Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1483 E. 2021/1442 K. 11.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/11/2020
NUMARASI ….

DAVANIN KONUSU : Marka Hakkına Tecavüzün Önlenmesi, Durdurulması, Maddi
ve Manevi Tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 05/11/2020 tarih ve …… sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraflarca istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkili adına “…” ibareli ……. sayılı markanın 16. ve 40. sınıflarda tescilli olduğunu, bu markanın tanınmış bulunduğunu, davalının ise İstanbul’da matbaacılık sektöründe “… …” adı altında faaliyet gösterdiğini, antetli fatura bastırdığını, aynı zamanda iş yerinin dışına levha asarak söz konusu ibareyi kullandığını, ayrıca “…” adlı web sitesinin de davalının kullanımda olduğunu, müvekkilinin davalıya kullanımına son vermesi için ihtarname gönderdiğini ancak ihtarnameden sonra da davalının söz konusu ibareyi kullanmaya devam ettiğini, davalının davaya konu eylemlerinin müvekkilinin marka tescilinden doğan haklarına tecavüz oluşturduğunu, bu nedenle müvekkilinin zarara uğradığını, müvekkilinin itibar kaybının olduğunu, davalının ödemediği senetler nedeniyle müvekkiline bankalar aracılığıyla protesto senetlerinin de geldiğini ileri sürerek, “…” ibaresini içeren fatura, belge ve sair evraka el konulmasına, tabelaların indirilmesine, internet sitesinin yayınının durdurulmasına, marka hakkına tecavüz dolayısıyla davalının kullandığı eşya ile bu eşyaları üretmeye yarayan araç, cihaz ve makine gibi vasıtalara el konulmasına, fazlaya ilişkin hakların saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi ve 1.000 TL itibar tazminatına hükmedilmesine, hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiş, 07/05/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini 12.818,88 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, davacının matbaacılığa ve ciltçiliğe ait makine, ekipman ve malzeme üretimi ile ithalat, imalat ve dahili ticaret gibi faaliyetlerde bulunduğunu, müvekkilinin ise “… …” ismi ile kartvizit, broşür, antetli kağıt baskısı gibi basit matbaacılık işleri yaptığını, taraf üretimlerinin farklı olduğunu, müvekkilinin davacının markasını kullanarak haksız kazanç elde etmediğini, “… …” ibaresinin 556 sayılı KHK hükümleri kapsamında marka statüsünde olmadığını, davacı markasının tanınmışlık kriterlerini taşımadığını, ayrıca “…” adlı web sitesinin müvekkiline ait olmadığını, 70 yıldır sektörde bulunmanın ve iş yapmanın başta davacı taraf olmak üzere hiç kimseye tekel yetkisi vermeyeceğini, davacının marka ve logosunun müvekkili tarafından hiçbir üründe ve yerde kesinlikle kullanılmadığını, müvekkilinin gerçek kişi işletmesi kurup kendi ad ve soyadı olan … adıyla ticari faaliyetini sürdürdüğünü savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalının internet alan adı ve içeriği ile fatura ve tabeladaki kullanımlarının, davacı adına tescilli….. sayılı, “…” ibareli marka ile karıştırılma ihtimali yaratacağı, söz konusu davalı kullanımlarının davacının marka kapsamında yer alan 40. sınıftaki “Kağıdın İşlenmesi, Baskı Hizmetleri, Ciltçilik Hizmetleri” alanında yer aldığından markaya tecavüzün gerçekleştiği, internet alan adının terkini koşullarının somut olayda mevcut olduğu, “… …” ibaresinin davalının ticaret unvanının eki olarak veya davalının işletme adı olarak tescil edilmesi durumunda söz konusu ticaret unvanı ve işletme adının terkini koşullarının oluşacağı, ancak dava dosyası kapsamında “… …” ibaresinin davalının ticaret unvanının eki olarak veya davalının işletme adı olarak tescil ettirdiğine dair kesin bir delilin bulunmadığı, davacının 556 sayılı KHK’nin 66/2-b maddesine göre davalıdan talep edebileceği maddi tazminatın 12.818,88 TL olduğu, itibar kaybına ilişkin tazminat koşullarının oluşmadığı, manevi tazminat koşullarının ise gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının fatura ve basılı evraklarında, alan adında, iş yeri levhasında kullanımlarının davacının tescilli marka hakkından doğan haklarını ihlal ettiğinden markaya tevacüvüzün men ve refine, markaya tecavüzün maddi sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, davacınınn tescilli markasına tecavüz teşkil eder şekilde “…” ibaresinin her türlü basılı evrak, fatura, katalog, kartvizit vs reklamlarda ve iş yeri levhalarında ve alan adında kullanımının önlenmesine, silinmesi mümkün olanların silinmesine, silinmesi mümkün olmayanların imhasına, alan adına erişimin engellenmesine, 12.818,88 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren değişir oranlarda yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, itibar tazminatı talebinin reddine, 6.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, manevi tazminatla ilgili fazlaya dair talebin reddine, hükmün ilanına karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, ilk derece mahkemesince takdir edilen manevi tazminatın düşük olduğunu, ayrıca itibar tazminatı koşullarının da oluştuğunu ileri sürerek, hükmedilen manevi tazminat ve reddedilen itibar tazminatı yönünden ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin matbaacılık ve ciltçilik işleri uğraşan, kendi adına bir işletmesi olan esnaf olup, işletmesinin adının da “… …” olduğunu, müvekkilinin işletme adının yer aldığı tabela ve faturalardaki amblemler ile diğer tali unsurların bir bütün teşkil ettiğini ve davacının marka hakkına tecavüz oluşturmadığını, iltibas tehlikesinin bulunmadığını, iltibas değerlendirmesinde markanın ayırt ediciliğinin de göz önünde tutulmasının gerektiğini, davacı markasının ayırt ediciliğinin de zayıf bulunduğunu, müvekkilinin işletmesinde “… …” adını kullanmasının nedeninin, yaklaşık bir yüzyıldır kendisinin ve ailesinin bu isimle anılması olduğunu, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik incelemeye dayalı bulunduğunu, müvekkilinin markayı nasıl kullandığının bilirkişi raporunda yer almadığını, müvekkilinin işletme tabelasının ve antetli faturaları incelenmişken davacı şirketin bu kullanımlarının incelenmediğini, davacının markası ile müvekkilinin işletme adı arasında “…” ibaresi dışında hiç bir ortak yanın bulunmadığını ve bir bütün olarak değerlendirildiğinde iltibas tehlikesinden söz edilemeyeceğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının, davanın kısmen kabulüne ilişkin kısmının kaldırılmasını istemiştir.

GEREKÇE : Dava, markaya tecavüzün durdurulması, önlenmesi, maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davalının markasal olarak kullandığı “… …” ibaresi ile davacı adına tescilli ….. sayılı “…” ibareli marka arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğu, zira davalı kullanımlarının asli unsurunu da “…” ibaresinin oluşturduğu, davalının söz konusu ibareyi markasal olarak kullandığı matbaacılık hizmetlerinin de davacı markasının kapsamında kalan 40. sınıf hizmetlerle benzer olduğu, bu itibarla davalı kullanımlarının, davacının marka tescilinden doğan haklarına tecavüz oluşturduğu, mahkemece takdir edilen manevi tazminat tutarının, somut olayın özelliklerine ve hakkaniyete uygun bulunduğu, öte yandan itibar tazminatı koşullarının gerçekleştiğinin davacı tarafça ispat edilemediği anlaşılmakla, davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan maktu harcın mahsubu ile yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalıdan alınması gereken 1.285,51.TL nispi istinaf karar ve ilam harcından, davalı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30.TL maktu istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 1.226,21.TL’nin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-İstinaf aşamasında taraflar tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 11/11/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 08/12/2021
…..
Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.