Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1582 E. 2023/1548 K. 01.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/1582 – 2023/1548
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1582
KARAR NO : 2023/1548
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/05/2021
NUMARASI : 2020/323 E. – 2021/197 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 27/05/2021 Tarih ve 2020/323 Esas – 2021/197 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkilinin 2017/68721, 2013/105592, 2013/105591, 2009/65492, 2001/13191, 99/002169, 2015/86516, 2009/16454, 2006/33908, 2002/20299, 203617 sayılı ve “…” ibareli markaların sahibi olduğunu, davalı Şirketin “…” ibareli marka başvurusuna anılan markalarına dayalı olarak yaptıkları itirazlarının Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından kısmen kabul edilerek, başvuru kapsamından 03, 14, 18, 24, 25 ve 35. sınıf malların tamamı ile 09. sınıfta yer alan bir kısım malların çıkartıldığını, davalı başvuru sahibinin anılan karara itirazının dava konusu YİDK kararıyla kabul edilerek, Markalar Dairesi’nin bahse konu kısmi ret kararının kaldırılmasına karar verildiğini, oysa dava konusu marka ile müvekkilinin markaları arasında iltibas bulunduğunu, müvekkilinin “…” ibareli markalarının dünya çapında tanınmış olduğunu, dava konusu markanın asli unsurunu oluşturan “…” ibaresi ile müvekkilinin itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markaların ayırt edilemeyecek derecede benzer bulunduğunu, dava konusu markada yer alan “…” ibaresinin birebir müvekkilinin markasında olduğu gibi markanın geri kalanından daha büyük şekilde ve üst kısımda yer aldığını, markalar arasında yer alan ibarelerin benzerliğin yanında dava konusu başvuruda müvekkili ile özdeşleşmiş kompozisyonun da birebir şekilde kopyalandığını, müvekkilinin markalarından haberdar olan davalı Şirketin dava konusu başvurusunun kötü niyetli olduğunu, “…” ibareli başka bir başvurusunun müvekkilinin itirazı üzerine reddedildiğini, davalı Şirketin sistematik bir şekilde başka tanınmış markaların tescili için başvuru yaptığını ileri sürerek 2020-M-6578 sayılı YİDK kararının iptali ile dava konusu markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, tarafların marka işaretleri arasında benzerlik bulunmadığını, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, taraf markaları arasında iltibas ihtimali bulunmadığını, müvekkili markasının ortalama gelire sahip insanlara hitap ettiğini, davacı markasının ise daha lüks bilinç düzeyi yüksek ve üst gelir segmentinde’ki insanlara hitap ettiğini, yani davacının ürününü alacak hiçbir tüketicinin hiçbir suret ile müvekkilinin markasını taşıyan alt segmentteki ürünü tercih etmeyeceğini, dava konusu başvuruda yer alan “…” ibaresinin baş harfinin “…” ibaresinin kısaltması, “…” ibaresinin ise “…” ibaresindeki sessiz harflerin yan yana yazımı ile oluşturulduğu, başvuruda bu kısaltmanın hangi ibarenin kısaltması olduğunu ortaya koyacak şekilde ve büyüklükte “…” ibaresine yer verildiğini, başvuruda yer alan “…” ibaresi nedeni ile markalar arasında ne görsel, ne sessel ne de kavramsal olarak bir benzerlik bulunmadığını, kötü niyet iddialarının da yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konus “…” ibareli marka ile davacının itirazına mesnet “…” ve “… …” ibareli markaları arasında iltibasa neden olacak düzeyde bir benzerlik bulunmadığı, her ne kadar dava konusu markada yer alan “…” ibaresi ile davacı markalarında yer alan “…” ibaresinin ilk iki harfi ortak olsa da dava konusu markanın baskın unsurunun “…” olması nedeniyle markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal farklılık meydana geldiği, davacı tarafça markaların tertip tarzlarının benzer olduğu dolayısıyla markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunduğu iddia edilmişse de, söz konusu tertip tarzının yani baskın unsur konumundaki ibarelerin kısaltmasının marka işaretinin altında veya üstünde konumlandırılmasının ticari hayatta yaygın kullanılan bir durum olması (örneğin “… ” ibareli, “…” ve “…” ibareli markalar) dolayısıyla söz konusu tertip tarzının sadece davacıya ait redde gerekçe markaya özgü olmaması nedeniyle davacının bu iddiasının da yerinde olmadığı, ayrıca somut olay bakımından 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşullar bulunmadığı gibi taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığından, tanınmışlığın sonuca etkili bulunmadığı, dava konusu başvurunun kötü niyetli de olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporuna karşı itirazlarının karşılanmadığını, bilirkişi raporunun eksik ve hatalı olduğunu, dava konusu başvurunun asli unsurunu “…” ibaresinin oluşturduğunu, bu ibarenin müvekkilinin “…” asıl unsurlu markaları ile iltibasa neden olacak düzeyde benzer bulunduğunu, mahkemece alınan bilirkişi raporunda müvekkilinin markalarının tanınmışlığının dikkate alınmadığını, bu yönde sundukları delillerin değerlendirilmediğini, dava konusu markanın tertip tarzı itibariyle de müvekkilinin markalarının taklidi olduğunu, dava konusu markada müvekkilinin tanınmış kompozisyonun kullanıldığını, davalı Şirketin “…” ibaresinde oluşan marka başvurusunun müvekkilinin “…” markalarına dayalı itirazı sonucu reddedildiğini, mahkemece alınan bilirkişi raporunda taraflar arasındaki uyuşmazlığın ana kaynağı olan “saatler” emtiası bakımından bir inceleme yapılmadığını, benzer bir uyuşmazlıkta saat mallarında yer alacak markaların belirli boyutlarda olacak şekilde sınırlamalara tabi olduğunun , saat markalarının milimetrik ölçülebilecek boyutta olduklarının kabul edildiğini, bu duruma göre taraf markalarının saat emtiası üzerine milimetrik ebatlarda yazılması halinde tüketicinin halihazırda küçük olan farklılıkları algılayamayacağını, diğer yandan davalının kötü niyetli olduğunu, müvekkilinin markalarına yaklaşma saiki ile hareket ettiğini, saat sektöründe faaliyet gösteren davalı Şirketin uzun süredir saat sektöründe kullanılan ve tanınmış olan müvekkilinin markalarını çok iyi bildiğini, ayrıca davalının daha önce dünya geleninde tanınmış başka markaların benzerini kendi adına tescil ettirme girişiminin bulunduğunu, bu durumun bile davalının kötü niyetli olduğunu gösterdiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları gözetilerek münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin dikkate alınarak belirleneceği, buna göre dava konusu “… …” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” ve “… …” ibareli markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin olmadığı, zira her ne kadar dava konusu markada yer alan “…” ibaresi “…” ibaresine
nazaran biraz daha büyük punto kullanılarak yazılmışsa da, tüketicinin sadece “…” ibaresine
odaklanmayacağı, aksine bu ibareyi başvuruda yer alan daha uzun bir ibare olan ve marka işaretinde görsel olarak belirgin bir
şekilde yer alan “…” ibaresine odaklanacağı, tüketicinin tamamen sessiz
harflerden oluşan “…” ibaresini başvuruda yer alan diğer ibarenin kısaltması olarak algılayacağı ve “…” ibaresine kıyasla yabancı dil olmasına rağmen telaffuz olarak da
“…” ibaresini kullanacağı hususları dikkate alındığında dava konusu markanın esas
unsurunun “…” ibaresinin daha baskın olmakla birlikte bütüncül olarak “…
…” ibaresinden oluştuğu, dava konusunun asli unsurlarından olan “…” ibaresi ile davacının itirazına mesnet “…” ibareleri arasında, ilk iki harfin aynı olmasından kaynaklı bir benzerlik bulunsa da, yukarıda açıklanan nedenlerle “…” ibaresi ile başvuruya yeterli ayırt edicilik sağladığından, anılan benzerliğin iltibasa neden olmayacağı, diğer taraftan mahkemece alınan bilirkişi raporunda örnekleri ile açıklandığı üzere taraf markalarında olduğu gibi baskın unsur konumundaki ibarelerin kısaltmasının marka işaretinin altında veya üstünde konumlandırılmasının ticari hayatta yaygın kullanılan bir durum olduğu, bu itibarla davacının markaların tertip tarzlarının aynı olmasının iltibasa neden olacağı iddiasının da yerinde bulunmadığı, tarafların marka işaretleri arasında benzerlik bulunmadığından, davacının markalarının tanınmış olmasının sonuca etkili olmadığı, diğer yandan dava konusu başvurunun kötü niyetli yapıldığı ispatlanamadığı gibi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve 2014/11 E., 2016/778 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi iltibas değerlendirmesi, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümleneceğinden, davacı vekilinin bilirkişi raporuna yönelik istinaf itirazlarının da yerinde olmadığı, anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 210,55-TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile 01/12/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH :25/12/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.