Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/1454 – 2023/1364
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/1454
KARAR NO : 2023/1364
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/05/2021
NUMARASI : 2020/251 E. – 2021/196 K.
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali ve Hükümsüzlük
Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 28/05/2021 Tarih ve 2020/251 Esas – 2021/196 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin 1992 yılından bu yana süpermarket ve hipermarketlerde yapılan perakende ticaret faaliyeti ile iştigal ettiğini, hâlihazırda 5 ilde toplam 144 şubesi olduğunu, “…” markasını önce tescilsiz, 1999 tarihinden itibaren de tescilli olarak 35. Sınıfa giren hizmetlerde yoğun olarak kullandığını, “…” ibaresini de ihtiva eden 18 kadar tescilli seri markalarının olduğunu, “…” markalı ürünlerin önde gelen online alışveriş sitelerinden verilen sipariş rakamlarının da yüksek bulunduğunu, davalı firmanın “… …” ibareli marka başvurusunun, başta müvekkinin “… …” markası olmak üzere, bu tescilli-tanınmış “…” ibareli markaları ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, markanın davacının tescilli markaları ile benzer mal/hizmetler yönünden tescil başvurusunun yapıldığını, ayrıca müvekkilinin, davalının başvurusu kapsamına giren emtiada tescilli markalarını kullandığını, bu yüzden de markaların karıştırılma ihtimalinin yüksek olduğunu, davalı firmanın bu markasının davacının tescilli tanınmış markalarının serisi içinde algılanacağını ve davalının bu durumda müvekkilinin markalarının tanınmışlığından kaynaklı olarak ekstra bir avantaj sağlayacağını, ayrıca davacının tanınmış markalarının itibarını düşürebileceğini, karşılaştırılan markaların fonetik açıdan da birbirlerine çok yakın benzer olduğunu, Kurum kararlarının çelişkili bulunduğunu ileri sürerek 2020-M-5988 sayılı YİDK kararının iptalini ve 2019/13345 sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, dava konusu edilen işlemde bahsi geçen markaların ortalama tüketici nezdinde karıştırılmaya sebebiyet verebilecek derecede benzemediğini, genel izlenim itibariyle taraf markalarının görsel, kavramsal ve fonetik olarak birbirlerinden son derece farklı olduğunu, Türkçe’de “…” anlamına gelen ortak ibarenin ayırt edici niteliğinin düşük bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket vekili, müvekkilinin davacının “…” markalarının tanınmışlığından faydalanma gibi bir amacının bulunmadığını, Türkçe’de “…” anlamına gelen “…” markasının tek kişinin tekeline bırakılabilir bir marka olmadığını, davacının iddialarına mesnet aldığı 2006 41398, 2007 54014, 2009 26471, 2009 30731, 2009 30737, 99/010604, 2018 56986, 2017 05183, 2014 75161, 2014 71536, 2019 11844 ve 2013 98005 sayılı markalarının 30. Sınıfa giren emtia için tescilli olmadığını, ayrıca davacının “…”li markalarını 30. Sınıfa giren emtia için kullanmadığını, davacının 2012 99242 ve 2013 98024 sayılı markalarının da hükümden düşmüş olduğunu, davacının dava dilekçesinde bahsi geçen 2012 05935, 2010 65436 ve 2010 68694 sayılı markalarının da davacının itirazlarına mesnet alınmamış bulunduğunu, davacının sadece 2011 93850, 2010 70138, 2010 46486 ve 2018 99521 sayılı markalarının davalının markasını tescil ettirmek istediği 30. Sınıfa giren emtia ile aynı/benzer emtialar için tescilli olduğunu, bu markaların da davalının tescil ettirmek istediği marka ile hiç benzer olmadığını, genel görünüşlerinin de benzemediğini, her ne kadar davacının 2007 54014 sayılı markası da “… …” ibarelerinden oluşmakta ise de, bu markanın tescilli olduğu emtia ile davalının markasının tescil edilmek istendiği emtiaların benzer olmadığını, söz konusu markaların bütünsel görünümlerinin de benzemediğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu marka kapsamındaki emtia ile davacıya ait, 2018/99521, 2010/46486, 2011/93850, 2012/05935, 2014/71536, 2014/75161 ve 2006/41398 sayılı markalar kapsamındaki mal ve hizmetler arasında emtia benzerliği bulunduğu, davaya konu markanın esas unsurunun bir bütün halinde “… …” kelimesinin oluşturduğu, davacıya ait itiraza mesnet markalardan dava konusu marka ile emtia benzerliği bulunduğu tespit edilen markalar incelendiğinde, “… …” ve “Şekil+H” markalarının anlamsal bir karşılıklarının bulunmadığı, davacının itiraza mesnet markalarının “…” ibaresi çevresinde farklı kelime ve figürlerle oluşturulduğu, bu markaların asli unsuru olan “…” ibaresinin Türkçe’de yaygın olarak bilinen ingilizce bir kelime olup “…” anlamına gelen, ayırt ediciliği düşük, orijinal olmayan zayıf bir ibare olduğu, davacının özellikle; “… …”, “…” markalarını 35. Sınıfta yer alan mağazacılık hizmetinde kullanarak bu markaların bilinirliğini arttırdığı tespit edilmişse de, dava konusu markanın bir bütün halinde “… …” tamlamasından oluştuğu, bu tamlamada “…” ibaresinin sıfat fonksiyonu gördüğü ve “…” kelimesini nitelediği, markaların genel görünümü dikkate alındığında, davacının başlangıçtaki ayırt ediciliği düşük “…” kelimesini özellikle “… …” ve “…” markaları üzerinde 35. Sınıfta yer alan mağazacılık hizmeti üzerinde kullanarak somut ayırt ediciliğini arttırdığı kabul edilse bile bu markaların bir bütün halinde dava konusu marka ile iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı, davacı taraf, her ne kadar “…” ibareli markalarının tanınmışlığını ileri sürmüşse de, karşılaştırılan markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal bir benzerlik bulunmadığından, somut olayda SMK m.6/5 hükmü şartlarının oluşmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, markalar arasında benzerlik bulunduğunu, ayırt ediciliğinin düşük olmadığını zira müvekkilinin … markasına ayırt edicilik kazandırdığını, başvurunun müvekkilinin haklarını zedelediğini, markaların karıştırılmaya yol açacağını, mahkeme kararının usule, yasaya ve emsal kararlara aykırı olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, marka ile ilgili Kurum kararlarının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgeler incelendiğinde, davalı şirketin “… …” ibaresini 30. sınıfta bulunan “Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez” emtiası yönünden tescili amacıyla 12.02.2019 tarihinde gerçekleştirdiği 2019/13345 sayılı marka başvurusunun, yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.03.2019 tarihinde ilan edildiği, bu ilana karşı davacının, 2018 56986, 2017 05183, 2014 75161, 2014 71536, 2013 98024, 2013 98005, 2012 99242, 2011 93850, 2011 57602, 2010 70138, 2010 46486, 2009 30737, 2009 30731, 2009 26471, 2007 54015, 2007 54014, 2006 41398, 210736, 2019 11844, 2018 99521 sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın 6/1, 6/5 ve 6/6 hükümleri bağlamında itiraz ettiği, davalı şirketin itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunduğu, karşı görüş dilekçesi ile davacının 2006 41398, 2007 54014, 2009 26471, 2009 30731, 2009 30737, 2010 46486, 2010 70138, 2011 57602, 210736 sayılı markalarının 30. Sınıfa giren emtiada kullanıldığının ispatını talep ettiği, davacının 20.08.2019 tarihli kullanım ispat formu ekinde kullanıma ilişkin delillere yer verilmediği, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığınca kabul edildiği ve marka tescil başvurusunun reddedildiği, bu karara karşı davalı şirket tarafından 12.02.2020 tarihinde itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren … Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun 2020-M-5988 sayılı YİDK kararı ile; itirazın kabulüne ve başvuru hakkındaki ret kararının kaldırılmasına karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline tebliğ edildiği ve iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmış olup, dosya kapsamındaki uyuşmazlığın davalı şirketin başvurusuna konu markası ile davacının itirazına mesnet markaları arasında SMK’nın 6/1. maddesi kapsamında iltibas bulunup bulunmadığı, SMK’nın 6/5 ve 6/6 şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplandığı anlaşılmaktadır.
Davalı şirket, davacı markalarının 30. Sınıfta tescilli emtia bakımından kullanılmadığını def’i yolu ileri sürdüğünden, bu husus ilk derece mahkemesince ön sorun olarak incelenmiş olup, ilk derece mahkemesince de yerinde olarak belirlendiği üzere, davalı şirketin dava konusu marka başvurusuna karşı, işlem dosyasına davacının sunduğu itirazlara karşı ileri sürdüğü kullanmama def’inin dinlenebilmesi için, SMK m.19/2 hükmüne göre, davacının itirazlarına mesnet aldığı markalarının, davalının dava konusu edilen markasının başvuru tarihinde en az 5 yıl süreyle tescilli olmaları gerekir. Davalının markasının başvuru tarihi olan 12.02.2019 tarihinden geriye dönük beş yıl hesaplandığında ulaşılan 12.02.2014 tarihinden önce davacının tescile bağlanmış olan markaları; 210736, 2006 41398, 2009 30737, 2009 30731, 2009 26471, 2010 46486, 2007 54015, 2007 54014, 2010 65436, 2010 70138, 2011 57602 ve 2012 05935 sayılı markalardır. Hükümsüzlük davası açısından ise; SMK m. 25/7 hükmüne göre, davacının davasına mesnet aldığı markalarının huzurdaki davanın açıldığı tarihte en az 5 yıl süreyle tescilli olmaları gerekir. Huzurdaki davanın açıldığı 23.09.2020 tarihinden geriye dönük beş yıl hesaplandığında ulaşılan 23.09.2015 tarihinden önce davacının tescile bağlanmış olan markaları ise, yukarıda sayılan markalara ilaveten, 2011 93850, 2013 98005, 2014 75161 ve 2014 71536 sayılı markalardır. Ayrıca, davalı taraf, bu markaların, sadece, 30. Sınıfa giren emtia açısından kullanıldığının ispatını talep etmiştir. Oysa bu markalardan sadece 2010 46486 sayılı, 2010 70138 sayılı, 2011 57602 sayılı ve 2012 05935 sayılı markalar, 30. Sınıfa giren emtia için de tescillidir. Dolayısıyla, huzurdaki uyuşmazlıkta kullanmama def’ine muhatap olabilecek davacı markaları, sadece bu markalardır. Davacının işlem dosyasına kullanıma dair hiçbir belge sunmamış olması nedeniyle davacının 2010 46486, 2010 70138, 2011 57602 ve 2012 05935 sayılı markalarına dayalı olarak kapsamlarındaki 30. sınıf emtiadan kaynaklı olarak SMK m.6/1 hükmü gereğince davalının markasının tesciline itiraz edemeyeceği anlaşılmaktadır. Ancak kullanmama def’i salt 30. Sınıfta yer alan emtiaya ilişkin olarak ileri sürüldüğünden, bu markalar kapsamında 30. Sınıf haricinde yer alan mal ve hizmetler bakımından, iltibas değerlendirmesinde dikkate alınması gerekmektedir.
Somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesinde, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvurunun reddedileceği belirtilmiştir.
Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davalı şirketin marka başvurusunun “… …” kelimesinden oluştuğu, markanın ülkemizde anlamı yaygın olarak bilinen iki adet ingilizce kelimeden oluştuğu, “… Oyuncaklar” anlamına geldiği, bu anlamı itibariyle davaya konu gıda emtialarını hemen ve ilk bakışta tanımlamadığı, davacının itirazına mesnet olarak esas alınabilecek 2018/99521, 2010/46486, 2011/93850, 2012/05935, 2014/71536, 2014/75161 ve 2006/41398 sayılı markalarının esas unsurlarının da … olduğu, görsel, anlamsal ve işitsel olarak yapılan değerlendirmede tarafların markalarının ortak olan … kelimesinden kaynaklı olarak benzer olduğu ve iltibas riski taşıdığı kanaatine varılmıştır.
Ancak 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesinin somut uyuşmazlığa uygulanabilmesi için karşılaştırılan markaların kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği şartının da gerçekleşmesi gerekmektedir.
İlk derece mahkemesince yerinde olarak, dava konusu 2019/13345 sayılı marka başvurusu kapsamındaki emtia ile davacıya ait itiraza mesnet 2018/99521 sayılı marka kapsamında 30. Sınıfta yer alan emtianın aynı olduğu, davacıya ait itiraza mesnet 2010/46486 sayılı marka kapsamında yer alan 29. Sınıftaki gıda emtiası, 32. Sınıftaki içecek emtiası ve 43/1. alt sınıftaki “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” ile dava konusu marka kapsamındaki 30. Sınıf emtia arasında benzerlik bulunduğu, yine 43/1. alt sınıf kapsamında verilen hizmetler kapsamında; 30. Sınıfta yer alan bir kısım emtianın tüketiciye servisinin de mümkün olduğu, davacının itirazına mesnet 2011/93850, 2012/05935, 2014/71536 ve 2014/75161 sayılı markalarının 35. Sınıfta açıkça 30. Sınıf emtianın mağazacılığı hizmetleri bakımından da tescilli olduğu, dava konusu marka kapsamındaki 30. Sınıf emtia ile bu emtianın mağazacılığı hizmetleri bakımından tescilli davacıya ait 2011/93850, 2012/05935, 2014/71536 ve 2014/75161 sayılı markalar arasında emtia benzerliği bulunduğu, davacı tarafından ibraz edilen markasal kullanımlarına ilişkin delil evrakı incelendiğinde; 2006/41398 sayılı “… …” ibareli markasını, asli unsurunu koruyarak, içinde 30. Sınıfta yer alan gıda emtiasının da bulunduğu mağazacılık hizmetlerinde fiili olarak kullandığına ilişkin broşürlerin bulunduğu, bu hale göre davacıya ait 2006/41398 sayılı “… …” markasının fiili olarak 30. Sınıfta yer alan emtianın mağazacılığı hizmetlerinde kullanıldığı ispatlandığından, bu marka kapsamındaki 35. Sınıf mağazacılık hizmetleri ile dava konusu marka kapsamındaki 30. Sınıf emtia arasında BENZERLİK bulunduğu belirlenmiş olup, sonuç olarak dava konusu marka kapsamındaki emtia ile davacıya ait; 2018/99521, 2010/46486, 2011/93850, 2012/05935, 2014/71536, 2014/75161 ve 2006/41398 sayılı markalar kapsamındaki mal ve hizmetler arasında emtia benzerliği bulunduğu anlaşılmıştır.
Bu itibarla somut olayda 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6/1. maddesinin somut olaya uygulanabilme şartları bulunduğu için davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken aksi kanaat ile davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmamıştır. Diğer yandan, her ne kadar davacı vekili, marka başvurusunun SMK’nın 6/5 ve 6/6. madde hükümlerine de aykırı olduğunu ileri sürmüş ise de, dosya kapsamına göre SMK’nın 6/5. ve 6/6. maddelerindeki koşulların somut olayda bulunmadığı anlaşılmıştır.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmelidir. Diğer bir ifade ile kanun koyucu, temyiz kanun yolunda Yargıtay tarafından verilen yerel mahkeme hükmünün düzeltilerek onanması kararını, istinaf mahkemeleri için öngörmemiş, bu halde istinaf mahkemesince yeniden esas hakkında karar verilmesini istemiştir. Mahkemece yapılan bu yanlışlığın giderilmesinin ise yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği anlaşıldığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile, Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 28/05/2021 Tarih ve 2020/251 Esas – 2021/196 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Davanın KABULÜ ile; Türk Patent ve Marka Kurumunun 2020-M-5988 sayılı YİDK kararının İPTALİNE,
3-Davalı şirket adına tescil edilen 2019/13345 sayılı “… …” ibareli markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, sicilden terkin edilmesine,
4-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 269,85 TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 215,45 TL’nin davalı şirketten ve davalı … tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 25.500,00 TL maktu vekalet ücretinin davalı şirketten ve davalı … alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 1.700,00 TL bilirkişi ücreti, 121,00 TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvuru harcı, 82,90 TL tebligat masrafından oluşan toplam 2.066,00 TL’ye, 54,40 TL peşin harç ile 54,40 TL başvurma harcı tutarı eklenerek oluşan toplam 2.174,80 TL’nin davalı şirketten ve davalı … alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı şirket ve davalı … tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
9-Davacıdan peşin olarak alınan 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 27/10/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 23/11/2023
Başkan
Üye
Üye
Katip
Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.