Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1548 E. 2021/1365 K. 27.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ


T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/05/2021
NUMARASI …

DAVANIN KONUSU : Alacak-Tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 28/05/2021 tarih ve….. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirketin…. sayılı ”…” ibareli, 44. Sınıfta yer alan hizmetler yönünden tescilli markası bulunduğunu , müvekkili şirketin uzun yıllardır ağız ve diş sağlığı sektöründe yer aldığını, son yıllarda yaptığı yatırımlar ile ”…” markasının tüm ülkedeki tanınmışlık düzeyini arttırdığını, davalı şirketin ”…” ibare ve şekillerini kullanarak hizmet vermesinin müvekkili şirketin hizmeti olduğu intibası uyandırdığını, davalı şirkete ait kliniğin açılış gününden itibaren müvekkili şirkete ait markanın kullanılmaya başlandığını, müvekkili şirketin şubesi/franchise olduğunun alenen ilan edildiğini, bu şekilde müvekkiline ait ”…” markasının davalı tarafça “… Antalya …” adıyla kullanımına ilişkin olarak taraflara çeşitli hak ve yükümlülükler yükleyen franchising sözleşmesinin uygulamayla yürürlüğe konulduğunun tartışmasız bulunduğunu, anlaşmanın yaklaşık bir yıldır sürdüğünü ve davalının müvekkili şirketin marka değerini kullanarak iş hacmini genişletmesine karşın franchising sözleşmesinin yazılı hale getirilmesinden kaçındığını, franchising sözleşmesi uygulama ile yürürlükte olmasına rağmen davalı şirketin sözleşmeden kaynaklanan herhangi bir ödeme yapmayarak, müvekkil şirkete ait marka hakkını kullanmaya devam ettiğini, kendilerine tebliğ edilen ihtarnameye rağmen sözleşmeden doğan borçlarını ifadadan kaçınan davalı şirketin sözleşmeye aykırılık sonucu müvekkili şirketi zarara uğrattığını, mahkeme tarafından müvekkili şirket ile davalı şirket arasında franchising sözleşmesi kurulmadığı kanaatine varılması halinde; bu kez müvekkili adına tescilli markanın haksız ve hukuksuz olarak kullanılmasının gündeme geleceğini, Antalya 21. Noterliği’nin 27/12/2019 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamede davalı şirketçe açıkça ikrar edildiği üzere davalının müvekkiline ait “…” ibareli markayı kullandığını, franchise sözleşmesi kurulmamışsa bile bu kez davalının söz konusu eyleminin müvekkilinin marka haklarını ihlal eder nitelikte olduğunu ileri sürerek öncelikle fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL franchise bedelinin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faiziyle davalıdan tahsiline, mahkemenin aksi kanaatte olması durumunda ise müvekkili şirket adına tescilli “…” markası üzerindeki sınai hakkını ihlâl eden davalı şirket aleyhine marka hakkının ihlali neticesinde elde ettiği net kazanç nispetinde maddi tazminattan fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000,00 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren başlayacak yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, görev ve yetki itirazında bulunarak; taraflar arasında müvekkiline ait … isimli işyerinin açılması öncesinde farklı şartlarda anlaşıldığını ancak iş yerine yüklü bedeller harcanarak masraf yapılması ve kurulması akabinde, yazılı sözleşme imzalanması aşamasında yüklü miktarda franchise bedeli istendiğini, davacının tescil ettirdiği markasını kötüniyetli olarak müvekkilinden menfaat temin etmek için kullandığını, müvekkilinden sürekli olarak haksız ve fahiş bedeller elde etme çabası içerisine girildiğini, davacı tarafça sözlü anlaşma gereğince üstlenilen edimlerin yerine getirilmediğini, müvekkili tarafından şirketin açılışının yapılması ile davacı tarafından bir türlü sunulamayan yazılı sözleşmenin müvekkiline gönderildiğini, ancak sözleşmenin taraflar arasında yapılan sözlü anlaşmadan çok daha farklı ve müvekkilinin aleyhine ağır maddeler içermesi nedeniyle müvekkilince sözleşmede değişiklikler yapılması ve sözlü mutabakata varılan hususların sözleşmeye eklenmesi talebinde bulunulduğunu, müvekkiline gönderilen yazılı sözleşmede cayma bedelinin çok yüksek tutulduğunu, müvekkiline vaad edilmiş olan yabancı hasta getirme şartı/yükümlülüğüne ise hiç değinilmediğini, bu sebeple müvekkili şirket yetkilileri tarafından sözlü mutabakatta kararlaştırılan maddelerin eklendiği sözleşmenin karşı tarafa gönderildiğini ancak davacı tarafça da bu sözleşmenin imzalanmasından imtina edildiğini, davacı tarafça müvekkilinden “sözleşme bedeli” adı altında talep edilen bedelin de bir karşılığı bulunmadığını, ortada ne imzalanmış bir sözleşme ne de belirlenmiş bir sözleşme bedeli olduğunu, sözleşmenin feshinde haksız olan, yükümlülüklerini yerine getirmeyerek müvekkilini zarara uğratan davacının sözleşme bedeli talebinin reddi gerektiğini, müvekkilinin sadece davacının yönlendirmesi ve izni ile altı ay süre ile davacının ismi ile işletme faaliyeti sürdürdüğünü ancak davacı ile ihtilafa düştüğü anda ismini değiştirdiğini, davacının izni olmaksızın kesinlikle markasını ihlal etmediğini, savunarak davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, terditli olarak açmış olan davadaki birinci talebin franchise sözleşmesine aykırılıktan kaynaklanan alacak, olmadığı takdirde ikinci talebin marka hakkı ihlâlinden kaynaklı maddi tazminat istemine ilişkin bulunduğu, davacının terditli taleplerinin ayrılması imkanı bulunmamasına göre taleplerin bir bütün olarak değerlendirilmesi ve uyuşmazlığın ihtisas mahkemesinde çözümlenmesi gerekmektiği, ihtisas mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişknin, görev ilişkisi olup 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun uygulanmasından doğacak uyuşmazlıkların, anılan kanunun 156’nci maddesine göre ihtisas mahkemesi olan fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesinde çözümü gerektiği, davacı terditli olarak açmış olduğu davada marka hakkına da dayandığından bu konudaki delillerin takdirinin ihtisas mahkemesine ait olacağı gerekçesiyle davanın HMK 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince usulden reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili; dava konu edilen iki talebin niteliği gereği terditli açılamayacağını, zira davadaki asli ve feri talepler yönünden farklı mahkemelerin görevli bulunduklarını, terditli davalar bakımından ortak görevli mahkemenin bulunması gerektiğine dair HMK’da bir düzenleme bulunmasa da terditli davalarda taleplerin aynı mahkemenin görev alanında bulunmasının kamu düzeninden olduğunu, öte yandan HMK’nın 110. maddesinin kıyasen uygulanması halinde de aynı sonuca ulaşıldığını, davadaki görevi birinci talebe göre belirlenmesi gerektiğini, bu hususta emsal Yargıtay kararları bulunduğunu, davadaki birinci talep franchise sözleşmesinden kaynaklandığından görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemeleri olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması, görevli mahkemenin Antalya Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, taraflar arasında sözlü olarak akdedildiği iddia olunan franchising sözleşmesinden kaynaklanan marka kullanım bedelinin tahsili olmadığı takdirde markaya tecavüz nedeniyle maddi tazminat istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, HMK’nın 111/1. maddesi uyarınca davacının, aynı davalıya karşı birden fazla talebini, aralarında aslilik-ferilik ilişkisi kurmak suretiyle, aynı dava dilekçesinde ileri sürebileceği, terditli olarak açılan işbu davadaki asli talebin franchising sözleşmesinden kaynaklanan marka kullanım bedelinin tahsili, feri talebin ise markaya tecavüz nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olduğu, bu hali ile davadaki hem asli hem de feri talep yönünden dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6769 sayılı SMK’nın 156. maddesi uyarınca fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesinin görevli bulunduğu, franchising sözleşmesinden kaynaklanan marka kullanım bedelinin tahsiline ilişkin davalarda fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesinin görevli bulunduğuna dair Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin… sayılı ilamlarının da aynı yönde olduğu, yine somut uyuşmazlıkta, davanın ilk açıldığı Ankara 5 Fikri ve Sınai Haklar hukuk Mahkemesi’nce görevsizlik kararı verilmişse de anılan kararın, istinaf edilmeksizin kesinleşmesi sebebiyle, gönderilen mahkeme için bağlayıcı bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan maktu harcın mahsubu ile yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın tebliği işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına dair,

Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 27/10/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a-3 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 16/11/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip