Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1462 E. 2023/1300 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/06/2021
NUMARASI : ….

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 09/06/2021 tarih ve…. Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkilinin “… ” ibareli tanınmış markanın sahibi olduğunu, davalı şirketin “…” ibareli marka başvurusuna anılan markasına ve başvurunun ayırt edicilik vasfını haiz olmadığı gerekçeleriyle yaptığı itirazının dava konusu YİDK kararı ile nihai olarak reddedildiğini, oysa dava konusu başvurunun SMK’nın 5/1-b maddesi anlamında ayırt ediciliği haiz bulunmadığını, ayrıca dava konusu başvuru ile müvekkilinin marka işaretleri arasında benzerlik bulunduğu gibi başvurunun tescil edilmek istendiği mal ve hizmetlerin müvekkilinin markası kapsamında yer alan mal ve hizmetlerle aynı veya ilişkili olduğunu, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu, davacıya ait markanın tanınmış olduğunu … nedenle benzer olmayan mal ve hizmetler açısından da korunması gerektiğini ileri sürerek, 2020-M-9829 sayılı YİDK kararının iptalini ve tescili halinde dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu, savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı vekili, dava konusu marka başvurusunun ayırt edici olduğunu, taraf markaları arasında benzerlik bulunmadığını, markaların görsel, işitsel, kavramsal olarak farklı olduğunu, “…” ve “…” ibarelerinin kimsenin tekeline bırakılamayacağını, taraf markalarının sınıfsal olarak da benzer bulunmadığını, davacının markasının tanınmış olmadığını, dava konusu marka tescil başvurusunun kötü niyetli bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, dava konusu başvurunun “…” ibarelerinden oluştuğu, “…” ibaresinin işaret sıfatı, “…” ibaresinin de sahiplik bildiren zamir olması nedeniyle dilimizde oldukça sık kullanılan kelimelerden oldukları, markayı oluşturan kelimelerin herkes tarafından sıklıkla kullanılan ve anlamı bilinen ibareler olması nedeniyle dava konusu markanın zayıf ve ayırt edicilik vasfı düşük bulunduğu değerlendirilse de; marka kapsamında yer alan 38 ve 41. sınıf hizmetler yönünden işareti gören ilgili tüketici kitlesinde bir bütün olarak, ayrı ayrı kelimelerden bağımsız şekilde, marka algısını yansıtması mümkün olduğundan, markanın ayırt edicilikten yoksun bulunmadığı, zira davaya konu 38 ve 41.sınıfta yer alan hizmetlerin karakteristik özelliklerinden birini hemen ve ilk bakışta tasvir etmediği, … nedenle dava konusu marka başvurusunun tescili bakımından, SMK’nın 5/1-b maddesi anlamında bir engel bulunmadığı, diğer yandan Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 07.12.2015 tarih 2015/5577 E 2015/130 27 K ve 25.06.2019 tarih 2018/3154 E 2019/4816 K sayılı kararlarında belirtildiği üzere; 38. ve 41. sınıf hizmetlerin kullanıcılarının dikkatli ve seçici kişilerden oluştuğu, dava konusu markanın bir bütün halinde “…”, redde mesnet markanın ise “…” ibaresinden oluştuğu, markalarda müşterek olarak yer alan “…” ve “…” ibarelerinin sırasıyla işaret zamiri ve iyelik eki almış kişi zamiri oldukları, … ibarelerin tek başlarına ayırt edicilikleri bulunmayan ibareler oldukları, … nedenle söz konusu kelimelerin markalarda müşterek olarak yer almasından kaynaklı olarak markalar arasında iltibas oluşturacak derecede benzerlik bulunduğundan söz edilemeyeceği, redde mesnet markada “…”, dava konusu markada ise “…” kelimesinin yer aldığı, her ne kadar “…” ve “…” kelimeleri aynı kökten türetilmiş ve aralarında kavramsal bir yakınlık bulunsa da, … kelimelerin aynı olduğundan söz edilemeyeceği, redde mesnet markada yer alan “…” ibaresinin tek başına süperlatif bir ibare olup markasal ayırt ediciliğinin tek başına bulunmadığı, … hale göre markaları oluşturan kelimelerin tekil anlamlarından bağımsız olarak bir bütün halinde oluşturduğu söz dizilerinin karşılaştırılması gerektiği, redde mesnet “…” ibaresi ile dava konusu “…” ibareli marka arasında davaya konu 38 ve 41.sınıf hizmetlerin hitap ettiği dikkatli ve bilinçli tüketici kesimi nezdinde iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzerlik bulunmadığı, zira her iki markanın da bir bütün halinde, toplumda sıklıkla kullanılan kelimelerden oluşturulmuş ve ayırt ediciliği güçlü olmayan ibareler oldukları, redde mesnet markanın odağında “…” ibaresi yer alırken, dava konusu markada “…” ibaresinin yer aldığı, kavramsal olarak her iki ibarenin aynı kelimeler olmayıp, aralarında ilinti bulunsa da bir bütün halinde gerek zayıf karakterli kelimeler olmaları gerekse kavramsal olarak farklı nesnelere çağrışım oluşturma güçleri bulunduğu, bir bütün halinde dava konusu marka ile itiraza mesnet markanın aynı/benzer kavramsal çağrışım gücünün bulunmadığı, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 12.10.2020 tarih 2020/92 E 2020/3984 K sayılı kararında belirtildiği üzere; zayıf markaların koruma kapsamı değerlendirilirken iltibas tehlikesinin yapılacak küçük bir değişiklik ile dahi bertaraf edilebileceğinin göz önüne alınması gerektiği, buna göre itiraza mesnet markanın bir bütün halinde sıklıkla kullanılan kelimelerden oluşturulmuş ve ayırt edici gücü yüksek bir marka olmadığı da göz önüne alındığında, davaya konu 38 ve 41.sınıf hizmetlerin hitap ettiği dikkatli ve bilinçli tüketici kitlesi nezdinde, markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesinin bulunmadığı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08/06/2016 tarih 2014/11-696 Esas 2016/778 Karar sayılı kararı uyarınca; iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan, … yönden dosya içerisinde mevcut bilirkişi raporunun aksi yöndeki hukuki kanaatlerine itibar edilmediği, davacıya ait markanın tanınmış olduğunun ve kötü niyet iddialarının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERi : Davacı vekili, mahkemece bilirkişi raporundaki tespitler dikkate alınmadan, bilirkişi raporuna itibar edilmeme gerekçesi de ortaya konulmadan yazılı şekilde karar verildiğini, taraf markaları arasında iltibas bulunduğunu, mahkemece alınan bilirkişi raporunda da aynı sonuca varıldığını, dava konusu markanın genel izlenim itibariyle müvekkilinin markasının neredeyse aynısı olduğunu, dava konusu başvurunun tescil edilmek istenen hizmetlerin de müvekkilinin markası kapsamında yer alan hizmetlerle aynı bulunduğunu, diğer yandan dava konusu başvurunun SMK’nın 51/b maddesi uyarınca da tescil edilemeyeceğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, dava konusu “…” ibareli başvurunun, tescil edilmek istendiği 38 ve 41 sınıf hizmetler yönünden, SMK’nın 5/1-b maddesi anlamında tescili engeli olmadığı, zira mahkemece alınana bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere başvuruda yer alan “…” ve “…” ibarelerinin herkes tarafından sıklıkla kullanılan, anlamı bilinen ibareler olması nedeniyle ayırt edici gücü düşük bulunmakla birlikte dava konusu başvurunun bir bütün olarak uyuşmazlık konusu hizmetlerin tüketicisi nezdinde marka algısı yaratmaya elverişli bulunduğu, diğer taraftan davacının itirazına mesnet “…” ibareli markası ile dava konusu başvuru arasında iltibas koşullarının da oluşmadığı, taraf markalarında ortak olarak yer alan “… ” ve “…” ibarelerinin ayırt ediciliğinin düşük bulunduğu, başvuruda yer alan “…” ibaresi ile redde mesnet markada yer alan “…” ibaresinin kavramsal olarak farklı oldukları, uyuşmazlık konusu hizmetlerin ortalama tüketicilerinin dikkatli ve bilinçli kişilerden oluştuğu gözetildiğinde taraf markalarının bütünsel olarak yarattığı farklılığın kolayca fark edilebileceği, … itibarla taraf markaları arasında iltibas bulunmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kabulünde de bir isabetsizlik bulunmadığı, ayrıca Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğu ve mahkemece de gerekçesi açıklanmak suretiyle markalar arasında iltibas tehlikesi bulunmadığının kabul edildiği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 210,55-TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile 19/10/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH :14/11/2023

… belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.