Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1432 E. 2023/1390 K. 02.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1432
KARAR NO : 2023/1390
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/05/2021
NUMARASI : 2020/108 E. – 2021/168 K.

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 24/05/2021 Tarih ve 2020/108 Esas – 2021/168 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkilinin “…” ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalı Şirketin “…” ibareli marka başvurusuna yaptıkları itirazlarının dava konusu YİDK kararı ile nihai olarak reddedildiğini, oysa tarafların markaları arasında iltibas bulunduğunu, müvekkilinin markaları tanınmış olduğundan, başvurunun SMK’nın 6/5 maddesi gereğince de reddinin gerektiğini, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu, müvekkilinin eskiye dayalı kullanım dan kaynaklanan hakkının bulunduğunu ileri sürerek, YİDK’ın 2020-M-461 sayılı kararının iptaline ve dava konusu başvurunun tescili halinde hükümsüzlüğü ile sicilden terkin,ine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, tarafların marka işaretleri arasında benzerlik bulunmadığını, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, tarafların markaları arasında iltibas bulunmadığını, davacı ile ile müvekkilinin faaliyet alanlarının farklı bulunduğunu, davacının markalarını 14. sınıfta yer alan kuyumculuk mallarında kullandığını ve bu alanda tanınmış bulunduğunu, müvekkilinin ise havalandırma sektöründe faaliyet gösterdiğini, markaların karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece davalının “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel ,sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, işin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, mesnet marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu mallar için ayırdığı satın alma süresi içinde, davalının ” …” ibareli marka başvurusunu gördüğünde derhal ve hiç düşünmeden davacının ” …” ibareli tescilli markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceğini, diğer bir anlatımla ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından davacının ” …” ibareli tescilli markalı mallarından satın almak isterken davalının “…” ibareli başvuru markalı malı satın almak şeklinde bir yanılgı yaşamayacağı, ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından başvuru konusu işaret ile davacının tescilli markaları arasında işletmesel bağlantı olduğu ya da idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletme tarafından piyasaya sunulan markalı mallar algısı da oluşmayacağı, tarafların marka işaretleri benzemediğinden, SMK’nın 6/1 maddesindeki koşulların oluşmadığı, davacı tarafın “…” ibareli başvuru üzerinde SMK 6/3 maddesi anlamında önceye dayalı kullanım ve gerçek hak sahipliği iddiasının kanıtlanmadığı, tarafların marka işaretleri benzemediğinden SMK 6/5 maddesindeki koşulların oluşmadığı, kötü niyet iddiasının da ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, müvekkilinin markalarının asli unsurunu oluşturan “…” ibaresinin dava konusu başvuruda aynen yer aldığını, “…” ibaresinin yeterli ayırt ediciliği sağlamadığını, müvekkilinin markalarının tanınmış olduğunu, bu sebeple başvurunun tescil edilmek istenen tüm sınıflar yönünden reddinin gerektiğini, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli bulunduğunu, eskiye dayalı kullanım iddiasının ispatlanmadığı kabulünün gerçeği yansıtmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davalı şirketin, “…” ibaresinin marka olarak tescili için davalı Kuruma başvurduğu, başvuru kapsamında 06., 07 ve 11 sınıf malların yer aldığı, davacı Şirketin “…” asıl unsurlu markalarına dayalı olarak iltibas, gerçek hak sahipliği, tanınmışlık ve kötü niyet iddiasıyla başvuruya itiraz ettiği, davacı itirazının YİDK’in 2020-M-461 sayılı kararıyla nihai olarak reddedildiği, anılan kararın davacı tarafa 10/02/2020 tarihinde tebliğ edildiği, işbu davanın 2 aylık hak düşürücü süre içerisinde 24/03/2020 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesince yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olup, davacının istinaf itirazları gözetildiğinde, taraflar arasındaki uyuşmazlık taraf markaları arasında, dava konusu 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi uyarınca iltibas koşullarının oluşup oluşmadığı, aynı Kanun’un 6/5 maddesi uyarınca başvurunun tescili engeli bulunup bulunmadığı, davacının dava konusu ibare üzerinde SMK’nın 6/3 maddesine dayalı öncelik hakkının olup olmadığı ve dava konusu başvurunun kötü niyetli bulunup bulunmadığı noktasındadır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/1 maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409). İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; dava konusu başvuru 6, 11 ve 17. sınıf malları kapsamaktadır. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda açıklandığı üzere, dava konusu başvuru kapsamında yer alan 17. sınıf mallar ile davacının itirazına mesnet 2003/34735 sayılı markası kapsamında yer alan mallar aynı/aynı tür olduğu gibi davacının 2011/96553 sayılı markası kapsamında yer alan 17. sınıf malların satışına ilişkin 35. sınıf hizmetler de dava konusu başvuru kapsamında yer alan 17. sınıf mallarla benzerdir. Davacının itirazına mesnet bir kısım markaları 35. sınıf genel mağazacılık hizmetlerinde tescilli ise de, yine mahkemece alınan bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, davacının bu markalarını dava konusu başvuru kapsamında yer alan 6 ve 11 sınıf malların satışı yönünden kullanıldığını ispatlayamadığından, Dairemizce davacının 2003/34735 ve 2011/96553 sayılı markaları ile dava konusu başvuru arasında, uyuşmazlık konusu 17. sınıf mallar yönünden emtia benzerliği şartının gerçekleştiği, buna karşın başvuru kapsamında yer alan 6 ve 11. sınıf mallar yönünden ise böyle bir benzerliğin bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Marka işaretlerinin karşılaştırmasına gelince; yukarıda da açıklandığı üzere emtia benzerliği şartının gerçekleştiği davacı markaları sadece 2003/34735 ve 2011/965335 sayılı markalardır. Davacının itirazına mesnet diğer markaları yönünden emtia benzerliği şartı gerçekleşmediğinden iltibas değerlendirmesinin emtia benzerliği şartının gerçekleştiği davacı markalarının nazara alınarak yapılması gerekir. Davacının 2003/34735 ve 20111/96553 sayılı markaları beyaz zemin üzerine siyah yazı karakteri ile yazılan “…”, dava konusu başvuru da yine beyaz zemin üzerine siyah yazı karakteri ile yazılan “…” ibaresinden oluşmaktadır. Dava konusu başvuruda ve davacının itirazına mesnet anılan markalarında başkaca kelime ve şekil unsuruna yer verilmediğinden, dava konusu başvurunun asli unsuru “…”, davacının 2003/34735 ve 2011/96553 sayılı markalarının asli unsuru da “…” ibaresinden oluşmaktadır. Görüldüğü üzere davacı markalarının asıl unsuru dava konusu başvuruda aynen yer almaktadır. Her ne kadar başvuru bir bütün olarak “…” ibaresinden oluşsa da “…-…” şeklinde telaffuz edileceğinden tüketici nezdinde de bu şekilde algılanacaktır. Başvuruda farklı olarak yer verilen ve “gökyüzü” anlamına gelen “…” ibaresinin başvuruya yeterli ayırt ediciliği sağlamaması, davacının “…” ibaresini esas unsur olarak içeren seri markaları bulunduğu da gözetildiğinde, başvuru markasının davacının seri markaları arasına sızabileceği, bu durumda ortalama tüketicinin iki farklı marka karşısında olduğunu idrak edebilse bile marka kapsamında sunulan hizmetlerin aynı veyahut aralarında idari veya ekonomik bağlantı bulunan işletmelere ait olduğu intibaına kapılabileceği, bu nedenle dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet 2003/34735 ve 2011/96553 markaları arasında SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde işitsel, görsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde karıştırılmaya yol açacak düzeyde bir benzerlik bulunduğu kanaatine varılmış, aksi yöndeki ilk derece mahkemesi kararı yerinde görülmemiştir.
Her ne kadar davalı Şirket tarafından cevap dilekçesinde, davacının markalarının 14. sınıf kuyumculuk mallarında kullandığını, müvekkilinin ise havalandırma sektöründe faaliyet gösterdiğini savunarak taraf markalarının karıştırılmayacağını savunmuşsa da, iltibas değerlendirmesinde marka kapsamları esas olup, tarafların fiilen farklı sektörlerde faaliyet göstermelerinin sonuca bir etkisi bulunmadığından davalının bu savunması yerinde görülmemiş, ayrıca davalı Şirketin davacının markalarını 14. sınıf kuyumculuk mallarında kullandığı savunması, kullanmama def’inin açık, net ve koşulsuz olmasının ve kullanımın ispatı istenilen markaların tescil numaralarının açıkça belirtilmesinin gerekmesi (Döndü Deniz Bilir, Marka Kullanmama Defi, Fikri Mülkiyet Çalıştayı Bildiriler Kitabı, 2019, s.235.) karşısında kullanmama defi olarak da kabul edilmemiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan Dairemizce bu yönden dosyada mevcut bilirkişi raporundaki tespitlere itibar edilmemiş, ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiş, teknik yönlerden mevcut bilirkişi raporundan faydalanılmıştır.
Diğer taraftan, davacının “…” asıl unsurlu markalarının kuyumculuk sektöründe belli bir bilinirliğe sahip olduğu dosya kapsamına sunulan delillerden anlaşıyor ise de, dava konusu başvuru kapsamında farklı olarak yer alan 6 ve 11. sınıf mallar ile davacı markalarının tanınmış olduğu kuyumculuk ürünleri arasında bir ilişki bulunmaması, diğer bir deyişle bu mal ve hizmetlerin çok farklı sektörlerde bulunmaları, marka işaretleri arasındaki benzerlik düzeyi hep birlikte değerlendirildiğinde, somut olayda SMK’nın 6/5 maddesinin koşullarının oluşmadığı kanaatine varıldığından, davacının anılan maddeye dayalı iddiası yerinde görülmemiştir.
Ayrıca dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğu da ileri sürülmüş ise de; sırf benzer marka başvurusunda bulunmanın kötü niyet olarak kabul edilemeyeceği, bunun dışında davalı başvuru sahibinin marka başvurusunu gerçekleştirirken kötü niyetli olarak hareket ettiğine dair de bir delilin bulunmadığı anlaşıldığından, davacının bu iddiası da yerinde bulunmadığı gibi davacının dava konusu başvuruyu oluşturan “…” ibaresi üzerinde SMK’nın 6/3 maddesine dayalı öncelik hakkının bulunduğunu da ispat edemediğinden bu iddiasına da itibar edilmemiştir.
Sonuç olarak; dava konusu “…” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet 2003/34735, 2011/96553 sayılı ve “…” ibareli markaları arasında, başvuru kapsamında 17. sınıfta yer alan mallar yönünden, SMK’nın 6/1 maddesi uyarınca iltibas koşullarının oluştuğu, buna karşın 17. sınıf mallar dışında başvuru kapsamında bulunan diğer mallar yönünden iltibas bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, HMK.’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin başvurusunun kabulü ile HMK.’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 24/05/2021 gün ve 2020/108 Esas – 2021/168 Karar sayılı kararın KALDIRILMASINA,
2-Davanın KISMEN KABULÜ ile; … YİDK’in 2020-M-461 sayılı kararının 17. sınıf mallar yönünden KISMEN İPTALİNE,
3-Davalı Şirket adına tescilli bulunan 2019/05730 sayılı ve “…” ibareli markanın 17. sınıf mallar yönünden KISMEN HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
4-Fazlaya ilişkin istemlerin REDDİNE,
5-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 269,85-TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 215,45-TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 25.500,00-TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 25.500,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
8-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 1.800,00-TL bilirkişi ücreti, 250,50-TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 62,80-TL tebligat gideri, 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan toplam 2.275,40-TL yargılama giderinin, davanın kabul ve ret oranına göre takdiren 1/2 kabul edilerek, bu orana tekabül eden 1.137,70-TL’ye 54,40-TL peşin harç, 54,40-TL başvuru harcı eklenerek oluşan 1.246,50-TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Davalılar tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yapılan herhangi bir gider bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
10-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
11-Davacı tarafından istinaf başvurusunda peşin olarak yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine,
12-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile 02/11/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 02/12/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip