Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1471 E. 2023/1307 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1471
KARAR NO : 2023/1307
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/04/2021
NUMARASI : 2020/358 E. – 2021/167 K.

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
DAVANIN KONUSU :YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 09/04/2021 tarih ve 2020/358 Esas – 2021/167 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı … tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkilinin 09, 38 ve 42. sınıflarda “…” ibaresinin tescil ettirmek üzere “WIPO” nezdinde 1516379 sayılı uluslararası tescil başvurusunda bulunduğunu, davalı Kurum nezdinde 2020/24975 sayı ile kayıt altına alanına söz konusu başvurunun Markalar Dairesi Başkanlığı’nca SMK’nın 5/1-b ve 5/1-c maddeleri uyarınca reddine karar verildiğini, bu karara karşı yaptıkları itirazlarının da dava konusu YİDK kararı ile reddedildiğini, oysa “…” ibaresinin SMK’nın 5/1-b ve 5/1-c maddeleri anlamında tescili engeli bulunmadığını ileri sürerek, YİDK’ın 27/10/2020 tarih ve 2020-M-8681 sayılı kararının iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, “…” kelimesinin tanımlayıcı bir ibare olup ayırt edici niteliğinin bulunmadığını, davaya konu ibareye kullanım ile ayırt edici nitelik kazandırıldığının ispatlanamadığını, yabancı ülkelerdeki tescil hallerinin, başvurunun tescil edilmesini gerektirmediğini, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu marka başvurusu ile davaya konu mal ve hizmetler birlikte incelendiğinde; dava konusu 9. sınıftaki malların bir kısmının genel olarak iş dünyasında kullanıldıkları , diğer bir kısmının da genel halk kitlesine hitap ettiği, 38. sınıftaki hizmetlerin genel halk kitlesinin yanı sıra spesifik olarak iş dünyasına hitap ettiği, 42. sınıf hizmetlerin de ekseriyetle iş dünyasına hitap eden hizmetler oldukları, dava konusu marka başvurusunun “…” ibaresinden oluştuğu, başkaca herhangi bir unsur içermediği, “…” ibaresinin İngilizce bir kelime olup anlamının Türkçe’de “Güç” olarak anlaşıldığı, “…” ibaresinin de İngilizce bir kelime olup anlamının Türkçe’de “Otomatikleştirmek” anlamına geldiği, “Güç” veya “Otomatikleştirmek” anlamına gelen “…” ve “…” kelimelerinin tek başına davaya konu mal ve hizmetleri ayırıcı vasıflarının bulunmadığı, tek başına bu kelimelerin davaya konu mal ve hizmetlerin “Güçlü” veya “el yordamı gerektirmeyen” ve “Otomatikleştirilmiş” mal ya da hizmetler oldukları yönünde ilgili tüketici kesimi nezdinde hemen ve ilk bakışta algı oluşturabileceği, ancak davaya konu marka başvurusunun bu iki kelimenin bir araya getirilmiş türetme hali ile oluşturulduğu, bu nedenle markayı oluşturan işaretin bir bütün olarak “…” şeklinde ele alınması gerektiği, İngilizce’nin ülkemizde en yaygın, aşina olunan yabancı dil olduğu, bu hale göre “…” işareti ile karşılaşan davaya konu mal ve hizmetlerin hitap ettiği ilgili tüketici kesiminin bu ibareyi bir bütün halinde kavramsal olarak hemen ve ilk bakışta ne şekilde algılayacağının önemli olduğu, “…” ibaresinin bir bütün halinde ve kalıp olarak kullanılan bir anlamsal karşılığının bulunmadığı, bu konuda İngilizce sözlüklerde bir bütün halinde Türkçe karşılığı bulunan herhangi bir ibareye rastlanmadığı, dolayısıyla bu ibareyi gören ilgili tüketici kesiminin kelimelerin bağımsız anlamlarını bir araya getirerek oluşan kelime dizgisi ile işareti algılayacağı, bu hale göre “…” işaretini gören ilgili tüketici kesiminin bu işareti “GÜÇ OTOMATİKLEŞTİRMEK” şeklinde Türkçe’ye çevireceği ve bu şekilde algılayacağı, bu kavramsal algının davaya konu mal ve hizmetleri doğrudan tanımlamadığı, bu mal ve hizmetlerin karakteristik herhangi bir özelliğini refleksif olarak tüketici zihnine yerleştirmediği, dolayısıyla bir bütün olarak “…” işaretinin davaya konu mal ve hizmetler bakımından somut ayırt edici niteliği haiz olduğu, ayrıca söz konusu işaretin bu mal ve hizmetleri doğrudan tanımlamadığı, nitekim İngilizce diline aşinalığın ülkemizdeki tüketici kesiminden çok daha fazla olduğu Avrupa uygulaması incelendiğinde, davaya konu mal ve hizmetlerin EUIPO nezdinde ayırt edici bulunduğu, davaya konu mal ve hizmetleri tanımlamadığının dosya içerisinde mevcut EUIPO kaydından anlaşıldığı, yine İngilizce’nin menşe ülkesi olan Birleşik Krallık’ta da davaya konu “…” işaretinin marka olarak tescil edildiğinin dosya içerisine alınan Birleşik Krallık Fikri Mülkiyet Ofisi kaydından da anlaşıldığı, İngilizce’nin ana dil olarak konuşulduğu Birleşik Krallık’ta markasal ayırt edici etkisi kabul edilen “…” markasının İngilizce dilinin görece daha az bilindiği ülkemizde markasal ayırt ediciliğinin bulunmadığı yönünde saptamada bulunulmasının eşyanın tabiatına aykırı olacağı, nitekim ülkemizde bulunan ilgili tüketici kitlesinin tamamının bu işaretin Türkçe anlamını bilmesinin beklenemeyeceği, bir kısım tüketicinin bu işareti anlamsız kelimeler olarak da algılayacağı, kaldı ki kavramsal olarak bütün halinde yukarıda açıklandığı üzere bu işaretin markasal ayırt ediciliğinin bulunduğu ve tasviri olmadığı anlaşıldığından SMK m.5/1-b ve SMK m.5/1-c hükmü koşullarının somut olayda gerçekleşmediği, SMK m.5 hükmünde yer alan başkaca mutlak tescil engellerinin de somut başvuruda bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile; 2020-M-8681 sayılı YİDK kararının iptaline, karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili, dava konusu başvuruyu oluşturan ibarenin tescili istenen mal ve hizmetler yönünden ayırt ediciliği bulunmadığı gibi tanımlayıcı da olduğunu, başvuruda yer alan “…” ibaresinin “güç”, “…” ibaresinin ise otomatik anlamına geldiğini, ibarelerin bu anlamları nedeniyle teknik bir ad olarak algılanacağını, zira ibarenin tescil edilmek istendiği hizmetlerin “bilgisayar, bilgisayar yazılımları, iş işleme ve analizini otomatikleştirmek için veri iletimi” gibi teknik mal ve hizmetler olduğunu, diğer yandan dava konusu başvurunun Birleşik Krallık’ta tescilli olmasının ülkesellik prensibi gereği ülkemizde de tescil edilmesi gerektiği anlamına gelmediğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka başvurusunun reddine dair YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, 6769 sayılı Kanun’un 5/1-b maddesine göre, herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretlerin marka olarak tescil edilemeyecekleri, madde gerekçesinde de açıklandığı üzere bu hükme göre, sicilde gösterilebilir olmasına rağmen ilgili mal veya hizmetler için ayırt ediciliğe sahip olmayan, dolayısıyla tüketiciler tarafından marka olarak algılanmayacak işaretlerin, marka olarak tescil edilmelerinin mümkün olmadığı, aynı Kanun’un 5/1-c maddesinde de ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretlerin marka olamayacaklarının hüküm altına alındığı, bir işaretin anılan bu madde kapsamında değerlendirilebilmesi için, mal veya hizmetin karakteristik bir özelliğini hiçbir özel zihni çabaya mahal bırakmadan derhal düşündürmesi ve akla getirmesi gerektiği, bir mal veya hizmeti doğrudan çağrıştırmayıp akla getirmeyen ancak imada bulunan kelimelerin tescilinin bu maddeye göre engellenmesinin mümkün olmadığı, tüketici işareti gördüğünde kesin olarak mal veya hizmetin niteliğini tanımlayamıyor fakat olasılıkları zihninde birkaç seçeneğe kadar indirebiliyorsa o markanın tescilinin mümkün olduğu buna göre yapılan değerlendirmede “…” ibareli başvurunun, tescili istenen 9, 38 ve 42. sınıf hizmetler bakımından SMK’nın 5/1-b maddesi uyarınca soyurt ayırt ediciliği haiz bulunduğu gibi aynı Kanun’un 5/1-c maddesi anlamında tanımlayıcı da olmadığı anlaşılmakla, davalı … vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davalı … tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 210,55-TL bakiye harcın davalı kurumdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davalı … tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile 19/10/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 15/11/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip