Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1531 E. 2023/1448 K. 09.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1531
KARAR NO : 2023/1448
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/06/2021
NUMARASI : 2020/343 E. – 2021/218 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ

DAVANIN KONUSU : YİDK Marka Kararı İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 28/06/2021 Tarih ve 2020/343 Esas – 2021/218 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin “…” ibaresinin 36 ve 37. sınıflara giren hizmetlerde tescili için davalı kuruma başvurduğunu, Markalar Dairesi Başkanlığınca başvurunun SMK’nın 5/1(b) ve (c) maddeleri uyarınca kısmen reddedildiğini, bu karara yapılan itirazın ise Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun kararıyla nihai olarak reddedilmiş olduğunu, oysa dava konusu edilen markada “…” ibaresinin birleşik yazıldığını ve herhangi bir coğrafi kaynak adını çağrıştırma amacını gütmediğini, zaten TÜRKPATENT marka kayıtlarında tescilli, dava konusu markaya çok benzer nitelikteki “…”, “…” ibareli markaların tescilli olduğunu, bu markalarda geçen yer adlarının tamamının tanınmış bir yerleşik yer adı olmasına rağmen bu işaretlerin ayırt edici niteliği haiz görülerek dava konusu edilen 36. sınıfa giren emtialarda tescil edilmiş olmasının somut olaydaki TÜRKPATENT kararı ile çeliştiğini, ibarenin kısmen reddedildiği hizmetler açısından marka olarak ayırt ediciliği haiz olmadığı kabul edilse dahi, markanın siyah zemin üzerine sarı renklerle yazılmış “…” ibaresini ihtiva eden özgün kompozisyonunun işarete yeterli seviyede ayırt edicilik kazandırdığını, … ilçesi, mimari yapıları ile belirli bir üne sahip bir ilçe de olmadığından bu işaretin kısmi redde konu hizmetler açısından tesciline bir engelin bulunmadığını ileri sürerek, YİDK’nın 2020-M-7700 sayılı kararının iptali ile 2020/27590 numaralı markanın tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, “…” ibareli başvuru markasının kapsamında yer alıp da kurumca reddedilen “Gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri ” açısından hedef kitle yani ortalama tüketici kitlesi nazarında bu işaretin marka olarak, yani bir ticari işletmenin hizmetini tanıtan ve diğer işletmelerin aynı tür hizmetlerinden ayırt edildiğini algılamasına yol açan şekilde soyut ve somut ayırt ediciliği bulunmadığı, hedef tüketicilerde bu hizmetler açısından marka işaretinin … yöresindeki gayrimenkuller/evler algısı yaratacağı, aynı zamanda bu ibarenin tanımlayıcı cins, vasıf bildiren bir ibare olarak algılanabileceği, bu hizmetler açısından herkesin kullanabileceği ibare olduğundan bir kişinin tekeline bırakılmasının mümkün olmadığı, SMK’nın 5/1(b) ve (c) bentleri uyarınca mutlak ret engelini oluştuğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, emsal nitelikte “…”, “…”, …”, “…” gibi ibareler içeren markaların tescilli olduğunu, Yargıtay’ın tanımlayıcı iki farklı ibarenin bir araya gelmesiyle oluşan markalara izin verdiğini, “…” ibaresinin reddedilen hizmetlerde marka olarak tescilinin mümkün olmadığını, ancak bir coğrafi yer adı ve özgün bir kompozisyon ile tescil edilebileceğini, … ilçesinin mimari yapıları ile üne sahip olmadığını ileri sürerek, yerel mahkeme kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka YİDK kararı iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Yukarıda yapılan özetten anlaşıldığı üzere davacı şirketi “…” ibaresinin 36 ve 37. sınıf hizmetlerde tescili için davalı kuruma başvurmuş, başvurusu 36. sınıf kapsamındaki “Gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri” yönünden SMK’nın 5/1(b) ve (c) bentleri uyarınca ayırt edici olmadığı ve tanımlayıcı olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir.
Ancak, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 24.06.2019 tarih ve 2018/351 E.-2019 /4740 K. sayılı kararında belirtildiği gibi, “.. tek başına ayırt ediciliği bulunmayan sözcüklerin yanına ayırt edici nitelikteki sözcüklerin eklenmesi ve genelde ya isim tamamlaması veya sıfat tamlaması şeklinde ortaya çıkan ve yeni bir anlam ifade eden sözcükler grubunun marka olarak tescil edilmesinin yasanın düzenlenme amacına daha uygun olduğu sonucuna varılmıştır … tek başına marka olarak tescili bulunmayan İstanbul, Ankara gibi yer isimlerinin, “…” gibi bir başka sözcüğün ilavesiyle meydana gelen sözcükler grubunun marka olarak tescil edilebileceği kabul edilmiştir” Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin bu kararında da açıklandığı üzere tanımlayıcı ibarelerin, ilave sözcüklerle birlikte marka olarak tescilinin mümkün olduğunun kabulü gerekir. Buna göre, coğrafi yer adlarının 556 sayılı KHK 7/1-c bendi veya 555 sayılı Cografi İşaretlerin Korunması Hakkında KHK hükümleri anlamında coğrafi işaret anlamını taşımamak kaydıyla yanlarına ilave ekler yapılması suretiyle marka olarak tescili mümkündür. Bu durumda, marka koruması markanın asli ve tali unsurlarıyla bir bütün olarak sağlanıp asli unsuru oluşturan coğrafi yer adı konusunda marka sahibine inhisari hak sağlamaz. Başvurunun kötüniyetli yapılmadığı sürece başkalarının da aynı coğrafi yer adını farklı bir takım eklerle marka olarak tescil ettirmesi mümkündür.
Somut uyuşmazlıkta da, davacı şirket redde konu hizmetler bakımından tanımlayıcı olan “…” ibaresinin önüne “meşhur bir coğrafi yer adı olan “…” ibaresini eklemek suretiyle marka başvurusunda bulunmuş olup, … ilinin … ilçesi evleri yönünden maruf ve meşhur bir bölge de olmadığına göre, başvuru markasının bu haliyle SMK’nın 5/1(b) maddesi anlamında somut ayırt ediciliğinin bulunduğu, SMK’nın 5/1(c) maddesi anlamında tanımlayıcı da olmadığı ve YİDK kararının iptali koşullarının oluştuğu kanaatine varılmıştır.
Her ne kadar davacı tarafça, dava konusu başvurunun uyuşmazlık konusu hizmetler bakımından tescil edilmesi de talep edilmiş ise de, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.03.2017 tarih ve 2017/11-78 E.- 2017/521 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere mahkemelere tescil isteminin kabulü ya da reddi yönünde tanınmış bir yetki bulunmadığından ve tescil işlemi idari nitelikte bir işlem olup Kurul kararının kabulüne bağlı doğal bir sonuç olduğundan davacının bu talebi yerinde görülmemiş, anılan talep ayrı bir dava olarak nitelendirilemeyeceğinden, bu talebin reddi nedeniyle davalı yararına vekalet ücretine de hükmedilmemiştir.
Bu itibarla, ilk derece mahkemesince davanın kabulü ile dava konusu YİDK kararının iptaline karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddi doğru olmamış, HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiş ve davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 28/06/2021 gün ve 2020/343 Esas – 2021/218 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın KABULÜ ile, YİDK’nın 2020-M-7700 sayılı kararının İPTALİNE,
3-Davacı vekilinin markanın tescili isteminin REDDİNE,
4-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 269,85-TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 215,45-TL’nin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 25.500,00-TL maktu vekalet ücretinin davalı … alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 2.100,00-TL bilirkişi ücreti, 90,00-TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 140,00-TL tebligat masrafı, 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcından oluşan toplam 2.492,10-TL yargılama giderine, 54,40-TL başvurma harcı, 54,40-TL peşin harç tutarı eklenerek oluşan toplam 2.600,90-TL’nin davalı … alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı … tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
9-Davacıdan peşin olarak alınan 59,30-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 09/11/2023 tarihinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 07/12/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip