Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1511 E. 2023/1514 K. 24.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1511
KARAR NO : 2023/1514
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/06/2021
NUMARASI : 2020/132 E. – 2021/205 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararı İptali-Hükümsüzlük

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 16/06/2021 tarih ve 2020/132 E. – 2021/205 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalının 2018/111222 başvuru numaralı “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, müvekkiline ait markalarda esas unsurun “…” ibaresi olduğunu, “…” ibareli markaların hepsinde “…” ibaresinin yer aldığını, başvuru markasının tüketiciler tarafından oldukça tanınır bir hale gelen ve birçok kişiye 16. ve 41. sınıfta ulaşan müvekkili markası ile iltibas yaratacağını, başvuru sahibi tarafından daha önce de benzer markalara başvurulduğunu ve bu başvuruların itirazları sonucunda kurum tarafından reddedildiğini, 2017/103168 sayılı “… …” ibareli markanın tescili ve kurum kararının iptali için davalı tarafından açılan davanın Ankara 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2019/155 Esas sayılı dosyasında, 2017/103176 sayılı “… …” ibareli markanın tescili ve kurum kararının iptali için davalı tarafından açılan davanın Ankara 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2019/131 Esas sayılı dosyasında görülmekte olduğunu, davaya konu markanın 16. ve 41. sınıfta tescil ettirilmek istendiğini, müvekkili şirkete ait markaların da 16 ve 41. sınıfta tescilli olduğunu, müvekkilinin uzun yıllardan bu yana tescilli markalarını kullandığını ve tüketiciler tarafından da markasını bilinir hale getirdiğini, başvuru sahibinin amacının “…” markasını tescil ettirmek olduğunu, yeniden yapılan bu başvurunun da kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 2020-M-1119 sayılı kararının iptali ile 2018/111222 numaralı “…” ibareli marka başvurusunun yargılama süresinde tescili durumunda hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şahıs vekili, müvekkili hakkında açılmış olan işbu davaya ait dava dilekçesinin müvekkiline tebliğ edilmediğini, müvekkilin yerleşim yerine bir bilgilendirme bırakılmadan muhtara teslim edildiğini, müvekkili …’un yönetim kurulu başkanlığını yaptığı …’nun, “… …” “… …” ile eğitim-öğretim hizmetlerini dört yaşından lise sona kadar kesintisiz devam eden bir programla sunduğunu, müvekkilinin “… …” ibareli ve esas unsurlu markalarına yaptığı yatırım, harcadığı sermaye ve emek ile ayırt edicilik kazandırdığını, “…” ibaresinin bir eğitim-öğretim modeli olup dünya çapında kullanıldığını, bu ibarenin tek başına marka olabilecek nitelikleri haiz olmadığını, “…” ibaresinin tek başına kimsenin inhisarına bırakılamayacağını, müvekkilinin markasının okunuş, yazılış veya yazım karakteri bakımından davaya mesnet markalar ile hiçbir benzerliği bulunmadığını, müvekkilinin “… …” ibareli markasının Türkçe açılımının “… …” olduğunu, davaya mesnet gösterilen “t-…” ibareli markanın açılımının İngilizce bir tamlamanın baş harflerinden (… …) oluştuğunu, Türkçe karşılığı itibarı ile müvekkili markası ile davaya mesnet markaların tamamen farklı anlamlar içerdiğini, müvekkilinin faaliyet alanı ve hitap ettiği yaş grubunun ana okul, ilkokul, ortaokul ve lise olduğunu, davaya mesnet gösterilen markaların kullanım alanının ise lise sonrası bir faaliyet alanını yani üniversiteyi kapsayan bir sistemden ibaret bulunduğunu, davacı yanın işbu davaya mesnet gösterdiği markalarının kullanılmaması nedeniyle İstanbul Anadolu 2. Fikri Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/133 Esas sayılı dosyası ile iptal davasının ikame edildiğini, davanın halen derdest olduğunu, davacı şirketin itiraza gerekçe gösterdiği markalar ile müvekkil markasının hem benzer bulunmadığını, hem de davacı tarafın itiraza dayanak sunduğu markaların kullanımını ispat edemediğini, müvekkilinin “…” esas unsurlu marka bakımından kazanılmış hakkının mevcut olduğunu, müvekkili tarafından “…” ibareli markasının uzun yıllardan beri tüketiciler nezdinde bilinirliği sağlanmak suretiyle tanınmış marka olarak kullanıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili, alınan kararlar ve yapılan işlemlerin usule ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, davalının “…” ibareli marka başvurusu ile davacının “… …” ve “T-…” ibareli diğer tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle asli unsurlarda (… ibaresi) görsel ve sesçil benzerlik oluşsa da davalı itiraz sürecinde kullanım ispatında bulunmuş olup, davacının itirazına gerekçe gösterdiği 2008/06061, 2008/06065, 2012/17388, 2012/17392, 2011/73059 sayılı markalarının kullanımının YİDK sürecinde ispatlanamadığı, SMK 19/2. maddesi kapsamında davacı markalarının kullanımı ispat edilemediğinden, markalar arasında SMK 6/1. maddesindeki karıştırılma olasılığı koşulunun bulunmadığı, dava konusu marka açısından SMK 6/9. maddesi anlamında kötüniyetli başvuru yapıldığı iddiasının da kanıtlanmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, gerek yerel mahkemenin gerekse de bilirkişilerin davaya konu marka ile müvekkiline ait markaların benzerlik teşkil ettiğine dair tespitinin yerinde olduğunu, fakat müvekkilinin kullanım kanıtı sunamadığına dair tespitlerin yerinde olmadığını, müvekkilinin markalarını kullandığının Ankara 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2020/294 Esas sayılı dosyasında tespit edildiğini, nitekim davalı markasının hükümsüzlüğünü de talep ettiklerinden, müvekiline ait internet sitesinin de incelenmesinin gerektiğini, 2020/294 Esas sayılı dava ile huzurdaki davanın konusunun neredeyse birebir aynı olduğunu, her iki davada da markaların benzer bulunduğunu, fakat müvekkilinin markalarını kullanıp kullanmadığının tartışıldığını, 2020/294 Esas sayılı dava dosyasında kök rapor aleyhe ise de itirazları ve özellikle “http://www…..” internet sitesindeki kullanımlarının araştırılması neticesinde, ek raporun markaların kullanıldığı yönünde oluşturulduğunu, gerek rapora itiraz dilekçelerinde gerekse de dava dilekçelerinde “http://www…..” internet sitesinde de müvekkilinin kullanımlarının mevcut olduğunun belirtildiğini, fakat huzurdaki dava dosyasında bilirkişiler tarafından eksik inceleme yapıldığını, müvekkilinin itiraz aşamasında sunduğu delillerin de kullanımı ispat ettiğini, bilirkişilerin müvekkilinin kullanımlarını özellikle de faturaları hatalı değerlendirdiklerini, bilirkişilerin delil listesini tam olarak incelemediklerini, müvekkilinin 2008/06061, 2008/06065, 2012/17388, 2012/17392, 2011/73059 no’lu markalarını 16. ve 41. sınıfta yer alan mal ve hizmetlerde kullandığını, sunulan görsellerde de müvekkilinin markalarını kullandığının açık olduğunu ileri sürerek, yerel mahkeme kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava dışı … A.Ş. vekilince ilk derece mahkemesinin karar tarihinden sonra sunulan 16/05/2022 tarihli dilekçede, davaya ve itiraza mesnet 2011/73059 numaralı markanın davacı şirket tarafından kendilerine devredildiği bildirilerek, HMK’nın 125/2. maddesi uyarınca davacı yerine geçme talebi öne sürülmüştür. TPMK kayıtlarında itiraza mesnet 2011/73059 numaralı markanın davacı adına tescilli olduğu görülmüştür. Öte yandan dilekçe ekindeki Kadıköy 30. Noterliği tarafından onaylanmış 25/08/2021 tarih, 38838 yevmiye numaralı marka devir sözleşmesinde, davacı markalarından 2008/06061 ve 2008/06065 numaralı olanların da devredildiği anlaşılmakta ise de, TPMK kayıtlarında bu markalar yönünden devir işlemi gerçekleştirilmemiştir.
“Dava Konusunun Devri” başlıklı HMK’nın 125. madesi “(1) Davanın açılmasından sonra, davalı taraf, dava konusunu üçüncü bir kişiye devrederse, davacı aşağıdaki yetkilerden birini kullanabilir:
a) İsterse, devreden tarafla olan davasından vazgeçerek, dava konusunu devralmış olan kişiye karşı davaya devam eder. Bu takdirde dava davacı lehine sonuçlanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur.
b) İsterse, davasını devreden taraf hakkında tazminat davasına dönüştürür.
(2) Davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devredilecek olursa, devralmış olan kişi, görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden itibaren devam eder. (Ek cümle:22/7/2020-7251/11 md.) Bu takdirde dava davacı aleyhine sonuçlanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur.” hükmünü havidir.
Somut uyuşmazlıkta da itiraza ve davaya mesnet 2011/73059, 2008/06061 ve 2008/06065 sayılı markaların devredilmesiyle HMK’nın yukarıda anılan 125. maddesi uyarınca işlem yapılması ve taraf teşkilinin sağlanması gerekmektedir (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 18/12/2017 T., 2016/5733 E. ve 2017/7361 K.). Zira marka devir sözleşmesi, devir tarihi itibariyle hüküm ve sonuç doğurur. Tescil ve ilan yaratıcı değil, bildirici bir etkiye sahiptir. (6769 sayılı SMK m. 148)
Her ne kadar dava konusu markalardan bir kısmının devredildiği hususu, ilk kez istinaf aşamasında öne sürülmüş, ilk derece mahkemesine bu hususta bir bildirimde bulunulmamış ise de, markanın devir tarihi, ilk derece mahkemesinin karar tarihinden öncedir. Dolayısıyla bu devir nedeniyle gerekli işlemlerin yapılması ve taraf teşkilinin sağlanması da ilk derece mahkemesince yapılmalıdır.
Ayrıca, dava YİDK karar iptali ile birlikte hükümsüzlük istemine ilişkin olduğu halde, mahkemece sadece davacının YİDK sürecinde sunduğu kullanım delillerine hasren inceleme yapılarak, davacının marka kullanımını ispat edemediği kabul edilmiş ise de, davacı tarafça açılmış olan hükümsüzlük davası yönünden herhangi bir delil toplanmadığı gibi olumlu veya olumsuz bir değerlendirme de yapılmamıştır. Oysa işbu davada esasen her birisi ayrı bir davanın konusunu oluşturabilecek nitelikte iki ayrı talep bir arada ileri sürülmüştür. Bu nedenle hükümsüzlük davasında da, YİDK aşamasındaki kullanım ispatı talebinden farklı olarak, SMK’nın 25/7. maddesine istinaden, ayrıca kullanmama def’inde bulunulması gerekir.
Somut uyuşmazlıkta, davalının başvuru markası 04/06/2020 tarihinde tescil edilmiştir. Türk Patent ve Marka Kurumu YİDK’in davacının itirazının reddine dair 27/02/2020 tarih, 2020-M-1119 sayılı kararı üzerine, davacı tarafından 04/05/2020 tarihinde eldeki dava açılmış, dava dilekçesi davalıya 18/07/2020 tarihinde usulen tebliğ edilmiş, davalı vekili tarafından 11/09/2020 tarihinde cevap süresinin bir ay uzatılması talep edilmiş ise de, mahkemece verilen 15/09/2020 tarihli kararla, HMK’nın 127. maddesi uyarınca, ek süre talebi iki haftalık cevap süresi içerisinde gerçekleştirilmediğinden reddedilmiştir. Bunun üzerine davalı vekili 23/09/2020 tarihinde cevap dilekçesi sunmuş ve bu dilekçede kullanmama def’i mahiyetinde beyanlarda bulunmuştur. Ne var ki, davaya yasal cevap süresi içerisinde cevap vermemiş olan davalının, süresinden sonra vereceği cevap dilekçesi ile kullanmama def’inde bulunabilmesi, HMK’nın 141/2. maddesi gereği ancak davacının açık muvafakati ile mümkün olacaktır. Somut olayda davacı tarafın, kullanmama def’inin ileri sürülmesine ilişkin açık muvafakati bulunmamaktadır. O halde hükümsüzlük davası yönünden, davalının kullanmama def’ine hukuki değer atfedilemeyeceğinden, mahkemece davacının itiraza dayanak tüm markalarının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. İlk derece mahkemesi ise yukarıda da belirtildiği üzere, davalının hükümsüzlük davasında bulunduğu kullanmama def’i konusunda, olumlu veya olumsuz bir karar vermemiştir. Oysa HMK’nın 297/2. maddesi uyarınca, hükmün sonuç kısmında taleplerden her biri hakkında hüküm kurulması gerekli olup, Anayasa’nın 141. maddesi uyarınca da tüm mahkeme kararlarının gerekçeli olması zorunludur.
Bu durum karşısında mahkemece, 25/08/2021 tarihli marka devir sözleşmesi doğrultusunda, HMK’nın 125. maddesi uyarınca gerekli işlemlerin yapılması ve taraf teşkilinin sağlanması, hükümsüzlük davası yönünden, davalının usulen öne sürülmüş kullanmama def’inin bulunmadığı ve bu durumda davacı tarafın dava dilekçesinde bildirdiği tüm markalara dayanabileceği gözetilerek, hükümsüzlük davası hakkında da HMK’nın 297. ve Anayasa’nın 141. maddeleri uyarınca gerekçesi açıklanmak suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, Dairemizce davacı vekilinin yukarıdaki hususlara ilişkin istinaf itirazlarının kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, kararın niteliğine göre davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 16/06/2021 gün ve 2020/132 E. – 2021/205 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafından istinaf başvurusunda peşin olarak yatırılan 59,30-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 24/11/2023 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 14/12/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip