Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1396 E. 2023/1352 K. 27.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/1396 – 2023/1352
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1396
KARAR NO : 2023/1352
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/11/2019
NUMARASI : 2018/353 E. – 2019/455 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : Marka ile ilgili Kurum Kararının İptali ile Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 05/11/2019 tarih ve 2018/353 E. – 2019/455 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin tanınmış … markasının Türkiye lisansörü olduğunu, müvekkilinin “…” ve “…” ibarelerini içeren 242 adet tescilli markası ve marka başvurularının bulunduğunu, bu markaları mesnet göstererek davalının 2017/68536 başvuru numaralı ve “…” ibareli marka başvurusuna yaptıkları itirazın davalı … Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun kararıyla nihai olarak reddedildiğini, oysa taraf markalarının ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, söz konusu ibarenin tescili halinde tüketici nezdinde karışıklık yaratarak başvuru sahibi lehine müvekkilinin aleyhine olacak şekilde sonuçlar doğuracağını, davalı markasının, müvekkilinin “…” ibareli seri markalarının yeni bir versiyonu olduğu ya da aynı işletmesel bağlantısının bulunduğu izleniminin oluşacağını, müvekkili markalarının uzun yıllar boyunca yapılan yatırımlar ve kullanımlar neticesinde neredeyse tanınmış olduğunu, dava konusu markanın tesciline izin verilmesi halinde, müvekkili markalarının üzerindeki ayırt ediciliğin zarar göreceğini, çeşitli yargı kararlarında, müvekkilinin markalarının ortak “…” unsuru içerir markalar ile benzer görülerek iltibas ihtimalinin varlığının kabul edildiğini, başvuru konusu markanın aynı zamanda kötü niyetle tescil edilmek istenildiğini, bu nedenle tüm mal ve sınıflar yönünden hükümsüz kılınması gerektiğini ileri sürerek, YİDK’nın 2018-M-6146 sayılı kararının iptaline ve dava konusu marka tescil edilmiş ise hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı, davaya cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, dava konusu 2017/68536 sayılı ve “…” ibareli marka başvurusu ile davacı yanın önceki tarihli “…” ibareli markaları, başvuru kapsamında yer alan 35. sınıf emtialar bakımından benzerlik göstermekte iseler de markaları oluşturan işaretlerin görsel, kavramsal ve işitsel olarak benzer olmadığı, markalardaki ortak unsur olan “…” ibaresinin kavramsal niteliği itibariyle son derece zayıf ayırt edici vasfı nedeniyle, markaların ilgili tüketici nezdinde iltibasa yol açacak bir ilişki içerisinde olmadıkları, SMK’nın 6/1. maddesi şartlarının oluşmadığı, davacı markalarının tanınmış olduğu kanaatine varılabilecek düzeyde delillerin dosyada bulunmadığı, kötüniyetin ispatlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, “…” ibaresinin zayıf bir marka olmadığını, başvurunun müvekkili markalarının serisi olarak algılanacağını, “…” ibaresinin başvuruyu müvekkili markalarından farklılaştırmaya yetmediğini ileri sürerek, yerel mahkeme kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK marka kararı iptali ile marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, “…” kelimesinin doğrudan … telefonu ibaresi yerine kullanıldığı, “…” ibareli markaların da tüketicide … telefonu aracılığıyla erişilebilen bir hizmete ilişkin olduğu algısını oluşturduğu, “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük olması nedeniyle yeterli ayırt ediciliğin sağlanması halinde herkes tarafından kullanılabileceği, somut uyuşmazlıkta da “…” ibaresinin başvuruyu davacının “…” ibareli markalarından yeterince farklılaştırdığı, dava konusu başvuru ile davacının itiraza mesnet markaları arasında SMK’nın 6/1. maddesi anlamında ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 30/11/2022 tarih ve 2021/4488 E.- 2022/8514 K. sayılı ilamında “…” ibaresinin, 19/12/2022 tarih ve 2021/5323 E.-2022/9208 K. Sayılı ilamında “…” ibaresinin davacının “…” esas unsurlu markalarıyla benzer bulunmadığı, taraf markaları benzer bulunmadığından tanınmışlığın somut uyuşmazlığa bir etkisinin bulunmadığı, başvurunun kötü niyetle yapıldığının ispatlanamadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 210,55-TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 27/10/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 12/11/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.