Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1593 E. 2023/1576 K. 01.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1593
KARAR NO : 2023/1576
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/11/2020
NUMARASI : 2020/12 E. – 2020/321 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI : 1

DAVANIN KONUSU : Marka ile İlgili Kurum Kararının İptali – Markanın
Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 25/11/2020 tarih ve 2020/12 E. – 2020/321 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalı şahsın 2019/14676 başvuru nolu “…” ibaresi ile tescil başvurusunda bulunduğunu, başvurunun yayınına müvekkiline ait “…” ibareli markalara istinaden itiraz edildiğini, itirazın nihai olarak 2019-M-10551 sayılı YİDK kararı ile reddedildiğini, ret işleminin usul ve yasaya aykırı olduğunu, taraf markalarının görünüş, renk, okunuş, sınıf ve telaffuz açısından birebir aynı olduğunu, işitsel olarak da benzer olduklarını, dava konusu markanın tescili ile müvekkili markasının itibarının zarara uğrayacağını, haksız rekabetin vuku bulacağını, müvekkili markasının uzun yıllardır kullanılıyor olması ve tanınmışlık kazanması sebebi ile yüksek bir ayırt ediciliğe sahip olduğunu, kötüniyet hususunun da TPMK tarafından hatalı değerlendirilerek itirazlarının reddine karar verildiğini ileri sürerek, 2019-M-10551 sayılı YİDK kararının iptaline ve 2019/14676 sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … yasal süre içerisinde davaya cevap vermemiştir.
Davalı … vekili, ortalama tüketici nezdinde markalar arasında görsel, işitsel, kavramsal düzeyde ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzerlik bulunmadığını, davalı markasını okuyan veya gören ortalama dikkate sahip ve işaretleri yan yana karşılaştırma imkanı olmayan kişinin zihnindeki intibanın, davacıya ait markaların bıraktığı intiba ile aynı olmadığını, “…” olan davalı markası ile davacı markasının, görsel, kavramsal ve fonetik olarak birbirinden son derece farklı olup, bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle karıştırılabilecek ölçüde benzer markalar olmadıklarını, markanın bütünü itibariyle bıraktığı etki esas olduğundan, parçalara bölünerek inceleme yapılmasının mümkün olmadığını, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/5. maddesindeki şartların oluşmadığını, itiraz sahibinin, markaların benzer olduğu iddiasının ötesinde, kötü niyet hususunu ispatlar nitelikte herhangi bir kanıt sunmaması dikkate alındığında, kötü niyet gerekçeli itirazın haklı bulunmadığını, YİDK kararının usule ve yasaya uygun olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu markanın esas unsurunun bir bütün olarak “…” ibaresinden, davacıya ait itiraz markalarının esas unsurunun ise “…” ibaresinden oluştuğu, markalarda yer alan kelime unsurlarının anlamlı olmaması nedeniyle bu kelimelerin marka vasfının yüksek ve dolayısıyla tüketici nezdinde ayırt edilmesinin kolay olduğu, toplamda beş harften oluşan kelimelerde iki farklı harfin varlığının, tüketicinin markaları ayırt etmesine yeterli bulunduğu, taraf markaları kapsamında yer alan şekil unsurlarının birbirinden çok farklı olduğu, taraf markalarının birbiri ile ilişkilendirme ihtimalinin bulunmadığı, makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketicinin markaları bölerek incelemeyeceği, markaları bir bütün olarak algılayacağı, “…” ve “…” ibarelerinin bir bütün olarak ayrıştığı, görsel farklılığın, özellikle kelimelerin son hecelerinde oluşan vurgulu ton farklılığı nedeniyle işitsel olarak da desteklendiği, bu nedenle markalar arasında ortalama tüketici nezdinde SMK m.6/1 hükmü koşullarının meydana gelmediği, tanınmışlığın ispatlanamadığı, davacıya ait “…” markasının tanınmış olduğu kabul edilse dahi davalıya ait markanın, davacıya ait “…” ibareli markanın ayırt edicilik karakterine ve itibarına zarar vermesi ve tanınmışlığından haksız yarar sağlanması ihtimallerinin somut olay bakımından mevcut olmadığı, kötüniyet iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, hükümsüzlüğünü talep ettikleri markanın esasen müvekkili markasının ilk hecesini, yani “…” kısmını birebir kopyaladığını, salt bu durumun dahi markaların ayniyet yaratacak derecede benzemesine yol açtığını, ortalama tüketici kitlesinin halk olarak dikkate alınması ve karıştırılma ve ilişkilendirilmenin kaçınılmaz olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, her iki markanın da anlam ifade etmeyen kelime markaları olduğu dikkate alındığında, yerel mahkeme gerekçesinin aksine tüketici tarafından şekli detayların kıyaslanmayacağını, kelimeye odaklanılacağını, hükümsüzlüğü talep edilen davalı markasının müvekkili markası ile aynı sınıflarda faaliyet gösterdiğini ve aynı tüketici kitlesine hitap ettiğini, davalı markanın tesadüfen bulunmadığını aksine müvekkili markasının yıllardır sarfettiği maddi manevi emekle kazandığı güven kaynaklı tanınmışlığından faydalanmak amacıyla “…” şeklinde tasarlandığını, bu nedenle kötüniyetli olduğunu ileri sürerek, yerel mahkeme kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka ile ilgili kurum kararının iptali ve markanın hükümsüzlüğü
istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları gözetilerek, münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin dikkate alınarak belirleneceği, buna göre “…” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde karıştırılma tehlikesinin bulunmadığı, zira markaların anlamlı birer kelime olmadıkları, bu nedenle kavramsal benzerlikten söz edilemeyeceği, beş harften oluşan markaların son iki harfinin farklı olmasının markaları görsel ve işitsel açıdan farklılaştırdığı, kullanılan yazı karakteri ve şekil unsuru ile de başvuruya yeterli ayırt ediciliğin sağlandığı, bunun dışında davacı markasının tanınmışlığının ispat edilemediği gibi esasen marka işaretleri arasında benzerlik görülmediğinden, bu hususun sonuca etkili de olmadığı, kötüniyet iddiasının kanıtlanamadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 210,55-TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 01/12/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 01/12/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip