Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1541 E. 2023/1501 K. 24.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1541
KARAR NO : 2023/1501
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/05/2021
NUMARASI : 2020/383 E. – 2021/192 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : YİDK Marka Kararı İptali, Hükümsüzlük

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 27/05/2021 tarih ve 2020/383 Esas – 2021/192 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı … vekili ile davalı … vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkili Şirketin “…” esas unsurlu tanınmış markalarının sahibi olduğunu, davalı gerçek kişinin bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “… …+şekil” ibaresini 02, 03, 07, 16, 40, 42. sınıflarda marka olarak tescil ettirmek üzere diğer davalı Kuruma başvurduğunu, 2019/64043 kod numarasını alan başvurunun, SMK’nın 5/1-ç maddesi gereğince 42. sınıftaki hizmetler yönünden reddine karar verildiğini ve diğer mal ve hizmetler yönünden başvurunun ilan edildiğini, müvekkilince bu başvuruya yapılan itirazın, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından kısmen kabulüne karar verildiğini ve başvuru kapsamından 16. ve 40. sınıftaki mal ve hizmetlerin çıkarıldığını, bu kararın yeniden incelenmesini talep ettiklerini, itirazlarını inceleyen YİDK’in de kısmen kabul kararı verdiğini ve 02.sınıf malları başvuru kapsamından çıkardığını, diğer mallar yönünden ise itirazlarının reddedildiğini, oysa müvekkilinin “…” markalarının tanınmış olduğunu, “…” markasının davalı tarafından kullanılmasının, sulandırmaya, itibara zarar vermeye ve haksız yararlanmaya neden olacağını, müvekkilinin “…” markalarıyla davalının “… …” ibareli başvurusunun ayırt edilemeyecek kadar benzer bulunduğunu, markaların esaslı unsurlarının … olduğunu, markaların aynı emtiayı kapsadığını, markalar birebir aynı olmasa bile SMK’nın 6/1 maddesi kapsamında olduğunu, “… …” markasına yapılan eklemelerin markaya ayırt edicilik katmadığını, başvurunun aynı zamanda SMK’nın 6/3 ve 6/6 maddeleri kapsamında da reddinin gerektiğini, davalı başvurusunun kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, YİDK’in 2020-M-8347 sayılı kararın iptaline, dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, başvuru kapsamında kalan malların, davacı markalarının kapsamlarında bulunan mal ve hizmetlerden farklı bulunduğunu, dolayısıyla markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, davacının diğer iddialarının da yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkili başvurusu ile davacı markalarının ve taraf markalarının kapsamlarındaki emtianın benzer olmadığını, SMK’nın 6/1 maddesi koşullarının somut olayda bulunmadığını, davacının markalarının tanınmış olmalarının da tescil engeli yaratmayacağını, SMK’nın 6/3 maddesi şartlarının oluşmadığını, müvekkili başvurusunun kötü niyetli olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, başvuru kapsamında kalan ve dava konusunu oluşturan çekişmeli 02, 03, 07. sınıftaki malların davacının itirazına mesnet markaların kapsamlarındaki mal ve hizmetlerle farklı olduğu, taraf markalarının esas unsurunun “…” ibaresinden oluştuğu, marka işaretlerinin benzerliği hususunda bir uyuşmazlık olmadığı gibi davaya konu YİDK kararında da markaların benzer olduğunun ifade edildiği, ancak marka kapsamları benzemediğinden SMK’nın 6/1 maddesi koşullarının oluşmadığı, davaya konu markayı gören tüketicilerin aklına davacının markalarının gelebileceği, tüketicilerin dava konusu markayı davacının seri markalarından birisi zannedebilecekleri veya davacı ile bir bağlantısı olduğu yanılgısına düşebilecekleri, markanın tescili halinde davalının haksız bir kazanç sağlaması, markanın daha kolay hatırlanır olması yahut markanın itibarına zarar verilmesi, özellikle “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin düşmesi tehlikelerinin bulunduğu, bu kapsamda SMK’nın 6/5. maddesi kapsamında tescil engeli olduğu, davacı markalarının tanınmışlığının, başvuru kapsamındaki tüm mallara sirayet edeceği, davalı şahsın kötü niyetli olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, YİDK’nun 2020-M-8347 sayılı kararının iptaline, dava konusu marka henüz tescil edilmemiş olduğundan hükümsüzlük talebi ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … vekili, “…” markasının, … Markalar Sicilinde tanınmış marka statüsünde bulunduğunu ve markanın tanınmışlığının gıda ürünleri sektöründe olduğunu, ancak başvuru kapsamında kalan mallar bakımından tescile bağlanması durumunda itiraz gerekçesi markalara verilecek zararın ya da bu markaların ününden sağlanacak yararın nelerden oluşacağı ve nasıl ortaya çıkacağı hususunda bir kanaate ulaşılmadığını, SMK’nın 6/5 maddesi koşullarının oluşmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere müvekkili tarafından kullanılan marka ile davacı tarafından kullanılan markanın karıştırılmayacağını, mahkemece dosya kapsamındaki raporla çelişen bir karar verilmesine rağmen gerekçeli kararda, neden bilirkişi raporundan farklı bir karar verildiğinin açıklanmadığını, davacı markalarının tanınmışlığının gıda sektöründe, özellikle süt ve süt ürünleri emtiasında olduğunu, YİDK kararında da belirtildiği üzere SMK’nın 6/5 maddesinde düzenlenen üç halin gerçekleşeceğinin ispat edilemediğini, dolayısıyla davacı markalarının tanınmışlığı nedeniyle bir tescil engelinin bulunmadığını, müvekkilinin gıda sektöründe faaliyetinin olmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere davalı gerçek kişinin “… …” ibareli marka başvurusuna davacı tarafından itiraz edilmiş, davalı Kurum tarafından itirazın kısmen reddine karar verilmiş, davacı tarafça bu kararın iptali ve dava konusu başvurunun tescili halinde hükümsüzlüğü için eldeki dava açılmış, ilk derece mahkemesince davacının sair iddiaları yerinde görülmemiş, ancak davacı markalarının tanınmışlığına dayalı iddia yerinde görülerek SMK’nın 6/5 maddesi uyarınca yazılı şekilde hüküm kurulmuş, bu karara karşı yalnızca davalılar tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Bu durumda, istinaf incelemesine konu uyuşmazlık, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı ve bu tanınmışlığın, SMK’nın 6/5 maddesi kapsamında dava konusu başvurunun tesciline engel teşkil edip etmeyeceği noktalarında toplanmaktadır.
6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesi uyarınca, tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
Burada tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yarar sağlamaktan kast edilen; tanınmış markanın tüketiciler nezdinde sahip olduğu olumlu imajın hukuka aykırı bir şekilde diğer markaya aktarılmasıdır. Bu yolla tanınmış markanın reklâm değeri ve şöhreti sömürülmekte, tescilli markanın itibarından dolayı haksız avantaj elde edilmektedir. Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi hali ise, doktrinde lekeleme (tarnishment) olarak adlandırılmaktadır. Bu durumda, marka itibarı zarar görecek şekilde küçültücü, imaj zedeleyici bir mal veya hizmet için kullanılmaktadır Ayrıca 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde sayılan tanınmış markadan haksız yararlanma halleri, her somut olayın özelliklerine, markanın ne kadar tanınmış olduğuna, tanınmış markanın ayırt edicilik derecesinin ne derecede yüksek olduğuna, her iki tarafa ait markanın birebir aynı olup olmamasına, farklı sınıftaki mal veya hizmetin tanınmış markanın asıl olarak kullanıldığı sektör veya sektörlerden mal ve/veya hizmetlerden ne derece uzak ya da yakın, ne derece farklı olduğuna göre değerlendirilmelidir (Yargıtay 11.HD’nin 22.03.2017 tarih, 2015/14059 E., 2017/1721 K. Sayılı ilamı).
Davacı şirket adına tescilli “…” ibareli markanın gıda sektöründe, özellikle süt ve süt ürünleri emtiası bakımından tanınmış marka statüsünde bulunduğu dosyada mevcut bilirkişi raporunda açıklandığı gibi bu yönde kesinleşmiş mahkeme kararları da bulunduğu gözetildiğinde, davacı markasının tanınmış olduğunun kabulü gerekmektedir. Dava konusu başvuru kapsamında ise 2. sınıftaki “İşlenmemiş doğal reçineler.”, 3. sınıftaki “Beyazlatma ve temizlik amaçlı maddeler: deterjanlar, çamaşır suları, çamaşır yumuşatıcıları, leke çıkarıcılar, bulaşık yıkama maddeleri. Parfümeri; kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler (insan ve hayvanlar için deodorantlar dahil;ilaç ihtiva eden kozmetikler hariç). Sabunlar (ilaç ihtiva eden sabunlar hariç). Diş bakımı ürünleri: diş macunları, diş parlatma ve beyazlatma maddeleri, tıbbi amaçlı olmayan ağız gargaraları. Deri, vinil, metal ve ahşap için parlatma ve bakım ürünleri: cilalar, bakım kremleri, cilalama amaçlı vaks.” ve 7. sınıftaki “Boya makineleri, otomatik boya püskürtme tabancaları, elektrikli, hidrolik ve pnömatik zımbalama makineleri ve tabancaları, elektrikli yapıştırıcı tabancalar, basınçlı hava veya sıvı püskürtücü makineler için tabancalar, elektrikli el matkapları, motorlu el testereleri, dekupaj makineleri, spiral makineler, basınçlı hava üreticiler, kompresörler, araç yıkama makineleri ve yukarıda sayılan makine ve araçlarla aynı işleve sahip robotlar.” malları bulunmaktadır. Her ne kadar dava konusu işaret ile davacı markaları arasında yüksek düzeyli bir benzerlik bulunmakta ise de davacı markalarının tanınmışlık düzeyleri, davacı markalarının asli unsurunu oluşturan “…” ibaresinin, günlük hayatta sıklıkla kullanılan ve bu itibarla ayırt edicilik seviyesi çok yüksek olmayan bir işaret niteliğinde bulunması, davacı markalarının tanınmış olduğu “süt ve süt ürünleri” emtiası ile başvuru kapsamındaki mallar arasında hiçbir yakınlık olmaması, diğer bir deyişle başvuru kapsamındaki malların, davacı markalarının tanınmış olduğu sektöre son derece uzak ve farklı bulunması hususları birlikte gözetildiğinde, somut olayda 6769 sayılı SMK’nın 6/5. maddesi koşullarının gerçekleşmediği kanaatine varılmıştır. Bu durumda ilk derece mahkemesince, davacı markalarının tanınmışlığı nedeniyle SMK’nın 6/5 maddesinde düzenlenen koşulların somut olayda gerçekleşmediği gözetilerek, davanın reddine (dava konusu başvuru yargılama sırasında tescil edildiğinden) karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, davalılar vekillerinin istinaf itirazları yerinde görülmüştür.
HMK.’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davalılar vekillerinin istinaf başvurularının kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı … vekili ile davalı … vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 27/05/2021 gün ve 2020/383 Esas – 2021/192 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85 TL maktu karar ve ilam harcından, peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile kalan 215,45 TL bakiye karar ve ilam harcının davacıdan alınarak Hazineye irad kaydına,
4-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/2 maddesi uyarınca belirlenen 25.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
6-Davalılar tarafından ilk derece mahkemesinin yargılaması sırasında herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,

7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine, (HMK m.333),
8-Davalı … ile davalı … tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ayrı ayrı davalı … ile davalı … iadesine,
9-İstinaf aşamasında davalı … tarafından yapılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcından ibaret yargılama giderinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
10-İstinaf aşamasında davalı … tarafından yapılan 38,90 TL posta ücreti, 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı olmak üzere toplam 201,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … verilmesine,
11-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 24/11/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 24/11/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip