Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1481 E. 2023/1343 K. 27.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1481
KARAR NO : 2023/1343
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/11/2020
NUMARASI : 2018/36 E. – 2020/242 K.

DAVACI
VEKİLLERİ
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : Marka ile İlgili Kurum Kararlarının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 11/11/2020 tarih ve 2018/36 Esas – 2020/242 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı, davalı… vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirketin “…” ad ve logolu televizyon kanalını uzun yıllardır kullandığını, izleyici tarafından tanınmış ve bilinen bir marka yaptığını, müvekkilinin “…” ibaresi içerir muhtelif markaların sahibi olduğunu, yine müvekkilinin www…. alan adlı web sitesinden web tv yayını yaptığını, davalının “… …” şeklinde 38, 42 ve 09. Sınıflarda tescil başvurusuna konu ettiği 2016/67670 sayılı markanın müvekkili şirkete ait olan ve uzun yıllardır faaliyet gösteren “…” markaları ile benzerlik gösterdiğini, özellikle aynı sınıf mal ve hizmetlerde markaların iltibas ihtimalinin daha da kuvvetleneceğini, dava konusu “… …” markasının tescilinin müvekkili, markasının itibarına ve tanınmışlığına zarar verebileceğini, davalının anılan ibareyi tescil başvurusuna konu etmesinin hiçbir haklı nedeninin bulunmadığını, davalının kötü niyetli olduğunu, haksız rekabete sebebiyet vereceğini ileri sürerek, 2017-M-10437 Sayılı YİDK kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı… vekili, dava konusu marka ile itiraza dayanak markaların farklı olduklarını, dava konusu markada itiraz markalarında yer almayan şekil unsurlarına ayrıca “…” ibaresinin de eklendiğini, markalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde görsel, işitsel ve de kavramsal olarak birbirleri ile kıyaslanmayacak derecede farklılık arz ettiğini, … ibaresinin tek başına ayırt ediciliğinin düşük olduğunu, anılan ibarenin günün … saatini ifade eden yaygın kullanımı bulunan bir işaret olduğunu, dolayısıyla markaların bütünü ile bıraktıkları algıların birbirlerinden farklı olduklarını, önceye dayalı kullanım ve tanınmışlık koşullarının oluşmadığını, haksız rekabet ve kötü niyet gerekçeli itirazlara, markalar benzer olmadığından ve sunulan bilgi ve belgeler yeterli olmadığından, işbu dava kapsamında itibar edilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … davaya cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, dava konusu davalı yana ait “… …+şekil” marka başvurusu kapsamında 38. sınıfta yer alan hizmetler ile davacı yanın önceki markaları kapsamında aynı sınıfta yer alan hizmetler, birbiri ile aynı ya da aynı tür emtialar olduğu, 09 ve 42. sınıflar yönünden markalar arasında ayniyet yada benzerlik ilişkisi bulunmadığı, şu hâlde 556 sayılı KHK 8/1-b maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri 38. sınıfta yer alan belirtili emtialar yönünden gerçekleştiği, taraf markalarının ayırıcı unsurları olan “…” ibareleri arasında benzerlik olduğu ve karıştırılma ihtimalinin de 38. sınıf emtialar yönünden gerçekleştiği, dosya kapsamına davacı yan tarafından sunulan dokümanların markanın tanınmışlığının veya önceye dayalı üstün hakkın tespiti için yeterli olmadığı, bir an için tanınmışlık kabul edilse dahi benzer bulunmayan mal ve hizmet sınıfları ile davacının markaları arasında imaj transferi olacağı, davalının haksız yarar elde edeceği, davacının marka değerinin zarar görebileceği hususlarını da ispata yarar emare bulunmadığı, davalının kötü niyetli hareket ettiğine dair de dosyaya delil sunulmadığı gerekçesiyle, davanın YİDK iptali talebinin 38. sınıf yönünden kabulüne, diğer mal ve hizmet sınıfları yönünden reddine, hükümsüzlük talebi olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, davalıya ait “… …” markasının 09. ve 42. sınıfta yer alan mal ve hizmetler yönünden iltibas oluşturmayacağının kabul edilmesinin hatalı olduğunu, 09. sınıfın; Bilgisayar ve İnternet uygulamaları olmakla beraber; ses ve görüntü kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi için cihazlar, kameralar, fotoğraf makineleri, televizyonlar, videoları kapsadığını, 42. sınıfın ise; bilimsel ve sınai inceleme, araştırma hizmetleri olmakla beraber; başkaların adına web sitelerinin tasarlanması, bakımı ve güncellenmesi, internet arama motoru sağlama gibi emtiaları barındırdığını, dolayısıyla, ses ve görüntü kaydı, nakli vb hizmetleri, internet sitesi, ve programları tasarımları gibi emtiaların 38. Sınıftaki hizmetler ile ilgili ve bağlantılı sınıflar olduğunu, televizyon yayıncılığı, internet haberciliği faaliyetlerini yürüten müvekkili şirketin söz konusu “…” ibareli markasını, “…” ibaresini içeren diğer markaları bu alanda aktif bir biçimde kullandığı nazara alındığında, 38. sınıfla, benzer ve bağlantılı sınıflar olan 9.ve 42.sınıflardaki tescil başvurusunun da ortalama tüketici kitlesinde karıştırılma ihtimali yaratacağını, müvekkiline ait “…” markalarının, müvekkili şirket tarafından yapılan yatırımlar sayesinde tanınmış hale geldiğini ileri sürerek, yerel mahkeme kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın tümden kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı… vekili istinaf başvuru dilekçesinde, davalı başvurusunun konusu olan işaretin, davacıya ait tescilli markalara toplu olarak bıraktığı umumi intiba itibariyle ilk bakışta kolayca tefrik edilemeyecek şekilde benzediğinden ve bu suretle iltibasa sebebiyet vereceğinden söz edilemeyeceğini, markalar benzer olmadığından KHK md. 8/4’teki şartların oluşmadığını, tanınmışlık konusunda kanaat oluşturabilecek yeterlilikte bilgi ve belgelerin sunulmadığını, davacının KHK md. 8/3, haksız rekabet ve kötü niyet gerekçeli itirazlarının, markalar benzer olmadığından ve sunulan bilgi ve belgeler yeterli olmadığından reddinin gerektiğini ileri sürerek, yerel mahkeme kararının istinaf incelemesi yapılarak kısmen kabul yönünden kaldırılmasını, davanın tümden reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : 1-Dava, marka ile ilgili kurum kararlarının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin tüm istinaf itirazlarının reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2-Davalı… vekilinin istinaf itirazlarının değerlendirilmesine gelince; işlem dosyasının incelenmesinden; davalı şahsın 2016/67670 sayılı “… …” ibareli marka başvurusunda bulunduğu, başvuru kapsamında 9,38,42. sınıflarda yer alan mal ve hizmetlerin olduğu, başvurunun ilanına davacı Şirketin “…” asli unsurlu markalarına dayalı olarak 556 sayılı KHK 8/1-b, 8/3, 8/4, 8/5. ve 35. maddeleri ile haksız rekabet hükümleri uyarınca itiraz ettiği, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından itirazın reddine karar verildiği, davacının bu karara yönelik itirazının ise YİDK’in 07/12/2017 tarih, 2017-M-10437 sayılı kararıyla reddedildiği, kararın 09/12/2017 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 26/01/2018 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
Buna göre davaya konu uyuşmazlık, dava konusu başvuru ile davacı markaları arasında KHK’nın 8/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
556 sayılı KHK’nın 8/1. maddesinde, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvurunun reddedileceği belirtilmiştir. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409).
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; dosyada mevcut bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere başvuru kapsamında 38. sınıfta yer alan hizmetler, davacı yanın önceki markaları kapsamında aynen yer aldığından 38. sınıf yönünden emtia benzerliğine ilişkin koşul gerçekleşmiştir.
İşaretlerin karşılaştırılmasına gelince; dava konusu başvuru “… …” ibareli olup, mavi renkte “…” sözcüğü ve yeşil renkle
yazılmış “…”
şeklinde,
köşesinde ise bir saat figürüne yer
verildiği, davacı markalarının ise turuncu bir daire içerisinde … sayısından oluştuğu, daire ile saat algısı yaratılmaya çalışıldığı görülmektedir. Buna göre gerek dava konusu başvurunun gerekse de davacı markalarının asli unsuru “…” ibaresinden oluşmaktadır. İlk derece mahkemesinin kabulünün aksine bu ibareye “…”, şekil ve renk unsurları ile yeterli ayırt edicilik sağlandığı gibi 38.sınıf hizmetlerin kullanıcısı da bilinçlidir. Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 18/12/2018 tarih, 2017/2325 Esas, 2018/8031 Karar sayılı kararında bu husus; “Dairemizin 25.10.2017 tarih 3563/5709 sayılı kararında da benimsendiği üzere başvuru konusu 9, 16 ve 38. sınıf mal ve hizmetler bakımından işaretlerin benzer olmasına karşın başvuru kapsamına alınan mal ve hizmetlerin ortalama alıcılarının dikkatli ve seçici kişilerden oluşacağı ve bu nedenlerle bahse konu mal ve hizmetler bakımından iltibas tehlikesine yol açmayacağının kabulü gerekirken..” biçiminde vurgulanmıştır. Tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak tüketiciler üzerinde bıraktıkları genel intiba yönünden ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesinin bulunmadığı kanaatine varılmıştır. O halde ilk derece mahkemesince, 38. sınıf hizmetler yönünden taraf markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1. maddesi anlamında karıştırılma tehlikesinin bulunmadığı, başvuruya yeterli ayırt ediciliğin sağlandığı, tanınmışlık, önceye dayalı hak sahipliği, haksız rekabet koşullarının oluşmadığı, dava konusu başvurunun kötü niyetli yapıldığının ispat edilemediği gözetilerek davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde yerinde olmayan gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan, Dairemizce bu yönden dosyada mevcut bilirkişi raporundaki tespitlere itibar edilmemiş, ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiştir.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davalı TPMK vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiş ve davanın tümden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı… vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 11/11/2020 gün ve 2018/36 Esas – 2020/242 Karar sayılı kararın KALDIRILMASINA,
3-Davanın REDDİNE,
4-Davacının hükümsüzlük talebi olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
5-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85-TL maktu karar ve ilam harcından, peşin alınan 35,90-TL’nin düşümü ile kalan 233,95-TL bakiye karar ve ilam harcının davacıdan alınarak Hazineye irad kaydına,
6-Davalı… kendisini vekille temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/2 maddesi uyarınca belirlenen 25.500,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı … verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
8-Davalı… tarafından istinaf aşamasında yapılan 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan yargılama giderinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
9-Davalı … tarafından herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
10-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine, (HMK m.333),
11-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiğinden; alınması gereken 269,85-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 210,55-TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
12-Davalı… tarafından peşin olarak alınan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davalı kuruma iadesine,
13-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 27/10/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 27/10/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip