerçekleştirildiği belirlenen marka tescilinin hükümsüzlüğüne karar verilmelidir.” ifadelerine yer verilmiştir.
Bu genel açıklamadan sonra taraflar arasındaki çekişmeye dönüldüğünde; davalı şirket daha önce 9, 38 ve 42. sınıflarda reddedilen markası için bu kez 35. sınıf hizmetler için yeniden tescil başvurusu yapmış ise de, bunun tek başına kötüniyeti ispatlamayacağı, somut olayın tüm yönleriyle değerlendirilmesi gerektiği, davalı şirketin ticaret unvanında da çekişmeli “…” ibaresinin bulunduğu, davalının ticaret unvanını marka olarak tescil ettirmek istediğinin anlaşıldığı, davalının markasını davacının markası ile iltibas yaratmak, davacıyı zarara uğratmak, davacının markasından haksız yararlanmak veya markanın işlevleri kapsamında kalmayan gerçekte kullanılmayıp yedekleme ve marka ticareti yapmak ya da şantaja yönelik başvuruda bulunmak gibi amaçlar için tescil ettirildiğine ilişkin somut bir delil ileri sürülmediği, öte yandan davaya konu “…” ibaresinin yaratılmış bir marka olmadığı ve dosya kapsamında içerisinde bilişim uzmanı ve elektrik-elektronik mühendisi bilirkişilerin bulunduğu heyet tarafından düzenlenen raporda ayırt edicilikleri düşük, zayıf ibareler oldukları belirtilen “…” ve “…” ibarelerinin bir araya getirilmesi ile oluşturulduğu, SMK’nın 25/1. maddesi uyarınca somut uyuşmazlık yönünden her ne kadar SMK’nın 6/1. maddesi kapsamında hükümsüzlük koşulları oluşmuş ise de, SMK’nın 6/9. maddesine dayalı hükümsüzlük koşullarının oluştuğunun kanıtlanamadığı kanaatine ulaşılmıştır.
Bu itibarla, dava kısmen kabul edilerek dava konu markanın yalnızca emtia benzerliğinin gerçekleştiği 09. sınıftaki malların satışı hizmetleri yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerekirken, yukarıda yazılı şekilde kötüniyetli tescil ettirildiği gerekçesiyle tümden hükümsüzlüğüne karar verilmesi doğru olmamış, HMK’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, davalı şirket vekilinin istinaf başvurularının kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca davanın kısmen kabulüne ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE
2-Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 07/04/2021 gün ve 2020/305 Esas – 2021/160 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın KISMEN KABULÜ ile; davaya konu 2017/74483 sayılı markanın 35. SINIF: Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için malların “Bilim, denizcilik, topoğrafya, meteoroloji, sanayide ve laboratuvarda kullanım amaçlı olanlar dahil ölçme aletleri, cihazları: tıbbi amaçlı olmayan termometreler, barometreler, ampermetreler, voltmetreler, nem ölçerler, test cihazları, teleskoplar, periskoplar, pusulalar; taşıt göstergeleri; laboratuvarlarda kullanılan malzemeler: mikroskoplar, büyüteçler, dürbünler, deney malzeme ve cihazları. -Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar: kameralar, fotoğraf makineleri, televizyonlar, videolar, cd-dvd kayıt ve oynatıcı cihazlar, mp3 çalar, bilgisayarlar, masa üstü-tablet bilgisayarlar, giyilebilir teknolojik cihazlar (akıllı saatler, bileklikler, başa takılan cihazlar), mikrofonlar, hoparlörler, kulaklıklar; haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları: cep telefonları ve bunların kılıfları, sabit telefonlar, telefon santralleri, bilgisayar yazıcıları, tarayıcılar, fotokopi makineleri. -Manyetik, optik kayıt taşıyıcılar ve bunlara kaydedilmiş bilgisayar programları ve yazılımları; bilgisayar ağları vasıtasıyla indirilebilen ve manyetik ve optik ortamlara kayıt edilebilen elektronik yayınlar; manyetik/optik okuyuculu kartlar, manyetik, optik ve elektronik ortamlara kaydedilmiş çekilmiş sinema filmleri, diziler ve video müzik klipleri.-Antenler, uydu antenler, yükselticiler ve bunların parçaları. -Bilet otomatları, nakit para çekme makineleri.-Makine ve cihazların elektroniğinde kullanılan elemanlar: yarı iletkenler, elektronik devreler, entegreler, yongalar (çipler), diyotlar, transistörler, manyetik kafalar, saptırıcılar; elektronik kilitler, fotoseller, elektronik açma kapama mekanizmaları, algılayıcılar (sensörler). -Birim zamandaki tüketim miktarını ölçen sayaçlar ve zaman ayarlayıcıları. -Koruyucu giysiler, koruma ve can kurtarma amaçlı donanımlar.-Gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları. -Elektrik enerjisini iletim, dönüştürme, depolama kontrol cihazları ve araçları: fişler, buatlar, anahtarlar, şalterler, sigortalar, balastlar, starterler, elektrik panoları, rezistanslar, soketler, transformatörler, adaptörler, şarj cihazları, elektrikli ziller, elektrik, elektronikte kullanılan kablolar, piller, aküler, elektrik enerjisi üretimi için güneş panelleri. -Ana fonksiyonu uyarı ve alarm olan cihazlar (taşıt alarmları hariç), elektrikli ziller. -Trafikte kullanım amaçlı sinyalizasyon, işaretle bildirme cihazları ve araçları. -Yangın söndürme amaçlı taşıtlar dahil yangın söndürme aletleri ve cihazları (yangın söndürme hortumları ve yangın söndürme vanaları dahil). -Radarlar, denizaltı radarları (sonarlar), gece görüşü sağlayıcı veya arttırıcı aletler ve cihazlar. -Dekoratif mıknatıslar” bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir). Yönünden KISMEN HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
4-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 269,85-TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 225,45-TL’nin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 25.500,00-TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 25.500,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 542,75-TL tebligat ve posta masrafı, 1.400,00-TL bilirkişi ücreti ile istinaf aşamasında yapılan 56,50-TL tebligat ve posta masrafından oluşan toplam 1.999,25-TL yargılama giderinin, davanın kabul ve ret oranı takdiren 1/2 kabul edilerek, 999,63-TL’ye 44,40-TL peşin harç ve 44,40-TL başvurma harcı tutarı eklenerek oluşan toplam 1.088,43-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan istinaf aşamasında yapılan 41,00-TL posta masrafı, 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvuru harcı olmak üzere toplam 203,10-TL yargılama giderinin, davanın kabul ve ret oranı takdiren 1/2 kabul edilerek, 101,55-TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına,
9-Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
10-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
11-Davalı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,
12-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 08/11/2023 tarihinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 05/12/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip