Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1500 E. 2023/1495 K. 24.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1500
KARAR NO : 2023/1495
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/06/2021
NUMARASI : 2020/325 E. – 2021/209 K.

DAVACI :
VEKİLİ :

DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : YİDK Marka Kararı İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 21/06/2021 Tarih ve 2020/325 Esas – 2021/209 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalılar … Kurumu ile … vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin “…” ibareli markalarını mesnet göstererek davalı şahsın 2019/93236 sayılı ve “…” ibareli marka başvurusuna yapılan itirazın davalı … Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun kararıyla nihai olarak reddedildiğini, oysa taraf markaları ve kapsamlarındaki emtianın benzer olduğunu, başvurunun SMK’nın 6/3, 6/5 ve 6/6 maddeleri uyarınca da tescil edilmemesi gerektiğini, başvurunun kötüniyetle yapıldığını ileri sürerek, YİDK’nın 2020-M-7699 sayılı kararının iptaline ve dava konusu markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karra verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Kurumu vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı şahıs vekili, taraf markalarının benzer olmadığını, tarafların farklı alanlarda faaliyet gösterdiğini, “…” kelimesinin İngilizce “…” kelimesinin karşılığı olduğunu, “…”, “…”, “…” anlamlarına geldiğini, davacının “..” kelimesini tekeline alamayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, taraf markaları arasında dava konusu hizmetlerin tamamı yönünden karıştırılma olasılığı bulunduğu, davalının “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli tescilli markası arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel ve sesçil olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu; işin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, mesnet marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu mallar/hizmetler için ayırdığı satın alma veya faydalanma süresi içinde, davalının “…” ibareli marka başvurusunu gördüğünde derhal ve hiç düşünmeden davacının “…” ibareli tescilli markasından farklı bir marka olduğunu algılayamayacağı, diğer bir anlatımla ortalama düzeydeki tüketici kesiminin markalar arasında yanılgı yaşayabileceği, başvuru konusu işaret ile davacının tescilli markası arasında işletmesel bağlantı olduğu ya da idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletme tarafından piyasaya sunulan mallar/hizmetler algısı oluşabileceğinden SMK’nın 6/1. maddesindeki iltibasın bulunduğu, davacı tarafın ticaret unvanına bağlı hak iddiası ile önceye dayalı kullanım ve gerçek hak sahipliği, markalarının tanınmışlığı ve davalı başvurusunun kötüniyetle yapıldığı iddialarının kanıtlanmadığı, oluşan sonuca etkili de bulunmadığı gerekçesiyle, davanın kabulüne, 2020-M-7699 sayılı YİDK kararının iptaline, dava konusu 2019/93236 sayılı marka tescilli olduğundan hükümsüzlüğüne ve sicilden terkin edilmesine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … Kurumu vekili istinaf başvuru dilekçesinde, tarafların markaları arasında SMK’nın 6/1. maddesi anlamında benzerlik bulunmadığını, zayıf nitelikteki “…” ibaresinin kimsenin tekeline verilemeyeceğini ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı şahıs vekili, taraf markalarının iltibasa sebebiyet verecek derecede benzer olmadığını, faaliyet alanlarının da farklı olduğunu, “…”in zayıf ibare olduğunu ve kimsenin tekeline bırakılamayacağını, davacı markasının tanınmışlık ve seri marka niteliği taşımadığını, başvurunun kötüniyetle yapılmadığını ileri sürerek, yerel mahkeme kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK marka kararı iptali ile marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davalı gerçek kişinin “…” ibaresinin 35 ve 42. sınıf hizmetlerde tescili için yaptığı 2019/93236 sayılı marka başvurusuna, davacının “…” asıl unsurlu markalarına dayanarak yaptığı itirazının nihai olarak YİDK tarafından reddedildiği, 07.09.2020 tarihli YİDK kararının davacı tarafa 09.09.2020 tarihinde tebliğ edildiği, davanın iki aylık hak düşürücü süre içinde 14.10.2020 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece, taraf markaları arasında SMK’nın 6/1. maddesi uyarınca karıştırılma ihtimali bulunduğu gerekçesiyle yazılı şekilde davanın kabulüne verilmiş olup, davalılar vekillerinin istinaf itirazları gözetildiğinde istinaf incelemesine konu uyuşmazlık taraf markaları arasında arasında SMK’nın 6/1. maddesi anlamında karıştırılma ihtimali bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/1 maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Burada öncelikle iltibas (karıştırılma) kavramının da açıklanması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409). İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde; mahkemece alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, dava konusu başvuru kapsamındaki 35 ve 42. sınıf hizmetler davacının itiraza mesnet markaları kapsamında aynen yer aldığından taraf markaları arasında emtia benzerliği gerçekleşmiştir.
Marka işaretlerinin karşılatırılmasına gelince; davalı konusu başvuru “…” ibaresinden, itiraza mesnet davacı markaları ise “…” ve “…” ibarelerinden meydana gelmekte olup, markalarda “…” kelimesinin ortak olarak bulunduğu ve markaların bu kelimeye “-…” ve “…” heceleri eklenmek suretiyle oluşturulduğu görülmektedir. Dava konusu başvuruda ayrıca davacının “…” ibareli markalarında yer alan şekil unsurundan daha baskın bir şekil unsuru da yer almaktadır. Bu durumda, taraf markaları arasında “…” kelimesinin ortaklığından kaynaklı kısmi bir benzerlik bulunmakta ise de, markalar arasında karıştırılma ihtimalinin varlığı değerlendirilirken, markaların birbirlerine olan görsel, sescil ve kavramsal benzerlikleri yanında, markaya konu unsurların ayırt edicilik gücünün de dikkate alınması gerekir. Bu anlamda markalarda yer alan ve tescil kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden tanımlayıcı olan ibarelerin karşılaştırmada dikkate alınmaması, tanımlayıcı olmamakla birlikte tanımlayıcılığa yakın olan ibareler yönünden ise koruma düzeyinin düşük tutulması gereklidir. Somut olayda da, taraf markalarında ortak olarak bulunan “…” kelimesi içerisinde elekrik-elektronik yüksek mühendisi bilirkişinin de yer aldığı heyet tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, “…” anlamında yaygın olarak kullanılan ve en azından ilgili tüketici açısından herkesçe bilindiğinin kabulü gereken bir kelime olup, dava konusu çekişmeli (35. sınıfın 01-04. alt sınıfındaki hizmetlerle 05. sınıfında yer alan 09. sınıf malların perakendeciliği hizmetleri ve 42. sınıf hizmetler) hizmetlerde yüksek ayırtediciliği haiz değildir. Bu hale göre, taraf markaları arasında, “…” ibaresinin ortaklığından kaynaklı ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, zira söz konusu ibarenin çekişmeli hizmetlerle ayırt ediciliği düşük olduğu gibi, başvuruda bu ibareye yapılan ek ve baskın şekil unsuru, ibarelerin ortaklığından kaynaklı iltibas tehlikesini bertaraf edecek nitelikte olduğu kanaatine varılmıştır.
Her ne kadar davacı vekilince, davaya konu markanın SMK’nın 6/3, 6/5, 6/6. maddesi uyarınca tescil edilmemesi gerektiğini ve başvurunun kötüniyetli olarak yapıldığı da ileri sürülmüş ise de, bu hususlar kanıtlanamadığı gibi, taraf markaları benzer bulunmadığından, ulaşılan sonuca bir etkisi de bulunmamaktadır.
Bu itibarla, ilk derece mahkemesince taraf markaları arasında SMK’nın 6/1. Maddesi anlamında iltibas bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken , yazılı gerekçeyle davanın kabullü doğru olmamış, HMK’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, davalı … Kurumu vekili ile davalı şahsın istinaf başvurularının kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca davanın reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı … Kurumu ile davalı … vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 21/06/2021 gün ve 2020/325 Esas – 2021/209 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85-TL maktu karar ve ilam harcından, peşin olarak alınan 54,40-TL harçtan mahsubu ile bakiye 215,45-TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 25.500,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
6-Davalı … Kurumu tarafından istinaf aşamasında yapılan 32,50-TL tebligat ve posta masrafı, 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan toplam 194,60-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
7-Davalı … tarafından istinaf kanun yoluna başvuru harcı 162,10-TL olarak yatırılan yargılama giderinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip resen taraflara iadesine (HMK m.333),
9-Davalılar tarafından ayrı ayrı peşin olarak yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının, kararın kesinleşmesinden sonra ve talebi halinde davalılara iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 24/11/2023 tarihinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 17/12/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip