Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1478 E. 2023/1342 K. 27.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/1478 – 2023/1342
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1478
KARAR NO : 2023/1342
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/11/2020
NUMARASI : 2019/100 E. – 2020/378 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararı İptali ve Marka hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 09/11/2020 tarih ve 2019/100 Esas – 2020/378 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, Davacının … mağaza adı ve tanınmış markası altında 8.000’i aşkın sayıdaki mağazalarında “…” seri markalı tüketim malzemeleri ile faaliyet gösterdiğini, davacıya ait “…” markası ile davaya konu “… … şekil” ibareli başvuru arasında gerek görsel, işitsel, anlamsal gerekse mal ve hizmet sınıfları bakımından benzerlik ve iltibas ihtimali bulunduğunu, seri marka imajı yarattığını, TPMK YİDK tarafından usul ve yasaya uykırı olarak itirazın reddedildiği, davalının “…” markası veya tanınmışlığının dava ile ilgili olmadığını ileri sürerek, 21.12.2018 tarih 2018-M-11176 sayılı YİDK Kararının iptali ile 2017/81146 sayılı markanın kapsadığı tüm mallar bakımından hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili, 2017/81146 sayılı “… … şekil” ibareli marka başvurularına karşı davacının 2007/58796 sayılı “…” ibareli markasını mesnet göstererek sunduğu itirazı reddeden davaya konu YİDK kararının hukuka uygun olduğunu, “…” ibaresinin gıda sektöründe pek çok kişi tarafından kullanılan ayırtediciliği düşük bir ibare olduğu, taraf markaların benzer olmadığını ve karıştırılma ihtimallerinin bulunmadığını, davaya konu başvurunun asıl unsurunun “…” ibaresi ve markada öne çıkan şekil unsuru olduğunu, “…” ibaresinin tali unsur olarak kullanıldığını, davacı markasının tanınmış olmadığını, tanışmışlık veya başvurunun kötüniyete dayandığı iddiasına ilişkin delil sunulmadığını, davacının … ibareli itiraza mesnet markayı kullanmadığını, kullandığına ilişkin itiraz ve dava aşamasında yeterli delil göstermediğini, davalının “… … şekil” ibareli markayı fiilen kullanarak ayıredicilik kazandırdığını ve tanınır hale gelmesini sağladığını, davacının … markası veya tanınmışlığının dava ile ilgili olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili, alınan kararlar ve yapılan işlemlerin usule ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, davalının “Şekil + … …!” ibareli marka başvurusu ile davacının “…” ibareli tescilli markası arasında markaların bütünselliği ilkesi de gözetilerek biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, davalı başvurusunda yer alan “şekil” unsuru ile “…!” ibaresinin bütünsel olarak başvuru markasını davacı markasından uzaklaştırdığı ve bu açıdan markaların karıştırılmasının mümkün görülmediği, ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından başvuru konusu işaret ile davacı markası arasında işletmesel bağlantı olduğu ya da idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletme tarafından piyasaya sunulan markalı mallar algısı da oluşmayacağı, davacı tarafın SMK 6/3 maddesi anlamında önceye dayalı kullanım ve gerçek hak sahipliğinin kanıtlanmadığı, taraf marka işaretleri benzemediğinden SMK 6/5 maddesindeki tanınmışlık koşulunun da oluşmadığı, davacı tarafın “Şekil + … …!” ibareli başvuru üzerinde SMK 6/6 maddesi anlamında diğer fikri ve sınai mülkiyet hak iddiasının kanıtlanamadığı, dava konusu marka açısından kötüniyetli başvuru yapıldığının ispat olunamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, markalar arasında görsel, işitsel ve anlamsal açıdan değerlendirme yapıldığında ayniyet derecesinde benzerlik bulunduğunu, taraf markaları kapsamındaki mal ve hizmetlerin de benzer olduğunu, müvekkili şirkete ait marka ibareleri ile davalı tarafa ait marka ibaresinin ayniyet derecesinde benzerliğinin iltibasa sebebiyet vereceğini, müvekkili şirket tarafından ”…” esaslı unsurunu kullanarak çeşitli tarih aralıklarıyla markalarında aynı esas unsuru kullanarak seri marka oluşturma gayreti içerisine girildiğini, müvekkilinin anılan tanınmışlığının söz konusu bağlantı/iltibas ve karıştırılma ihtimalini arttıracağını, taraflarınca davalı tarafın iyi niyetle hareket ettiğini kabul etmenin mümkün olmadığını, davalı taraf markasının hiçbir ayırıcı vasfının, baskın unsurunun, orijinal niteliğinin bulunmadığını ileri sürerek, yerel mahkeme kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararı iptali ve marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davalı şirketin, “… … şekil” ibaresinin marka olarak tescili için davalı Kuruma başvurduğu, başvuru kapsamında 29. ve 30. sınıf mal ve hizmetlerin yer aldığı, davacı Şirketin “…” asıl unsurlu markalarına dayalı olarak iltibas, gerçek hak sahipliği, tanınmışlık ve kötü niyet iddiasıyla başvuruya itiraz ettiği, davacı itirazının YİDK’in 2018-M-11176 sayılı kararıyla nihai olarak reddedildiği, anılan kararın davacı tarafa 24/12/2018 tarihinde tebliğ edildiği, işbu davanın 2 aylık hak düşürücü süre içerisinde 25/02/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesince taraf markaları arasında iltibas koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olup, davacının istinaf itirazları gözetildiğinde, taraflar arasındaki uyuşmazlık taraf markaları arasında, dava konusu olan 29 ve 30. sınıf mallar yönünden, 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi uyarınca iltibas koşullarının oluşup oluşmadığı, aynı Kanun’un 6/5 maddesi uyarınca başvurunun tescili engeli bulunup bulunmadığı ve dava konusu başvurunun kötü niyetli olup olmadığı noktasındadır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/1 maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409). İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya bakıldığında, dava konusu başvuru kapsamında 29. ve 30. sınıf mallar yer almaktadır. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere, uyuşmazlık konusu anılan mallar davacının itirazına mesnet markaları kapsamında yer alan mal ve hizmetlerle aynı ve benzer olduğundan, taraf markaları arasında emtia benzerliği şartının gerçekleştiği kanaatine varılmıştır.
Tarafların marka işaretlerinin karşılaştırılmasına gelince; dava konusu başvuru “… … şekil” ibaresinden oluşmaktadır. Başvurudaki “…” ibaresi, “…” kelimesine vurgu yapması nedeniyle başvuruya yeterli ayırt ediciliği sağlamayan tali nitelikteki unsurdur. Dava konusu başvurunun asli unsurunu “…” ibaresi oluşturmaktadır. Davacının itirazına mesnet markalarının asli unsuru da “…” ibaresidir. Anılan ibare, başvuru kapsamında yer alan 29 ve 30. sınıf mallar yönünden doğrudan tanımlayıcı olmamakla birlikte gıda mallarının usta eller/işi bilen ehil kişiler tarafından üretildiği/hazırlandığı/sunulduğu kanısını uyandırdığından, ayırt edici niteliğinin düşük olduğu kabul edilmelidir. Ayırt ediciliği düşük markaların da korunması esas olup, bu korumanın kapsamının dar olacağı ise tabiidir. Somut olayda, davacı markasını oluşturan “…” ibaresinin, aynen dava konusu başvurunun başlangıç kısmında kullanılması, başvuruda farklı olarak yer verilen “…” kelimesinin, “…” ibaresine vurgu yapması gibi hususlar gözetildiğinde, taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunduğu, her ne kadar davacı markasının ayırt ediciliği düşük ise de dava konusu başvuruya yeterli ayırt ediciliğin sağlanmadığı kanaatine varıldığından, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markaları arasında, uyuşmazlık konusu olan 29 ve 30. sınıf mallar yönünden, 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin bulunduğu, en azından ortalama tüketicilerce markaların ilişkilendirileceği ya da başvurunun davacı Şirketin seri markalarından biri olarak algılanacağı kabul edilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan Dairemizce bu yönden dosyada mevcut bilirkişi raporundaki tespitlere itibar edilmemiş, ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiştir.
Diğer taraftan davacı vekili, somut olay bakımından 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesindeki koşulların oluştuğunu ileri sürmüşse de, uyuşmazlık konusu olan tüm mal ve hizmetler bakımından taraf markalar arasında iltibas koşullarının oluştuğu kabul edildiğinden, Dairemizce davacının bu iddiası yönünden inceleme yapılmasına gerek görülmediği gibi kötü niyet iddiası da ispatlanamamıştır.
Sonuç olarak; dava konusu “… … şekil” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markaları arasında, uyuşmazlık konusu olan 29 ve 30. sınıf mallar yönünden, 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi uyarınca iltibas koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, HMK.’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 09/11/2020 gün ve 2019/100 Esas – 2020/378 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın KABULÜ ile … YİDK’in 21/12/2018 tarihli 2018-M-11176 sayılı kararının İPTALİNE,
4-Davalı Şirket adına tescil edilen 2017/81146 sayılı “… … şekil” ibareli markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 269,85-TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 44,40-TL harcın mahsubu ile kalan 225,45‬-TL’nin davalılardan alınarak Hazineye irat kaydına,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre belirlenen 25.500,00-TL maktu vekalet ücretinin davalı şirket ile davalı … alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.800,00-TL bilirkişi ücreti, 105,70-TL tebligat ve posta gideri ile istinaf aşamasında yapılan 60,00-TL tebligat ve posta ücreti, 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcından oluşan toplam 2.127,8‬0-TL yargılama giderine, 44,40-TL peşin harç, 44,40-TL başvurma harcı eklenerek oluşan toplam 2.216,6‬0-TL’nin davalı şirket ile davalı … alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı şirket ile davalı Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından ilk derece mahkemesinin yargılaması sırasında herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
8-Davacıdan peşin olarak alınan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
9-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 27/10/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 20/11/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.